Dersim 38
Ağıtlarda Dersim 38
Radikal gazetesinden Kenan Başaran’ın Kemal Kahraman’la yaptığı röportajın yayınlanmayan bölümlerini yayınlıyoruz. İşte o röportajın tamamı…
KEMAL KAHRAMAN İLE DERSİM 38 ÜZERİNE
Röportaj: Kenan Başaran
Ağıtlarda Dersim ´38
1- Malum Türkiye’de son dönemlerde tartışma konusu olan Dersim 38, siyaset tarafından bir “ihale” konusuna dönüştürülmüş durumda. Sonuçta mesele, bu trajedinin sorumlusu kim; Atatürk mü, İnönü mü yoksa Bayar mı? şeklinde bir kısır döngüye sıkıştırıldı; böyle bir noktaya odaklandı… Siz bu konuda neler söyleyeceksiniz?
*** 38´in siyaset tarafından bir ihale konusuna dönüştürüldüğü ifadeniz, bence bugünkü durumu en iyi tanımlayan ifadedir. Ben, burada siyaset kelimesinden bugünkü iktidarı yani Akp´yi anlıyorum.
Birkaç yıl öncesine kadar yakın çevremde şöyle konuşmalar olurdu; “devlet Ermeni soykırımını kabul eder ama hiçbir zaman Dersim´in tartışılmasını istemez. Çünkü Ermeni meselesi Osmanlı´nın son zamanlarında olmuştur ve yeni kurulan cumhuriyet´in her şeyi Osmanlı´ya yıkıp kurtulma meşruiyeti vardır. Ama Dersim meselesi, cumhuriyet döneminde olmuştur ve Dersim´e dokunmak, bütün kurum ve kahramanlarıyla cumhuriyet´e dokunmayı zorunlu kılar.”
Bugün T.C Başbakanı olarak sayın Erdoğan, Dersim katliamı dolayısıyla özür diliyor. “Dersim aydınlatılmayı bekleyen bir faciadır.” diyor; “isyan yoktu, önceden planlanıp, programlanıp uygulanmış bir katliamdı.” diye ekliyor. Doğrusu, biz bile şaşıyoruz… Aynı günlerde, yani Dersim 38´in devlet tarafından bir facia olarak nitelendiği günlerde ise, Fransa meclisi´nin alacağı bir karar dolayısıyla, devletin 100 yıllık yalanlarını savunmak üzere başta Akp olmak üzere bütün partiler, sivil toplum örgütleri seferberlik halinde Fransa´ya çıkartma yapıyor…
Kısacası, birkaç yıl öncesine kadar, bütün kurum ve kahramanlarıyla cumhuriyet´e dokunmanın bir devlet politikası olabileceğini düşünemezdik bile… Bugün görüyoruz ki, Dersim ´38, devlet idaresini elinde bulunduran Akp´nin cumhuriyet ve kemalizm´le hesaplaşmasında fonksiyonel olduğu için, sizin deyiminizle bir “ihale” halinde gündemleştirilmiştir. Çünkü yeni dünya düzeni çerçevesinde, özellikle orta-doğu´da, kemalist-tekçi ideoloji temelinde inşaa edilmiş bir Türkiye´nin, istenilen şekilde fonksiyonel olmasına imkan yoktur.
“Ilımlı islam” ideolojik çatısı altında Akp ve Fettullahçılar eliyle yürütülen “yeni-osmanlıcılık” politikası, devleti yeni paradigmalar ve referanslar temelinde tanımlamayı zorunlu kılıyor. Dersim ´38 “faciası” da, bu noktada cumhuriyet´i bütün kurum ve kahramanlarıyla tartışılır kılmanın neredeyse yegane imkanı olarak fonksiyonel oluyor.
Bu durumda bana göre, Dersim ´38 meselesinin son birkaç yılda birdenbire siyasi gündemde tartışılması da yeni bir devlet politikasıdır. Düne kadar isyan olarak niteleyip susturmak, bugün ise katliam olarak niteleyip tartışmaya açmak bir devlet politikasıdır. Bu tartışmanın türkiye kamuoyunda da, hiçbir toplumsal, siyasal, akademik, sanatsal temeli ve geçmişi yoktur. Zaten türkiye´de her şey ancak bir devlet politikası olarak hayata geçirildiği oranda tartışılıyor, toplumsal kabul görüyor…
2- Bunun aktüel siyasi sonuçları üzerine yapılan hararetli tartışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tartışmaların, sizin de belirttiğiniz gibi, bu işi kimin yaptığı yüzeyselliğine indirgenmesi yanında, “acaba şimdi alevilerin ve özel olarak dersimlilerin Akp´ye yaklaşımı ne olur; tek girilemeyen alan olarak Dersim´de Akp´nin oyları artar mı; Akp, Dersim´den milletvekili çıkarabilir mi” fikir yürütmelerine konu edilmesi de manidardır…
Çünkü Akp, kürt bölgesinden seçtirdiği onlarca milletvekilini şahit göstererek, “kürtleri de biz temsil ediyoruz” söylemini haklı çıkarmaya çalışmaktadır. Aynı şeyi, Dersim sembolünde aleviler için de söyleyebilmek istemektedir. Bu da biraz önce sözünü ettiğimiz “yeni-osmanlıcılık” politikasının bir başka ayağıdır: Böylece Erdoğan, Dersim ´38 meselesini tartışmaya açarak, hem bütün kurum ve kahramanlarıyla cumhuriyet ideolojisini tartışmalı kılıyor hem de dersimlilerin güvenini kazanarak alevileri de temsil eden güçlü ve bütünleştirici bir siyasi figür olarak orta-doğu arenasına çıkmak istiyor. Çünkü dersim, aleviler´i temsil eden tek merkezdir ve Akp olarak girilememiş en son alandır …
Mesele bu eksende fonksiyonalize edildiği için birden bire bir sürü “uzman, akademisyen, gazeteci….” de çıkıp, yaşanmış gerçeklik ve bunun sebepleri, sonuçlarıyla değil, hararetle meselenin artık tartışılabiliyor olmasının getirdiği siyasi rantın hesap-kitabıyla meşgul oluyor; “yeni açılımın” seçim sonuçlarına nasıl yansıyacağının teorisini yapıyor. Böylece ihalenin bir başka ayağı daha tamamlanmış oluyor: ben bunlara “mecburi uzmanlar”! diyorum…
Bunlar için mesele, meselenin kendisi değildir; zaten kendilerinden beklenen de bu değildir; meselenin aktuel siyasette istenildiği gibi efektif olması için kamuoyu faaliyeti yürütmektir; propaganda yapmaktır ve meselenin tartışılabilirlik sınırlarını tayin etmektir. Bunu da layıkıyla yaptıklarını görüyoruz.
Mesela “Dersimliler´deki iflah olmaz Chp´liliği” tesbit eden gazeteniz yazarlarından prof. Baskın Oran gibi akademisyenler, ısrarla dersimliler´in “stockholm sendromu” hastalığını teşhis etmeyi ve mağdurun yüzüne vurmayı “yüzleşme” olarak sunuyor.
Dersimliler, diyor, Baskın Oran, “1924’ün ardından gelen ve en önemli niteliği farklılıkları yok etmek olan ulus-devleti düşünmek/görmek istemiyorlar. Psikoloji terimiyle: Kaçış (Escapism). Çocuklarından birine Kemal, birine İsmet adını veriyorlar. Durmadan CHP’ye oy atıyorlar. Ümit fakirin ekmeğiymiş;
“Peki kim yaptı bu “Tertele” dedikleri katliamı? Celal Bayar tabii! Atatürk´ün İnönü’yle bozuşunca 1937’de göreve getirdiği başbakan. O kadar asker varken, bir garip sivil. Peki öncesi? İnönü? Mareşal? Öncesi falan yok; Tertele 37’de icat edildi! Stockholm Sendromu buna denmezse neye denir yahu?
Ve sonra vurucu bir cümleyle şöyle bağlar: “Atatürk çok büyük adamdır, bu kesin. Ama ulus-devlet adına çok tatsız işler de yaptı ve bunların örtülmek istenmesi Atatürk’ü putlaştırmaktır, insanlıktan çıkarmaktır. Marifet, Atatürk’ün anısını, 21. yy. “Muasır Medeniyet”ini alarak yüceltmektir. Dersim’in verdiği en büyük ders galiba budur.”
Anlaşılan, Prof. Baskın Oran´a göre “muasır medeniyetler” seviyesine çıkmış bugünkü Tunceli´yi de her şeye rağmen “çok tatsız işlerin” küçük bir ödülü olarak kabul etmeliyiz artık. Bu uzun alıntıdaki fikirleri uzun uzun tartışmayacağım. Ama yıllardır yaşlılarımızdan dinleyip kaydettiğimiz bu 38 ağıt örneklerini, Ermeni meselesinde olduğu gibi Dersim meselesinde de devletin “soykırım değildir” yalanını savunulabilir kılmayı uzmanlık sayan prof. Baskın Oran´a ithaf ediyorum.
Ayrıca son iki yıldır yazdığı dört gazete makalesini ve hazırladığı bir sunumu, “ben bu konularda çok yazdım” cümlesine isbat gösteren Baskın Oran, dersimliler´in çocuklarına kemal, ismet adını vermelerini örneklerken prof. Ahmet Özer´e dayanarak şöyle yazıyor; “Prof. Ahmet Özer ilginç bir şey anlatıyor: “Müzisyen Metin Kemal Kahraman’a sordum, kardeşin İsmet var di mi dedim, sen nereden tanıyorsun, dedi. Böyle çoktur.”
Bizim ağabeyimiz ismet vardır, doğrudur. Ama örneğin benim nüfustaki adım kemal değil kemallettin´dir. Kaynağının da Mustafa Kemal´le hiçbir ilgisi yoktur. Bunları gazeteniz aracılığıyla kendisine iletmek istiyorum. Ayrıca dersimliler´in kemal ve kamil adlarıyla tanışmaları da bırakalım Mustafa Kemal´i, türkler´le karşılaşmalarından bile daha eskidir. Böyle ucuz benzetmeler üzerinden teori kurmak, bunu uzmanlık saymak ancak Türkiye gibi bir devletde ve üniversitelerinde mümkündür. Hepsi mecburi uzmanlık, ucuz siyaset.
3- Başbakan’ın özür dilemesini nasıl karşılıyorsunuz? Kılıçdaroğlu’nun bu çıkış karşısındaki tutumunu nasıl buluyorsunuz?
*** Ne vesileyle olursa olsun, bu özürle devletin 70 yıllık bir tabusu yıkılmıştır; mesele gündeme gelmiş ve konuşulabilir olmuştur… Deyim yerindeyse cin şişeden çıkmıştır. Bu açıdan Erdoğan´ın özürünü önemli buluyorum.
Chp açısından ise, biraz önce anlatmaya çalıştığım şekilde meselenin Akp elinde anti-Chp, anti-cumhuriyet bir işlevsellikle enstrumantalize edilmesi, Chp´yi bu konuda bir reflekse zorlamış görünüyor. Bence Kılıçdaroğlu´nun bir Dersimli olarak Chp´nin başına getirilmesi de Dersim ´38 meselesinin aktuel siyaset içinde, Chp karşıtı bir siyasi karta dönüştürülmesi çerçevesinde anlaşılır olmaktadır.
Bugün özellikle Chp genel başkan yardımcısı Emine Ülker Tarhan´ın son açıklamasıyla bunu daha net görebiliyoruz: Kemal Kılıçdaroğlu´nun bir dersimli olarak Chp´ye genel başkan yapılmasının, Chp´nin dersim 38 konusunda somut özürü olarak görülmesi gerektiğini söylüyor Tarhan. Böylece Akp´nin Dersim 38 saldırısını, genel başkanının dersimliliğini öne sürerek geçiştirmeye çalışıyor. Buradan da Kemal Kılıçdaroğlu´nun dersimliliğinin Chp içindeki fonksiyonelliği açığa çıkıyor. Ve neden bir operasyonla Chp genel başkanı yapıldığı daha iyi anlaşılıyor.
Zaten Dersim´de seçimler sürecinden beri yaşananlar; uzun süredir Chp´nin Dersim´de ayrı Türkiye´de ayrı dizayn edildiğini göstermektedir. Örneğin seçimlerde, özellikle 38 konusunda yaptığı araştırma ve çalışmalarıyla tanınan sayın Hüseyin Aygün´ün doğrudan Kemal Kılıçdaroğlu´nun müdahalesi ile milletvekili adayı olması ve seçilmesi de, son günlerde il ve ilçe merkezleri olarak bütün Chp Dersim örgütlenmesinde yürütülen merkezi operasyonlar da bu dizayn sürecinin yansımalarıdır. Chp böylece, Akp eliyle gerçekleştirilen Dersim 38 saldırısını ber-taraf etme´ye çalışmaktadır.
Kemal Kılıçdaroğlu´nun tartışmalardaki dengeci çekimserliğini de bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Mesela son tartışmalarda “Ben Dersim’li bir ailenin çocuğuyum. (…) Dersimliyim, şimdi de CHP’nin genel başkanıyım. Bununla gurur duyuyorum. Allah nasip ederse yarın da başbakan olacağım. Hiçbir Dersimli, Başbakan gibi bu ülkenin birliğiyle rövanş peşinde değildir.” diyerek, Chp´yi dersimli kimliğinin şemsiyesiyle koruma altına almıştır. Böylece bence Chp´deki varlık sebebinin en açık işaretini vermiştir.
4- Peki, bu olayı ille bir kişiye mal etmek isteyenlere cevap olması açısından yaklaşırsak, Dersim ağıtlarına göre 38’in sorumluları kimlerdir? Hangi liderlerin adı geçer bu ağıtlarda?
Ah vay vay vay
Aşiréne çevesayene nafa bére,
Ey evi yanasıca aşiretler, gelin bu sefer
tıfong bıerze zalımé kafıre Qaji Pasayi
silah sıkın zalim kafir Gazi Paşaya
No zalım bive sebevé meyité sıma
Bu zalimdir sizin ölülerinize sebep
Dardi we hirus u dı padisayi
Kaldırdı 33 padişahlık tahtı
Ora tepiya sıre ard Qozo u Qoçkıriyo
Ondan sonra sıra geldi Qozan ve Koçgiri´ye
Lemıne lemıne Qozon u Seyd Rızayi…
Ah ah Qozan ve Seyit Rıza´ya
Aşirene çevesayene bi sebevé ma yé emseri
Ey aşiretler evi yanasıcalar bu sene sebebimiz oldular
Téde Koyé Désim ra qırkerdi
Kırdılar hepsini Dersim dağında
Lemıne lemıne ağa u bavayi
ah ah ağaları, pirleri ve seyitleri
(…)
Zalımé Uşené Avdılé Pasayi
Zalim Hüseyin Abdullah paşa
Ne taye kerdi peskes
Ah peşkeş etti bazılarının kellelerini
Mustafa kemale Pasay re rusnayi
Gönderdi Mustafa Kemal paşaya..
Şahan Ağa Ağıdı
Xozati persena cadé tomofili
Hozat´ı sorarsan otomobil caddesi
Heq adır be Avdıla Pasay verdo
Hak ateşte bıraksın Abdullah paşayı
Koto qeracé mordemo pili
Düştü ileri gelen büyük adamların zıddına
Şahan vano, qedré cané xo bızane
Şahan diyor, canınızın kıymetini bilin
Ma sero cerené qanuné kafıri
Üstümüzde dolaşıyor, kafirin kanunu
(…)
Xozati persena Qereğlan ra nato
Hozat´ı sorarsan Qereğlan´dan beridir
Qanuné Mıstefa Kemali persena
Mustafa Kemal kanununu sorarsan
Çı çiyo de bervato.
Ne berbat bir şeydir
(…)
Pane pane Sahané mı pane.
Vur, vur Şahan´ım vur
Eskeré Mısté Kori amo ma qırrkeno
Mısto Kor´un askeri gelmiş bizi katlediyor
Mecal cı mede pane
Fırsat verme vur
Laç Deresi/Demenanlılar Ağıdı
Deré Laçi bıvéso Yivisé mı gavano
Yansın Laç deresi, Yivisim bir geçit
Bıra pérode, na qewğa aşire niya
Kardeşim savaşın, bu aşiret kavgası değil
Merevé Kırmanc u zalımane Tırkano
Kırmanc´larla zalim türklerin muharebesidir
Çukur köyü ağaları ağıdı
Wayi wayi wayi Süli Ağayé mı wayi
Vay vay vay Süli ağam vay
De wayi wayi Hesen Ağayé mı wayi
Ah vay vay Hasan ağam vay
Heqo taala bıvésno çe zalım Celal Pasayi
Hak taala yaksın zalim Celal paşanın evini
(…)
Celal Bayari emır do
Celal Bayar emir verdi
Ağır makina qurmıs kerde
Ağır makinalılar kuruldu
Zalımi ver ra nay be mara
Zalimler önden vurdular bizi
Qoluncuné ma de sıbiyané makinu perrayi
Sırtımızdan çıktı makina kurşunları
Sılo qıji
Ax bego bego bego
Ah beyim beyim beyim
Begé mıné welati
Ah ülkemin beyi
Çik paniso bıvéso
Kıvılcım düşsün yansın
Begé mı qanuné hukmati
Ah beyim, hükümetin kanunu
Onderé Kırmanciye dariya we
Kırmanciye kalktı ortadan
Nişto ro qanuné Cumureti
Kuruldu cumhuriyet kanunu
Fındık Ağa Ağıdı
Ya de Tırko Tırko Tırko
Ey tırko, tırko, tırko
Zalımo zındıqo
Zalimdir zındıktır
Ewro berdo esto dare
Bugün götürüp asmışlar
Bırayé ma Fındıqo
Kardeşim Fındık ağadır
Hesen Efendi Ağıdı
Onder yena Mamekiye, raa makina tomofili
Batası Mamekiye´ye gelir, otomobil yolu
Heq dina de bıvésno, Zagoné Mıstefa Kamili
Hak bu dünyada yaksın, Mustafa Kemal´in töresini
Ma saré xo darde we nédarde we,
Başımızı kaldırdık kaldıralı
Koto zıdé mordemo pili
Düştü zıddına ileri gelen büyüklerimizin
(…)
Vano “Hesen Efendi hora yan de
Diyorum Hasan efendi koru kendini
Na zalım mara az néverdano
Bu zalim soyumuzu bırakmayacak
Vano “yema qırrkerdené niya
Diyorum, bizimki katliam değil
Bıra heto zu ra fermano
Kardeşim, kökümüzü kazıyacak fermandır
Aliyé Soxariye Ağıdı
(…)
Bıra tı çınay re kuna merdena mı ver
Kardeşim ölümüme neden üzülüyorsun
Na teyna qırkerdena çe ma niya
Bu sadece bizim ailemizin katli değil
Qırkerdena Kırmanciya
Kırmanciyenin katlidir
Emir amo Anqara de testiq, imza biyo
Emir Ankaradan gelmiş, tastikli ve imzalı
Mursa Ağıdı
(…)
De wayi wayi wayi
Ah vay vay vay
Bıra lemın male wayi
Kardeşim hey gidi vay
Ma hazıru ra düri
Biz huzurdakilerden uzak
Dawa xo da be Koyé Sultan Babayi
Ben davamı Sultan Baba dağına havale ettim
Serra ke ma kerdime Mazgerdi
Taki türkler, Bizi Mazgirte topladıkları yılın
Qesasé tédine hata Tırki dayi
Bütün kısas´ını verene kadar
Kaynaklar:
1- Dersim Türküleri/Tayé Lawıké Dérsimi- Mustafa Düzgün; Berhem yay. Ankara 1992
2- Tayé Kılamé zone Ma; Hese Uşe; Darmstadt 1992
3- Sayidé 38 Qesey kene/ 38 Tanıkları konuşuyor; (video) Metin-Kemal Kahraman; Berlin 1996
4- Yaşlılar Dersim Türküleri Söylüyor; Metin-Kemal Kahraman; Ada/Lizgé, İst. 1996
5- Sürela; Metin-Kemal Kahraman; Lızgé; İst.2000
6- Çeveré Hazaru/Binler Kapısı; Metin-Kemal Kahraman; Lızgé; İst. 2006
7- Öyküleriyle Dersim Ağıtları-1-2-3; Mesut Özcan; Kalan yay. Ankara 2002
8- Hewara Dérsimi; Munzur Çem; Weşanen Deng; Stembol 2003
5- Dersim 38 ile nasıl bir hesaplaşma yapılmalı? Bugün atılması gereken adımlar sizce nelerdir?
*** Dersim ´38, bir halkın diliyle, kültürüyle, inancıyla hedef alınıp yok edilmesi amacıyla gerçekleştirilmiş bir soykırım operasyonudur. Bu operasyon 38´le bitmemiş, başta ´80 askeri darbesi olmak üzere her darbe döneminde ve 1993-94 faili meçhuller döneminde yoğunlaştırılarak bir devlet politikası şeklinde devam ettirilmiştir; bugün de devam etmektedir. Dersimliyi değiştirme, dilinden, inancından uzaklaştırma, asimile etme, kendine benzetme ve dersim´i, insansızlaştırma uygulamaları 70 yıl boyunca sistematik bir devlet politikası olarak uygulanmıştır. Sonuçları ortadadır:
– Zamanında, bölgede yüzbinlerce insan tarafından konuşulan bir dil olan zazaca´nın, 70 yıl içinde yok olma sınırına geldiği 2008 UNESCO raporuyla tescillenmiştir…
– Anadolu´da ağırlıklı olarak alevi nüfusun yaşadığı son ve tek sığınak olan Dersim, bugün bütün yaşam tarzı ve inanç merkezleriyle tar u mar edilmiş durumdadır… Bir tarafdan Alevi çalıştayları düzenlenirken diğer yandan eski diyanet işleri başkanı Tayyar Altıkulaç Akp kurucu üyesi sıfatıyla “Alevi kardeşlerimizi gerçek İslam´ın yüzüyle karşılaştıracak, onları eğitecek” çalışmaların gerekliliğinden söz etmektedir..
– Ve daha Osmanlı döneminde, 1890´lı yıllarda, Dersim´den kurtulmanın imkanlarından biri olarak konuşulan barajlar projesi de, bugün Dersim 38´in özürünü dileyen Başbakan Erdoğan tarafından hayata geçiriliyor. Yıllardır devlet tarafından “savaş bölgesi” muamelesine tabi tutularak insansızlaştırılan Dersim bölgesi, barajlar projesiyle de sular altında bırakılarak haritadan tamamen silinmek isteniyor. Böylece 38´de sadece bir aşaması gerçekleştirilen Dersim dosyası da açılmamak üzere kapatılmış oluyor.
Bütün bunlar, belirttiğim gibi Dersim 38´in özürünü dileyen Başbakan Erdoğan döneminde oluyor. Gerçekten de HES´lerin en hararetli savunucusu bizzat Başbakan Erdoğan´dır. Bugün 50-100 yıllığına peynir-ekmek gibi dereler, ırmaklar satılıyor, Dersim gibi birkaç derin vadi ve dağdan ibaret bir bölgede, birkaç küçük ırmak üzerinde ard arda kurulan onlarca barajla bütün ekolojik denge alt-üst ediliyor.
Kısacası ´38 bugün de gözlerimizin önünde devam ediyor. Ölmüş- gitmiş bir Dersim´in yası tutulsun değil bizim derdimiz; yaşayan bir Dersim var; yaralı, kırık ama hala yaşayan ve dersimli olarak yaşamaya devam etmenin bütün imkanlarını hak eden… Biz tazminat ya da para istemiyoruz; hiçbir dersimli de istemez. Ama 38 ve sonrası süreçte devlet zoruyla elimizden alınan Dersimliliğimizi istiyoruz… Bizi Dersimli yapan her şeyimizi; dilimizi, inanç yolumuzu, kültürümüzü, kutsal yerlerimizi, suyumuzu, dağlarımızı, keçilerimizi, masallarımızı, şarkılarımızı, dualarımızı, beyitlerimizi, ağalarımızı, beylerimizi, aşiretlerimizi, pirimizi, seyidimizi, kiliseleriyle Ermeni komşularımızı, yani bir bütün olarak iptidai, barbar, şaki, serkeş, sergerde Dersimliliğimizi geri istiyoruz. Başta sayın Erdoğan olmak üzere, sağcısı-solcusu, dincisi-kemalistiyle türkiye kamuoyu bunu anlamaya açık mı?…
Dolayısıyla 38 ile ilgili atılması gereken en önemli adım, devlet ve hükümet olarak şu an, bugün´de süren 38´i durdurmaktır. Ve bütün bu tahribatı onaracak adımları bir an evvel atmaktır.
6 – Siz de uzun yıllardır yurtdışında yaşıyorsunuz. Herkes ne zaman döneceğinizi merak ediyor. Bu konuda verebileceğiniz bir müjde var mı? Bir gün Türkiye’ye dönerseniz ilk yapmak istediğiniz şey nedir?
Türkiye´ye gelemememin en büyük sebebi askerliğimi yapmamış olmamdır. Başka hukuki bir sorunum yoktur. Doğrusu 10000 euro verecek ne gücüm ne de isteğim var. Vicdani ret yasası benim gibiler için bir çıkış kapısı olabilirdi ama olmadı, yasa geçmedi. Zamansa geçiyor. 20 yıl oldu.
Bir gün gelirsem, yıllardır berlin´de yaptığım işimi orada da yapmak isterim. Özellikle Dersim´de yaşlılarla kayıtlar yapmak, güzel konserler vermek, gençlik ve çocuklarla ana dilimiz Zazaca müzik çalışmaları yapmak isterim.
Koo Sur
29/12/2011 at 18:44
1938de Dersim soykırımla yerlen bir edildiğinde halkın % 75-80 Zazaca konuşuyordu (Tarihi kaynaklar bunu doğruluyor: her 4 kişinden 3ünün Dımıli (Zaza) konuştuğunu yazıyor (Andranik, Tersim/Dersim, 1907). Ve halkın % 90 Alevi (Kızılbaş) dinine sahip olduğu belirtiliyor. Ve bugün Dersimli olupda en azından 35-40 yaşından yukarı olan her sahıs bu gerçeği böyle bilir ve Dersim 1975-1980 yıllarına kadar da böyleydi.
Dersim´de geçmişde ağırlıklı bir kimlik birliği varken, sabitken, bugün bu neredeyse yok veya çok zayıf. Yada henüz yeniden oluşmadı, yeniden sağlamlaşmadı, çünkü bu dil (Zazaca), bu din (Alevilik) ve kültür son 30 yılda içinde yine darbe üstüne darbe aldı, zaten 1938 sarsılmışken bir daha, daha derinden sarsıldı. Bunu sarsanlar, darbeciler, avcılar çok çeşitli, çok yönlü, resmi, yarı resmi, politik, sahte solcu, Kürtçü-milliyetçi, sahte devrimci …
Biz Dersimliler yaşımıza göre bu politik dalgalara saplanıp kaldık, politik görüşümüz (bizim olmayan, ama kancasına takıldığımız) bizim dil ve kültür birliğimizi yıprattı, yok etme derecesine kadar
getirdi.
hallac dersim
02/01/2012 at 14:10
UÇURUM KENARLARINDAN DERSİM SIRRI HAKİKATLERİ – ÜÇÜNCÜ YOL – 1 –
uçurumun kenarında kıstırdılar ,
sorguya çektiler kilise , polıs , savcı , imam , filozof falan
neden başkaldırıp , halkı zehirliyorsun
resmi sisteme , dinlere tabi olmuyorsun ?
ırkın , dinin nedir söyle
insansıların evrimde kendinin , çevresinin ayrımına varıp
ilk anlamlandırdıklarıdır inancımda , ırkımda
sonradan gelenler yerleşimle , kurumsallaşmayla
eklemleyip başkalaştırıp , kullandılar , ortaklaştılar kimileyin
sözler gülistan olup etkiledi filozofu
öne atlayıp dersimden önce beni atın aşağı diye
ayrıldı beyinleri yıkanmış tüccarımsılardan
maskeler düşerken sırrı hakikat aralandı
umut iklimi olup yeşerdi o dem dünya !
bir yol vardı oysa ortalama
dindarların mahalesinde neden ibadet etmezsin denirdi
karşıki mahlede niçin başın kapalı diye iğneleme olurdu
bingbengden sonra dünyada hayatın başlamasından
bugünlere değin bazı konuları çözümlemeliydik sanırsam
hırsın , benin kölesi olduk
resmi yalanlara , sınırlara , taşeronlara heba edildi gerçek
fakat kimseye kendini anlatamamak ,
biryerlere bağlamak , suçlanmak , günahkar ilan edilmek
nasıl yaralar açar bilemezsin
halbuki rab vardı yada yoktu
varsa bunların söylediği rab değildi !
aksine ufku geniş , babacandı
sınırlamak , kitaplara sığdırmak yakışmazdı
yada yoktu onada eyvallah denir
akil adamlar varsa toparlanmalı
kararını vermeli kırmasın , günahkar ilan etmesinler
uzayda bir göktaşı dahi olamayan insansılar
bu hallere kimler , neden , nasıl gark etti ?
maskeler düşerken sırrı hakikat aralandı
umut iklimi olup yeşerdi o dem dünya !
2 . 1 . 2012 hallac dersim
Dersimli (quresiz)
16/01/2012 at 15:54
BENDE BIRA KO SURA KATILIYORUM BEN $( YASINDA BIR DERSIMLIYIM YUZ YILLARDIR WAR OLAN KIRMANCKI YANI ZAZAKI CUNKI BEN DAHA ILÖK OKULA GIDERKEN NENEMLER DERDI BIR YABANCIYA BIRA TI KIRMANCA? KIRMANCKI KESEYKENA TEK BIR KELIME TURKCE BILMEZDI ANEM DE BABAM ASKERDE TURKCEYI ÖGRENMIS YANI COK ACIKI YOK OLMAYLA KARSI KARSIYAYIZ DERDIMKI TÜRKLERDEN BIR BASKI ZULUM GORMESEYDIK HERSEY RIZAYLA SEVGIYLE OLSAYDI DERT DEGILDI AMA BIR SOYKIRIM YAPILDI VE 1938 DEN SONRA DEVAM ETI DEVLETIN ELIYLE DEVRIM CILIK DERKEN BU GUNE GETIRDILER BIZ COLUK COCUKLARIMIZA ÖRETMEZSEK KATEDILEN 100 BINE ASKIN MASUMUN AHIONI SORMASAK ARAMASAK GUNAHLAR ALTINDA EZILIRIZ INADA INAT YASATMALIYIZ !!!!!!!!!!!!!!