Dersim 38
Kemal Kahraman: ‘Barbar’ Dersimliliğimizi Bize Geri Verin
Kemal Kahraman, Erdoğan ın özrüyle 70 yıllık bir tabunun yıkıldığını ama Dersim 38 sürecinin devam ettiğini savunuyor.
Röportaj: Kenan Başaran – Radikal
Kemal Kahraman, Dersim’deki yıkımın AKP döneminde de sürdüğünü savunarak “Barbar Dersimliliğimizi geri istiyoruz” diyor.
Metin Kemal Kahraman kardeşlerden Metin ile dün yaptığımız ‘Dersim 38 geri pası’nı bugün Kemal ile sürdürüyoruz. 1988’den beri yurtdışında yaşayan Kemal Kahraman da kardeşi Metin gibi Dersim 38 özrünü önemsiyor: “Doğrusu, biz bile şaşıyoruz. Bu özürle devletin 70 yıllık bir tabusu yıkılmıştır. Cin şişeden çıkmıştır. Bu açıdan Erdoğan´ın özrünü çok önemli ve değerli buluyorum.”
Bülent Arınç da böyle demişti: “Cin şişeden çıktı.” Cin çıkar çıkmaz da siyaset ‘38’in ihalesini’ birbirinin üzerine yıkma hesabına girdi. Kahraman, ‘ihale’ benzetmesini yerinde bulduğunu söylüyor ama siyasetten anladığının da bugünkü iktidar olduğunun altını çiziyor.
Özür karşısında Dersimli Kılıçdaroğlu’nun tutumu da çok tartışıldı haliyle. Kahraman, CHP’nin, AKP’nin özür kartına ‘Dersimli genel başkan’ ile mukavemeti yeterli gördüğünü söylüyor: “Özellikle CHP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ülker Tarhan, Kılıçdaroğlu´nun bir Dersimli olarak CHP´ye başkan yapılmasının, CHP’nin Dersim 38 konusunda somut özrü olarak görülmesi gerektiğini söylüyor. Buradan da Kılıçdaroğlu´nun Dersimliliğinin CHP’deki fonksiyonelliği açığa çıkıyor. CHPDersim örgütlenmesindeki merkezi operasyonlar da CHP´nin uzun süredir Türkiye´de ayrı, Dersim´de ayrı dizayn edildiğini göstermektedir. Bu dizayn, AKP eliyle, CHP ve onun şahsında Kemalizme yönelik gerçekleştirilen Dersim 38 saldırısını bertaraf etme dizaynıdır. Kılıçdaroğlu´nun varlığını ve tartışmalardaki dengeci çekimserliğini bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Dersim 38 tartışmasında CHP´yi Dersimlilik kimliğinin şemsiyesiyle koruma altına almıştır.”
Kahraman, ‘Yeni Osmanlıcılık’ politikası güttüğünü söylediğiAKP’nin, Dersim 38 özrü ile ‘Alevileri de temsil kabiliyeti’ne soyunduğu iddiasında: “Erdoğan, Dersim 38’i tartışmaya açarak hem bütün kurum ve kahramanlarıyla Cumhuriyet ideolojisini tartışmalı kılıyor hem de Dersimlilerin güvenini kazanarak Alevileri de temsil eden güçlü ve bütünleştirici bir siyasi figür olarak Ortadoğu arenasına çıkmak istiyor.”
‘Dersim dosyası kapatıldı’
Kahraman, Alevi çalıştayları ve Dersim 38 özrünün de AKP’nin çelişkilerini kırmaya yetmediğini söylüyor: “Zazacanın yok olma sınırına geldiği 2008 UNESCO raporuyla tescillenmiştir.Alevi çalıştayları düzenlenirken diğer yandan eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç, AKP kurucu üyesi sıfatıyla ‘Alevikardeşlerimizi gerçek İslam´ın yüzüyle karşılaştıracak, onları eğitecek’ çalışmaların gerekliliğinden söz etmektedir. 1890´larda Dersim´den kurtulmanın imkânlarından biri olarak konuşulan barajlar projesi de bugün Dersim 38´in özrünü dileyen Erdoğan tarafından hayata geçiriliyor. Yıllardır devlet tarafından ‘savaş bölgesi’ muamelesine tabi tutularak insansızlaştırılan Dersim bölgesi barajlarla da sular altında bırakılip haritadan silinmek isteniyor. Böylece 38´de sadece bir aşaması gerçekleştirilen Dersim dosyası da açılmamak üzere kapatılmış oluyor.”
Final pasında Kahraman, yaralı da olsa yaşayan kendi Dersim’ini istiyor, muktedirlerden: “Biz tazminat ya da para istemiyoruz; hiçbir Dersimli de istemez. Ama 38 ve sonrası süreçte devlet zoruyla elimizden alınan Dersimliliğimizi istiyoruz. Bizi Dersimli yapan her şeyimizi; dilimizi, inanç yolumuzu, kültürümüzü, kutsal yerlerimizi, suyumuzu, dağlarımızı, keçilerimizi, masallarımızı, şarkılarımızı, dualarımızı, beyitlerimizi, ağalarımızı, beylerimizi, aşiretlerimizi, pirimizi, seyidimizi, kiliseleriyle Ermeni komşularımızı, yani bir bütün olarak iptidai, barbar, şaki, serkeş, sergerde Dersimliliğimizi geri istiyoruz. Başta Sayın Erdoğan olmak üzere, sağcısı-solcusu, dincisi ve KemalistiyleTürkiye kamuoyu bunu anlamaya açık mı? Dolayısıyla 38 ile ilgili atılması gereken en önemli adım, devlet ve hükümet olarak şu an, bugün de süren 38´i durdurmaktır.”
‘Sayın Oran, benim adım Kemalettin’
Prof. Baskın Oran gibi akademisyenler, ısrarla Dersimlilerdeki ‘Stockholm Sendromu’ hastalığını teşhis etmeyi ve mağdurun yüzüne vurmayı ‘yüzleşme’ olarak sunuyor. Oran, Prof. Ahmet Özer´e dayanarak şöyle yazıyor: “Prof. Ahmet Özer ilginç bir şey anlatıyor: ‘Müzisyen Metin Kemal Kahraman’a sordum, kardeşin İsmet var değil mi’ dedim, ‘Sen nereden tanıyorsun’ dedi. Böyle çoktur.”
Bizim ağabeyimiz İsmet vardır, doğrudur. Ama örneğin benim nüfustaki adım Kemal değil, Kemalettin´dir. Kaynağının da Mustafa Kemal´le hiçbir ilgisi yoktur. Böyle ucuz benzetmeler üzerinden teori kurmak, bunu uzmanlık saymak ancak Türkiyegibi bir devlette ve üniversitelerinde mümkündür.
‘Tek engelim askerlik’
Türkiye´ye gelemememin en büyük sebebi askerlik. Başka hukuki bir sorunum yok. Doğrusu on bin euro verecek ne gücüm ne de isteğim var. Vicdani ret yasası benim gibiler için bir çıkış kapısı olabilirdi ama olmadı. Zamansa geçiyor. 20 yıl oldu. Bir gün gelirsem, yıllardır Berlin´de yaptığım işimi orada da yapmak isterim. Özellikle Dersim´de yaşlılarla kayıtlar yapmak, güzel konserler vermek, gençlik ve çocuklarla ana- dilimiz Zazaca müzik çalışmaları yapmak isterim.
bertal
26/12/2011 at 10:33
Bu B. Oran tipi adamlar egemenligin kendilerinde yarattigi sendromlarla kafayi yorsalar daha iyi olur. Hepsi kurd, zaza, alevi…uzmani oldu. çok ayip bir sey, hiç olmazsa Ismail Besikçi’den utanir insan
hallac dersim
26/12/2011 at 12:23
NEFS YADA İLKELLİKMİ
onu beynimden kovmak için çok çabaladım ,
tekkelerde on yol çile çektim ,
kutuplara gittim , dilenci olup paçavra kuşandım yine olmadı ,
kömür madenlerine girdim , namaza durdum , hacca gittim bitmedi
gitarımı alıp kent kent dolaştım ,
emekle , köylümle beraber çapa çaldım
üfürükçüye , cincilere , türbelere dadandım
bitmedi , olmadı çok şeyden sonra …..
en son kentin tanınan pisikoloğuna gittim
gözlerine baktım nefs yazıyordu
ne olcak insansıların bu halleri
yada olmasaydı içimizde insanlık gerimi kalırdı ?
hallac DERSİM 26 . 12 . 2012
hasan yildiz
26/12/2011 at 14:03
sayin kemal kahramani özellikle dersim inanci hususundaki ciddi ve en güvenilir arastirmaci olarak ayrica dilimizi derledigi ve ürettigi klamlarla hepimize sevdirdiginden hem sevgimi hem saygimi kazanan bir sanat ve kültür insanidir bunu belirttikten sonra kendisine yukaridaki yazisindan dolayi bir kez daha tesekkürü borc bilirim cünkü cok kere karsilastigimiz sorulara burada bizim namimiza cevap verip tercüman olmustur hep sorarlar ne istiyorsunuzda farkli örgütleniyorsunuz diye farkli örgütlenme abes bir ismis gibi kaldi ki kirmanc ve zaza dilini farkli bir dil olarak savunmak bile birilerini gocundurabiliyor ve bunu saldiri malzemesi yapabiliyor ne istedigimizi soranlar lütfen zahmet edip bu yaziyi okurlarsa asagi yukari ne istedigimiz hakkinda fikir sahibi olurlar kemal bira wes u war be xizir to bine perrane ho sano
ibrahim
26/12/2011 at 19:51
baskin oran biz kürtler aleviler ermeniler romanlar ve haksizliga,katliama ugramis tüm kesimler icin kendini feda eden cok degerli bir akamidisyendir.irkcilar adamcagizi akil almaz küfürlerle hakaretlerle tehdit ediyorlar kimin icin tabiki bizim icin.sizler daha dostunuzu düsmaninizi taniyamiyorsunuz.
bertal
28/12/2011 at 22:45
Bira Ibrahim o zaman “kendini feda” etmesin, Xizir dur bero bir “dostumuz” eksilmesin.
Zaten butun mesele de bu “dostunu dusmanini taniyamama” konusunda dugumleniyor. A. Altan, B. Oran, S. çongar, A. Hur….hepsi de oturmus “sizin için en iyisi boyle” “siz daha sizin için neyin yararli, neyin zararli oldugunu bilmiyorsunuz….” diyorlar. Butun mesele burada. Bu mesele sahsi bir sey degil; egemenlikle, tahakkumle ilgili.
Zaten dostumuz oldugu için elestiriyoruz, yoksa ne diye ugrasalim ki.
mavis güneser
28/12/2011 at 00:14
KEMAL KAHRAMAN´NIN RADIKAL GAZETESIYLE YAPTIGI RÖPORTAJIN TAM METNI
Ağıtlarda Dersim ´38
1- Malum Türkiye’de son dönemlerde tartışma konusu olan Dersim 38, siyaset tarafından bir “ihale” konusuna dönüştürülmüş durumda. Sonuçta mesele, bu trajedinin sorumlusu kim; Atatürk mü, İnönü mü yoksa Bayar mı? şeklinde bir kısır döngüye sıkıştırıldı; böyle bir noktaya odaklandı… Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?
*** 38´in siyaset tarafından bir ihale konusuna dönüştürüldüğü ifadeniz, bence bugünkü durumu en iyi tanımlayan ifadedir. Ben, burada siyaset kelimesinden bugünkü iktidarı yani Akp´yi anlıyorum.
Birkaç yıl öncesine kadar yakın çevremde şöyle konuşmalar olurdu; “devlet Ermeni soykırımını kabul eder ama hiçbir zaman Dersim´in tartışılmasını istemez. Çünkü Ermeni meselesi Osmanlı´nın son zamanlarında olmuştur ve yeni kurulan cumhuriyet´in her şeyi Osmanlı´ya yıkıp kurtulma meşruiyeti vardır. Ama Dersim meselesi, cumhuriyet döneminde olmuştur ve Dersim´e dokunmak, bütün kurum ve kahramanlarıyla cumhuriyet´e dokunmayı zorunlu kılar.”
Bugün T.C Başbakanı olarak sayın Erdoğan, Dersim katliamı dolayısıyla özür diliyor. “Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir faciadır.” diyor; “isyan yoktu, önceden planlanıp, programlanıp uygulanmış bir katliamdı.” diye ekliyor. Doğrusu, biz bile şaşıyoruz… Aynı günlerde, yani Dersim 38´in devlet tarafından bir facia olarak nitelendiği günlerde ise, Fransa meclisi´nin alacağı bir karar dolayısıyla, devletin 100 yıllık yalanlarını savunmak üzere başta Akp olmak üzere bütün partiler, sivil toplum örgütleri seferberlik halinde Fransa´ya çıkartma yapıyor…
Kısacası, birkaç yıl öncesine kadar, bütün kurum ve kahramanlarıyla cumhuriyet´e dokunmanın bir devlet politikası olabileceğini düşünemezdik bile… Bugün görüyoruz ki, Dersim ´38, devlet idaresini elinde bulunduran Akp´nin cumhuriyet ve kemalizm´le hesaplaşmasında fonksiyonel olduğu için, sizin deyiminizle bir “ihale” halinde gündemleştirilmiştir. Çünkü yeni dünya düzeni çerçevesinde, özellikle orta-doğu´da, kemalist-tekçi ideoloji temelinde inşaa edilmiş bir Türkiye´nin, istenilen şekilde fonksiyonel olmasına imkan yoktur.
“Ilımlı islam” ideolojik çatısı altında Akp ve Fettullahçılar eliyle yürütülen “yeni-osmanlıcılık” politikası, devleti yeni paradigmalar ve referanslar temelinde tanımlamayı zorunlu kılıyor. Dersim ´38 “faciası” da, bu noktada cumhuriyet´i bütün kurum ve kahramanlarıyla tartışılır kılmanın neredeyse yegane imkanı olarak fonksiyonel oluyor.
Bu durumda bana göre, Dersim ´38 meselesinin son birkaç yılda birdenbire siyasi gündemde tartışılması da yeni bir devlet politikasıdır. Düne kadar isyan olarak niteleyip susturmak, bugün ise katliam olarak niteleyip tartışmaya açmak bir devlet politikasıdır. Bu tartışmanın türkiye kamuoyunda da, hiçbir toplumsal, siyasal, akademik, sanatsal temeli ve geçmişi yoktur. Zaten türkiye´de her şey ancak bir devlet politikası olarak hayata geçirildiği oranda tartışılıyor, toplumsal kabul görüyor…
2- Bunun aktüel siyasi sonuçları üzerine yapılan hararetli tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tartışmaların, sizin de belirttiğiniz gibi, bu işi kimin yaptığı yüzeyselliğine indirgenmesi yanında, “acaba şimdi alevilerin ve özel olarak dersimlilerin Akp´ye yaklaşımı ne olur; tek girilemeyen alan olarak Dersim´de Akp´nin oyları artar mı; Akp, Dersim´den milletvekili çıkarabilir mi” fikir yürütmelerine konu edilmesi de manidardır…
Çünkü Akp, kürt bölgesinden seçtirdiği onlarca milletvekilini şahit göstererek, “kürtleri de biz temsil ediyoruz” söylemini haklı çıkarmaya çalışmaktadır. Aynı şeyi, Dersim sembolünde aleviler için de söyleyebilmek istemektedir. Bu da biraz önce sözünü ettiğimiz “yeni-osmanlıcılık” politikasının bir başka ayağıdır: Böylece Erdoğan, Dersim ´38 meselesini tartışmaya açarak, hem bütün kurum ve kahramanlarıyla cumhuriyet ideolojisini tartışmalı kılıyor hem de dersimlilerin güvenini kazanarak alevileri de temsil eden güçlü ve bütünleştirici bir siyasi figür olarak orta-doğu arenasına çıkmak istiyor. Çünkü dersim, aleviler´i temsil eden tek merkezdir ve Akp olarak girilememiş en son alandır …
Mesele bu eksende fonksiyonalize edildiği için birden bire bir sürü “uzman, akademisyen, gazeteci….” de çıkıp, yaşanmış gerçeklik ve bunun sebepleri, sonuçlarıyla değil, hararetle meselenin artık tartışılabiliyor olmasının getirdiği siyasi rantın hesap-kitabıyla meşgul oluyor; “yeni açılımın” seçim sonuçlarına nasıl yansıyacağının teorisini yapıyor. Böylece ihalenin bir başka ayağı daha tamamlanmış oluyor: ben bunlara “mecburi uzmanlar”! diyorum…
Bunlar için mesele, meselenin kendisi değildir; zaten kendilerinden beklenen de bu değildir; meselenin aktuel siyasette istenildiği gibi efektif olması için kamuoyu faaliyeti yürütmektir; propaganda yapmaktır ve meselenin tartışılabilirlik sınırlarını tayin etmektir. Bunu da layıkıyla yaptıklarını görüyoruz.
Mesela “Dersimliler´deki iflah olmaz Chp´liliği” tesbit eden gazeteniz yazarlarından prof. Baskın Oran gibi akademisyenler, ısrarla dersimliler´in “stockholm sendromu” hastalığını teşhis etmeyi ve mağdurun yüzüne vurmayı “yüzleşme” olarak sunuyor.
Dersimliler, diyor, Baskın Oran, “1924’ün ardından gelen ve en önemli niteliği farklılıkları yok etmek olan ulus-devleti düşünmek/görmek istemiyorlar. Psikoloji terimiyle: Kaçış (Escapism). Çocuklarından birine Kemal, birine İsmet adını veriyorlar. Durmadan CHP’ye oy atıyorlar. Ümit fakirin ekmeğiymiş;
“Peki kim yaptı bu “Tertele” dedikleri katliamı? Celal Bayar tabii! Atatürk´ün İnönü’yle bozuşunca 1937’de göreve getirdiği başbakan. O kadar asker varken, bir garip sivil. Peki öncesi? İnönü? Mareşal? Öncesi falan yok; Tertele 37’de icat edildi! Stockholm Sendromu buna denmezse neye denir yahu?
Ve sonra vurucu bir cümleyle şöyle bağlar: “Atatürk çok büyük adamdır, bu kesin. Ama ulus-devlet adına çok tatsız işler de yaptı ve bunların örtülmek istenmesi Atatürk’ü putlaştırmaktır, insanlıktan çıkarmaktır. Marifet, Atatürk’ün anısını, 21. yy. “Muasır Medeniyet”ini alarak yüceltmektir. Dersim’in verdiği en büyük ders galiba budur.”
Anlaşılan, Prof. Baskın Oran´a göre “muasır medeniyetler” seviyesine çıkmış bugünkü Tunceli´yi de her şeye rağmen “çok tatsız işlerin” küçük bir ödülü olarak kabul etmeliyiz artık. Bu uzun alıntıdaki fikirleri uzun uzun tartışmayacağım. Ama yıllardır yaşlılarımızdan dinleyip kaydettiğimiz bu 38 ağıt örneklerini, Ermeni meselesinde olduğu gibi Dersim meselesinde de devletin “soykırım değildir” yalanını savunulabilir kılmayı uzmanlık sayan prof. Baskın Oran´a ithaf ediyorum.
Ayrıca son iki yıldır yazdığı dört gazete makalesini ve hazırladığı bir sunumu, “ben bu konularda çok yazdım” cümlesine isbat gösteren Baskın Oran, dersimliler´in çocuklarına kemal, ismet adını vermelerini örneklerken prof. Ahmet Özer´e dayanarak şöyle yazıyor; “Prof. Ahmet Özer ilginç bir şey anlatıyor: “Müzisyen Metin Kemal Kahraman’a sordum, kardeşin İsmet var di mi dedim, sen nereden tanıyorsun, dedi. Böyle çoktur.”
Bizim ağabeyimiz ismet vardır, doğrudur. Ama örneğin benim nüfustaki adım kemal değil kemallettin´dir. Kaynağının da Mustafa Kemal´le hiçbir ilgisi yoktur. Bunları gazeteniz aracılığıyla kendisine iletmek istiyorum. Ayrıca dersimliler´in kemal ve kamil adlarıyla tanışmaları da bırakalım Mustafa Kemal´i, türkler´le karşılaşmalarından bile daha eskidir. Böyle ucuz benzetmeler üzerinden teori kurmak, bunu uzmanlık saymak ancak Türkiye gibi bir devletde ve üniversitelerinde mümkündür. Hepsi mecburi uzmanlık, ucuz siyaset.
3- Başbakan’ın özür dilemesini nasıl karşılıyorsunuz? Kılıçdaroğlu’nun bu çıkış karşısındaki tutumunu nasıl buluyorsunuz?
*** Ne vesileyle olursa olsun, bu özürle devletin 70 yıllık bir tabusu yıkılmıştır; mesele gündeme gelmiş ve konuşulabilir olmuştur… Deyim yerindeyse cin şişeden çıkmıştır. Bu açıdan Erdoğan´ın özürünü önemli buluyorum.
Chp açısından ise, biraz önce anlatmaya çalıştığım şekilde meselenin Akp elinde anti-Chp, anti-cumhuriyet bir işlevsellikle enstrumantalize edilmesi, Chp´yi bu konuda bir reflekse zorlamış görünüyor. Bence Kılıçdaroğlu´nun bir Dersimli olarak Chp´nin başına getirilmesi de Dersim ´38 meselesinin aktuel siyaset içinde, Chp karşıtı bir siyasi karta dönüştürülmesi çerçevesinde anlaşılır olmaktadır.
Bugün özellikle Chp genel başkan yardımcısı Emine Ülker Tarhan´ın son açıklamasıyla bunu daha net görebiliyoruz: Kemal Kılıçdaroğlu´nun bir dersimli olarak Chp´ye genel başkan yapılmasının, Chp´nin dersim 38 konusunda somut özürü olarak görülmesi gerektiğini söylüyor Tarhan. Böylece Akp´nin Dersim 38 saldırısını, genel başkanının dersimliliğini öne sürerek geçiştirmeye çalışıyor. Buradan da Kemal Kılıçdaroğlu´nun dersimliliğinin Chp içindeki fonksiyonelliği açığa çıkıyor. Ve neden bir operasyonla Chp genel başkanı yapıldığı daha iyi anlaşılıyor.
Zaten Dersim´de seçimler sürecinden beri yaşananlar; uzun süredir Chp´nin Dersim´de ayrı Türkiye´de ayrı dizayn edildiğini göstermektedir. Örneğin seçimlerde, özellikle 38 konusunda yaptığı araştırma ve çalışmalarıyla tanınan sayın Hüseyin Aygün´ün doğrudan Kemal Kılıçdaroğlu´nun müdahalesi ile milletvekili adayı olması ve seçilmesi de, son günlerde il ve ilçe merkezleri olarak bütün Chp Dersim örgütlenmesinde yürütülen merkezi operasyonlar da bu dizayn sürecinin yansımalarıdır. Chp böylece, Akp eliyle gerçekleştirilen Dersim 38 saldırısını ber-taraf etme´ye çalışmaktadır.
Kemal Kılıçdaroğlu´nun tartışmalardaki dengeci çekimserliğini de bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Mesela son tartışmalarda “Ben Dersim’li bir ailenin çocuğuyum. (…) Dersimliyim, şimdi de CHP’nin genel başkanıyım. Bununla gurur duyuyorum. Allah nasip ederse yarın da başbakan olacağım. Hiçbir Dersimli, Başbakan gibi bu ülkenin birliğiyle rövanş peşinde değildir.” diyerek, Chp´yi dersimli kimliğinin şemsiyesiyle koruma altına almıştır. Böylece bence Chp´deki varlık sebebinin en açık işaretini vermiştir.
4- peki, bu olayı ille bir kişiye mal etmek isteyenlere cevap olması açısından yaklaşırsak, Dersim ağıtlarına göre 38’in sorumluları kimlerdir? Hangi liderlerin adı geçer bu ağıtlarda?
Ah vay vay vay
Aşiréne çevesayene nafa bére,
Ey evi yanasıca aşiretler, gelin bu sefer
tıfong bıerze zalımé kafıre Qaji Pasayi
silah sıkın zalim kafir Gazi Paşaya
No zalım bive sebevé meyité sıma
Bu zalimdir sizin ölülerinize sebep
Dardi we hirus u dı padisayi
Kaldırdı 33 padişahlık tahtı
Ora tepiya sıre ard Qozo u Qoçkıriyo
Ondan sonra sıra geldi Qozan ve Koçgiri´ye
Lemıne lemıne Qozon u Seyd Rızayi…
Ah ah Qozan ve Seyit Rıza´ya
Aşirene çevesayene bi sebevé ma yé emseri
Ey aşiretler evi yanasıcalar bu sene sebebimiz oldular
Téde Koyé Désim ra qırkerdi
Kırdılar hepsini Dersim dağında
Lemıne lemıne ağa u bavayi
ah ah ağaları, pirleri ve seyitleri
(…)
Zalımé Uşené Avdılé Pasayi
Zalim Hüseyin Abdullah paşa
Ne taye kerdi peskes
Ah peşkeş etti bazılarının kellelerini
Mustafa kemale Pasay re rusnayi
Gönderdi Mustafa Kemal paşaya..
Şahan Ağa Ağıdı
Xozati persena cadé tomofili
Hozat´ı sorarsan otomobil caddesi
Heq adır be Avdıla Pasay verdo
Hak ateşte bıraksın Abdullah paşayı
Koto qeracé mordemo pili
Düştü ileri gelen büyük adamların zıddına
Şahan vano, qedré cané xo bızane
Şahan diyor, canınızın kıymetini bilin
Ma sero cerené qanuné kafıri
Üstümüzde dolaşıyor, kafirin kanunu
(…)
Xozati persena Qereğlan ra nato
Hozat´ı sorarsan Qereğlan´dan beridir
Qanuné Mıstefa Kemali persena
Mustafa Kemal kanununu sorarsan
Çı çiyo de bervato.
Ne berbat bir şeydir
(…)
Pane pane Sahané mı pane.
Vur, vur Şahan´ım vur
Eskeré Mısté Kori amo ma qırrkeno
Mısto Kor´un askeri gelmiş bizi katlediyor
Mecal cı mede pane
Fırsat verme vur
Laç Deresi/Demenanlılar Ağıdı
Deré Laçi bıvéso Yivisé mı gavano
Yansın Laç deresi, Yivisim bir geçit
Bıra pérode, na qewğa aşire niya
Kardeşim savaşın, bu aşiret kavgası değil
Merevé Kırmanc u zalımane Tırkano
Kırmanc´larla zalim türklerin muharebesidir
Çukur köyü ağaları ağıdı
Wayi wayi wayi Süli Ağayé mı wayi
Vay vay vay Süli ağam vay
De wayi wayi Hesen Ağayé mı wayi
Ah vay vay Hasan ağam vay
Heqo taala bıvésno çe zalım Celal Pasayi
Hak taala yaksın zalim Celal paşanın evini
(…)
Celal Bayari emır do
Celal Bayar emir verdi
Ağır makina qurmıs kerde
Ağır makinalılar kuruldu
Zalımi ver ra nay be mara
Zalimler önden vurdular bizi
Qoluncuné ma de sıbiyané makinu perrayi
Sırtımızdan çıktı makina kurşunları
Sılo qıji
Ax bego bego bego
Ah beyim beyim beyim
Begé mıné welati
Ah ülkemin beyi
Çik paniso bıvéso
Kıvılcım düşsün yansın
Begé mı qanuné hukmati
Ah beyim, hükümetin kanunu
Onderé Kırmanciye dariya we
Kırmanciye kalktı ortadan
Nişto ro qanuné Cumureti
Kuruldu cumhuriyet kanunu
Fındık Ağa Ağıdı
Ya de Tırko Tırko Tırko
Ey tırko, tırko, tırko
Zalımo zındıqo
Zalimdir zındıktır
Ewro berdo esto dare
Bugün götürüp asmışlar
Bırayé ma Fındıqo
Kardeşim Fındık ağadır
Hesen Efendi Ağıdı
Onder yena Mamekiye, raa makina tomofili
Batası Mamekiye´ye gelir, otomobil yolu
Heq dina de bıvésno, Zagoné Mıstefa Kamili
Hak bu dünyada yaksın, Mustafa Kemal´in töresini
Ma saré xo darde we nédarde we,
Başımızı kaldırdık kaldıralı
Koto zıdé mordemo pili
Düştü zıddına ileri gelen büyüklerimizin
(…)
Vano “Hesen Efendi hora yan de
Diyorum Hasan efendi koru kendini
Na zalım mara az néverdano
Bu zalim soyumuzu bırakmayacak
Vano “yema qırrkerdené niya
Diyorum, bizimki katliam değil
Bıra heto zu ra fermano
Kardeşim, kökümüzü kazıyacak fermandır
Aliyé Soxariye Ağıdı
(…)
Bıra tı çınay re kuna merdena mı ver
Kardeşim ölümüme neden üzülüyorsun
Na teyna qırkerdena çe ma niya
Bu sadece bizim ailemizin katli değil
Qırkerdena Kırmanciya
Kırmanciyenin katlidir
Emir amo Anqara de testiq, imza biyo
Emir Ankaradan gelmiş, tastikli ve imzalı
Mursa Ağıdı
(…)
De wayi wayi wayi
Ah vay vay vay
Bıra lemın male wayi
Kardeşim hey gidi vay
Ma hazıru ra düri
Biz huzurdakilerden uzak
Dawa xo da be Koyé Sultan Babayi
Ben davamı Sultan Baba dağına havale ettim
Serra ke ma kerdime Mazgerdi
Taki türkler, Bizi Mazgirte topladıkları yılın
Qesasé tédine hata Tırki dayi
Bütün kısas´ını verene kadar
Kaynaklar:
1- Dersim Türküleri/Tayé Lawıké Dérsimi- Mustafa Düzgün; Berhem yay. Ankara 1992
2- Tayé Kılamé zone Ma; Hese Uşe; Darmstadt 1992
3- Sayidé 38 Qesey kene/ 38 Tanıkları konuşuyor; (video) Metin-Kemal Kahraman; Berlin 1996
4- Yaşlılar Dersim Türküleri Söylüyor; Metin-Kemal Kahraman; Ada/Lizgé, İst. 1996
5- Sürela; Metin-Kemal Kahraman; Lızgé; İst.2000
6- Çeveré Hazaru/Binler Kapısı; Metin-Kemal Kahraman; Lızgé; İst. 2006
7- Öyküleriyle Dersim Ağıtları-1-2-3; Mesut Özcan; Kalan yay. Ankara 2002
8- Hewara Dérsimi; Munzur Çem; Weşanen Deng; Stembol 2003
5- Dersim 38 ile nasıl bir hesaplaşma yapılmalı? Bugün atılması gereken adımlar sizce nelerdir?
*** Dersim ´38, bir halkın diliyle, kültürüyle, inancıyla hedef alınıp yok edilmesi amacıyla gerçekleştirilmiş bir soykırım operasyonudur. Bu operasyon 38´le bitmemiş, başta ´80 askeri darbesi olmak üzere her darbe döneminde ve 1993-94 faili meçhuller döneminde yoğunlaştırılarak bir devlet politikası şeklinde devam ettirilmiştir; bugün de devam etmektedir. Dersimliyi değiştirme, dilinden, inancından uzaklaştırma, asimile etme, kendine benzetme ve dersim´i, insansızlaştırma uygulamaları 70 yıl boyunca sistematik bir devlet politikası olarak uygulanmıştır. Sonuçları ortadadır:
– Zamanında, bölgede yüzbinlerce insan tarafından konuşulan bir dil olan zazaca´nın, 70 yıl içinde yok olma sınırına geldiği 2008 UNESCO raporuyla tescillenmiştir…
– Anadolu´da ağırlıklı olarak alevi nüfusun yaşadığı son ve tek sığınak olan Dersim, bugün bütün yaşam tarzı ve inanç merkezleriyle tar u mar edilmiş durumdadır… Bir tarafdan Alevi çalıştayları düzenlenirken diğer yandan eski diyanet işleri başkanı Tayyar Altıkulaç Akp kurucu üyesi sıfatıyla “Alevi kardeşlerimizi gerçek İslam´ın yüzüyle karşılaştıracak, onları eğitecek” çalışmaların gerekliliğinden söz etmektedir…
– Ve daha Osmanlı döneminde, 1890´lı yıllarda, Dersim´den kurtulmanın imkanlarından biri olarak konuşulan barajlar projesi de, bugün Dersim 38´in özürünü dileyen Başbakan Erdoğan tarafından hayata geçiriliyor. Yıllardır devlet tarafından “savaş bölgesi” muamelesine tabi tutularak insansızlaştırılan Dersim bölgesi, barajlar projesiyle de sular altında bırakılarak haritadan tamamen silinmek isteniyor. Böylece 38´de sadece bir aşaması gerçekleştirilen Dersim dosyası da açılmamak üzere kapatılmış oluyor.
Bütün bunlar, belirttiğim gibi Dersim 38´in özürünü dileyen Başbakan Erdoğan döneminde oluyor. Gerçekten de HES´lerin en hararetli savunucusu bizzat Başbakan Erdoğan´dır. Bugün 50-100 yıllığına peynir-ekmek gibi dereler, ırmaklar satılıyor, Dersim gibi birkaç derin vadi ve dağdan ibaret bir bölgede, birkaç küçük ırmak üzerinde ard arda kurulan onlarca barajla bütün ekolojik denge alt-üst ediliyor.
Kısacası ´38 bugün de gözlerimizin önünde devam ediyor. Ölmüş- gitmiş bir Dersim´in yası tutulsun değil bizim derdimiz; yaşayan bir Dersim var; yaralı, kırık ama hala yaşayan ve dersimli olarak yaşamaya devam etmenin bütün imkanlarını hak eden… Biz tazminat ya da para istemiyoruz; hiçbir dersimli de istemez. Ama 38 ve sonrası süreçte devlet zoruyla elimizden alınan Dersimliliğimizi istiyoruz… Bizi Dersimli yapan her şeyimizi; dilimizi, inanç yolumuzu, kültürümüzü, kutsal yerlerimizi, suyumuzu, dağlarımızı, keçilerimizi, masallarımızı, şarkılarımızı, dualarımızı, beyitlerimizi, ağalarımızı, beylerimizi, aşiretlerimizi, pirimizi, seyidimizi, kiliseleriyle Ermeni komşularımızı, yani bir bütün olarak iptidai, barbar, şaki, serkeş, sergerde Dersimliliğimizi geri istiyoruz. Başta sayın Erdoğan olmak üzere, sağcısı-solcusu, dincisi-kemalistiyle türkiye kamuoyu bunu anlamaya açık mı?…
Dolayısıyla 38 ile ilgili atılması gereken en önemli adım, devlet ve hükümet olarak şu an, bugün´de süren 38´i durdurmaktır. Ve bütün bu tahribatı onaracak adımları bir an evvel atmaktır.
6 – Siz de uzun yıllardır yurtdışında yaşıyorsunuz. Herkes ne zaman döneceğinizi merak ediyor. Bu konuda verebileceğiniz bir müjde var mı? Bir gün Türkiye’ye dönerseniz ilk yapmak istediğiniz şey nedir?
Türkiye´ye gelemememin en büyük sebebi askerliğimi yapmamış olmamdır. Başka hukuki bir sorunum yoktur. Doğrusu 10000 euro verecek ne gücüm ne de isteğim var. Vicdani ret yasası benim gibiler için bir çıkış kapısı olabilirdi ama olmadı, yasa geçmedi. Zamansa geçiyor. 20 yıl oldu.
Bir gün gelirsem, yıllardır berlin´de yaptığım işimi orada da yapmak isterim. Özellikle Dersim´de yaşlılarla kayıtlar yapmak, güzel konserler vermek, gençlik ve çocuklarla ana dilimiz zazaca müzik çalışmaları yapmak isterim.
kemal kahraman
28/12/2011 at 00:18
Degerli arkadaslar,
radikal´de cikan röportaji yayinladiginizi gördüm…tahmin edeceginiz gibi röportaj tamamen kisaltilarak verildi… röportajin tamami yukarda mavis hanimin gönderdigi gibidir… uygun görürseniz, ana sayfada yayinlamanizi rica ederim… selamlar… kemal kahraman