Diaspora
Zazaca Ders Kitabı Projesi
Kırmancki’nin İlk Öğrenme Ders Kitabı İsviçre’nin Basel şehrinde 2 Aralık 2012 Pazar günü bir etkinlikle piyasaya çıkıyor. Pek çok gazeteci ve dil bilimcinin de katılacağı etkinlikte müzisyen Ahmet Aslan bir de Müzik dinletisi sunacaktır.
Haydar KARATAŞ, Zürich
Zazaca Dilinde Bir İlk Adım
Zazaca Öğrenme Ders Kitabı
„..Bu tartışmalar arasında, şehir şehir dolaşıp insanlara zazaca öğreten bu üç gönül insanı, Zazaca dilinin tarihine geçecek bir adım atıyorlar. Topraklarımızın en eski dillerinden olan Zazaca’nın da artık bir öğrenme kitabı olacak, muhtemelen bu öğrenme kitaplarının devamı gelecek, eleştireni, beğenmeyeni de olacak, ancak bunların hiç biri 2 Aralık 2012 tarihinin bu dilin kronoljisindeki yerini gözardı etmeyecektir. ..“
Tevfik Şahin’i Celal Düzgün üzerinden tanımıştım. Üstü başı perişandı, yorgunluktan gözlerinin altı şişmiş, çaresizce kayıp Koçgiri Kültürü’nün peşine düşmüştü. Bir fabrikada çalışıyormuş, iş izinlerini geçirmek için doğduğu Sivas’ın Zara dağlarına gidiyormuş, bazen de özel izin alıp gidermiş.
Tevfik Şahin’in varı yoğu doğduğu topraklar, öyle teknik bir bilgisi, bilmem üniversitelerden aldığı bir diploması yok, herşeyi yüreği ile yapıyor. Duyduğu her tınıyı kayıt ediyor, gördüğü her cismin fotografını çekiyor. Hatırlıyorum o ilk tanışıklığımızda kurduğu her iki cümleden biri, ‚bizi engelliyorlar’dı. O zamanlar buralarda yeniydim, engelemenin ne olduğunu anlamamıştım. Ancak Tevfik Şahin ve Celal Düzgün Koçgiri halk ağıtlarını „Pelguzar“ adında bir projeyle sonuçlandırmışlardı. Mikail Aslan’ın sihirli eli deyince o halk destanları, doğdukları ana topraklarından çok uzaklarda, küçük bir salonda müzik severlere ulaşmış yeniden ruh bulmuşlardı.
Tevfik Şahin, Celal Düzgün ve yanlarına kattıkları genç Zazaca öğretmeni Cansu Güngör ile İsviçre’nin Basel kentinde bu kez ölen ana dillerine dair bir proje gerçekleştiriyorlar. Frankfurt Üniversite’sinde dil bilimci olan Mesut Keskin’in hazırladığı Zazaca Öğrenme Ders Kitabını, hem matbuu haline getiyorlar ve hem de devasa bir proje ile kaybolmakla yüzyüze olan bu lisanı, dil bilimcilerin huzuruna çıkarıyorlar. Basel Üniversitesi’nden Ordinesus Prof. Dr. Ueli Mäder ve gene Dersim çalışmaları ile bilinen Dr. Kahraman Gündüzkanat’ın projeye yönelik değerlendirmeleri ile Zazaca’nın ilk öğrenme kitabı 2 Aralık 2012 tarihinde günyüzüne çıkmış olacak.
Bir dilin geniş çevreler tarafından konuşulması dahi bazen işe yaramıyor. Türkçe öğrenmek isteyen Avrupalılardan sıkla duyduğum şey, „yeterli öğrenme literaturünün olmadığıdır.’ Bu sebeple bir dili bilmek, yazmak dahi çoğu zaman yetersiz kalıyor, o dili yaşatacak bir diğer faktör öğrenme kitaplarıdır. Zazaca epeyce gramer kitabı yazıldı, sözlükler çıktı, ancak onun en önemli ayağı olan, dili sınıflandırmak, basit parçlara ayırarak aşama aşama ders kitapları haline getirme kısmı becerilemedi.
Avrupa’da yaşayan Zazaca ve Kırmancki konuşan ikinci dereceden akademisyenler dilin gramer kısımını hal etmek için epey uğraş verdikleri gözüküyor. Elbette orada da büyük bir sıkıntı vardı, siyasi bakış açısı alttan alta psikolojik bir savaşa dönüşmüştü, Zazaca’yı kürtçenin lehçesi gören kesim daha çok Zazaca’yı Bedirxan Alfabesi ile kayıt altına almaya çalışırken, bu dili başlı başına bir anadil olarak düşünen kesim ise Jacobson alfabesini geliştirmeyi tercih ettiği görülüyor.
Bedirxan Alfabe’sinin en başarılı örneği, koşullar ve dönem gözönüne alındığında Deng yayınlarından çıkan Munzur Çem’in Zazaca gramer kitabıdır, C. M. Jacobson ve gene son derece geniş bir çalışma olan Zülfü Zelcan’nın açıklamalı gramer kitapları bunlardan sadece bir kaçı.
Bütün diller sözlü anlatıdan yazılı aktarıma geçerken, farklı yaklaşımlarla karşılaşmışlardır. Türkçe dilinde de bu yaşandı, Türkçe’de ki bu tartışma Mustafa Kemal’lerin harf devrimine rağmen hala da sonlanmış değildir. Yani bir bakıma bu tartışmalar hem gerekli ve hem de zorunlu gibi anlaşılabilir de.
Ancak, Türkçe ile Zazaca tartışmaları arasındaki en büyük fark, Türkçe dilinde bu tartışmaların bir üst-yapı tartışması olurken, Zazca’da altan fikri muhakemenin sürmüş olmasıdır, ancak iki yakşalımda da dil bilimcileri ayrıştıran arka ideolojik yapı, dilin varlığından çok politik eğilimleri öne çıkarmışdır. Zazaca Gramer kitaplarındaki tartışma onu yanyana yaşadığı Kürt kardeşlerinden koparır mı kaygısı olduğu fazlasıyla gözüküyor.
Aslında şöyle demk de mümkündür; Gramer kitapları bütün dillerin ilk alfaba oluşturma aşamasında olduğu gibi, Zazca dilinde de dili pratik bir öğrenme noktasına getirmekten çok: yazarların politik eğilimleri üzerinden münakaşa vesilesi ile ele alınmışlardır. Mesut Keskin daha pratik bir açından işi ele almış, dili yaşamsal hayata sokmak istemiştir. Erazyona uğrayan diller açısından kaygı bir dilin öğreniminin nasıl gerçekleştirileceğidir. Onu sokaktaki insana nasıl taşırız kaygısı daha tali plana itilmiş. Gramer kitapları üzerinden ideolojik bir savaş sürmüştür.
Zaten bundan kaynaklı olarak bir taraf dile lehçe derken, diğer taraf biz lehçe isek bu dilin anası kim? Sorusuyla işe tersten girmiş ve içiçe tarih boyunca geçişkenlikler yaşamış Zazaca ve Kürtçe’yi germiştir, bu zorlamalardan ulus çıkarabilir miyiz mantığı da vardır elbet. Politik yaklaşımı bir tarafa bırakırsak Zazaca’nın kavramsal yapısı henüz yerli yerine oturmadığı görürülür. Kurmanca ve Kırmançki, Kürtçe’nin lehçesi ise Ana Kürtçe nedir sorusu iki taraf açısından da ucu epey açık sorulardır….
Bu tartışmaların dışında olmama rağmen haliyle bu dilde hangi alfabenin esas alınacağı konusu üzerinde durmaya değer taşıyor.
Belki bu tartışmalardan kaynaklı olarak, pek çok koldan gramer kitapları yazılmasına rağmen dili çocuklarına okutmak isteyenlerin elinde şimdiye kadar bir ders kitabı olmamıştır.
Kürtçe yani Kurmanca meselesinde de bu yaşanmaktadır, hapiste uzun yıllar Kürt arkadaşların koğuşunda kalmıştım, Kürtçe öğrenmek istedim. Hiç unutmam koca cezaevinde Kürtçe öğrenme kitabı bulamadık, bırakın öğrenme kitabını, kürtçe dil bilgisi olan birini de bulamadık. İyi ve aksanlı bir ses tonuyla Kürtçe konuşan Abdulkadir Akbaş, bana Kürtçe öğretmek için gönüllü oldu, hala hapiste olduğunu bildiğim Abdulkadir’le Kürtçe öğrenme ders kitabı aramıştık, hayır o zamanki yani bundan 9 yıl önceki Türkiye’de de bunu bulamadık. Gramer kitapları vardı, sözlükler de öyle, ama yabancılar için Kürtçe Öğrenme Ders kitabı yoktu.
Bildiğim kadarıyla modern yazılı kültürleri son derece oturmuş İngilizce ve Almanca dillerinde dahi hala öğrenme kitaplarında büyük bir sıkıntı var. Ancak İngilizce öğrenme gramer ve ders kitaplarının çeşitliliği yüz binin üzerindedir, Almanca’da keza gene öyle, Türkçe’ye gidildiğinde bu sayı yüzü dahi bulmuyor.
Yabancı dil öğrenenler bilirler, bir dili öğrenmenin yolu, iyi ders kitapları ve o ders kitaplarında sıkıntı yaşandığında başvuru kitabı olan Gramer kitaplarıdır. Gramer kitapları denen, dil öğrenirken, açıklamalı sözlük görevi görürler, yoksa Zazaca ve Kürtçe gramer kitapları yazan arkadaşların yaptığı gibi ideolojik menkıbeleri haklı çıkaran kitaplar değildir. Dil öğrenmenin sözlüğüdür gramer kitabı. Başka da pratik bir değeri yoktur.
Keşke Kürtler ve Zazalar bu tür tartışmalar yürüteceklerine, yan yana gelseler de Tevfik Şahin, Celal Düzgün ve Cansu Güngör gibi somut projeler geliştirseler, dilin pratik öğrenimine önem verseler, daha fazla ders kitapları, daha fazla metaryal sunsalar da, genç nesiller dili günlük hayatlarına sokabilseler.
Bu tartışmalar arasında, şehir şehir dolaşıp insanlara zazaca öğreten bu üç gönül insanı, Zazaca dilinin tarihine geçecek bir adım atıyor. Topraklarımızın en eski dillerinden olan Zazaca’nın da artık bir öğrenme kitabı olacak, muhtemelen bu öğrenme kitaplarının devamı gelecek, eleştireni, beğenmeyeni de olacak, ancak bunların hiç biri 2 Aralık 2012 tarihinin bu dilin kronoljisindeki yerini gözardı etmeyecektir.
Eren
27/11/2012 at 21:26
helal olsun
malim
27/11/2012 at 22:28
Hag ve xerkero sof bine sa.