Alevilik
Alevilere Hakaret Eden Oyun Yeniden Sahnede!
Adı, unvanı, yaptıkları ne olursa olsun kimse, ama hiç kimse namusluca inançlarına sahip çıkanlara küfür edemez, hangi dinden olursa olsun. Bu, ne aydın duruşuna ne de yazar sorumluluğuna yakışır.
Haldun Taner üstadı tanımayanımız yoktur. Türk yazın tarihinin, özellikle Türk Tiyatro tarihinin önemli kalemlerinden biridir. 1915 İstanbul doğumlu olan yazar; Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra Almanya da ekonomi ve siyaset bilimi eğitimi almıştır. 1933’te Ülkeye dönen yazar ilk öyküsün “Töhmet’i Yedigün dergisinde yayımladı. Ardından ilk oyunu olan Günün Adamı’nı yazdı. Oyun Yazarlığını bilmeyenler Milliyet gazetesinde 12 yıl yayınlanan“devekuşuna mektuplar” köşesinden ve öykülerinden tanıyacaklardır. Yazarın bazı oyunları; Dışarıdakiler, Ve Değirmen Dönerdi, Fazilet Eczanesi, Vatan Kurtaran Şaban, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı…
Günün Adamı adlı oyun; Şehir Tiyatrosundan provaları devam ederken sakıncalı görüldüğü için, kaldırıldı. Oyun; küçük burjuva partilerinde var olan ayak oyunlarını, aday belirleme kıstaslarını; aday, ne kadar namuslu olursa olsun; karısının, kızı ve oğlunun, kaynının, kayınpederinin bitmek bilmez iktidar isteklerini, iktidarı çıkarları için kullanma çabalarını, sınıf atlama telaşlarını, en son yıkımlarını anlatılır. 1949 yılında yazılmış olan oyunun ilişki ağı, 2011 de bile ne kadar tanıdık geliyor…1949 dan 2011’e bu ülkede siyaset adına pek çok şeyin değişmediği görmek ne acı! Haldun Taner’in ustalığı…
1990 yılından beri tiyatronun içinde ve 9 Eylül Tiyatro, Yazarlık-Dramaturgi Bölümünde akademik eğitim almış bir tiyatro gönüllüsü olarak, Haldun Taner’in Keşanlı Ali Destanı adlı oyununda var olan ve beni yıllardır rahatsız eden bir olguyu, doğru bir tiyatro insanı olma çabam gereği en sonunda yazacağım… Oyun; sinekli dağ adlı bir gece kondu mahallesinde geçer. Ağa baskısından, topraksız olmaktan sıkılan, büyük umutlarla şehre göçen insanların, sözde büyük şehirde tutunabilmelerini, kanunsuz gecekondu yapmaya çalışırken gecekondu ağalarının sömürüsüne maruz kalmaları anlatır. Sadece gecekondu simsarları değil; devlet ve şehirlilerde bu varoş tutunamayanlarına ilgisizdir. Haraç, kavga, cinayet, siyasetin ayak oyunları; Sinekli dağın kaderidir. Beklenen bir kahraman bu kaderi değiştirecektir. Ali, tesadüfler sonucu, Sinekli dağın beklenen kahramanı olmuştur. (Tamda bu noktada oyun; Türk Tiyatro tarihinin en güzel Anti-kahraman oyunlarından biridir.) Ne var ki Ali’de alt-üst olmuş ekonomik ve siyasal durumda doğruluğunu koruyamamış; kendinden önce var olan bütün olumsuzlukları devam ettirmiş, düzene uygun davranmıştır. Kurtarıcı olma rolüne soyunan Ali, düzenin sürdürücüsü olmuştur…
Derdim oyunun çözümlemesini yapmak değil ki daha önce yüzlerce defa yapılmış. Özellikle, Sayın Ayşegül Yüksel hocam; Bilgi Yayın evinden çıkan; Haldun Taner Tiyatrosu adlı yapıtıyla, Üstadın bütün oyunlarını en ince ayrıntısına kadar incelemiştir. Beni derdim, yazımın başlığında belirtilen bin yıllık ve artık birileri tarafından destansı hale getirilen küfürle ilgili. Aleviler için öteden beri yapıla gelen bir iftiranın, kabul edilmez bir küfrün Türk Tiyatrosunun başyapıtlarından biri olan, yurt içi ve yurt dışında yüzlerce kez oynanan böyle büyük bir eserde de yer alması!
Elimdeki Keşanlı Ali Destanı oyununun kitabı; Bilgi Yayınevinden çıkan (Ekim 2000) 8. baskısı. Oyunu bilmeyenler için kısa bir hatırlatma; Ali, sinekli dağın bir gencidir. Mahallede çamur İhsan diye bilinen şahsiyetin öz yeğeni Zilha adlı bir kıza âşıktır. (İhsan ve Zilha; dayı, yeğendir) Yüzlerce pis işi olan İhsan, bir gün öldürülür. Cinayet Ali’nin üstüne kalır. Onu kahraman yapanda bu cinayettir. Herkesin illallah çektiği birinden kurtulmuştur mahalleli. Ali’nin mahpustaki dördüncü yılında af çıkar, Zilhanın canı sıkılır bu duruma Mahalleye yeni gelen bir polis geçmişi bilmez; oyun kişileriyle şu konuşmayı yapar. (Kitapta var olan replik akışından)
NURİ- Kolay mı beyim. Vuran sevdalısı, vurulan özbeöz dayısı.
Z.POLİS- Ne diyor bu?
Ş.POLİS- Meşhur kondu cinayeti. Dört yıl önceki.
Z.POLİS- Ben burada değildim o vakit.
HİDAYET- Keşanlı Ali adını da mı duymadın hiç?
Z.POLİS- Keşanlı Ali de kim?
NURİ- Ayıp ettin be abi!
TEMEL- Ali’nin şanını duymayan kaldı mı memlekette?
NİYAZİ- Bu Çamur İhsan, adı gibi vıcık vıcık bir herifti beyim. Astığı astık, kestiği kestik. Karı kızana da uzanır üstelik. Bu haller Ali’nin canına tak demiş.
NURİ- Yok canım, Zilha yüzünden dendiydi ya. Ali kızı istiyor, İhsan dayısı değil mi, vermiyor.
TEMEL- Günahı boynuna, yeğenini bilem satarmış dedilerdi.
Z.POLİS- Kızılbaş mı bu?
NİYAZİ- Ondanda beter beyim, ondanda beter…
Şimdi, hangi ortalama vicdan ve biraz siyasi ahlaka sahip insan böyle bir hakareti kabul edebilir? Alevilere ya da bilinen adıyla Kızılbaşlara öteden beri atfedilen bir iftiradır. İnanmak isteyenlerin çokça sarıldıkları çirkef bir yalan; mum söndü yapıyorlar… Bir sokak köpeği bile, yavrusunu korur kollarken; hangi insan evladı kendi kızı, oğlu ile bir ilişkiye girebilir? Yine ülkemizde belli bir kesimin gurur kaynağı, ölümsüz eserler sahibi, içinde benimde olduğum kaç kuşağın yaratıcısı, ışığı, Sayın Aziz Nesin; Sivas Katliamı sırasında bütün tepkileri (haksız olarak) üstüne çekerken. Sivas Kültür Merkezinde 1 Temmuz da ki konuşmasında sohbetinin bir yerinde şu cümleyi kurmuştu; “hiçbir dine inanmıyorum ama bütün inananlara saygım var. İnsan, namusluca yapıyorsa, isterse taşa tapsın…” Adı, unvanı, yaptıkları ne olursa olsun kimse, ama hiç kimse namusluca inançlarına sahip çıkanlara küfür edemez, hangi dinden olursa olsun. Bu, ne aydın duruşuna ne de yazar sorumluluğuna yakışır.
Sayfa 45’te ; Ali muhtarlık seçimleri için nutuk atarken ya Ali, ya Hasan, ya Hüseyin diye tempo tutanlara Nuri- Susun be. Alevi ayini sanıp zabıt tutacaklar… Diye serzenişte bulunur. Sanki Alevilerin ayini cem yapmaları sakıncalıymış gibi… Oysa aynı Ali’nin mahpusta bile beş vakit namazı bırakmadığı ve ehli din olduğu bilgisi verilir. Özdeşim kurduğu Alevilikte namaz, oruç, hac vb. zaten yoktur. (aynı sayfada) Bu replikte sapla saman iyice karıştırılmıştır…
Bu ülkede Tiyatro yapmanın ne kadar meşakkatli, kazançsız bir iş olduğunu bile bile Tiyatrocu olmak isteyen, başka fırsatlar var iken akademik eğitim alarak, Tiyatro serüvenine devam eden bir öğrenci olarak; Haldun Taner Hocamı karalamak, derdinde değilim. Kaldı ki haddimde değil 1962 yazılmış bu oyunun yeni sahnelemelerinde; yukarıda belirttiğim bölümler çıkarılmış olarak oynanmaktadır. DT, Şehir ya da Özel Tiyatrolarda metnin bu kısmı budanarak sergileniyor. Dikkatsiz ya da metne sadık kalmak istenen bir yeni çalışmada bu replikler (kavgada bile söylenemeyecek ağırlıkta olan bu replikler) Yeni acılara, kavgalara sebebiyet verebilir.
Sayın Ayşegül Yüksel bu oyunun; Brecht’in “epik” tiyatro anlayışı yöntemiyle şekillendiğini ancak, Brecht’in sorunlara “toplumcu gerçekçi bakmasına karşın; Haldun Taner’in eleştirel gerçekçi yaklaşımı yeğlediği ve bu epik-göstermeci anlatımında “eleştirme” kaygısı, gerçekleri toplumcu anlayış doğrultusunda değiştirme kaygısından daha yoğundur” diyebilmiştir. Yani, bu küfrü toplumsal bir gerçeklik olarak görüyorsa bile eleştirmemiştir ne Sayın Taner ne de Sayın Yüksel… Metin bu kısmı gözden kaçmış yahut inatla kaçırılmıştır…
Öğrenmeye devam eden bir tiyatro öğrencisi olarak Haldun Taner Hocamın varislerinden yahut Bilgi Yayınevinin yetkililerinden kitabın yeni baskılarından bu bölümün çıkarılmasını ve var olan eski baskılarının toplatılmasını rica ediyorum…
Ayrıca; bugünlerde birilerinin Alevilere küfür edesi gelmiş galiba. Bir özel tiyatro Keşanlı Ali Destanını yeniden sahneye taşıyor; yurt içi-dışı turneye hazırlanıyor. Bir başka önemli yönetmen, dizisini hazırlıyor. Ben de yıllar önce yazdığım bu yazıyı yeniden paylaşmak istiyorum. Adı, sanı, ünü, şanı ne olursa olsun Alevilere, küfür edemez…
Serdar Doğan
http://www.gencalevilerharekati.de
Seyyid Hakkı
04/10/2011 at 12:18
Sevgili Canlar,
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Atatük’ün temizlemek ve ayıklamak istediği Türkiye toprağındaki bu zihniyet maalesef filizlendikçe filizlendi ve şimdi de AKP’nin çektiği halayda iyi görünmek için köpeklik yapmaktan öteye değil bunların yaptıkları. Yarın Komünist Partisi başa gelsin safların en ön tarafında yaşasdın komünizm, Lenizm vs. diye kendini yırtarlar. Bir şeyi unutuyorlar bu Arap köle ve menfaatparezleri: bunların amacı bu ülkeyi karıştırmak, Atatürk Cumhuriyetini yıkıp yerine Suudi Arap gelenk ve göreneklerini yani Şariatı bir rejim getirmek.
Aleviler bu oyunun oldukça farkında ama Bizler bu karanlık ve Arap kölelerinin oyunlarına gelmiyeceğiz ve Cumhuriyet ilkelrine de sahip çıkmaya devam edeceğiz. Bunlara ben bir dörtlükle düşüncelerimin daha netlik kazanacaktır:
Kula kulluk Hakk’ın düşmanı
Yalan Iftira ise Birliğin Düşmanı
Hakkaniyet Başı dik yürümenin omurgası
Uyma Nefsi menfaatına, sen o Şeytana
Şereflidir, kutsaldır senin insanlık onurun.
Sevgilerimle. Seyyid Hakkı
Dersim Munzur
10/10/2011 at 11:32
Seyyid Hakkı Atatürk’ünün bu toraklardan temizlemeye çalıştığı bir zihniyet olduğundan falan filan bahsetmiş. Bilindik Kemalist zırvalar. Bu arkadaş Dersim 37-38’de Atatürk’ünün Cumhuriyetinin kimi yoketmeyi amaçladığını bilmiyor galiba. Dersim Kemalism-Atatürkçülük-Laikçilik denilen bu hastalıklı şeylerden kurtulmadıkça özgürleşemez.
Kirmanc
08/10/2011 at 14:12
Bu kismi emreh dogan açiklik getirebilir mi, “yezidi özler tasiyan bir milletiz”???
Dersimliler mi yezidi özler tasiyor?
Kirmanc
08/10/2011 at 14:17
Dersimin Kirmancki dilinde ‘yezid'(cistê yezid, çistê yejid derow) hakaret anlamina geldigini, hakaret olarak kullanildigini bilmiyor sanirim. Êzidi ile Yezit-d, karistirilmamalidir.
Raver
14/10/2011 at 19:16
Yani cumhuriyetin ,çok partili sistemin hiç mi yararı yok?Padişahlık devam etseydi daha mı iyi olurdu?Bu kadar körlükte olmaz.Biliyorum herşey getirilip 1938 ‘e dayandırılıyor ve onun üzerinden siyaset yapılıyor…Peki 1938 de güneydoğulular bu konuyu daha çok sömürdükleri için soruyorum.Kürtler, siz kimin yanında yeraldınız.?Biz Dersimlileri kıranların yanında yer almadınız mı?Aldınız..Öyleyse? …Bari siz konuşmayın ey güneydoğulular!..Chp ‘yi savunmak bana düşmez.Ancak 1938’i yapan Genel kurmaydır. O zaman Fevzi Çakmak genel kurmy başkanıdır ve Dersimle ilgili verdiği rapor doğrultusunda Dersim’de katliam yapılmıştır.O tarihlerde ülkeyi yöneten asker büraksisidir.Öyle sivil bir partinin adı sembolüktür.Sivil parti hayatı yok.Şeklen bir parti adı var.Kısacası parti ülkeyi yönetmiyor,asker ülkeyi yönetiyor.Daha doğrusu “Genel kurmay”ülkeyi yönetiyor.Yine “Osmanlı kaynaklarında Dersim” adlı bir kitapta,”Dersim aşiretlerinin 17.yüzyıldan itibaren komşu illere saldırdıkları ve bu illerden ganimet aldıkları, bu saldırıya uğrayan illerin, Dersimlileri çok defalar merkezi hükümete şikayet ettikleri çok geniş olarak anlatılmaktadır.”Gerçi konuyu biraz dağıttık.Aleviler ile ilgili iftira ve çamur atma zihniyeti hep devam edr.Öyle hale gelmiş ki insanların bilinçaltına yerleşmiş.Bu yobaz güruh bu konudaki önyargıyı yıkmadığı sürece hep bu iftiralar devam eder.
cem
18/10/2011 at 18:50
haldun taneri şiddetle kınıyorum ve kendisini alevi toplumdan özür dilemeye çağırıyorum yoksa başka şeyler olacak
kankırmızı
05/12/2011 at 14:08
ÇİRKEF BEYAZ ULUSALCI FAŞO TAKLİTLER , NEDEN CAHIL – TAŞRALI KALDIK NİÇİN ADAM ÇIKMIYOR ?
Kendine paye biçen çoğu alevi kurumu , kimsesi , chp li
– ulusalcı aleviler filan cumhuriyet gelmişten sonra rahatlamış
, kentlere inmiş diye cellatlarınıza tapın diye ajitasyon
yaparlar – iyi bişey varsa yadsınmaz önyargı , hırs , ezber
kesinlikle yok – Neden osmanlıda , farklı demlerde kırsala ,
dağlara çıktığımız yeterince , anlamlı nitelendirilmez . Bundan
dolayı atatürkü tanrılaştırın , alevilik eşittir türklük gibi
herşeye , akla , fenne ters sosyolojik vaka oluştu . Bu konuda
fazlaca detaylı , girift konulara girmek istemem ama şu
taptığınız , benzemek istediklerinizin en büyük kazığı
kendilerine benzeyip taklit etmek hastalığı yokmu ? Aleviler
beyaz faşistlere benzeyecek , sabah – akşam alkol çekecek ,
yozlaşacak falan ulan bunumu aldınız alevi dernekleri , aabk
, cem vakfı , anadolusu , çoğunuz ne aldınız çıkınıza rezalet
, pislik , taşeronluk filan topladınız . Bumu hakikat ulan
bumu deyyuzlar böyle gençlikten ne çıkar ? Ben burda kafayı
sıyırıyorum neden aklı başında , evrensel , büyük düşünen ,
kaliteli , bilge alevi yok diye yanıyorum . Köylülülüktür
tutturmuşuz ulan zenciyiz zenci cüzzamlı dıştalanmış gurubuz
fakat konuşunca herkes kendini bişey sanıyor nesin kardeşim
nesin aklı başında profun , sanatçın , din büyüğün falan varmı
? Bu temiz oğlan taşralı muhabeti içimizi yaralıyor
bumudur bu evrensel düşüncenin fertleri neden cahıl ,
çingen , yoz kaldık ? özümüzü unuttuk , cahı – rantçı
dedelerin anamızı siktikleri yetmedimi ? yarın bu cemiyet
içinde bu sorunların iç savaş çıkartacağı görülmüyormu ? bu
alevi kurumları , pirleri falan çocukmu kandırıyorlar yarın
bombalar patlar , çok kimse enkazın altında kalır . Biz
bunları söylüyoruz karşındaki arkadan dönüp seni araklamak
ister tavırlarda . Ulan nasıl kaldı cahil , taklitçi ,
ikircikli kimler bu zehiri bunların içine gark etti ?
Kimlerin beynini patlatmalı , kimler cezalandıralmı hangi dede
kadın satıyor ? kimler beyaz işi yapıyor ulan alevilik
nedir ulan nedir bu cumhuriyet ne etti bu kitleyi
bektaşileri suçlarsınız ama kentli gibi kaliteli , büyük
yaşıyorlar . Hataları çoktur elbet ama neden kızılbaşlar
çirkefleştiriliyor , niçin rant için bu toplumu pazarlıyor
kurumlar , haramzadeler ulan sizler bizlere kafayımı
sıyırtacaksınız lan neden gelişme yok , niçin taşra muabeti
neden kemalist beyaz faşist özlemler bu yönde binlerce soru
sorulur peki yaralarımızı anlayan varmı yoksam aynı yönde
rezaletmi hangisi olcak türkücü turancı ulusalcu kemalist
dedeler sorarım sizlere kafanızı patlatmak nasıl olmalı ?
5 . 12 . 2012 ….. ÇİRKEFLER NASIL CEZA ALMALI HAREKETİ
Zehra İpşiroğlu
21/01/2012 at 11:02
Kurmaca bir yapıtta kurmaca kişilerin görüşleriyle (verdiğiniz örnekte polis) yazarın görüşlerini birbirinden ayırmak gerekir.
BU yazınsal metinlere yaklaşımım ilk adımı. (Belki Z.İpşiroğlu Alımlama dizisi Yazın , Papirüs yayınları kitabım işinize yarayabilir.)
Eğer ayırmazsanız H.Taner’in oyununu da böyle yanlış yorumlarsınız ve anlamsız bir tartışmaya yol açmış olursunuz.
Selamlar
Zehra İpşiroğlu