Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu!

Alevilik

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu!

Alevi kanaat önderleri, özellikle dernek yönetici ve dedeleri mutlaka akıllarını başlarına almalı ve asimilasyona karşı mücadeleyi asla terk etmemelidirler. Bu onların öncelikli görevleri, inançları uğruna kimi derileri yüzülerek, kimi darağaçlarına giderek hakka yürüyenlerimize ve Alevi toplumuna borcu; gelecek kuşaklara karşı da tarihi sorumluluklarının gereğidir.

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Son zamanlarda çeşitli Cemevi ve Dergahlarda cenaze erkânının, Kırk Lokmasının Müslüman inancına uygun bir şekilde gerçekleştirildiğini, Ramazan ayı süresince veya sonunda Alevi erkan, ritüel ve kurallarında olmayan ne idüğü belirsiz  “bayram cemi”, ve “bayram namazı” gibi uygulamaları duyar ve görür olduk.

 

Ben de geçtiğimiz günlerde demokratik Alevi Hareketinin ve örgütlemesinin lokomotifi sayılan, Alevi örgütlemesinde, demokrasi ve emek mücadelesinde son 20 yılda çok önemli işlev, görev ve sorumluluklar üstlenen bir dernek/cemevimizde Kırk Lokması (yemeği) erkânını büyük bir şaşkınlık ve üzüntüyle izledim. Töreni gerçekleştiren sözde “dede” olan kişi adeta bir Arap ülkesindeki cami hocası gibi tek sözcüğünü anlamadığımız Arapça duayla töreni gerçekleştirdi. Kitle bir çeşit asimilasyon olan bu durumu, yani hoşnutsuzluğunu, homurdanmalar ve kısmen konuşarak belli etti. Daha önce de bir Alevi dedesiyle bu konuda tartışma yaşayan “cemevi hocası /imamı” ise bildiğinden şaşmadı.(1)

 

Sorun, Cemevlerinde salt cenaze erkânın, 40 lokmasının Müslüman inancına uygun sürdürülmesi değil. Sorun, sadece Cemevlerimizde salt Ramazan sonunda “bayram cemi”, “bayram namazı” da değil. Kimi Cemevlerinde ilin valisine, komando tugay komutanına, cumhuriyet başsavcısına, Jandarma komutanına, il emniyet müdürüne ramazanda “iftar sofrası” kuran Cemevleri var. Öte yandan Cemevinde devrimcilerin cenaze törenlerinin yapılmasına izin vermeyen sözde Alevi dedeleri var. Bayram cemi, bayram namazı yaratan, devrimci cenazelerini Cemevine almayan, Alevi cenaze törenini Müslüman inancına göre uygulayan / uygulatanların yaptıkları “düşkünlük”tür.

 

Yüzyıllar boyu Alevi Kızılbaş inancına karşı sürdürülen kıyımlar, sadece Mezopotamya ve Anadolu topraklarında değil, sadece Selçuklular ve Osmanlılar zamanında değil, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana da sürdürüldüğünü;  Alevi Kızılbaş inancının yasaklandığını, horlandığını, inkâr edildiğini, kimi zaman Alevi önderlerinin, kimi zaman da Alevi Kızılbaş toplumunun toplu kıyımlara uğratıldığını biliyoruz. Bu katliamların, soykırımları çok acı örneklerini biliyoruz, kimi kıyımları da yakın süreçlerde bizzat yaşadık.(2)

 

Sistematik bir şekilde sürdürülen bu baskı, yasak, inkâr ve imha politikalarına rağmen bu YOL’u sürenler, sürdürmek isteyenler çeşitli sürgün, kıyım ve asimilasyon uygulamalarına karşı bedeller ödeyerek yol’u günümüze kadar bir şekilde getirmişlerdir. Bu yazı, tam da inkâr, yasaklama, imha ve katliam dışında, bir de çok sistemli gerçekleştirilen asimilasyon politikalarına, bu politikalara bilerek ya da bilmeyerek hizmet edenlere yöneliktir. Sisteme karşı o ya da bu şekilde, bölük pörçük, eksik de olsa sürdürülen bir karşı duruş mücadelesi vardır ve asimilasyon politikalarından vazgeçilene kadar da bu mücadele sürdürülmelidir.

 

Devletin özellikle diyanet kurumuyla kuşatma altına aldığı, naylon dernek ve onurlarını satan bazı rantiyeci, düşkün Alevi kökenden gelenler yardımıyla da Aleviliği asimile etmeye çalıştığı yadsınamaz bir gerçekliktir. İşte devletin her türlü olanaklarını kullanarak asimilasyona çalışanlar kadar, çeşitli hangi sebeple olursa olsun bu politikalara göz yumanlar, önemsemeyenler, bilerek ya da bilmeyerek bu duruma hizmet edenler de bir o kadar suçludurlar.

 

Ne yazık ki, Alevi kanaat önderlerinin önemli bir kısmı da, Aleviliği bilimsel şekilde inceleyen, araştıran kimi yazar ve dernek yöneticileriyle, bilinçli Alevi dedeleri de bu asimilasyona karşı mücadeleyi terk etmiş bir görüntü sergilemektedirler. Bu kişiler En-el Hak dediği için Hallacı-Mansur’un idam edildiğini, Nesimi’nin derisinin yüzüldüğünü, Pir Sultan Abdal’ın darağacında idam edildiğini, Kalender Çelebi’nin öldürüldüğünü unutmuş olmalılar.

 

Hepimiz gibi bu yukarıda saydıklarımda görülüyor ki, kimi Dergâh ve Cemevinde ezan okunuyor, kuran kursları organize ediliyor, mevlüt okutuluyor, sadece cübbeleri eksik kimi din görevlileri de Müslüman inancına uygun cami imamı benzeri icraatlar gerçekleştiriyor. Ve müdahil olması gerekenler sessiz kalıyor, susuyor, göz yumuyor. Oysa unutulmamalıdır ki, sessiz kalmak, susmak, göz yummak ve tepki göstermemek onaylamaktır. Ve bu durum en basit anlatımıyla “asimilasyon suçuna ortak olmak” demektir.

 

Aleviliğin asimile edilmesinde Cemevine “cümbüşevi”, “Alevinin kestiği yenmez” diyen, köprülere, semtlere, cadde ve meydanlara katil “Yavuz Sultan Selim” adını veren, Alevi Kızılbaşların malı, canı ve namuslarının helal olduğu şeklinde fetvalar veren “Ebu Suud’u” öven, zorunlu din derslerini uygulamaya devam eden, eğitim sistemini imam hatipleştiren Alevi düşmanları kadar, onlarla işbirliği içinde olanlar, ya da bu asimilasyon politikalarına sessiz kalanların da suçu  vardır.

 

Bu yaşanan olumsuzlukların yanında kimi olumlu çabaları da gözlemlemekteyiz. Asimilasyona karşı, Alevi yolu, erkânının özüne uygun bir tarzda gelecek kuşaklara aktarılması için Alevi toplumunun belli bir kesimi, kimi dernek ve dergâhlarla, kimi bireyler tarafından Aleviliğin kendi özüne dönüşüyle ilgili çeşitli adımlar atılıyor.

Alevi kanaat önderleri, özellikle dernek yönetici ve dedeleri mutlaka akıllarını başlarına almalı ve asimilasyona karşı mücadeleyi asla terk etmemelidirler. Bu onların öncelikli görevleri, inançları uğruna kimi derileri yüzülerek, kimi darağaçlarına giderek hakka yürüyenlerimize ve Alevi toplumuna borcu; gelecek kuşaklara karşı da tarihi sorumluluklarının gereğidir.

Alevi dernek yönetici ve dedeleri, aydın, yazar, araştırmacıları, kanaat önderleri açık açık Müslümanlığı dayatanlara, işbirlikçilere, yol düşkünlerine dur demeli, öncelikle Cemevi ve dergâhlarında Alevi erkânı yerine Müslüman inancına uyan cenaze töreni ve 40 lokması töreni yapılmasına son vermelidirler.

Bozatlı Hızır yardımcımız ola.

Erdal YILDIRIM

15.08.2013

 

NOTLAR:

1-   AABK İnanç Kurulu Başkanı, Cafer Kaplan dede, Hasan Kılavuz Dede, Hüseyin Gazi Metin dede, Ali Kenanoğlu, Musa Kazım Engin’inde aralarında olduğu bir çok dedenin defalarca yazılı ve sözlü olarak belirttikleri gibi, Alevilikte “Ramazan Orucu”, “Ramazan Cemi”, “Bayram Cemi” veya kimi dede geçinenlerin gerçekleştirdiği bir cenaze töreni, ya da 40 duası da yoktur.

2-    Alevi Katliamları:  1920 Koçgiri (Alevi Kızılbaş Kürt katliamı) , 1937-38 Dersim Katliamı, 1938 Zini, 1966 Ortaca Katliamı, 1967 Elbistan, 1971 Kırıkhan, 1978 Sivas, 1978 Malatya,  1978 Maraş,  1980 Çorum, 1993 Madımak Katliamı, 1995 Gazi Katliamı

Sosyal medyada paylaşın
        
   
Continue Reading
You may also like...
1 Comment

1 Comment

  1. Peri

    20/08/2013 at 09:51

    Peri Cevapla
    12/08/2013 at 13:40

    Sevgili Erdal,
    Daha önceleri yazdigim yaziya,sizinde yazdiklariniza düsüncelerimi ekliyerek cevap vermek istiyorum.

    Mustafa Kemalin bir katil oldugunu kabullenmeyen kürt alevilerin oldugunu görmek ve okumak hicde sasirtici degildir benim icin.Mustafa Kemal katliyama imza verirken ayni zamanda,ölümünden sonra kürtlerin ve “Türk olmayan”irklarinda asimilisiyon edilmesi icin irkci ve fasist Ideolojisini Türk Halkina armagan etimistir.Bu zamanla örünceklesen Ideoloji ve Kemalizim Katliyamin devamidir.Bugünde hala Kizilbas,Kürtler ve Türkiyede Türk Bayragina layik görmedikleri,dini,dili,Kültürü,Kimligi ayri olan Halklari ilegal damgasini vuranin adi ortada ve her Kösede makamlarda okuyabiliyoruz herkesde bunu görür ve bilir.Yaninda yetistirdigi manevi Kizi ve ilk Türk Pilot Bayani olarak Dersimi bombaladigini hepimizde biliyoruz ve kendiside bunu inkar etmedi sonucta.Dersim 38 sonrasi Halkimizin bir yere göc edilmedigi ve neden Türkiye topraklarin her bir yanina dagittigini bugün anlamak okadarda zor degil.Bu 38 öncesi asimilasion Projesidir.Bugün okadar farkli aleviligi düsünen Aleviler vardir ki sayisi bitmez,kimimiz öz düsmanimiza yani Mustafa Kemale hayran edildik,kimimiz Islamin pesindeyiz sanki dedelerimiz arapca dilini bilen ve islamin bes sartlarini yerine getirenlerdi,kimimiz ben Kürt degilim diyebiliyor, ve hatta hatta,ben aleviyim,devrimciyim ve kemalistciyim yani hepsini bir arada diyebiliyor.Bir Japona sen afrikalisin Kardesim demesi gibi.Alevilik gökten bize düsen bir yasam Felsefesi degildir bu felsefeninde Kökü yeri belli.Eger bir Halk topragindan sökülüp her yere serpilirse,okadarda farkli ot biter.Kimlik bunalimi geciren Kizilbas,Kürt Halki ne zaman kendi mantigiyla yasamasini düsünmesini ögrenirse o zaman bazi gercekleri daha iyi algilayacaktir.Eskide aleviligi,Alevi olmayan ve arkasinda baska amaclara hizmet eden yazarlardan okurduk,bugün ise bir cok imkanlari kullanipta Kimligimizi ve gercekleri okuyabiliriz,birde kendi mantigimizi katarsak,bir cok takildigimiz sorularin cevaplarinida buluruz.Kendi tarihini yazmayan veya yazamayan bir halkin Tarihinin sahibi cok olur istedigi gibide yazar cizer ve sana sunar.Biz dogrularla beslenmedik beslenseydik bugün bir ses bir kalem olupta güclenirdik,bunu engelleyen nedenleri görelim.38 Projelerinde,Halkin bir kismina Din dersleri verilmesinin tek nedeni var,bugün islam misonerlerini görüyoruz,yakinda cem evlerine bile minareyi dikmekten cekinmeyecekler.Eger bizler hala bazi gerceklere göz mantik yumarsak Mustafa Kemalin tüm imza attigi Katliyamlara Kimligimizi ödül olarak verecez nerdeyse.

    Sevgili Erdal,
    asimilasiyonu ve kizilbas kültürünü katliyamini bizat kendilerimiz elimize almis ve islama hizmet eden “Dedeler” devletin onlara vermis görevlerini yerine getirmektedirler.Bu konuda artik bize karsi gelenler yorulmuyor.38 öncesi ve sonrasi buna hazirlik yapan Devlet yetistirdigi “Dedelerini”islam misionerligini görev olarak vermistir,nedeninide gayet net görebiliyoruz bugün.Kizilbas kültüründe “Dedelik” bir kere yoktur.Bir PIRIN üstü yoktur.

    Eger asimilasiyona dur demek istiyorsak,öncelikle “Dedeleri”cem evlerinde kapi disari etmemiz gerek.Kültürümüze inancimiza ve yasam felsefemize sadece ve sadece yukarda belirttigim gibi kendi mantigimizla sahip cikabiliriz.Kendimizi yenilememiz gerek.Bir halkin en güclü silahi Bilinctir.Sen ben cogalirsak Cem evlerimizde Kizilbas halkini temsil edecektir.

    Pir Sultanin,Hace Bektasin yanina Mustafa Kemalin ve Islami temsil eden Arap Figuranlarini bir arada görmek mümkün olabildi bu “Dedelerin”sayesinde.Acaba bir Kizilbas bir camiye Pir Sultanin resmini asabiliyormu?Hayatina son vermis olurlar.Bir müslümanin boynunda hic Saz kolyesi görünüyormu?Sence neden Haz.Alinin Kilinci bukadar Moda oldu genclerimizde.Bu ufak örnek ama amacina ulasan asimilasyon Projesine ayit olanlardan birtanesidir.

    Kalemi Kitabi olmayan ve saziyla diliyle Inancini ve Kültürünü kulaktan kulaga veren bir Halk degiliz artik.Kulaktan kulaga gezen Kültrürümüzü inancimizi kalemleriyle manipule ederek,Pir Sultanlarin,Mansurlarin,Bektasilerin halkina olan mesajlarini,islama yöneltmesi,bize ayit olmayan kalemlerle baslandi.

    Bektasin bu sözlerini algilayan Kizilbas,Bektasin islami red ettiginide anlar.Özellikle büyük harflerle yazdiklarima dikatinizi verin.

    NE ARARSAN KENDİNDE ARA

    HARERET NARDADIR SACDA DEGILDIR
    KERAMET BASTADIR TACDA DEGILDIR
    HER NE ARAR ISEN KENDINDE ARA
    KUDÜSTE MEKKEDE HACDA DEGILDIR.

    Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma
    GERCEK ERENLERIN SÖZÜNDEN CIKMA
    EGER INSAN ISEN ÖLMEZSIN KORKMA
    Aşığı kurt yemez uçta değildir

    Gönül kabesine girmesin hülya
    Nefsine hakim ol düşme bed huya
    Kirleri arıtan baksana suya
    Hep yüzü yerlerde bucda değildir.

    Saygilar
    Peri

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 × 5 =

More in Alevilik

To Top