Alevilik
Dersim’e Sahte Özür, Maraş’a Jandarma Dipçiği…
Daha birkaç gün öncesinde 1937–38 de Dersim’de devletin ordusuyla yaşattığı soykırıma varan katliama karşı hükümetin başı olarak özür (!) dileyen, hatta başkalarını da özür dilemeye davet eden Başbakan RTE ve onun bakanları Maraş’ta jandarma dipçiği, göz yaşartıcı bombalar kullanmaktan geri kalmadılar.
sabahın bir sahibi var
sorarlar bir gün sorarlar
biter bu dertler acılar
sararlar bir gün sararlar
Ruhi SU
1978 yılında yaşanmış olan Maraş katliamının 33. yıldönümü anma etkinlikleri hükümetin başı Başbakanın, İçişleri Bakanının ve Maraş Valisinin bir dizi yasak ve engellemeleriyle karşılaştı.
33 yıl önce yaşanan insanlık dışı katliamı yerinde protesto etmek, katliamı kınamak ve Maraş halkının acısına ortak olmak üzere yurtiçinden ve yurtdışından Maraş’a gitmek isteyen yüzlerce kişi Maraş’a sokulmadı. Maraş ve ilçelerinde, şehirlerarası karayollarında adeta olağanüstü hal, savaş hali uygulamalarına örnek olacak şekilde yüzlerce asker polis barikatlarla karşılaşıldı. 33 yıl önce katliama seyirci kalan, kimi zaman destek veren askeri birlikler tek amaçları ölenlerin ve yakınlarının acısını paylaşmak; bir daha böyle katliamlar yaşanmasın diye anma etkinliğine giden kitlenin karşısında etten duvarlar örmekle kalmadı, kimi zaman dipçikler, tazyikli su ve göz yaşartıcı bombalarla kitleye saldırdı. Kitlenin içinden kimi kişileri gözaltına aldı.
Daha birkaç gün öncesinde 1937–38 de Dersim’de devletin ordusuyla yaşattığı soykırıma varan katliama karşı hükümetin başı olarak özür (!) dileyen, hatta başkalarını da özür dilemeye davet eden Başbakan RTE ve onun bakanları Maraş’ta jandarma dipçiği, göz yaşartıcı bombalar kullanmaktan geri kalmadılar. Katliamcı devletin sadık birer temsilcileri olduklarını bir kez daha ispatladırlar.
Bu anlayışın sahipleri bugüne kadar her konuda ikiyüzlülüklerini, takiyyeciliklerini ustaca kullanmaya devam ettiler.
Bir yandan “Kürt Açılımı, ya da Kürt’lerin ve diğer azınlık gruplarının ve farklı inançtaki toplulukların tüm anayasal demokratik haklarını vereceğiz (!)” diyecekler.
Diğer yandan doğuda, güney doğuda, Kürdistan’da kimyasal silahlar, uçaklar, bombalarla toplu katliamlar gerçekleştirecekler…
Bir yandan “daha fazla demokrasi, insan hakları ve özgürlükler için mücadele ediyoruz” diyecekler..
Diğer yandan seçimle göreve gelmiş insanları, akademik mücadele içersindeki öğretim üyelerini, insanca ekonomik koşullarda yaşamak isteyen işçileri, topraklarını siyanürden, HES’lerden korumaya çalışan köylüleri, eşit ve parasız eğitim talebi olan öğrencileri, hukuk adamlarını, avukatları, yani hak arayan herkesi; anti-demokratik ve keyfi uygulamalarla gazeteci ve basın mensuplarını tutuklatacaklar.
Sadece 2009 yılından bu yana AKP hükümetinin zindanlara doldurduğu gazeteci sayısı 96’ya ulaşmıştır. Bu sayı dünya tarihinde görülmemiş en büyük basın mensubu kıyımı olma özelliğinin yanında ülkenin muhalif herkes için büyük bir cezaevine dönüştürülmüş olduğunun da en çarpıcı kanıtıdır.
Maraş katliamına dikkatlice baktığımızda günlerce süren katliamın öyle acı fotoğrafları var ki, bu fotoğrafların her biri büyük ızdıraplar verse de, unutmamak ve unutturmamak için bir iki örneğini anımsatmakta fayda var.
Katliam sırasında Yörükselim Mahallesi’nde faşist katillerin elinden kurtulmayı başarabilmiş ve komşusuna sığınmak isteyen 10 yaşındaki bir çocuğun onca yıllık komşuları tarafından eve alınmaması nedeniyle katledilmesini; bir Alevi’nin ağaca çivilenerek öldürülmesini; hamile bir kadının karnının satırla yarılması, karnındaki bebeğin (ceninin) katledilmesini; yine bir evde kaynar kazanda suya atılarak öldürülen bir çocuğun ve günlerce süren katliamda yitirdiğimiz yüzlerce insanın 33 yıl sonra dahi anılmasına bile tahammülü olmayan bir hükümetten, başbakandan, içişleri ve diğer bakanlardan dipçikten, göz yaşartıcı bombalardan başka ne beklenilebilirdi ki ? Olsa olsa AKP’nin takiyyeciliği ve samimiyetsiz olduğu bir kez daha tescil edilmiş oldu..
Bir vali düşünün ki, anma törenlerini “geçmişi hatırlamak istemiyoruz” gerekçesiyle yasaklıyor ve engelliyor.. Ama bu İçişleri Bakanı ve Vali efendi bilmelidirler ki, geçmişte yaşananların yeniden yaşanmamasının yolu “unutarak-unutturarak”, “anma etkinliğini” yasaklayarak değil, ancak ve ancak yüzleşmeyle mümkündür..
Bir başka açıdan sorunu kısaca irdelemekte de fayda görmekteyim.. Hal böyleyken AKP’nin sahte açılımlarına işbirlikçi, yalaka liberallerle birlikte kendisine sol diyen kimi çevrelerin de şakşakçılıkları son derece düşündürücüdür. Bu topyekün işbirlikçi liboşlar AKP’nin borazancılığını yapıp kamuoyuna yıllardır “demokratikleşiyoruz” söylemini enjekte etmeye çalışıyorlar.
Ve de işin acı yanlarından birisi de tüm bu olumsuz anti-demokratik ve faşizan hükümet uygulamalarına rağmen halen kimi entelektüel, aydın, yazar ve çizerin RTE’nin ve tüm AKP kadrolarının takiyye yaptıklarını, takiyye konusunda ne kadar becerili olduklarını fark etmemeleri, Dersim katliamını siyasi bir çekişme rantı olarak kullanmaya çalışmasını görmemiş olmaları; Dersim katliamı nedeniyle özür dileyen RTE’nin Dersim’in insansızlaştırılması projesinin kararlı bir uygulayıcısı olduğunu; barajlarla Dersim coğrafyasının, kültürünün, tarihinin ve inancının bir kez daha sinsi bir biçimde katledildiğini tespit etmemiş olmaları; bunların ötesinde özrünün samimi olduğuna inanmış olmalarını son derece üzüntü ve kaygı vericidir..
Bu Başbakan, İçişleri Bakanı, Vali ve bunların yandaşları bilmelidirler ki, biz Alevi ve Kızılbaşların, Kürtlerin Koçgiri’de, Dersim’de, Çorum’da, Sivas, Erzincan, Malatya, Maraş’ta onlarca yıldan beri kanayan bir yaramız vardır. Ve bu kan akmaya devam etmektedir.
Bu katliamların tüm sorumluları belirlenip yargı önüne çıkarılmadıkça, en yüksek devlet yetkilisinden, en ufak eli kanli piyon tetikçisine kadar adalet önünde hesap sorulmadıkça, Alevilerin–Kızılbaşların yarası kanamaya devam edecektir. Ve hiçbir şekilde bu katliamlar unutulmayacaktır, unutturulamayacaktır. Buna hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
Bu katliamların sorumluları tarih önünde eninde sonunda hesap vereceklerdir.
Erdal YILDIRIM
26.12.2011
hallac dersim
27/12/2011 at 14:10
EVRENSEL VİCDANLAR BİRLEŞİN !
sokaklarında koşuşturduğumuz mahale , ağaçlarına dadandığımız bahçe dağılmış ,
heryanı ucube binalar , avm ler kuşatmış , ruh gitmiş , hüzün çökmüş
ilk aşkıma şurada name yakmıştım , annem , dostlarım burda yolcu etmişti
herkes biryerlere göç etmiş kuşlar gibi ,
ağlamak isterim ama yapamam yapraklarım içime düşer
azıcık kıvrılıverim şu binanın sığınağına izninizle !
sanki dün gibiydi parka giyinip , tabancayı kuşanıp
afganistanda abd , nato emperyalizmine karşın döğüşmem
durmak , dinlenmek yok bize
ordan filistine geçip israil siyonizmine baş eğdirmek müslümanlarla
sonra kuzeye kürdistanda hanifi feto faşizmine karşı
kürtlerle , işçilerle , samimi dindarlarla , azınlıklarla bütünleşip
tırpanları , orakları , tüfekleri , levyeleri havaya doğrultup tutuşturup kuvvetli bir kasırga
oluşturup işgalci , zorba , sömürgeci , işbirlikçi , faşist , turani , özelleştirmeci hükümetin
bariyerlerini , zulm kalelerini , setlerini yıkmaya , savaşa …. gidiyoruz
duraksama , aman yoktur serde , dinlenince günah işlemiş gibiyiz
mücahitler , yoldaşlar , hewaller , ezilenler , diğerleri bizleri beklemekte
anlayın beni önyargılı olmayın ne olur
pusulam güney amerikayı göstermektedir şimdilerde , bizi beklemekteler
perunun , urugayın yağmur ormanlarının derinliklerinde
marksist yoldaşlar sömürgeci işbirlikçilere karşın özerk kiliseylen ,
papazlarla , topraksız köylülerle , emekçilerle , gerillalarla beraber
evrensel bir çıra tütsülemişler , bizede katalizörlük düşmüş
durmak , gezmek yok bize lafa tutmayın vicdan kazanında yanarım
sonra hint – çinine gider bu büyük buluşlar
yeryüzünün yada uzayın derinliklerinde her kimin seri , ciğeri yanıksa
biz ordayız , basit , önyargılı , ezberimsi görüşlerle tartmayın
yarın tarih düzülünce en nadide , ayrık , kadim yerde olabilcekmiyiz
yoksam kemik yalayıcısı tarihçiler , ekososyolaglar başkamı bildirecek ?
yada büyük , köklü , bilgelerin suretlerinde kaşifler , bilim insanları , antropologlar
namusluca süzüp tekrar gökyüzüne çıkarıp ayrıştırıp , damıtıp petrole dönüştürecekmi ?
ey siz samimi , dürüst insanlar ne dersiniz
yada neden bugüne dek düşmana karşın safları belirgenleştirmeyip
birbirinizle didişip enerji – vakit harcadınız
özgürlük , eşitlik , insanlık namına ne varsa kandavamız onadır
nefsi , hırsı terkettik zaten belkide modern derwişanlara katıldık
haydin o dem bizleri azıcık bildiyseniz
katılın büyük insanlık – namus kavgasına , sesimize ses katın , zenginleştirin
son verelim zulme , yoksulluğa , işgallere , sömürüye , barbarlığa hep beraber
evrendeki bütün mağdurlar , ötekileştirenler önyargısız cephelere !
yeter diyelim , bitsin sızılar , gözyaşları , kullanılmalar , cehalet , önyargılar ….
yeni bir dünya kurmak artık ellerimizde , başkaları bişey yapsın
biz gidip üşüşek değil , beraber yenelim beraber kazanalım !
mirasyedicilik , hazırlopçuluk , uyanıklık , artniyet yoktur kitabımızda
tersine saygı , sevgi , anlayış , ilim , empati ,
ahd – ı vefa , erdem , bilgelik , kutsallık kaynar ocağımızda !
27 . 12 . 2012 hallac DERSİM
Hemede Koune Welatexo
29/12/2011 at 20:03
Erdal bir yerde Alevi katillerine ates püskürüyor iyi hosda bunu Zazalari inkar eden bir kürt fasisti olarak yapinca isin rengi degisiyor ve acikcasi bir Kirmanc(Dimili-Zaza) alevisi olarak bizi katleden mhp nin kardesligini yapan kürt fasistlerini asla icime sindiremiyorum!
Zaza Halkini inkar demek fasizm demektir cünki yok olmasina razi olmak demektir, fasizmin saffina gecmek demektir.
Zaza Halkini inkar fasizm demektir!
KAHROLSUN HALKLARI INKAR HEDEN HER TÜRDEN FASIZM!