Dersim 38 Katliamı’nda 24 kişinin öldürülmesine ilişkin kararını açıklayan mahkeme, AİHM kararına atıfta bulunarak mezarların açılmasını ve kimliklerin tespitini istedi
Toplu mezardan kemikleri çıkan insanlar Hüseyin Baran’ın akrabaları.
Hozat’ın Barginii Köyün’de Dersim Katliamı’nda öldürülenlerin kemiklerinin bulunması üzerine ailelerin başlattığı hukuk mücadelesi sürüyor. Mahkeme ve AİHM kararına rağmen Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı kapatmaya çalışırken, Tunceli Sulh Ceza Mahkemesi mezarların açılması ve kimliklerin tespiti yönünde karar aldı.
Geçen haziran ayında 1938’de Dersim Hozat’ın Bargİni Köyü’nde yakılarak katledilen 24 insana ait toplu mezar bulundu. Katledilenler arasında dedesi, nenesi, amcaları ve kuzenleri olan Hüseyin Baran, Cihan Baran ve Celal Baran, toplu mezarın adli tıp uzmanları eşliğinde açılması, kemiklerin hangi yıla ait olduğunu, ne şekilde öldürüldüklerinin tespiti, DNA testi yapılması ve ardından dini usullere uygun bir şekilde defni için naaşların ailelerine teslim edilmesi talebiyle 10 Haziran 2014 tarihinde Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Başsavcılık, iddia edilen olayın 1938 yılına ait olduğunu belirterek, “zamanaşımı” ve “toplu mezarın açılması konusunda görevli ve yetkili olmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi, Baran ailesinin talebini reddetti.
ETKİN BİR SORUŞTURMA YAPILMADI
Karar üzerine hukuk mücadelesi başlatan Baran ailesi, Başsavcılığın kararının hukuka aykırı oluğunu belirterek, kararın kaldırılması için Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. Mahkeme itirazı yerinde buldu, ölüm tarihi ve ölüm sebeplerine ilişkin herhangi bir araştırma ve teknik bir inceleme yapılmaksızın kemiklerin 1938’e ait olduğunun kabul edildiğini ve etkin bir soruşturma yapılmadığını ifade ederek, emsal bir kararla “kovuşturmaya yer olmadığına” ilişkin kararı kaldırdı.
HOZAT SAVCILIĞI DİRENİYOR
Mahkemenin kararına sevinen Baran ailesinin bu sevinci ise kısa sürdü. Çünkü Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı mahkemenin karara uymak yerine, hukuku hiçe sayan ilginç bir karara imza attı. Arazide çok sayıda kemiğin gözle görünür olmasına karşın toprak yüzeyinde kemik olup olmadığının araştırılması yönünde jandarmaya talimat verdi. Jandarma’nın inceleme sonucu oluşturduğu tutanağa dayanarak da 26 Eylül 2014’te bir kez daha “takipsizlik” kararı verdi.
KARAR KALDIRILSIN
Başsavcılığın bu kararı ile bir kez daha hayal kırıklığına uğrayan Baran ailesi, Tunceli Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurdu, “kovuşturmaya yer olmadığına” dair kararın kaldırılmasını talep etti. Talebi değerlendiren Sulh Ceza Hakimliği, aileyi haklı bularak Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının yerine getirilmesine karar verdi. Cenazelerin bulunması için daha kapsamlı bir kazı ve araştırma yapılması gerektiğini ifade eden Hakimlik, bulunan kemikler üzerine laboratuvar analizi yapılması, ölüm yılı ve nedenlerinin tespit edilmesi ve akraba DNA eşleşmesi yapılması gerektiğini de kaydetti.
DEVLETİN GÖREVİ
Kararında etkin soruşturma görevinin devlete ait olduğunun altını çizen hakimlik, aksi halde AİHS’in “yaşam hakkı” ve “işkence yasağı” maddelerinin ihlal edileceğinin Hozat Cumhuriyet Başsavcılığınca gözardı edilmiş olacağı kanaatine varılacağını kaydetti. AİHM’in Kıbrıslı Rumların Başvurusu üzerine Türkiye’yi mahkum eden kararını hatırlatan Hakimlik, Türkiye’nin ikinci kez mahkum olma ihtimaline dikkat çekerek, Hozat Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “kovuşturmaya yer olmadığına” dair kararın kaldırılmasına karar verdi.
AV. SÖYLEMEZ: YÜZLEŞME YÖNÜNDE İLK KARAR
Kararı değerlendiren davanın avukatı Cihan Söylemez, “Türkiye’de yargı Dersim 1938 Katliamı ile yüzleşme yönünde ilk adımı atmıştır. Zira daha önce benzer konularda yapılan başvuruların tümü hem savcılıklar hem de mahkemeler tarafından reddedilmişti” dedi. Söylemez şöyle konuştu: “Mahkemenin vermiş olduğu bağlayıcı karar ve kararına dayanak olan AİHM Büyük Daire Varnova ve Diğerleri/Türkiye kararıyla içtihat hükmünde emsal karar verilmiş oldu. Yüzlerce toplu mezar yerinin açılması için emsal olan bu karar sonucunda katliama ilişkin deliller toplanmış olacak, insanların ne şekilde katledildiği, yaşları, cinsiyetleri ve ölüm tarihleri resmi olarak belirlenecektir. Dolayısıyla belki de sahte değil gerçek bir özrün yargısal boyutta yakın zamanda şekilleneceğini düşünüyor ve bu hukuki kazanımı manevi açıdan çok önemli buluyoruz.”
Elçin Yıldıral – BirGün Gazetesi