Diaspora
Haydar Karataş’tan PEN’e Mektup
Yazar Haydar Karataş, Türkiye’deki eylemlere ilişkin PEN Yazarlar Birliği’ne mektup yazdı. İşte o mektup…
PEN YAZARLAR BİRLİĞİNE TÜRKİYE’DEKİ EYLEMLERE İLİŞKİN ÇAĞRI MEKTUBU
Sevgili yazar arkadaşlarım…
Bu çağrıyı size yapıyorum, çünkü beni en iyi siz anlarsınız…
ben haydar karataş, öğrenciyken tutuklandım ve 10 yıl 4 ay Türkiye’nin çeşitli hapislerinde kaldım. Arkadaşlarımın yarısını hapiste yitirdim. 10 yıldır da İsviçre’de sürgünde yaşıyorum, yüzlerce, binlerce arkadaşım hala hapiste, bir o kadarı kendi ülkesine dönemiyor. Acımı dindirmek, ruhumu terbiye etmek için Romanlar yazarım, romanlarım on binler satar ülkemde, ancak ben okurumun sesini duyamam, yasaklı ülkem bana.
Ve şimdi ülkem ayakta.
Bu ülke 1. dünya savaşında sustu,
2. dünya savaşında suskundu,
Kürt köyleri yakılırken suskundu
ama şimdi ayakta.
Neden mi? çünkü ilk defa bir toplumun damarına bu kadar basıldı. Türkiye halkı ll. Abdülhamit sonrası ilk defa bu kadar sert yöntemlerle idare ediliyor.
ll. Abdülhamit’in ideolojik kamplara böldüğü Osmanlı imaparotorluğu, 20. Yüzyıla büyük Ermeni kıyımı ile giriş yaptı.
Ülkemin başbakanı, toplumu hızla ideojik İslam kulvarına sokuyor. Toplumunun büyük bir kesimini, Müslüman ve muhafazakar taraftarlarının varlığı ile tehdit etti durdu. Muhalefet liderini Alevi kimliği sebebiyle meydanlarda yuhalattı, din derslerini zorunlu hale getirdi. Tecavüze uğramış kadınlar dahi kürtaj yapamaz dedi, ‚anne bakmak istemezse devlet bakar,’ dedi.
İstanbul’da 3.113 cami var ve binlerce mescit (minaresiz cami) içki satışlarını ve içimini bu mekanların yüz metre yakınında satılamaz dedi. Bu bir kentin ölümü demek. Bir toplumu tamamen islamileştirme anlamına geliyor.
Ve en son, İstanbul’da yapacağı 3. boğaz köprüsüne Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim ismini vereceğini söyledi. Padişah Yavuz, tarihte yüz binlerce Alevi’nin katili olarak bilinir ve Aleviler çocuklarına aradan yüzlerce yıl geçtiği halde hala Yavuz ismini vermez.
Suriye sınırında patlayan bombaları medyanın vermesini yasakladı.
yüzlerce yazar hapiste, 3 bin civarında Kürt öğrenci hapiste.
Kürt sorununu çözecem diyor, ancak Alevi sorununu da çözecem demişti ve Alevi önde gelenleriyle yüzlecre toplantı yapmıştı. Ne yazık ki, en sonunda Alevilerin ibadet yerlerine cümbüş evi (dansözün dans ettiği müzikol) dedi.
Sizlere sesleniyorum, batılı ülkeler Erdoğan’a çok destek verdi, ancak o bu desteği halkını ezerek kötüye kullandı.
Türkiye yüzyılın başında olduğu gibi kötü bir noktaya gidiyor. Türkiye başbakanı toplumu İdeolojik islamın temelinde dizayn ediyor ısrarla.
Türkiye’de, din eleştirelemeyen tek tabu’dur! Ben yazar olarak Kemalistleri, Milliyetçileri eleştirebiliyorum, ancak İslam’a dokunamaya çekinirim, çünkü İslam benim ülkemde büyük bir dokunulmazlık. Ona dokunanın hayatı cehenneme çevrildi. Erdoğan herkesi, hepimizi İslami kitle ile tehdit ediyordu ve toplum patladı.
Çağrılar yapın bitsin bu zulüm… Dünyanın yöneticileri artık anlamalılar, yeryüzünün çok küçük olduğunu!
hürmetle…
HAYDAR KARATAŞ
Mektubun İngilizcesi:
Dear fellow writers and friends,
I make this appeal to you, because you of all people will best understand me…
My name is Haydar Karataş and I was imprisoned as a student in Turkey for 10 years and 4 months.
Half of the friends I had in prison, I lost. For the past 10 years I have been living in exile in Switzerland. Hundreds, if not thousands of my friends are still in prison and so many more are unable to return to their home country. I write novels in order to ease my pain and to discipline my thinking. My books sell in their thousands in my country and yet I am unable to hear the voice of my readers myself as I am forbidden to return.
And now my country has risen up.
This country said nothing during the First World War,
was silent during the Second World War,
was silent when the Kurdish villages were burning
but now the country is on its feet.
Why? Because this is the first time this people have been pushed so far. This is the first time since Sultan Abdülhamit II that the people of Turkey are under the sway of a leader that imposes such hardline methods. The Ottoman Empire that Abdülhamit had split into opposing ideological factions entered the 20th century with the mass Armenian ethnicide.
My country’s Prime Minister is hurriedly forcing the population down the road of ideaological Islam and is using the fact that the majority of the population is Muslim and conservative as a means to threaten the whole country. The leader of the opposition has been openly jeered in public for being Alevi and religious instruction has been made mandatory. They have said that women who have been raped must not be allowed to have an abortion and that if the mother does not want to bring up the child, then the State will do so instead.
There are 3,113 mosques in Istanbul and thousands of mescit, mosques without minarets. They have said that alcohol cannot be sold or consumed within one hundred metres of these buildings. This means death to a city and is tantamout to total Islamification.
And to crown it all, they announced that the planned third Bosphorous bridge in Istanbul will be named after the Ottoman Sultan, Yavuz Sultan Selim. Sultan Yavuz has gone down in history as the murderer of hundred of thousands of Alevis and even though hundreds of years have passed since his reign, no Alevi family will name their child Yavuz.
There was a blackout of media coverage of bombs going off on the Syrian border.
Hundreds of writers are in prison and around three thousand Kurdish students are in prison.
They say that they will solve the Kurdish problem – but when they said they would address the Alevi problem and hundreds of meetings took place with eminent Alevi representatives, it sadly ended up with them likening Alevi places of worship to belly-dancing cabaret bars.
I appeal to you, Western countries have greatly supported Prime Minister Erdoğan but he has misused this support to crush his people.
Just as at the turn of the last century, Turkey is now heading for dark times. The Prime Minister of Turkey is forcing his design of idealogical Islam upon the people.
Criticising religion is Turkey’s only taboo! As a writer I am able to criticise the Kemalists or the Nationalists but I cannot touch Islam as Islam in my country is uttely inviolable. He who tries to criticise it has his life made into a living hell. Erdoğan is threatening us, threatening everyone with the Islamic populace and now the people of Turkey have snapped.
Please call for this oppression to end…
with regards and respect
Haydar Karataş
www.haydarkaratas.com