Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

12 Eylül’e Vurulan Kazma Sonuçsuz Kaldı

Dersim

12 Eylül’e Vurulan Kazma Sonuçsuz Kaldı

İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda kemikler üzerinde yapılan otopside, Yürek’in işkence sonucu ölüp ölmediğinin anlaşılamadığı belirtildi.

Kahramanmaraş’ın Afşin İlçesi’nde öğretmenlik yaparken, 12 Eylül askeri darbesinde yasadışı sol örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldüğü iddia edilen Ali Ekber Yürek’in, Tunceli’nin Ovacık İlçesi’ndeki mezarından alınan kemiklerin otoposi raporu Ankara Özel Yetkili Savcılığına ulaştı. İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda kemikler üzerinde yapılan otopside, Yürek’in işkence sonucu ölüp ölmediğinin anlaşılamadığı belirtildi.

6 Mayıs 2011 günü Ekber Yürek’in mezarı açılarak kemik örnekleri alınmıştı. Örnekler, İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmişti. Kemikler üzerinde yapılan otopsi sonucunda öğretmen Ali Ekber Yürek’in aradan 30 yıl geçmesi nedeniyle kemiklerinde işkence izi tespiti yapılamadığı bildirildi. İstanbul Adli Tıp Kurumu, kemiklerin 30 yıl boyunca toprak altında kalarak tamamen çürüdüğü, üzerindeki tahribat ve izlerin ortadan kaybolduğu, ayrıca kemik hücrelerinin ölmesi nedeniyle işkence izlerinin tespitinin tıbben mümkün olmadığı kararına vararak otopsi sonucunu Ankara Özel Yetkili Savcılığı’na gönderdi.

Ali Ekber Yürek’in ağabeyi Mehmet Yürek, kardeşinin 30 yıl önce Kahramanmaraş’ın Afşin İlçesi’nde öğretmenlik yaparken 12 Eylül askeri darbesinde gözaltına alındığını söyledi. Gözaltında işkence sonucu kardeşinin öldüğünü ileri süren ağabey Mehmet Yürek, “Ben de bu nedenlerden dolayı, Afşin Savcılığına başvurup, suç duyurusunda bulundum. Ben o dönem kardeşime işkence yapıldığına tanık olmuştum. 25 Mayıs 1981’de, Afşin’e çağrıldım, gözaltına alınan kardeşimin cansız bedeni sıkıyönetim mahkemesi tarafından bana teslim edildi. Kardeşimin dudakları, dişleri, el ve ayak parmakları, cinsel organı, yanık ve çürükler içindeydi. Sol kolu, kaburgaları ve omzu kırıktı. Karın ve göğüs bölgesiyle sırt bölgesinin tamamına yakını siyah ile mor arası bir renkteydi. Bana kardeşimin intihar ettiğini söylemişlerdi. ‘Parkasının ipiyle kendisini asarak intihar etti’ denildi. Fakat hücrenin yüksekliği bir metreydi. Ali Ekber’le yakalanan Kalender Hışır, kardeşimin iki hafta boyunca işkence gördüğünü, üzerine yüksekten kum torbaları atılarak öldürüldüğünü bana söyledi . O tarihte, Ali Ekber’in ölümünü soruşturan Savcı Hüseyin Türker, doktorun, ‘solunum yetmezliği’ teşhisine dayanarak takipsizlik verdi. Hışır’ın ifadeleri dikkate alınmadı” dedi.

12 Eylül 2010 günü yapılan anayasa değişikliliği sonrası tekrar suç duyurusunda bulunduğunu hatırlatan ağabey Mehmet Yürek, şunları söyledi: “Kardeşimin ölümüyle ilgili olarak dosyanın tekrar açılması için savcılığa başvurdum. Eski Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanı Yusuf Haznedaroğlu, sorguya katılan asker ve polisler, doktor ve savcıdan şikayetçi oldum. Darbeciler hakkındaki suçlama, 2011/150 soruşturma numarasıyla Ankara Özel Yetkili Başsavcılığı’nca yürütüldüğü için dosya Ankara’ya gönderildi. Ali Ekber’in işkence sonucunda ölümüyle ilgili evrak ise Afşin Başsavcılığı’na iletildi. Dosyaya bakan Savcı Mehmet Kuş’a, 2010/2459 sayılı dosyayı açtı, ancak daha sonra Türkiye genelinde 12 Eylül darbecileri hakkında yapılan tüm suç duyuruları Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nda toplandığı için kardeşimin dosyası da oraya gitti.

İki gün önce İstanbul Adli Tıp yetkilileri ile görüştüğünü ifade eden ağabey Mehmet Yürek, “Otopsinin sonuçlandığını bana söylediler. Öncelikle mezardan çıkarılan kemiklerin kardeşime ait olup olmadığını tespit etmek için benden ve annemden alınan DNA örnekleri karşılaştırılmış. Kemiklerin kardeşime ait olduğu kesinleşmiş. Adli Tıp yetkilileri aradan geçen zamanın çok uzun olması nedeniyle kemik hücrelerinin tamamen öldüğünü ve kemiklerin üzerinde bir iz yada tahribata rastlamanın mümkün olmadığını bana söyledi. Adli Tıp yetkilileri bölgenin iklim koşulları, hava şartları ve topoğrafik yapısı nedeniyle toprakta bulunan çeşitli maddelerin kemikler üzerinde etki yaratığını, kemikleri çürüttüğünü ve kemik içindeki hücrelerin tamamen yok olması nedeniyle kemikler üzerinde bir işkence izine rastlanmasının tıbben imkansız olduğunu ilettiler” diye konuştu.

Ağabey Yürek, davayı en son noktaya kadar takip edeceklerine dikkat çekerek, “Bizim elimizde kanıtlar ve görgü tanıklarının ifadesi var. Hala umutluyuz. Savcılığın bu konuda gerekeni yapacağı kanısındayız. Davamızı sonuna kadar bütün hukuk yolarını kullanarak takip edeceğiz” dedi. (dha)

Sosyal medyada paylaşın
        
   
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

two + three =

More in Dersim

To Top