Dersim 38
38 Olurken Diyarbakır Yürümedi
Dersimli sanatçı Metin Kahraman, Dersim 38’in etnik değil inanç katliamı olduğunu savunarak “38 olurken Diyarbakır yürümedi” diyor.
Radikal gazetesinden Kenan Başar’a röportaj veren Dersim müziğinin önemli isimlerinden Metin Kahraman, Dersim 38 ile ilgili açıklamarda bulundu. Kahraman, Dersim 38’in etnik değil inanç katliamı olduğunu söyledi. İşte o röportaj:
Yakın tarihi Türkiye’nin peşini bırakmıyor, yüz çevirse de. Bu kez ‘el oğlu’ müsaade etmiyor. Fransız Parlamentosu kararı gibi… 1915, Amerikan Senatosu’nun ‘ne isim koyacağı’ vesilesiyle en azından her nisanda gündeme geliyor. Bizim için sürpriz Başbakan’ın Dersim 38 özürü oldu.
Önemli bir adımdı. Ne var ki özür dilenecek o kadar çok yara var ki… 6-7 Eylül, Maraş, Çorum ve Sivas diye uzayıp gidiyor liste. İyileştirmekten kaçınıp üstünü örtmeye çalıştıkça açılıyor o yaralar. Çünkü bu yaralar toplumsal yaralar. Yüzleşilmedikçe de kapanmayacaklar…
Birbirinden rol çalacak o kadar çok meselemiz var ki gündemimiz bu nedenle hızla değişiyor. Van’ı bile unuttuk. Buna inat, Dersim 38’e bir ‘geri pas’ yapalım. Metin Kemal Kahraman kardeşlerin Metin’i ile Dersim üzerine paslaştık. Kemal de olsun isterdik ama 88’den beri memleketinden sürgün. İsrail karşıtı bir eylemden ötürü 4 yıl yattıktan sonra Almanya’ya iltica etti. İklim değişti, Akdeniz oldu ya şimdi, o da dönmek için uğraşıyor. En çok da Metin istiyor: “Türkiye’deki konserlerin bütün eziyetini ben çekiyorum çünkü.” Ara pas: Kemal Kahraman ile de mektuplaşarak paslaştık. Bu kısım da yarın… Başbakan’ın Dersim 38 için özür dilemesi çok mühim ama arkasından gelen siyasetin ‘ihaleyi birbirine yıkma’ kavgası da bir o kadar ibretlik! Arşivlere bakılsın fakat Dersim 38’i gün gün isim isim söze döken ağıtlar ne güne durur: Şere diyare Laç’i seru, asmén ra ax, roz vınıto (Gidin Laç Deresi’nin üstüne bakın, güneş donmuş kalmış gökyüzünde)…
Ağıtlar söylüyor: ‘Atatürk, İnönü ve Bayar’
Kahraman kardeşler, inançlarından masallarına, düğün türkülerinden ağıtlarına kadar 20 yıldır Dersim kültürüne dair kayıtlar yapıyor, albümler yayımlıyor. Kemal Kahraman’ın eşi Maviş Kahraman da önümüzdeki günlerde ‘Dersim Ağıtları’ isimli bir albüm çıkaracak. Albüm’de Çanakkale’den Sarıkamış’a kadar birçok acıya yakılmış Zazaca ağıtlar olacak. Boşuna “Dersim’in en iyi tarihçileri müzisyenlerdir. 38’in de. 10 belgesel yapacak kadar malzeme var” demiyor Kahraman. Sorumlu arıyoruz ya(!) “Peki ağıtlar Dersim 38’den kimi sorumlu tutuyor?” “Atatürk de İnönü de Bayar da geçiyor ağıtlarda” diyor Kahraman fakat ekliyor: “Aslında hepimiz sorumluyuz.” Kahraman, Başbakan’ın özürünü önemsiyor ‘Yetmez’ şerhiyle: “Maraş, Çorum, Madımak, geriye doğru ne kadar karanlık nokta varsa; 6-7 Eylül de Ermeni katliamı da konuşulmalı.”
Reşit her Dersimli’nin ‘yol’ gelsin diye 12’şer gün çalıştığı Dersim’de 38 neden yaşandı? Kahraman’a göre Dersimli ‘olduğu gibi’ kabul edilmeyince ‘38’ oldu: “Orası bağımsız, otonom bir yerdi. Kendini bağımsız hisseden bir yer niye isyan edecek. Kendi kendine mi isyan edecek. Sadece kendini korumak istiyordu. Osmanlı’ya da öyle kabul ettirdi.” Otonomi, ‘tek millet’ yaratmak isteyen Cumhuriyet’e tersti tabii! “Otonomi mi feodalite mi” diyerek, Kahraman’a ‘resmi gerçekleri’ hatırlatıyorum: “Bu Osmanlı’dan beri devletin kendine saplantı yaptığı bir mesele. ‘Seyidler sömürü düzeni kurmuş falan’ deniliyor. Yılda bir kere pirine verdiğin lokma mı sömürü oluyor? Seyidler hedef alınmıştır. Dersim’in inancı, ikrarı hedef alınmıştır. Alişir’in başını kim kesti? Bir rayber! Rayber, Alevilerde önden giden adam demek.Önemli bir konumda. Bir raybere baş kestirdiğinizde bu kurum Dersim’de bitmiş demektir. Hangi aşireti milis konumuna düşürürseniz pirlik kurumu yıkılmış demektir.”
İslam’ın içinde mi dışında mı denilerek sürekli tartışılan Dersim’in inancı neden hedefe konuldu? Şeyh Bedreddin’e de bir pas gerektirir bunun cevabı: “Alevilik ve benzeri inançlar Bizans’da da Osmanlı’da da hep bir karşı çıkışı temsil etti. Bunların savunduğu düzen biraz komünal sistem. Zaten ‘rıza memleketleri’ deniliyor. Şeyh Bedreddin’in kurmak istediği sosyalist sistem esasen Dersim’de var olan ve ‘Kırmanciye’ denilen sistemdir. O yüzden Dersim binlerce yıldır muhaliflerin kalesi konumundaydı.”
‘93 daha vahimdir’
Dersim 38 bir Zaza katliamı mı, yoksa ‘eşkıya isyanı’nın bastırılması mı? Kahraman, “Hayır” diyerek başka bir kapı açıyor: “38 Kerbela’dan beri gelen bir süreçtir desek yanlış bir şey söylemiş olmayız. O yüzden 38, inanç üzerine kuruludur. Kimse; Lazlar da Kürtler de başka çevreler de ‘Allah kurtarsın’ demedi. Birçok beyitte de ‘Kes mare ne vato Allah kurtarsın’ deniliyor. Beyit Zazaca ama iki kelime Türkçe: ‘Allah kurtarsın’ Niye? Çünkü bunu vurgulamak istiyor. Anadolu’da herkes Dersimlilerin katledilmesinde hemfikir olmuştur. Dersim katledilirken Diyarbakır’da yürüyüş olmamıştır, Hakkâri’de de Mardin’de, Kars’ta da başka yerde de…”
Sohbet sırasında Kahraman’ın dili sık sık 38’den 93’e ‘sürçüyor’. Çünkü kendisi de 93’ün mağduru. Onun da ailesinin evi barkı yakılmış ve göçe zorlanmış. O yüzden “Dersim 93, 38’den de vahim” diyerek, bizi biraz daha ‘taze yaralar’a getiriyor: “Bugün gidin yüzlerce yaşlıya, size 38’i anlatır ama bir de 93’ü anlatır. Çünkü bir yıl içinde 800 köy boşaltıldı, 40 bin insan yerinden edildi. Yani 93 ikinci bir 38’dir. 38 bitmeyen bir süreçtir.”
“Çünkü Dersim’in dağlarında hep eşkıya geziyor?” diyerek yine ‘resmi bir pas’ atıyorum, Kahraman da bir misalle karşılık veriyor: “38 katliamından 5 yaşındayken kurtulan Xece ana var. Epey sürgünden sonra 20 yaşında kendisini İstanbul’a atmış. Kendisinden 15 yaş büyük bir Laz’la evlenerek kurtulmuş. O Laz için diyor ki ‘Sevgi nedir, aşk nedir, hayat nedir o öğretti.’ Sorduk, ‘38’i neden tartışmalı’. Şunu dedi: ‘Evladım Türkiye’nin geleceğinde bir karanlık nokta kalmasın diye. Bu karanlık nokta durdukça Dersim’in dağlarından inmeyecekler’ dedi.” Özürler iyi güzel ama… Amasını da final pası niyetine Kahraman söylesin: “Dersim son 20 senede dilini kaybetti. Her devirde devlet sadece değiştirmeye geldi; ya camiyle ya da silahlarıyla. O yüzden 38 tartışması Anadolu halklarının vicdanında bir kapı açmalı. En çok da sağcılar…”
Dersim’e, oy almak için bir şey yapmayın
Alevi açılımı, Tunceli Üniversitesi’nde Zazaca bölümü açılması, Dersim 38 özürü… Bunların hepsi olumlu gelişmeler ancak bunlar yapılarak bir şey bahşedilmiyor aslında. Yıllardır sana yasak olan bir hizmet, şimdi sana yavaş yavaş dönüyor. Bunun için minnettar olmaya luzum yok. Bir kusurdu zaten, düzeltiliyor. Dersim halkı doğru yapıldığında “Erdoğan’a helal olsun” diyor fakat oy vermelerini beklemeleri yanlış. Çünkü halkın bir kasılması var. Bir de “Bana bunu yapacak ama acaba ne alacak” diye çekiniyor. Çünkü iktidar hep değiştirmeye geliyor orayı.
Bir kimlik partisi olarak BDP ise Dersim’de iki dönem seçildi Ama BDP, Dersim’in farklılıklarını ve hassasiyetlerini iyi göremedi. Irak’tan Belçika’ya saysanız 15 Kurmanci kanalı var ama bir tane bile Zazaca kanal yok. Bunu esasen devlete de sormalı. BDP bu eksikliklerini gidermeli. 1993’ten beri Zazaca diye bir şey kalmadı.
Köyleri de kalmadı. Her hafta bir intihar haberi duymak mümkün. İnsanlar kendini suya atıyor. Sıkışmış bir toplum, travmatik bir durum var orada.
Tedaviye ihtiyacımız var
Dersimlilerin travmaları devam ediyor. Hepimizin tedaviye, rehabilitasyona ihtiyacı var. Biz bu değiliz, şu değiliz demek.. Yeter ya! Bu kadar isim, bu kadar yakıştırma… Ben bile 20 yaşlıyla görüştükten sonra travmatik durumlar yaşadım. Acıların peşine mi düşeceğiz hep? Burada çok başka cevherler var oysa…
Yapılanlar yeterli değil. Dersim yöresine yönelik Zazaca bir televizyon kurulmalı. Neden TRT Şeş’te yarım saatlik yayınla geçiştiriliyor.
Dersim’de çok devlet vardır. Herkes oraya hâkim olduğu iddiasındadır. HES’ler, boşaltılan köylerin iadesi, geri dönüşler çözülmeli.
Ağıtların hiçbirini söylemek istemem. Düğün türküleri söylemek istiyoruz. Dersim’in Lokman Hekimleri adlı bir çalışma yapıyoruz.
Dersim’deki isimler değişmeli. Sabiha Gökçen de. Bu, Atatürk’e saygısızlık değil. 38’i unutmak istiyoruz. Yaşlılar da bunu diyor.
fatih ege
25/12/2011 at 14:19
metin bey o günün şartları çok farklıydı kürtler arası örgütlenme yoktu şex said asılırkende diyarbakır yürümedi
halim
25/12/2011 at 16:47
hala eski defterler yok diyarbakir yürümedi..allah askına o zamanlar o kadar iletişim mi vardı, kimin kimden haberi vardı? dersimde olanlardan yanıbaşındaki çemişgezegin bile haberi yoktu, diyarbakırın nasıl olsun? tv,radyo,telefon,gazete vb kitle iletişim araçlarının olmadıgı bir dönemden bahsediyoruz ve 1938 in koca köylü,apolitik,ulusl bilinci olmayan yoksul bir toplumundan bahsediyoruz..peki ben soruyu tersinden sorayım o zaman sevgili metin kahramana 1925 şeyh said olayında olanlar için dersim yürüdümü peki? ben cevap vereyim evet bir kısmı yürüdü ama devletle kolkola, hareketi bastırmak için..vartolu xormek ve lolan aşiretlerinin rolünü hepimiz biliyoruz,diğer kısım ise koca bir sessizlik içindeydi..ben bunu garip görmüyorum,o zamanın koşullarına bağlıyorum…atatürkün kiği ahalisine ve ileri gelenlerini tebrik için kiği kaymakamlığına çektiği tebrik telgraflarını kolaylıkla internette bir arama yaparak bulabilirsiniz..artık gecmişteki parçalanmışlığı,ihtilafları açmanın kimseye faydası yok..bügün artık birlikte hareket etmek zorundayız..evet bügün diyarbakır dersimin acısına ağlıyor, dersimde diyarbakırınkine..seyit rıza ve dersim şehitleri artık diyarbakırda anılabiliyor..diyarbakırda olan bir haksızlıkğa karsı dersim sesini yükseltebiliyor..doğru ve beklenende bu değilmi zaten?
bertal
25/12/2011 at 17:46
Sarê ma zanê xo qeseynêkeno, ci rê wayir nêvejino. Sair u hunermendê ma teyna lawikû vane, lawikan ra qeyir fek zanê ma ra nênane, domananê xo de, çeyê xo de qeseynêkene. Nika ma ke qeseynêkerd, ci rê wayir nêvejîme des qanalê televizyon ke bibe se beno?
Ebe vatena K. Kahraman gune saro bin zanê ma rê wayir bivejiyo! Ma ke wayir mevejime (eke qeseymekerime) kam se keno va bikero kes nêskino zanê ma bixelesno. Nê sair u hunermendê ma lawiku vane ama nêskîne ke zanê ma de di çekuyû bîare têlewe! Sebebe merdena zanê ma ma ebe xo yîme, kes mebero çeverê kesi mekero.
qaredina
03/01/2012 at 21:27
evet dersimde tüm bunlar yaşanırken türkiyeli tüm halklar sessizce izledi hatta bazıları bunu destekledi de. bunlara kürtlerde dahil.efendim iletişim araçları yokmuş bu yüzden kürtler dersimlilerin yanında olamamış bugüne kadar çeşitli sebepler duymuştum ama bu en tuhafı hatta komiği.diyarbakırın hiçbir zaman böyle bir kaygısı olmamıştır ve hatta açık konuşmak gerekirse böyle bir hassasiyete asla sahip değildi. çünkü egemen güçle eskiden beri varolan çıkarları ilişkileri vardır. dersim her zaman ezilen halkların yanında olmuştur onlarla birlikte yürümüştür çünkü bu muhalif yan bu hassasiyet tarihte dersimlilerin yaşadığı zulmün kıymın acının bir mirastır. bizi anlamadınız ve anlamayacaksınız. egemen bir halkın size yaptıklarını sizin başka halklara yapmamanızı diliyorum ve bugünlerde yaşadığınız acıyı paylaşıyorum.