Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Bir Alevi-Bektaşi Akımı: Hakikatliler

Alevilik

Bir Alevi-Bektaşi Akımı: Hakikatliler

Hakikatliler, 19. yüzyılın ikinci yarısında oluşan, kökleri aslında Sivas, Malatya, Maraş bölgelerinde, ama merkezi Kayseri’nin Sarız ilçesi olan bir Alevi-Bektaşi akımının temsilcileridir. 

Hakikatliler, 19. yüzyılın ikinci yarısında oluşan, kökleri aslında Sivas, Malatya, Maraş bölgelerinde, ama merkezi Kayseri’nin Sarız ilçesi olan bir Alevi-Bektaşi akımının temsilcileridir. Şekilciliği aşan, Hak ile Hak olmak anlayışıyla insanı felsefelerinin merkezine koyan, cennetin ve cehennemin bu dünyada var olduğunu savunan bir Aleviliği benimsemişlerdir. Aşağı yukarı aynı dönemde İstanbul ve Erzincan’da yaşamış olan Aşık Daimi’nin dillerden düşmeyen şu deyişi, her ne kadar farklı mekanlarda da olsalar, her ne kadar biçim ve uygulamada farklı da düşseler, Alevilerde temel mayanın aynı olduğunu kanıtlıyor gibi:

Kâinatın aynasıyım
Mademki ben bir insanım
Hakkın varlık deryasıyım
Mademki ben bir insanım

İnsan Hak’ta, Hak insanda
Arıyorsan bak insanda
Hiç eksiklik yok insanda
Mademki ben bir insanım

Enel Hak’ım ismim ile
Benziyorum resmim ile
Hakk’a erdim cismim ile
Mademki ben bir insanım

 

Bunların arasında çoğumuzun deyişlerini büyük bir coşkuyla dinlediği veya söylediği ozanlar, düşünürler var. Onların deyişlerini ya da düşüncelerini okuduğumuzda, dinlediğimizde Aleviliğin hayat felsefesini tanırız. Onların Aleviliği, görünenin ötesinde özüyle yaşadıklarını, kamil insan olmanın yollarını aradıklarını, bunu bizzat kendi özlerinde uyguladıklarını görürüz.

aziz-baba-ve-seydi-baba

Seydi Özcan da işte bu Hakikatlilerden birinin, Aziz Baba’nın oğludur. Kendisi çocukluğundan beri onların sohbetlerinde bulunmuş, edep-erkan, yol, tanrı-insan ilişkisini anlamaya çalışmıştır. Onun “Alevilik ve Hakikatliler” adlı kitapta yazdıkları tamamen otantik, kendi gördükleri ve yaşadıklarıyla ilgilidir. Bu da bizce anlatımı daha da canlı tutuyor, kitabı neredeyse bir roman hazzıyla okuyorsunuz.

Kitabın önsözündeki Seydi Özcan’a ait şu Alevilik değerlendirmesi Hakikatlilerin felsefesinin bir özeti gibi duruyor:

Alevilere göre her insan, topraktan oluşan bedeninde Hakk’ın nefesini (ruhunu) taşır. Bu ruh, bir sınav yeri olan dünyaya olgunlaşmak için gelir. Tüm kötülüklerden arındıktan, insan olmanın gereklerini yerine getirip iyice olgunlaştıktan sonra insan-ı kamil olarak tekrar ait olduğu yere, Hakk’a döner. Kısacası insan kul değil, Tanrı’nın bir parçasıdır.

Aleviliğe göre Tanrı haksızlık yapmaz, taraf tutmaz, insana akıl vermiş, sorumluluk yüklemiştir. Bu nedenle insan ne yaparsa kendi irade ve ihtiyariyle yapar, sonuçlarına katlanır. Keza Tanrı ayrımcılık yapmaz, insanların bir bölümünü doğuştan köle veya fakir yaratmaz. Kölelik ve fakirlik alın yazısı değil, mevcut yöneticilerin haksız ve adaletsiz uygulamalarının bir ürünüdür. Hakça bir düzen kurulduğu takdirde, ayrımcılık ortadan kalkar, kölelik ve fakirlik de biter.

Alevi ayrıca ruhun devrine, cennet ve cehennemin bu dünyada olduğuna; Ali’nin velayetine, soyunun imametine inanır. Kamil insanı ziyaret eder, gönlünü kazanmaya çalışır. Saz çalar, deyiş söyler, musahip tutar.

Sünni iktidar adil davranmaz. Alevileri dini haklarından yoksun bırakmak için Aleviliği ya yok sayar, ya da Hanefiliğin batıl bir tarikatı gibi göstermeye çalışır. Asimilasyon için zorunlu din dersi koyar. Yargının bu konuya ilişkin kararlarını uygulamaz. Cemevini dini ibadet yeri olarak kabul etmez. Alevi köylerinezorla cami yaptırır, imam tayin eder. Alevilerin inanç yerlerine el koyar, müze haline getirir. Alevilerdentopladığı verginin büyük bölümünü Diyanet’in kadrolarına ve camilere harcar. Üstüne üstlük aldığı bu vergileri Sünni cemaat için harcamayı etik sayar.

Yazarın Hakikatlilere ilişkin verdiği şu bilgiler, kapsamı biraz genişçe olan bu yazı dizisini, ondan sonra da kitabın tamamını okumaya davet eder nitelikte.

Hakikatlilik biçimselliği aşmaktır. Hak ile Hak olma anlayışını öne çıkarmak, insanı felsefelerinin merkezine koymak, dokunulamaz, aşağılanamaz ve horlanamaz bir statüye kavuşturmaktır. Cenneti ve cehennemi gaip alemden içinde yaşadığımız maddi aleme taşımaktır. İnsanı şu bakış açısıyla tanımlamaktır:

Alevilik, ilk üç Halife yönetimi ile giderek hakları zamanla kısıtlanan ve homojen bir inanca sahip olmayan azınlıkların, kendilerine zulmeden İslami iktidarlara karşı geliştirdikleri siyasi, dini ve sosyal öğelerden oluşan bir savunma mekanizması, bir üst kimliktir. Batınilik ile tasavvufu içerir.

Batınilik ihtilalci, tasavvuf demokratiktir. Batıniliğin Anadolu’daki temsilcisi Pir Sultan Abdal’dır. Anadolu Alevisi (Bektaşi’si) ise salt tasavvuf ehlidir, barışçıldır, uysaldır. Temsilcileri Hacı Bektaş’tır. Sünni topluma kolayca entegre olmaya meyillidir.

Öte yandan Hakikatlilik ise, Anadolu Bektaşilerinin entegrasyona meyilli olmaları ve Balım Sultan’dan itibaren, tasavvufi boyutunu ihmal ederek Aleviliği Sünni İslam’da olduğu gibi bir takım bedeni hareketlere indirgemesine bir tepkidir. Esasen tüm dinler ve dini anlayışlar, bir önceki dini anlayış ve uygulamalara duyulan tepkilerin ürünüdürler. Örneğin, Yahudilik özü itibariyle Hıristiyanlığa, İslam Hıristiyanlığa, Alevilik İslam’ın öğreti ve uygulamalarına bir tepkidir.

Hakikatliler, tüm insanları eşit görürler. Bu nedenle dar’a durmazlar, el etek öpmezler, cemal cemale niyaz ederler. Cemaatlerinde sema dönmezler, saz çalmakla, deyiş söylemekle ve muhabbet etmekle yetinirler.

Hakikatlilerin ortaya çıkışları ve kısa tarihçesi ise Seydi Özcan’ın kaleminden şu sözlerle anlatılıyor:

19. asrın ortalarından itibaren “Araboğulları” olarak anılan Süleyman ve Veyis kardeşlerin öncülüğünde, mevcut uygulamaya tepki olarak, sonradan “Hakikatlilik” adını alacak olan yepyeni bir akım doğdu. Araboğulları Baba Mansur ocağına mensuptu, dedeydiler. Dedelerin Aleviliği Osmanlı döneminde 500 yıl koruyarak 19. asra salimen taşıdıklarının bilincindeydiler. Bu yüzden eleştirilerini dedelere değil, Aleviliğin tasavvufi özünü çürüten uygulamalara yönelttiler. Amaçları Hacı Bektaş öğretisini sözü ve özüyle yeniden canlandırmak, erdemli bir insanın niteliklerini öne çıkarıp bunları yoldaşlarının yaşam biçimine dönüştürmekti.

Araboğlulardan özellikle Süleyman büyüleyici, bilge bir kişiydi. Engin tasavvufi kültürü, akılcı ikna gücü ve sihirli hitabetiyle ağırlıklı olarak Kureyşan ocağına mensup yöre halkını derinden etkiledi. Dedeliğin bahşettiği maddi ve manevi olanaklardan uzak duran mütevazı yaşam biçimiyle de giderek efsanevi bir kimliğe büründü. Komşu ocaklardan bağlarını kestikleri için kendilerine “Prod” denilen ziyaretçilerin akınına uğrayan evi bir dergâha dönüştü. Hacı Bektaş’tan sonra ikinci pir anlamında Pir-i sani olarak anıldı.

Araboğluların dostlarından 90-95 yaşlarındaki Hemzo Kokım’ın (yaşlı Hamza’nın) 1940’lı yıllarda Aziz Baba’yla muhabbet ederken, henüz çocuk yaşta olan bu satırların yazarının dinlediklerine göre, cemaate mensup yetenekli şahsiyetler, sonradan “Hakikatlilik” adını alan Araboğluların düşüncelerini yayma görevini üstleniyorlar. Ancak eleştirilerini sadece uygulamalara değil, aynı zamanda dede ve dedeciliğe de yöneltiyorlar. Bunlardan Melulören (Orentaş) köyünden Hamo’nun oğlu Apseyd (1860-1932) Sarız, Afşin ve Elbistan yöresinde, Ali Dumke (İdamı: 1898) Akçadağ’ın köylerinde yaptıkları yoğun çalışmalarla Hakikatliliği halka benimsetmeyi başarıyorlar.
Hakikatlilerin önderleri bilgili, kültürlü ve inançlıydılar.

Balım Sultan’ın koyduğu biçimsel kuralları çoktan aşmış; Hacı Bektaş, Yunus Emre ve Mevlana’nın tasavvufi anlayışını diriltmeğe çalışıyorlardı. Kanaat ehliydiler, mütevazıydılar. Dayanışmacı ve paylaşımcıydılar. Hoşgörülüydüler, ama düşkün kaldırmıyor, suçu ve suçluyu affetmiyorlardı. Ayrımcılık yapmıyor, fakir fukaraya el etek öptürmüyorlardı.

Özellikle ikinci kuşaktan Melûliler, Aziz babalar, Haydar Bayraklar, Mücrimiler, Ali Şükranlar, Haşimiler, Ali Kamkeler, İbretiler, İbrahim Erdemler, Ali Sayılırlar, Musa Hazarlar, Haydar Bulutlar… muhabbet ve deyişleriyle Araboğluların düşüncelerini sistematize edip kalıcı hale getirdiler. Alevilikte aydınlanma meşalesini yeniden tutuşturdular.
Babaganlık ve Dedeganlığın yanında Aleviliğin yeniden evrimleşmesine büyük katkılar sağlayan Hakikatlilerin “Pir-i sani”si Araboğlu Seyyid Süleyman’a sonsuz minnet ve şükran duygularıyla.

Aleviler ve Hakikatliler kitabının PDF dosyasını okumak için tıklayınız…

Kaynak:

www.alevi.com

http://araboglular.com/editor_devam_yazi.asp?idyazi=154

Sosyal medyada paylaşın
        
   
3 Comments

3 Comments

  1. Mamo Baran

    25/11/2013 at 08:46

    Sayın Dersim News Redaktörleri,

    Hakikatçıları bir alevi bektaşi akımı olarak koymak, ne yazık ki hakikatçıları anlamamak, onları devrişmek anlamına gelir. Onlar kendilerini Sır-ı Hakikat kapısının pirleri olarak görüyorlardı, bektaşiliği de bir tarikat kapısının mertebesi olarak anlıyorlardı. Dolayısıyla Bektaşiliğin kendilerine bağlanması gerekli olduğunu düşündüklerinden dolayı bektaşiliğe bağlanmadılar, onlara “kara kazan hakkı” vermediler, zira zaten taliplerinden “hakkullah” da almıyorlardı. Onlara, Hacı Bektaş’a baglanmadıkları, tekkeye vergi ödemedikleri için “bölücü ve ana bacı tanımaz” anlamında kullandıkları “Prot” dediler, Oysa Prot kelimesi Hıristiyanlığın Protestan kelimesinin kısaltılmasıydı ve Sivas’ta Prot Avediyan isminde Protestan bir Ermeniyle olan ilişkilerinden dolayı denmişti. Ayrıca Hakikatçı pirler, Kürt-Kızılbaş’tırlar. Bu konuda Mehmet Bayrak’ın Hakikatçılar adlı makalesini, benim Koçgiri adlı kitabıma bakabilirsiniz.
    Saygılarımla
    Mamo Baran

  2. YENİ - AYRIK SÖZLER

    26/11/2013 at 13:34

    YENİ DİNLER AYRIK SÖZLER / Batının – hindçinin emperyal gücü heryandan cebimizi boşaltmakta , ekonomide , kültürde , sinemada , dinde vesaire özellikle gençleri , elit entellüktüel paralı kimseleri kaptırmaktayız . Konu birçok yönden derinliklidir , yüzeysel yorumlanamaz , biz buyuz şöyleyiz , benzersiz milletiz , diniz falan demeklen olmuyor . Başat etken ekonomi hepsini süpürüyorda denebilinir fakat ne etsin elin eliti , milleti kıldan , sakaldan etrafını görmeyen hacı agaları , köpeğe dokunsan , kadına değsen islamdan çıkarmısın ? Ne yapsın suud , körfez , iran ilkelliklerini nereye koysun insanlık dışı herşey var . Söylenecek söz çok bu yönde sanırım söylenecek söz iktisalan falan fazlaca işimiz olmaz , merkezde köşeyi kapan din , imamda olmamak . Resmi , kalıplaşmış kurallara haps olmamak kendi ırmağını geliştirmek nasıl olmalı ? Toplumdaki kafası çalışan kimseleri kazanmak , önyargılı olmamakmı işin sırrı nedir ?

    Geçmişten gelen birikimsel bilincin pergelimsi yörüngede ilerlemesi , küçük hesaplara , dar beyinlere sapmadan .Kültür emperyalizmi heryanımızda bilmeden bizleri kuşatmış bunun en büyük nedeni kendini bilmezlerin ettikleri , biz doğruyuz , hakkız farklı tartanı dıştalamaları gibi . Halbuki farklı düşünceler zenginlik doğurur , sıradan , tekdüze kalıp monotonlaştırır . Herkes böyle olacak değil kirlenmiş , bozulmuş , kararmış herşey yerini en kalitelisine bırakmazmı ? Çıta yükselmeli ne islam tektir nede hiçbirşey tek değidir . Gençleri , halkı kaybetmemeli kendi tarihindede özeneceğin , ikoncanların , efsanelerin evrensel vardır mesele bunları anlatmak ama hangi zihinle olcak ? Cahil cüheylanın yada camide namaz kıldıran hocanın yapacağı şeylen değil kendi içimizdeki namuslu , vicdanlı , kendini – çevresini süzen kafası çalışan kimseler varsa onlar aracılığıyla olcak ?

    Birçok dinler kendini aşamadığından , farklı sebeplerden kayboldu İslamda bu yol ayrımında . Bu kadar güzel , asil dinler gitti islam bu haliyle ilerlemez kendini geliştirmese sadece ben derse , farklı çeşmelerden beslenmese selefiliği kıble ederse biter herkesin oyuncağı olur , kullanılır egemenlerce falan . Bu makaleden birçok şey çıkarılabilinir , yeterki dar , kısır düşünülmesin farklı pencerelerden yorumlanıp , güzel neticeler çıksın . Burdan kesinlikle diğer emperyal unsurlara özenti yok asıl konu kendini ifade edebilmek , en son nefesinde dahi namusun , edemin tarafında örnek olmak var . Misal batının robin hodu varsa bizim pirsultanımız , doğunun budası , taosu varsa bizim tahir üryanımız , bektaşı velimiz , batının romeo – julyeti varsa bizim leyla ile mecnun gibi değerlerimiz var . Yani mevcut islam , kültür , iktisat diplerdeyse bizler özgül yorumlarımızı yaratır , dışardan geleceklere kapımızı açarız bizden çok şey var umarım kendimizi ifade edebilmişlizdir az yada çok ….

  3. şeytanın oğlu

    27/11/2013 at 14:16

    MİLLİYETÇİLİK , DİN VE BENZERİ HASTALIKLAR / milliyetçilik ve din birbirleriyle aşık eder dururlar fakat ikisininde tabanı çürüktür diğerleri gibi , kapitalin , iktidarın , hükmün , emperyalin çıkardığı şeylerdir . Önce din ondan sonra ırk denen şey çıkmıştır konuyu reel tartmak gerek şartlar gerektirdi , heryanda oldu farklı şekillerdede diye yorumlanabilinir . Derinlikli analiz etmek elbet farklı branşlardaki ilim insanları daha nitelikli ölçer yüzeysel bişeyler tokandırıyoruz burda .

    İkisininde aşırısı hastalıklıdır , benim milletim bizim dinimiz kıble , başat , en başta diyenlerin palavraları yenilir gibi değil . Kardeşim neye dayanıyorsun evrim var , on bin yıl önce türgü , arabı , almanımı vardı yada adem ile havva mitosu varsa hangi din doğru , adem müslümanmıydı , budistmiydi , animistmiydi neydi ? Ne zaman çıktı bu farklı dinler hepsi biz hakkız diye birbirini boğmaya kalkışmış .

    Biz şuyuz , böyleyiz , özeliz vesaire diyenleri takmazam , az salla derim . Tamam bir yere kadar şartlar gerektirmişse onuda anlıyoruz fakat utanmadan , ukalaca islamın bir yorumu vardır yada sadece türkler efendi diğerleri köledir diyen zihniyetin benzerleri nerede olursa olsun deşifre edilmeli .

    UKALA CEHİLE YANITMI ?

    onbin yıl önce türkmü vardı kürtmü
    onbin yıl önce islammı vardı budizmi
    ne zamanlara denk geldi ayrışmak , böbürlenmek
    kendine onulmaz fistanlar biçmek
    erdemde , dayanışmada , tevazü desem
    mahalenin temiz , pak çocuğumusun
    diye alay edilmekte var serde
    muğlak , gaybana zamane ne edersin !
    yinede birkaç kimsenin önyargılarını kırıp
    farklı pencereler açıp
    evrene , insansıyı daha nitelikli , ince
    süzmeleri sağlansa , ayrık ,
    yeni , iler tutar filan sözlerede eyvallah
    izafiyeti , kirlenme mizanlarını düşürmeden …..

    27 . 11 . 2013 … şeytanın oğlu 13 . 37

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

one × three =

More in Alevilik

To Top