Alevilik
Aleviler Kendilerini Nasıl Tanımlıyor?
Akşam gazetesinden Şenay Yıldız’ın hazırladığı “Aleviler” dosyası Akşam’da yayınlanmaya başlandı. Yazı dizisinin ilk bölümünü yayınlıyoruz.
Siyasetin Gölgesinde Kalan Alevilik
Bölüm 1
Aleviler ve sorunları belli dönemlerde gündemin üst sıralarına yükselse de, daha sonra Türkiye’nin yoğun gündemi içerisinde görünmez hale dönüşüyor.
Başlarken
Aleviler ve sorunları belli dönemlerde gündemin üst sıralarına yükselse de, daha sonra Türkiye’nin yoğun gündemi içerisinde görünmez hale dönüşüyor. Açılım benzetmesinin de yapıldığı çalıştaylar sonrası Alevilerin beklentilerin karşılanmadığı ve bu kesimde hayal kırıklığı yarattığı bir sır değil. Alevilerin Diyanet’le ilişkilerinin düzenlenmesi, cemevlerinin yasal statüsünün netleşmesi, dedelerin durumu gibi siyasal açıdan karşılanmasını bekledikleri sorunlar kadar, toplumsal algıdan kaynaklanan sıkıntıları da var.
Bu yazı dizisinde Alevilerin bugün sosyal ve siyasal hayatta nerede durdukları ve beklentilerinin ne olduğu konularına eğileceğiz. Bunu yaparken de Aleviler kendilerini nasıl tanımlıyor? Kökleri nereye dayanıyor? Aleviliklerini nasıl yaşatıyorlar? Alevilerin kendi içindeki kavramsal kargaşaları ve gerilimleri neler? Dindarlığın yükseldiği Anadolu coğrafyasında Alevilik bugün nereye savruluyor? Anayasadan beklentileri neler? gibi sorulara yanıt arayacağız. Bunu yaparken, sadece Alevi olanlara değil, konuyla yolu ciddi biçimde kesişmiş bazı önemli isimler ve tartışmanın tartışmasız tarafı olan Diyanet gibi kurumlara da söz vereceğiz.
Elbette ki böyle çetrefilli bir konuyu tek bir yazı dizi çerçevesinde her açıdan tümüyle ele almak mümkün değil. Ancak yine de çalışmamızın Alevileri anlamaya ve onların güncel sorunları üzerinde düşünmeye yardımcı olacağını düşünüyorum. Bilgi, belge göndererek ve söyleşi taleplerimi geri çevirmeyerek bu çalışmaya katkıda bulunan herkese teşekkürlerimle…
Şenay YILDIZ- Akşam
Nasıl tanımlanıyor?
Alevilik üzerine çalışırken, kaçınılmaz olarak karşınıza çıkan gerçek ortada bir tanım zorluğu olması. Bu nedenle farklı Alevi kesimlerine kendilerini nasıl tanımladıklarını sordum:
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez: Batıni bir İslamiyet yorumu.
‘Aleviliği tanımlamak en karşı çıktığımız şey. Bana göre Alevilik İslam’ın batini bir yorumu. Alevliğin içerisinde Zerdüştlük de var, tek tanrılı dinlerin içerisinde kendine yer bulan bir anlayış… İslam’dan önce de daha farklı isimlerle bu coğrafyada Alevilik kendini yaşatıyordu. Daha sonra İslam ile buluştu. Şu anda ‘Alevilik İslam dışıdır’ demek bana çok uygun gelmiyor. Çünkü 1500 yıllık İslam’la aynı yatakta yatıp kalkıyor.’
Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan: İslam içinde bir mezheptir.
‘Alevilik için ‘İslam dışıdır’ demek eğer siyasi amaçlı değilse bir cehaleti ifade ediyor. Alevilik İslam’ın içinde bir mezheptir. Ama Alevilik evrensel bir mezhep.’
Aleviliğin Gizli Tarihi kitabının yazarı Erdoğan Çınar: Alevi kelimesi Hz. Ali’den değil, ateşten türetilmiştir.
‘Alevi sözcüğü kalıplaşmış kabullerin aksine, Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’ten yana olanlara verilmiş bir isim değildir. Alevi sözcüğü kadim Luvi sözcüğünün Türkçe’deki söylenişidir ve Alev kökünden üretilmiştir. Aleviler, MÖ. 6.000 yıllarında ortaya çıkan ve kendileriyle aynı coğrafyada yaşayan Luvilerin ardıllarıdırlar. Alevi ritüelleri ve dini törenleri Luvilerin Yaratıcı Büyük Ana Ma adına düzenledikleri eski çağların tören ve ritüellerden evrimleşmişlerdir.’
Tabii, tüm bu yorum farkları, Aleviliğin tarihi konusunda da büyük bir tartışma ortaya koyuyor. Konuya biraz daha yakından bakabilmek için araştırmacı Necdet Saraç’a ile Doç. Dr. Ali Yaman’a kulak verelim.
Alevilik, Şiilik’ten cok uzak
Aleviliğin doğuşunda İslam tarihine bakmak gerektiğini ama sonra yaşanan tarihsel sürecin de ihmal edilmemesi gerektiğini belirten siyasi tarihçi Doç. Dr. Ali Yaman şöyle diyor: Anadolu’daki Alevilik Şiiliğin bir başka versiyonu değil. Aleviler ibadetleriyle Sünni ve Şii mezheplerden farklılar
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve Siyasi Tarih Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ali Yaman Alevilik-Bektaşiliği tarihi bakımdan inceleyen önemli isimlerden. Konuyla ilgili ‘Alevilik ve Kızılbaşlık Tarihi’ de dahil olmak üzere çok sayıda kitabı bulunan Doç. Dr. Yaman’ın AKŞAM’a açıklamaları şöyle:
– Türkler nasıl Alevi oldu? Anadolu Aleviliği nasıl başladı?
Anadolu Aleviliğini anlamak için İslam’ın yayılma sürecini iyi takip etmek zorunlu. Türkler arasında İslam’ın, Arapların Çinlileri yenerek Orta Asya’da hakimiyet sağlamalarına yol açan Talas Savaşı (751) sonrasında benimsenmeye başladığını söyleyebiliriz. Bu sırada İslam’da Sünnilik, Şiilik şeklindeki mezhep ayrılıkları zaten oluşmuştu. Türkler İslam’ı Horasan yoluyla eski Türk ve Fars inanç ve kültürleri ve diğer yerel inançlarla etkileşimleri sonrasında benimsemeye başladı. Böylece Türklerin ve İslam’ın yayılma güzergahı üzerindeki milletlerin bir bölümü Ehl-i Beyt’e muhabbete dayanan, kendi inanç ve gelenekleri ile İslam’ın ilkelerini bağdaştıran bir İslam yorumunu benimsedi. Osmanlı Devleti Alevi-Bektaşi önderlerinin de katkılarıyla kuruldu.
ÇALDIRAN DÖNÜM NOKTASI
– Sonra nasıl oldu da bu yapı değişti?
Zamanla imparatorluğa dönüşen Osmanlı’nın, her açıdan geniş halk kitlelerine yabancılaşması, Kızılbaş Türkmen boylarının Şah İsmail’e desteğiyle sonuçlandı. Şah İsmail’in yenildiği Çaldıran Savaşı (1514) sonrasında ise Kızılbaş-Alevilik bugün bilinen şekliyle kurumlaştı. Balkanlar’da ve daha çok Batı Anadolu’da örgütlenen Babagan Bektaşiliği ise tekke/dergah şeklinde bir tarikat örgütlenmesi yarattı. Kırsal alanlarda etkin olan Alevilik soy esasına dayanırken, nispeten daha kentli nüfusa hitap eden ve soy esasına dayanmayan Babagan Bektaşiliği ise devletin resmi himayesine sahip, Yeniçeri Teşkilatı’nın da bağlandığı bir tarikat halinde varlığını sürdürdü.
– Anadolu’daki Alevilik Şii mezhebinin bir başka versiyonu mu?
Hayır, Anadolu’da Alevilik Şiiliğin bir başka versiyonu değil. Aleviliğin, Şiilikle ve diğer tasavvufi oluşumlarla da bağlantılı olması yanıltıcı olmasın. Anadolu’da Alevilik, yüzyıllar içerisinde İslam’ın Sünni ve Şii mezheplerinden çok farklı bir anlayış, yorum ortaya koymuştur. Kadınlı-erkekli ve içerisinde bağlamanın da yer aldığı Cem İbadeti ve Muharrem Orucu, Hızır Orucu gibi kendilerine özgü inanç uygulamaları Alevileri Sünni ve Şii mezheplerden farklı hale getiriyor. Alevilerin bu ibadetleri gerek Sünni gerekse Şiilerce ‘İslami’ olarak görülmüyor. Alevilerin zaman zaman ‘Şiiler’ ve ‘Caferiler’ olarak değerlendirilmelerinin altında ‘Ehl-i Beyt sevgisi’ yatıyor. Ama inanç ve ibadet bakımından benzer değil farklıdırlar. Ayrıca Aleviler, Şii İslam’ın, Anadolu’daki Sünnilere göre çok daha katı bir muhafazakar dinsel yapılanma içinde olduğu görüşündeler.
FARKLI ÖRNEKLER VAR
– Dünyanın başka coğrafyalarında da Aleviler var mı bugün?
Günümüzde Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Kafkaslar başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında ‘Alevi’ olarak isimlendirilen kitleler bulunuyor. Suudi Arabistan, Mısır, Yemen ve İran’ da ‘Alevi’ kavramı Hz. Ali soyundan gelenler için kullanılırken, Türkiye’de Hz. Ali soyundan gelenleri de kapsayacak şekilde, daha geniş bir çerçevede kullanılıyor. Yine ‘Alevi’ diye nitelenen grupların olduğunu ülkelerden Pakistan’da bu kavram İsmaili, İran’da Caferi, Mısır ve Yemen’de Zeydi, Suriye’de Nusayri, Lübnan’da Dürz” mezhebi anlamına geliyor. Ancak inanç kurum ve kuralları bakımından Anadolu’daki Aleviler ile sadece İran ve Irak’ta yaşayan Ehl-i Hak, Kakai, Şabak topluluklar arasında yakınlık bulunuyor. Dünyanın diğer bölgelerindeki ‘Alevi’ denilen topluluklar Şii İslam anlayışına daha yakın.
Sünniliği Kanuni kurumsallaştırdı
Son dönemde ilgi çeken yayınlardan olan Alevilerin Siyasal Tarihi (1300-1971) isimli bir kitaba imza atmış olan Alevi araştırmacı Necdet Saraç’ın AKŞAM’a yaptığı çarpıcı değerlendirmeler şöyle:
– Tek bir Alevilik tanımı neden bu kadar zor?
Çünkü Alevilik sonuçta hiçbir zaman çoğunluk inancı olmamış. Bu nedenle de işin çok şekillendirilmiş kuralları da olmamış. Ama klasik anlamda kitap ve peygamber düzeyinde zımni bir anlaşma mevcut. Alevilik bana göre esas itibarıyla bir inançtır. İnanç da bir üst yapı kurumu olarak düşünüldüğünde kültürü de, sosyal yaşamı da, hayatın kendisini de kapsayan bir bütünsellik arz eder.
3 TEMEL YAKLAŞIM
– Türkiye’nin pek çok yerinde çok farklı isimlerle oluşturulmuş Alevi dernek ve vakfı var. Alevi örgütlenmesi neden bu kadar çok parçalı?
Bu Kapitalizm’in gelişmesi ve Alevilerin kentlere göç etmesi ile birlikte şekillenmiştir. Ama bunları birleştiren ortak bir Alevilik şemsiyesi vardır. Fakat Aleviliği nasıl tanımlarsa tanımlasınlar, Aleviler bugün Aleviliğin bir inançsal kimlik olarak tanınması, cemevlerinin inanç merkezi olarak tanınması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, Alevilerin yasal olarak ve laiklik kapsamı içerisinde Anayasa içerisinde tanınması, Alevi köylerine cami yaptırılmaması ya da Madımak’ın müze yapılması gibi temel noktalarda mutabıktır.
KIRILMA NOKTASI
– Tarihsel açıdan Şah İsmail ile Yavuz arasındaki mücadele Alevi-Sünni çekişmesini nasıl şekillendirdi?
Alevi-Sünni çelişkisinin kırılma noktası Şah İsmail’in Çaldıran’da Yavuz’a karşı kaybetmesidir. Yavuz’a karşı kaybettikten sonra Anadolu coğrafyasındaki bütün demografik yapı değişmiştir ve Yavuz’dan itibaren Sünnilik Anadolu topraklarında kurumsallaşmaya başlamıştır. Kanuni Sünniliği bu topraklarda kurumsallaştıran isimdir aslında. Muhteşemliği de Sünniler açısından oradan gelir. Bununla beraber, Aleviler 16. yy’dan itibaren bu Sünni baskıyı, siyasal iktidarın baskısını görmüşlerdir. Gördükleri için de bir çeşit Sünni refleksi gelişmiştir. Aynı şey Sünniler açısından da geçerlidir.
Korkak ve sinikler
– Nasıl bir Sünni refleksinden bahsediyorsunuz?
Sokaktaki Sünni’nin ‘Mum söndü’ kavramını içselleştirmesi nereden gelir? Cahillikten falan değil, merkezi iktidarın yönlendirmesinden gelir. Alevilerle ilgili Sünnilerin bu algısı siyasal iktidar tarafından yaratılmıştır. O yüzden Alevi dünyası aslında önemli ölçüde korkak ve siniktir. Söylemlerini mümkün olduğu kadar fısıltı ile söyler, güçlü söyleyemez. Niye korkarlar? Siz ceminizi yaptığınızda bile ‘jandarma basacak’ diye gözcü eşliğinde yaparsanız anlaşılır bir korku vardır burada. Alevi dünyasındaki hoşgörüde de bu korkunun ciddi rolü vardır.
– Hoşgörü ile korkuyu nasıl ilişkilendiriyorsunuz peki?
Mutabakat, uzlaşma… Hep güçler dengesiyle ilgili bir iştir. Alevi dünyası zayıf olduğu için hoşgörüyü hep öne çıkarmıştır. Çünkü kendisini güçsüz hissetmektedir bunun için de hoşgörü ile bir denge oluşturmaya çalışmaktadır. Aleviler de gücün karşısında ciddi biçimde takiye yaparlar. Alevi takiyesindeki en önemli özelliklerden bir tanesi -giderek azalmaya başladı ama- önce karşı tarafın ne olduğunu anlamaya çalışır. Karşı tarafın çoğunluk mensubu yani Sünni olduğuna inandığında Aleviler kendilerinden çok fazla bahsetmezler.
dayimi dogan
08/04/2012 at 22:00
slm.Fikrini sordugunuz kisilerin aleviligi islamin neresiyle iliskili bulduklarini cok merak ediyorum,
islam dini insani allahin kulu olarak görmuyormu.?
alevilikte insan kutsaldir,hak sendedir sen haktasin yani bir ic icelik söz konusu kulluk yoktur.
islamiyette kul tanridan korkmalidir,ortak kosullanmak sirktir, buyuk gunahtir,
Alevilikte insan kendi gercekligine yasadigi her an itibariyle sorumludur ama sevgi temelin de,alevinin korktugu birine kotuluk yapmaktir, kotu bir sey yapmaktir,
islamin dine dayali hic bir sarti alevilikte ne yeri vardir aksine bir birine taban tabana zittir,oruc yahudilik te de vardir,
KENDI NACIZANE FIKRIM,Alevilik insanlik tarihidir,bence alevilikte semavi dinler ile ilk yahudiler ayrilmistir,sonra hiristiyanlar,sonrada islamiyet, bunlar inanc bazin da degil daha sonra dinlestikten sonra politika da karisin ca bu hali almistir,
Alevilikte her canlinin bir hakki vardir,bu evrende her canliya saygivardir,insanin insan olana kadar dogup ölmesi gerekiyorki taaki insani kamil olana kadaar,kamillesip insanlik alemine katilmasi icin,
siz bu mukemmel insani yapiyi oruc tutup namaz kil ama herseyi yap sonra töbekar ol deyip aciklaya bilirmisiniz,islamla aleviligi iliskili göstermek bence zulumdur,,ve de gunahtir.saygilar