Haberler
Bir Bölgenin Bahtı, Yerel Yönetim ve Dersim
Dersim Belediyesi, kendi seçim bölgesinin yani ona oy veren halkın ürününü tanıtmayıp, başka ilin ürününü pazarlıyorsa orada bir terslik vardır.
REMZİ AYDIN
Yerel yönetim, yerleşim yerini yöneten, halk tarafından seçilenler tarafından gerçekleştirilir. Yerel yönetimdeki kişiler, seçim esnasında herhangi bir siyasi tercihte bulunabilir, bir siyasi partiden seçime katılabilir ama seçimin bittiği gün siyasi kimliğini halk için soyunup atmak zorundadır, artık siyasi bir kurum gibi hareket etme lüksüne sahip değildir. Hizmet götürmek, o bölgeyi yaşanacak yer yapmak, yeraltı ve yerüstü hizmetlerinin en iyisini halkına sunmakla görevlidir. Bunu yaparken de ahlaki olarak, bu mahalleden bana çok oy çıktı, buradan çıkmadı demeye hakkı yoktur, çünkü artık seçim bitmiştir. Elindeki kıt olanakları halka eşit şekilde ve hatta en fazla ihtiyaçtan, yaşamsal önemi olandan başlayarak bunu paylaştırmalıdır. Yerel yönetimin öncelikli görevi, halkını kamplara ayırmak, düşmanlık tohumları serpmek yerine tam tersi kaynaştırıcı rolü üstlenmek olmalıdır. Yol, su, kanalizasyon, park, yaşanılır temizlik, yerel yönetimin öncelikli görevi gibi gözükse de aslında bunlar vasat yerel yöneticilerin görevidir. Yetmiş yıllık biçilen rol, çağımızda geçerliliğini yitirmiş halde.
Yerel yönetimin başındaki insan, yani Belediye Başkanı, öncelikle bölgeyi iyi tanıyabilmeli. Çünkü bizde genellikle bir yerlerden transfer edilir, çok gol atacak futbolcu gibi! Vizyon, en önemlisi de bu işte, vizyonuna sınır biçilmemeli. Etrafında, oy kaygısından etkilenmeyecek cesur ve zeki insanlar olmalı. Çağın koşullarını, gelişmeleri yakından izleyen kişiler olmalı. Devletin dışında, bölge insanının yaşamını olumsuz etkilemeyen kaynaklar bulabilmeli, bu kaynakları örgüt mantığı ile dostlarına peşkeş çekmeden, doğru bir şekilde halka hizmet olarak sunabilmeli. Projeleri ve stratejileri, halkın sağlığını ve yaşam kalitesini olumsuz etkilememeli.
Diyeceksiniz ki, peki Dersim ve yerel yönetim ne halde? Çözüm önerilerin nelerdir? Haklısınız…
Dersim bu konuda en şanssız illerden biri. Nüfusu sürekli gerileyen, sosyal, kültürel, eğitim, spor ve birçok konuda Türkiye ortalamasının altında olan illerden biri halinde.
Şimdi birileri gene kızacak, bu adam düşmanlık yapıyor diyecek! Vallahi değil, billahi değil! Tanımam ben belediye başkanlarını, bir hukukum da olmamıştır. Ama onlar benim tabularım değil, kutsallarım, dokunulmazlarım da değil! Fakat şu konuda anlaşalım, halk bu tür insanlar tarafından yönetilmek istiyor ve tercihini özgür iradesi ile bu yönde kullanıyorsa, buna ancak saygı duymak gerekir.
Dersim Belediyesi, kendi seçim bölgesinin yani ona oy veren halkın ürününü tanıtmayıp, başka ilin ürününü pazarlıyorsa orada bir terslik vardır. Kendi kültürü, dili, felsefesi, folklorü, müziği ile ilgilenmeyip başka bölge ile ilgileniyorsa onun tanıtımına hizmet ediyorsa burada bir terslik vardır. Düşünsenize, Erzincan Peynirinin Dünya pazarında tanınması için Erzincan belediyesi reklamlar yapıyor ve yine diyelimki Dersim belediyesi de Erzincan Peyniri için reklam yapıyor. Sizce bu Dersim halkının ürünlerine yapılan, halkına ve ekonomisine yapılan bir haksızlık değil midir? Urfa Belediyesi, otantik giysileri ve kültürü için reklam yaparsa bu doğaldır, ama Dersim Belediyesi bunu yaparsa burada bir sorun var demektir! Dersim halkının yaşamsal sorunlarını atlayıp, Bayburt’un sorunlarını dillendiriyorsa, bu Dersim halkına yapılan haksızlıktır.
Yerel yönetim görevini bir kenara bırakıp, siyasi örgüt bilinci ve kültürüyle hareket ediyorsa bu da haksızlıktır. Bunu nerede görüyoruz, alevi nüfusunun olduğu yerlerde onları yok sayan yerel yöneticilerin tutumunda görüyoruz ve kızıyoruz.
Dersim’de neler yapılır? Dersim aslında bir derya, kullanabilen için öyle. Gelecek yılların en önemli kaynağı su olacaktır, bu Dünya ekonomistleri, stratejistler, jeoloklar, kullanılabilir kaynak uzmanları ve siyaset bilimcilerin öngörüsü. Sanırım su açısından Dersim en önemli kaynaklardan biridir. Toroslarda bir gram kaynak su bulunamazken, Dersim’de üç bin metrede göller ve dereler bulma şansınız var.
Tarımla geç tanışan dersim’in toprağı yorgun ve bitap değil, tam aksine vahşi bir at gibi. Kimyasal gübre, tarım ilaçları gibi zararlı maddeler henüz bu toprağa ulaşmadı, organik tarımın yapılabileceği en mükemmel arazi. Yine Ziraat Mühendisleri ile yaptığım konuşmalarda, fındık, ceviz, üzüm, kiraz, elma ve yabani meyveler için ideal bir ortam mevcut. Yine organik hayvancılık, süt ürünleri için muhteşem bir alan ve muhteşem otlaklara sahip nadide yerlerden biri, o nedenledirki hayvancılıkla uğraşan kabilelerin gözü sürekli Dersimde’dir. Organik bal için, bulunmaz ortam. Vahşi doğa, yaban hayvanları ve turizm açısından ideal bir bölge. Kış ve yaz sporları için büyük yatırımlara ihtiyaç duyulmayacak doğal ortamlar mevcut. İnanç (felsefe) turizmi için, oldukça zengin bir bölge.(Buyere, Xaskare, Sümbüle, Munzur, Duzgi, QaloSpey, YenuyePil, ÇewresOspore vs vs vs) Halka bu anlamda önderlik yapılınabilir bu rehberlikler ve yardımcı kaynaklarla halkın refah seviyesi yükseltilebilinir.
Fakat göz ardı edilmeyecek en önemli yatırım ve getiri; kültür, sanat, eğitim ve sosyal alanda olabilir. Çünkü rüştünü ispat etmiş bir il olma özelliği taşıyor. 40-50 bin kişilik konserlerin bu düzeyde, bu olgunlukta yapılabileceği belki de tek il. Fazıl Say bile, “Dersim’de konser benim hayalim” diyorsa, yerel yönetimin Dünya’nın ayakta alkışladığı bu sanatçının sesine kulak vermesi gerekiyor. Kısa m. film, uzun metrajlı film, sinema, kitap, resim, fotoğraf, heykel, el sanatları, dokumacılık, ağaç işleri, ekolojik çeşitlilik, endemik yapı, vahşi hayat üzerine bir çok Uluslararası çalışmanın yapılacağı bir imalathane sıfatı taşıyan il.
Yine, İlçelerin bir kaçında sanat okulları (sanat köyleri) açılarak gençliğe; dil, kültür, felsefe, folklor, yemek, giyim, dokuma ve hatta hayvancılık ve tarımcılık üzerine eğitimler verilebilir. Spor alanı olarak kullanılabilecek tabii birçok alan mevcut. Yabani keçiler, atlar ve diğer canlılar koruma altına alınarak buradan sanatsal ve turizm anlamında kazanç sağlanabilir.
Natural bal, yabani dağ sarımsağı, endemik ilaç sanayi bitkileri, ceviz, fındık, üzüm, peynir, yağ, yabani elma, muri (armut) endüstriyel üretime katılarak halkın gelir elde etmesi sağlanabilir. Ermenilerin yüzyıl önce yaptığı, şarapçılık ve muri rakısı tekrar yaşama geçirilebilir. Fransızlar ölmüş üzüm bağları nedeniyle şu anda Türkiye’de bakir araziler aramakta ve büyük yatırımlar yapmakta, bunlar Dersim bölgesine çekilebilir.
Diyeceksiniz ki hepsi güzel hoşta, can güvenliği ne olacak? Can güvenliği olmayan bir yerde kim turizme, eğitime, yatırıma gelir? Sizde haklısınız? Bizden başka kim gidebilir ki! Biz bile kendi topraklarımıza gitmekten korkuyorsak, elin adamının gelmesini nasıl bekleriz? Vallahi haklısınız! Ama sanırım Yerel yönetimlerin en önemli görevlerinden birini unuttum? Halklar arası barışa aracı olmak, karşıtlığı, ötekileştirmeyi engellemek. Peki kendi kafasında bunu bitiremeyen biri, başkasını bu konuda nasıl ikna edebilir, nasıl inandırıcı olabilir? Kendi halkı ile kavgalı olan, kamplaşmalara yol açan bir kafa ulusal anlamda ya da bölgesel anlamda böyle bir rol üstlenebilir mi? Sanırım barışın yolu, yukarıda saydığım hizmetlerden geçiyor. Sanat, kültür, eğitim, turizm, ekonomik refah, barışın ve kaynaşmanın en inandırıcı dilidir. Bunları hangi siyasi partiden, görüşten, ırktan, cinsiyetten, inançtan, dilden olursa olsun kim başarabilirse, onun elini öpmek gerekir? Bu el öpüş, olağansütüyü başardığı için değil, zamanımızda olması gerekeni yapabilecek cesareti gösterebildiği içindir! Ne dersiniz, Dersimliler bunu hak etmiyor mu sizce, kendilerine bu kadar mı düşmanlar, bu kadar mı küsler?
malim
27/08/2012 at 19:45
Remzi bey. alaniziniz tam isabetli ve teprik ediyorum.