Dersim 38
Dersim 38’in tanığı Bego Demeniz’in ardından
Bego (Polat) üç gün evvel öldü, 93 yaşını gördü. Anne, baba ve tüm kardeşleri Qurçu’daki ölüm yürüyüşünden dönemediler.
Hüseyin AYGÜN
Dersim merkeze bağlı Khalkundır’a 1936’da asker gelir. Aşi-retlerle asker arasında çatışmalar başlar. Demenanlılar askeri Mazgirt’e kadar kovalar. Ancak asker daha sonra büyük kuvvetlerle geri gelir. Denge asker lehine değişmiştir. İnsanlar kafileler hâlinde teslim olmaya başlar.
Altı yaşındaki Bego ve ailesi de teslim olanlar arasındadır. Onlar teslim olduğunda asker henüz Gızge köyündedir. Asker herkesi tek tek kayıt altına alır. Teslim olanlar duvar diplerinde haftalarca bekletilirler. Köylerine dönmelerine izin yoktur. İlk-baharın mart ayıdır, soğuktur, hava yağmurludur. Herkes dışarıda, duvar diplerine sığınmıştır. Yataklar yorganlar dışarıdadır. Sonra bir gün emir verilir, herkes kendi köyüne gidebilecektir.
Bego ve ailesi yurtlarına, Borr’a dönerler. 1938 gelir çatar. Askerin daha evvelden kayıt altına aldığı kırk Demenanlıyı gelip toplayıp Pax köyüne götürürler. Uşênê Khale Soy ve diğerlerinin de içinde bulunduğu grup üyelerinin hiçbiri öldürüleceklerini tahmin etmemektedir. Hiçbir suçları yoktur, kaçmaları gerekmemektedir.
Bego ve ailesinden beş kişi de kafile içindedir. Anne, baba, iki kardeşi ve bir ablası ile “ölüm yürüyüşü” başlar. Elleri kolları bağlıdır. Bego küçük erkek kardeşinin elinden tutmuştur. Asker önde devam eden yürüyüşte bir ara yanlarına yaklaşan bir asker, “Sıma surgın kênê!”12 der. Bu sözü sadece Bego duyar.
Yürüyüş bittiğinde sertçe gelen, “Otur!” emri ile artık her şe-yi anlarlar. Dört tane ağır makineli silah karşılarında gözlerinin içine bakmaktadır. Ayrı bir köşeye çekilen Rayver diz çöker, Hüseyin Gündüz’ün elini tutar ve ona, “Pirê’m na het ser biê, ewru roza İmam Uşênia, gonia ma têwerte kuyo” der.
İkiliyi hemen vururlar. Kafile üzerine ise o anda kurşunlar yağar. Bir süre sonra silahlar susar, ay çıkar. Ölüleri bacaklarından tutup sürükleyerek akan suya atmaya başlarlar. Herkesi suya atarlar.
Kurşun Bego’nun eline gelmiştir; iki parmağı aynı anda kopmuştur. Bir süre baygın yerde yatan çocuğu da bacağından tutup suya atarlar. Kendini kaybeden küçük çocuk suda bir süre sürüklendikten sonra kendine gelir; ırmak onu kıyıya vurur. Kalkıp sudan çıkar; elleri, üstü başı kan içindedir. O gün üstüne giydiği beyaz elbiseler kan kırmızı olmuştur. Kanlar içinde Taxtê Xêl köyüne gider. Onu perişan hâlde görmelerine rağmen köydekiler, “Bunu tutup götürün teslim edin, yoksa asker kan izini takip eder, gelir bizi de kırar!” derler. Mecburen oradan kaçar ve Korkes köyüne gider. Orada da “Yakalayıp götürün teslim edin!..” sesleri yükselir. Neyse ki Mustafa (Polat) köylü-leri azarlar ve ona sahip çıkar. O günlerde biri tesadüfen ölülerin altında sağ kalıp çıktığında genellikle yakalanıp götürülüp askere teslim edilmektedir.
Kısa bir tedavinin ardından ünlü Sılo Phıt ile buluşup hep bir-likte Qutiye tarafında Rastê Meydanu denen yere geçerler. Ora-da iki ay kaldıktan sonra emir gelir, gidip Mameki de teslim olurlar. Muhtar Wusê Kekê Bor kayıtlarını yapar.
Bego (Polat) üç gün evvel öldü, 93 yaşını gördü. Anne, baba ve tüm kardeşleri Qurçu’daki ölüm yürüyüşünden dönemediler. O, -aradan seksen dört yıl geçse de- sıcak bir akşamüzeri Qurçu’daki yaşadıkları ol felaketi her gün, her saat anlattı ve bir sabah vakti “elveda kainat” dedi.
(13.11.2022, Dêsım)