Alevilik
Cezaevindeki Alevilere İmam Dayatması
Kendilerine göre ‘suni’ olan bu soruna, hızlı bir dermanla yetişiyorlar: Dedeye gerek yok, imamımızdan faydalanınız!
Dersimnews.com – Cezaevinde yatan Alevi mahkum ve tutukluların Alevi dedeleriyle görüşme isteğine yetkililer keyfi olarak engel çıkarmaya devam ediyor.
Radikal gazetesi yazarı Ezgi Başaran bugünkü köşesinde bu konuyu ele aldı. İşte o yazı…
Yaklaşık 1.5 yıl önce Kocaeli Cezaevi’nde yatmakta olan Bülent Özdemir’in devlet tarafından ‘lüzumsuz’ bulunan bir talebinden söz etmiştim. Özdemir ibadet hakkını kullanmak istiyordu. Fakat o işler herkese öyle kolay olmuyordu. Çünkü Bülent Özdemir bir Alevi idi ve hiç şaşırtıcı olmayan gerekçelerle bir Alevi dedesi ile görüşmek istiyordu. Cezaevine başvurdu. “Yok” dediler, iyi mi. Cumhuriyet savcılığının “Dede mede yok sana” diyerek aldığı kararın ardında tabii ki Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu vardı. Şöyle buyurmuştu o yüksek kurul: “Alevilik müstakil bir din olmayıp İslam dini bünyesinde sosyo-kültürel bir yapıdır.”
***
Aradan günler, aylar, yıllar geçiyor, bu köhne devlet hastalıkları geçmiyor. Siyasette geçmiyor, akademide geçmiyor, okullarda geçmiyor, cezaevlerinde mi geçecek?..
Bu kez yer, Osmaniye F Tipi Cezaevi. Hükümlü Miktat Algül geçen ekim ayında Alevi olduğu gerekçesiyle cezaevi infaz kurumuna ‘inancının din adamıyla’ görüşmek istediğini belirten bir dilekçe yazdı. (Yeri gelmişken belirtelim: Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi hakkındaki tüzüğün 93’üncü maddesi “Hükümlünün mensup bulunduğu dinin görevlilerince ziyaret edilmesine ve onlarla iletişim kurmasına, kurum güvenliğini tehlikeye düşürmemek koşuluyla izin verilir” diyor. Ama heyhat!)
Tahmin edeceğiniz üzere Algül’e ret cevabı geliyor cezaevinden. Ama öyle sıradan ve ‘çözümsüz’ bir yok değil. Kendilerine göre ‘suni’ olan bu soruna, hızlı bir dermanla yetişiyorlar: Dedeye gerek yok, imamımızdan faydalanınız!
Şöyle ki: “Osmaniye T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda Diyanet İşleri Başkanlığı ile yapılan protokol kapsamında Osmaniye İl Müftülüğü tarafından görevlendirilen 2 vaizin görevli olarak geldiği, hükümlü Caferi mezhebinden olsa da Caferi mezhebi İslam dinine bağlı bir mezhep olduğu, hükümlünün istemesi halinde kurumdaki görevli vaizlerle görüşmesinin sağlanacağı belirtilerek talebin reddine karar verilmiştir.” Algül bu karara itiraz ediyor. İtiraz yine reddediliyor.
E ne ki şimdi bu? Aleviysen dede yok, Caferiysen de imamla idare et!
***
Bu noktada iki husustan söz etmek lazım.
BİR: AKP-Cemaat kavgası nedeniyle muhafazakâr basında laikliğin faydalarının yeniden konuşulması gerektiği mırıltıları yükselirken soralım… Pardon da hayatın çeşitli katmanlarında iyicene devleşen Diyanet İşleri tarafından yönetildiğimizin farkında mısınız? İnancının gereği olan din adamıyla görüşme talep etmek bir insan hakkıdır. İnsan hakkının söz konusu olduğu bir noktada Diyanet İşleri’nin katiyen yeri yoktur. “Ben dedeyle görüşmek istiyorum” diyen birine, senin ilacın imam demek ne demek yani? Ya da.. İnfaz hâkimlerinin bu tür talepler karşısında “Dur bakayım ben Diyanet’e sorayım” alışkanlığı hangi adalet terazisine, hangi bağımsızlığa sığıyor? Caferiyim, Aleviyim, dedeyle görüşmeliyim cümlesine “Acaba görüşmeli mi” diye yaklaşmak, Diyanet’ten bilirkişilik almak fevkaladenin fevkinde ayıplanmalıdır. O derece ayıplıyorum.
İKİ: “Ya bu Caferiler, Aleviler de sırf siyaset olsun diye müşkülat çıkarıyorlar, konu gündemde kalsın diye uğraşıyorlar. Yoksa dedeyle görüşmeseler kahrolmazlar. Siyaset yapıyorlar” diye bir anlayış var. Aleviliği küçümseyen, Sünni ve anaakım bir tepeden bakma anlayışı. İşte bu anlayışla “Üniversiteye niye türbanla girmek için müşkülat çıkarıyorlar, ülkeyi geriyorlar. İşte bunlar hep siyasi” diyen anlayış birbirine yapışık iki beladır. İkisinden de aynı anda tedavi olmak memleketimize bi nasip olsa… Ah bi olsa…
EZGİ BAŞARAN