More in Dersim 38
-
Dersim 38
Dersim 38 Katliamı’na ait toplu mezar başvurusuna ret!
Hüseyin Akgün, Dersim Katliamı'nda öldürülen ve toplu mezarda bulunan ailesine mezar yeri yapmak için hukuk yoluna...
-
Dersim 38
Dersim Tertelesi ve Taner Akçam’ın sahtekâr tarihçiliği
Tarihsel bir mesele -hele insanların öldürüldüğü ve sürgün edildiği bir toplumsal katliam- ile yüzleşilmeyince, onun üzerindeki...
-
Dersim 38
Dersim Katliamı’na dair okunması zor bir mektup
Elimizde, 17 Aralık 1946 tarihli, askerliğini 1937/38 yıllarında Dersim’de çavuş olarak yapmış Ali Öz isimli bir...
-
Dersim
Ağlarê Kırmanciye sıma ma viri derê!
15 Kasım 1937'de Elazığ Buğday Meydanı’nda idam edilen Dersim Seyitlerini saygıyla anıyoruz...
-
Dersim 38
Dersim 38’in tanığı Bego Demeniz’in ardından
Bego (Polat) üç gün evvel öldü, 93 yaşını gördü. Anne, baba ve tüm kardeşleri Qurçu’daki ölüm...
KALMEM K.
14/11/2011 at 20:08
Na randevü zof muhimo, zof hewlo. Na ju gamade hewla. Ma eve heyecano pil serro vinetime. Berxudar vê vekilê ma, berxu dar ve verfekê ma, mordemo hewl, Uşen Beg!
Bu randevü biz Dersimliler için, aynı zamanda Türkiye toplumu için çok önemli. Dersimde yapılan sistematik katliamın bu derin travmalarını biz üçüncü ve dördünce nesilde halen ruhumuzda taşıyoruz: Korku, yılgı, biribirimize ve diğerlerine güvensizlik, içine kapanma, kendini değersiz görme, sürekli endişe, sürekli telaş, sürekli huzursuzluk, sürekli yas ….bunlar Dersimde ve Dersim dışında hayatımıza hep damgasını vuran özellikler oldu.
Dersimde sistematik katliamı gerçekleştirenler değil, yani katiller değil bu katliamdan kurtulanlar, geriye kalanlar, yani kurbanlar, kurbanların akrabaları kendini hep suçlu gördü. Bu katliamı sanki kendi suçuymuş gibi kendi içinde hep sakladılar.
Ben burada çocukluğumda anlatılan yüzlerce hatıralardan / olaylardan sırf birine değinmek istiyorum, ben çocukken köyümde anlattılar. Dediler ki, askeri, yani ulaşım yollarını değil, katliam için yapılan yollarında çalışan işçilerden bazılar yerli halka fısıldamış ki, demişki: “Bu yolları sizleri öldürmek için yapılıyor, sizleri katl etmek için yapılıyor. Kaçın gidin, başınızın çaresine bakın!” Yerli halktan insanlar demişki: “Böyle bir şey olur mu, hükümet durup dururken bize niye böyle bir kötülük yapsın, bizi niye katl etsin, biz askere gidiyoruz, vergimizi ödüyoruz, ve kimsenin tarlasına girmiyoruz ki, devlet bizi niye kırsın, niye öldürsün!” Uşene Kekil (Kekil oglu Hüseyin) başını yukarı kaldırıp göğe bakmış, demişki yukarda “Corde Haq esto!” (Yukarda Hak var, Allah var) var demiş. O bizim suçsuz olduğumuzu, günahsız olduğumuz biliyor. Devletimiz bizi niye öldürsün ki, biz evimizi köyümüzü bırakıp niye gidelim ki!”, demiş. Ve sonra katliamlar başlıyor. Dersim aynı deprem manzaraları gibi alt üst ediliyor.
Katliamdan sonra Devlet kendi askerlerinden bir kısmını bile toprağa gömmüyor. Bunu Dersimliler yapıyor, ve ölüleri anma gününde ateşe tuz atarak o askerler için de dua ediyorlar, “bunlar kimsesizdir aramızdadır, yazıktır, günahtır!”, ateşe tuz atarak, bunu üç defa dualarlarla tekrarlıyorlar.
(Şimdilik bu kadar, fazla yazmak içimden gelmiyor, bu çok zor bir konu, insanın eli ve dili tutuluyor!
Sayın miletvekilimiz Hüseyin Aygün´e Hakktan ve Hızırdan kuvvet ve onu anlayan gönlü hoş, gönlünde merhamet ve ışık taşıyan iyi devlet adamlarını diliyorum.)