Haberler
Ben Hüseyin’ciyim
Ahmet Hakan: Aygün ne PKK’dan korkuyor ne parti komiserlerinden. Barıştan yana aydın bir siyasetçi olarak ezber bozmaya devam ediyor.
BEN HÜSEYİN’CİYİM
Ahmet HAKAN – Hürriyet
Dün Hüseyin Aygün aradı.
Ben daha geçmiş olsun bile diyemeden Radikal’in arka arkaya attığı manşetler için teşekkür etti.
“Haklısınız, PKK’ya sivil irade geri adım attırdı, serbest bırakılmamla ilgili en doğru yazıyı siz yazdınız” dedi.
PKK’nın bu boyutta bir kamuoyu tepkisiyle karşılaşabileceğini hesap etmediğini, aslında daha fazla alıkonulmak için kaçırıldığını, fakat tepkiler yüzünden hızla bırakmak zorunda kaldıklarını anlattı.
“Benim anladığım, kafalarında başka bir şey vardı; soruşturma, baskı yapma, bazı talepleri dayatma. Fakat tepkilerden sonra fikirlerinin değiştiğini, hemen bırakıp kurtulmak istediklerini hissettim.”
***
İki kişiymiş kaçıran.
Sonra 3-4 kişi daha gelmiş.
Telsizle iletişim kurup radyo dinliyorlarmış.
Başbakan’ın, anamuhalefetin, Alevi örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının açıklamaları peş peşe okununca şoke olmuşlar.
“Biz ne yaptık, ülke ayağa kalktı. Tek amacımız var; ateşkes olsun, kan dökülmesin, dağlardan inmek istiyoruz…”
Peki, eylem Kandil’den bağımsız mı yapıldı?
Aygün’e göre bu imkânsız çünkü PKK Dersim’de kendisi dışında bir güç istemiyor.
İsmail Saymaz’a nedenini şöyle izah ediyor:
“PKK uzun zamandır Dersim üzerinde yoğun baskı uyguluyor. Seçim döneminde üzerimde özel baskı uyguladılar, kara propaganda yaptılar. CHP’de yer alanların hain olduğu yönünde. Seçim döneminde bizim bürolar taşlandı, büronun içindeki malzemeler kırıldı. Korkunç şeyler oldu. BDP’ye böyle bir baskı uygulayan var mı? BDP’nin Dersim’de bize uyguladığı politika kendisine 90’lı yıllarda uygulanan şiddet politikasının aynısı!”
***
Durun daha bitmedi…
Aygün CHP’li kimliğine rağmen Dersim tartışmasını başlatınca bu kez kendi partisinde bile bazıları onu PKK’ya yakın olmakla suçluyor.
Bunun üzerine “Seçimleri BDP ve PKK terörü altında tamamladık” diye demeç veriyor.
Geçmiş uygulamalarından dolayı kendi partisini, bugünkü politikalarından dolayı hükümeti, baskıcı siyaset anlayışından dolayı BDP ve PKK’yı eleştirmekten bir gün olsun geri durmuyor.
Aygün kendisini kaçıranlarla ilgili insani duygularını da aktardı.
Vay, sen misin ‘gencecik çocuklar’ diyen!
PKK’lı da olsa çocuk yaşta eline silah alan gençlerden bir canavar gibi değil insanca söz eden.
Kendi partisinde bile barıştan yana bu insani tutumunu eleştirenler çıktı.
Ama Aygün kimseye yaranma çabası içinde değil.
Ne PKK’dan korkuyor ne parti komiserlerinden.
Ne koruma istiyor ne de silah taşımayı kabul ediyor.
Barıştan yana aydın bir siyasetçi olarak ezber bozmaya devam ediyor.
İki cami arasında binamaz değil…
Nerede durduğunu gayet iyi biliyor.
İki ateş arasında dimdik yürüyor.
Onu kaçıranlar bile 48 saatlik sohbetten sonra ayrılırken şunu söylemişler:
“Abi bizi bu dağlarda unutma, barış için lütfen daha çok çaba harca…”
Aygün böyle bir insan, iki ateş arasında barıştan yana…
İKİ ATEŞ ARASINDA
Eyüp CAN – Radikal
Aygün ne PKK’dan korkuyor ne parti komiserlerinden. Barıştan yana aydın bir siyasetçi olarak ezber bozmaya devam ediyor.
Dün Hüseyin Aygün aradı.
Ben daha geçmiş olsun bile diyemeden Radikal’in arka arkaya attığı manşetler için teşekkür etti.
“Haklısınız, PKK’ya sivil irade geri adım attırdı, serbest bırakılmamla ilgili en doğru yazıyı siz yazdınız” dedi.
PKK’nın bu boyutta bir kamuoyu tepkisiyle karşılaşabileceğini hesap etmediğini, aslında daha fazla alıkonulmak için kaçırıldığını, fakat tepkiler yüzünden hızla bırakmak zorunda kaldıklarını anlattı.
“Benim anladığım, kafalarında başka bir şey vardı; soruşturma, baskı yapma, bazı talepleri dayatma. Fakat tepkilerden sonra fikirlerinin değiştiğini, hemen bırakıp kurtulmak istediklerini hissettim.”
***
İki kişiymiş kaçıran.
Sonra 3-4 kişi daha gelmiş.
Telsizle iletişim kurup radyo dinliyorlarmış.
Başbakan’ın, anamuhalefetin, Alevi örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının açıklamaları peş peşe okununca şoke olmuşlar.
“Biz ne yaptık, ülke ayağa kalktı. Tek amacımız var; ateşkes olsun, kan dökülmesin, dağlardan inmek istiyoruz…”
Peki, eylem Kandil’den bağımsız mı yapıldı?
Aygün’e göre bu imkânsız çünkü PKK Dersim’de kendisi dışında bir güç istemiyor.
İsmail Saymaz’a nedenini şöyle izah ediyor:
“PKK uzun zamandır Dersim üzerinde yoğun baskı uyguluyor. Seçim döneminde üzerimde özel baskı uyguladılar, kara propaganda yaptılar. CHP’de yer alanların hain olduğu yönünde. Seçim döneminde bizim bürolar taşlandı, büronun içindeki malzemeler kırıldı. Korkunç şeyler oldu. BDP’ye böyle bir baskı uygulayan var mı? BDP’nin Dersim’de bize uyguladığı politika kendisine 90’lı yıllarda uygulanan şiddet politikasının aynısı!”
***
Durun daha bitmedi…
Aygün CHP’li kimliğine rağmen Dersim tartışmasını başlatınca bu kez kendi partisinde bile bazıları onu PKK’ya yakın olmakla suçluyor.
Bunun üzerine “Seçimleri BDP ve PKK terörü altında tamamladık” diye demeç veriyor.
Geçmiş uygulamalarından dolayı kendi partisini, bugünkü politikalarından dolayı hükümeti, baskıcı siyaset anlayışından dolayı BDP ve PKK’yı eleştirmekten bir gün olsun geri durmuyor.
Aygün kendisini kaçıranlarla ilgili insani duygularını da aktardı.
Vay, sen misin ‘gencecik çocuklar’ diyen!
PKK’lı da olsa çocuk yaşta eline silah alan gençlerden bir canavar gibi değil insanca söz eden.
Kendi partisinde bile barıştan yana bu insani tutumunu eleştirenler çıktı.
Ama Aygün kimseye yaranma çabası içinde değil.
Ne PKK’dan korkuyor ne parti komiserlerinden.
Ne koruma istiyor ne de silah taşımayı kabul ediyor.
Barıştan yana aydın bir siyasetçi olarak ezber bozmaya devam ediyor.
İki cami arasında binamaz değil…
Nerede durduğunu gayet iyi biliyor.
İki ateş arasında dimdik yürüyor.
Onu kaçıranlar bile 48 saatlik sohbetten sonra ayrılırken şunu söylemişler:
“Abi bizi bu dağlarda unutma, barış için lütfen daha çok çaba harca…”
Aygün böyle bir insan, iki ateş arasında barıştan yana…