Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Dersim’in Talepleri / Dersim Demands / Demandes de Dersim

Haberler

Dersim’in Talepleri / Dersim Demands / Demandes de Dersim

Gezi Parkı direnişçiilerinin oluşturduğu taleplere bizim de Dersimliler ve Aleviler olarak eklemek istediğimiz bir kaç talebimiz var.As the people of Dersim and Alevis, we would like to contribute to the demands asked by the resisters at the Gezi Park. Com a poble de Dersim i alevi, voldriem contribuir a les demandes dels resistents del Parc Gezi

 

Dersim’in Talepleri

1-  Taksim´den yayilan bu hareket, bir cevreci direnisi olarak baslamistir. öyleyse iktidarin sorumlulugunda gerceklestirilen ve binlerce, onbinlerce degil milyonlarca agacin kökünden sökülmesi, dogal hayatin can damarlari olan irmaklarin kurutulmasi pahasina gerceklestirilen HES´ler/barajlar, termik ve nükler santrallerin yapimi durdurulmalidir…

2- bunun ilk adimi olarak TBMM tarafından 21.05.2013 tarihinde kabul edilip Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6486 sayılı Kanun hemen kaldirilmalidir.
(Kanunla 23.6.1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olan tüm projeler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışına alındı.

Kanunun Munzur açısından anlamı şu: Daha önce baris yildirim ve diger avukatlar tarafindan acilan davalarda verilen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararı uyarınca Çevresel Etki Değerlendirmesi süreci işletilmesi gereken Munzur Barajları ÇED kapsamı dışına çıkartıldı.

Çevre Kanununa eklenen madde şöyle: “Geçici Madde 3 – (Ek: 21/5/2013 – 6486/12. md.) 23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına alınmış olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya üretim veya işletmeye başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışındadır.”

3- basta dersim merkezde bölge halki icin önemli bir ziyaretgah olan gola chetu ziyaretini sular altinda birakan uzun cayir baraji olmak üzere munzur irmagi, peri suyu, karasu, pülümür cayi, murat, firat, dicle nehirleri üzerindeki barajlar yikilmalidir. cevreye verdikleri tahribat özenle giderilmelidir.

4- dersim´de daglarimizin parsellenerek özel sirketlere satilmasi ve hallac pamugu gibi savrulup köstebek yuvasina cevrilmesi anlamina gelen maden arama izinleri iptal edilmelidir. daglarimiz endemik bitki yapisi ve dogal yasam zenginlikleriyle koruma altina alinmalidir. eskiden oldugu gibi bölgede dogal yasama uygun tarim ve hayvancilik tesvik edilmelidir.

5- baris süreci suistimal edilerek Dersimde yapimina hiz verilen 22 kale-karakolun yapimi durdurulmalidir. basta bölge halki icin kutsal bir ziyaretgah olan sinan kalesinde oldugu gibi yapimi tamamlanmis kale-karakollar da derhal yikilmali ve cevreye verilen tahribat özenle giderilmelidir.

9049_584302234947904_197156108_n

Bir Alevi dedesi katıldığı eylemde hükümetin Alevilere yönelik inkar politikalarını protesto ediyor…

6- inancimiz raa heq (kizilbas alevilik) devlet, hükümet ya da onun adina konusan hicbir kisi ya da kurumun kararlariyla tarif edilemez. ne oldugumuz, nasil ibadet ettigimiz, nereyi ibadet yeri kabul ettigimiz basbakani, her hangi bir bakani ya da diyanet isleri baskanligi gibi bir devlet kurumunu hatta aleviler disinda hicbir dini otoriteyi ilgilendirmez. hükümet bu konuda alevileri ötekilestiren mezhepci yaklasimlardan vazgecmelidir. bu cercevede somut olarak 3. köprüye verilmek istenen yavuz sultan selim adindan vazgecilmelidir. hatta bir iyi niyet göstergesi olarak pir sultan abdal adi verilmelidir.
bu durum bir firsat bilinerek, her yerde orjinal köy, kasaba, sehir ve bölge isimlerinin degistirilmesi meselesi yeniden gündeme alinmali zazaca, kürtce, ermenice, rumca, lazca, asurice, arapca… vb orijinal isimler geri verilmelidir.

7- 2008 unesco raporunn da tescilledigi gibi ölmek üzere olan diller listesine girmis dilimiz zazacanin dersim´deki okullarda egitim dili olmasi icin bütün ön kosul ve imkanlar yaratilmalidir. anadil ögrenimi tesvik edilmelidir.

Dersim halkına ve taksim direniş temsil kuruluna saygıyla sunuyoruz…

Metin Kahraman (müzisyen, sözlü kültür arastirmacisi)
Kemal Kahraman (müzisyen, sözlü kültür arastirmacisi)
Mavis Güneser (müzisyen, StokholmSendromuMagdurlariPlatformu Es-Baskani)
Dr.Bilgin Ayata (FU Berlin ögr.Gör, StokholmSendromuMagdurlariPlatformu Dns.)
_______________________________________________________________________________________________

 

ENGLİSH 

Dersim Demands

As the people of Dersim and Alevis, we would like to contribute to the demands asked by the resisters at the Gezi Park.

1 – The current movement, emanating from Taksim, began as an environmentalist resistance. Thus, the construction of hydroelectric centrals (HES) and dams, thermal and nuclear centrals by the government at the expense of uprooting not tens of thousands but millions of trees and of drying out the rivers, the vessels of natural life, must stop.

2 – As a first step towards putting an end to such constructions, the Law No. 6486, which was accepted by the Turkish Parliament on 21/05/2013 and became official upon publication in the Turkish Official Gazette, must be called off immediately. (This law states that all the public investment programmes dating before 23/06/1997 are left off the scope of the Environmental Impact Assessment.)

What this law implies for Munzur (a nearby valley): Munzur dams,  about which Environmental Impact Assessment was asked to be carried out in accordance with the decree by the Administrative Law Divisions of the Council of State (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu) following the lawsuits filed by Barış Yıldırım and other lawyers, are now removed from the scope of Environmental Impact Assessment.

The article added to the respective Law on Environment: “Provisional Article 3 – (Added: 05/21/2013 – 6486/12. article.) Projects that have been admitted to the public investment programs before the date of 23/06/1997, for which planning stage has passed and tender has been issued or production or management has begun as of the date this article comes into effect; and constructions and facilities required for the realization of those projects are outside the scope of the Environmental Impact Assessment.“

3 – Starting with Uzunçayır Dam which flooded Gola Çetu ziyaretgah – a place of pilgrimage with utmost importance to the people in the centre of Dersim, dams built on Munzur river, Peri suyu, Karasu, Pülümür Çayı, and the rivers of Murat, Euphrates and Tigris must be demolished. Their environmental damage should be remedied diligently.

4 – Prospecting licenses which effectively allow the parcel and the sale of our mountains in Dersim and result in severe deformations in the landscape must be cancelled. These mountains with their endemic flora and richness for natural habitat must be preserved. As was formerly the case, agriculture and livestock suitable for the natural habitat in the region should be promoted.

5 – The construction of 22 kale-karekols – high security police stations – in Dersim hurried up by taking advantage of the ongoing peace process must stop. Starting with the kale-karekol built at the Sinan Kalesi which is a sacred ziyaretgah for the people of the region, all of the completed kale-karakols must be demolished, and the damage must be remedied diligently.

6 – Our belief of Raa Heqi (Kızılbaş alevilik) cannot be described by the state, government or decisions by any person or institution acting on their behalf. What we are, how we worship, and where we please to worship do not by any means concern the primer minister, other ministers, an official institution such as the Presidency of Religious Affairs or for that matter any religious authority other than Alevis themselves. The government must put an end to sectarian approaches that alienate Alevis. In this respect, as a concrete step, the decision to name the planned third Bosphorus bridge as Yavuz Sultan Selim must be declared off. Moreover, as a sign of good will, the bridge should be named Pir Sultan Abdal.

Taking advantage of this opportunity, the issue of replacing original names of the villages, towns, cities and regions everywhere must be revised, and original names in Zazaki, Kurdish, Armenian, Greek, Laz, Assyrian, Arabic etc. must be restored.

7 – Having been recognized as an endangered language by the UNESCO report in 2008, Zazaki language should be facilitated and promoted to be language of education at schools in Dersim.

We respectfully submit these demands to the people of Dersim and the Taksim Resistance Representative Committee.

Metin Kahraman (musician, oral culture researcher)

Kemal Kahraman (musician, oral culture researcher)

Mavis Güneser (musician, StokholmSendromuMagdurlariPlatformu Co-Chairman)

Dr.Bilgin Ayata (faculty member at Frei Universitat Berlin, StokholmSendromuMagdurlariPlatformu consultant)

Not: Metnin İngilizce çevirisi için  @cebrailkonroy teşekkürler…
______________________________________________________________________

KATALANCA 

Demandes de Dersim

Com a poble de Dersim i alevi, voldriem contribuir a les demandes dels resistents del Parc Gezi

1- El moviment actual, que ha emanat de Taksim, va començar com una resistència ambientalista. Així, la construcció per part del govern de les centrals hidroelèctriques (HES) i les preses, les centrals tèrmiques i nuclears a costa de talar, no desenes de mils, sinó milions d’arbres i secar els rius, fonts naturals de vida, ha de parar.

2- Com a primers passos d’acabar amb aquestes contruccions, la llei No 6486, que va ser acceptada al Parlament Turc el passat 21 de Maig de 2013 i oficialitzada amb la seva publicació al Diari Oficial Turc, ha de ser derogada inmediatamaent (Aquesta llei afirma que tots els programes públics d’inversió amb data anterior al 23/06/1997 queden fora de l’àmbit de l’Assessorament d’Impacte Ambiental)

El que aquesta llei implica per Munzur (una vall propera): Les preses de Munzur, sobre les que l’Assessorament d’Impacte ambiental va ser consultat per ser portades a terme amb el decret corresponent a la Llei de Divisions Administratives del Consell d’Estat (Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu), seguint les lleis complertades per Barış Yıldırım i altres advocats, estan sent eliminades de l’àmbit de l’Assessorament d’Impacte Ambiental

L’article afegit a la respectiva Llei de Medi Ambient: “Article provisional 3- (afegit: 05/21/2013- 6486/12). Projectes que han estat admesos al programa d’inversions públiques abans de la data del 23/06/1997, pels que l’estadi de planificació ha passat i estan licitats i s’ha començat bé la producció o la gestió a la data que aquest article s’executa, i construccions i instal·lacions requerides per a la realització d’aquests projectes queden fora de l’àmbit d’acció de l’Assessorament per l’Impacte Ambiental”

3- Començant per la planta de Uzunçayır que va inundar Gola Çetu ziyaretgah- un lloc de peregrinatge d’importància capital per a les persones del centre de Dersim, preses contruides al riu Munzur, Peri suyu, Karasu, Pülümür Çayı i els rius Murat, Éufrates i Tigris, han de ser demolides i el dany ambiental causat, reparat diligentment

4- Projectar llicències que efectivament permeten la parcel·lació i venta de les muntanyes a Dersim, que resulten en severes deformacions del paisatge, han de ser cancel·lades. Aquestes muntanyes amb la seva flora endèmica i la riquesa del seu l’hàbitat natural han de ser preservades. Com va ser anteriorment el cas, l’agricultura i la ramaderia apte per l’hàbitat natural de la regió han de ser promocionades,

5- La construcció de 22 kale-karekols- estacions de policia d’alta seguretat- A Dersim accelerada amb l’aventatge que suposava el procès de pau, ha d’aturar-se. Començant pels kale-karekols construïts a Sinan Kalesi, que és un lloc sagrat zivaretgah per la gent de la regió, totes les kale-karekols ja construïdes han de ser demolides i el dany ha de ser remediat de forma diligent,

6- La nostra creença en Raa Hegi (Kızılbaş alevilik) no pot ser descrita per l’Estat o el Govern

i cap decisió por ser presa per cap persona o institució actuant en el seu nom. El que som, com creiem, i on volem resar no afecta de cap de les maneres al primer ministre, altres ministres o institucions oficials com la Presidència dels Afers Religiosos. Aquests afers religiosos són cosa només dels alevis, no d’altres institucions religioses. El govern ha de acabar amb les aproximacions sectàries que alienen els alevis. En respecte a això i com a pas concret, la decisió d’anomenar el tercer pont del Bòsfor Yavuz Sultan Selim ha de retirar-se. Més enllà, com a signe de bones intencions, el pont hauria d’anomenar-se Pir Sultan Abdal,

Aprofitant la oportunitat, la qüestió de canviar els noms originals de les viles, pobles i ciutats i les regions arreu ha de ser revisada i els noms originals en zakaki, kurd, armeni, grec, lazi, assiri i àrab han de ser restaurats,

7- Habent estat reconegut com a idioma en perill per un informe de la UNESCO el 2008. el zakaki ha de ser facilitat i promocionat com a llengua escolar a les les escoles a Dersim,

Nosaltes, respectuosament, presentem aquestes demandes a les persones de Dersim i al Comité Representatiu de la Resistència de Taksim

Metin Kahraman (músic i investigador de la cultura de transmissió oral)

Kemal Kahraman (músic i investigador de la cultura de transmissió oral)

Mavis Güneser (músic, StokholmSendromuMagdurlariPlatformu Co-Chairman)

Dr.Bilgin Ayata (membre de la facultat a la Frei Universitat Berlin, consultor StokholmSendromuMagdurlariPlatformu )

Çeviri: Comício Internacional 15M

Not: Metni Katalanca’ya çevirenComício Internacional 15M’ye teşekkkür ederiz.

Sosyal medyada paylaşın
        
   
9 Comments

9 Comments

  1. munzur

    06/06/2013 at 06:13

    de hadi bizimkiler kendini taksim için paraladılar taksimdekilerin samimiyetni görelim şimdi bu metne ne diecekler bakalım?o mehmet ali alabora bakalım dersimdeki sulara doğaya duyarlımı türkiyede taksimdenmi ibaret anlarız

  2. Nevin Apaydın

    06/06/2013 at 08:44

    Son şık dışında taleplere ben de katılıyorum. Fakat bir ülkenin tek resmi dili vardır. Diğer dilleri yaşatmak için okullarda o dilde eğitim vermek yerine, seçmeli ders olarak öğretilmeli. Ana dili ne olursa olsun bir türk vatandaşı türkçeye hakim olmalı,yoksa yaşadığı ülkenin yabancısı haline gelir.

    • hamiyet nene

      07/06/2013 at 03:09

      Nevin APAYDINà:………Bu bir anlasilir HAK talebi. Talep gundeme gelir, tartisilir. Turk vatandasi alinlara vurulmus, degistirilemez, mutlak bir kader midir? Kaldiki gerekcelendirilmis bu talep: Evrensel bir dogrunun maddesine oturmus. (BIRLESMIS MILLETLER- ZAZACA KORUNMALI) Gun ola-harman ola. Gun gelir baslarsiniz-baslariz tartismaya O topraklarda, Hozatli olarak, Pulumurlu olarak.. Vakit erken. Fakat bir ipucu olarak Avrupa ulkelerinde “secmeli ders” olarak 2., 3. kusak gocmen kusagi okullarinda (eger isterlerse- secmeli diyebilecegimiz) dersleri kendi ANADILLERINDE sadece DIL VE KULTUR dersleri olarak ogreniyor. Avrupadaki hukumetlerin koyma nedeni hem Birlesmis Milletlerin genel, unisefìn cocuklarla ilgili maddelerini hayatta tutmak icin. Enonemli yani ana dil tartismalarinin sU. COCUK KENDI DILINI- KULTURUNU BILIRSE. hem 2. dili ogrenmede sorlanmaz, donanimlidir cunki, ikincisi de ergenlik donemindeki KIMLIK ARAMA- KENDI KIMLIGINI BULMA konusunda bocalamaz. Bu ikincisi cok onemli. Kaldiki bu cocuklar kendi topraklarinda yasamiyor bir dizi nedenden oturu. Almanya`da, Danimarkada ornegin 3-4 saat haftada anadilinde ders aliyor. Bu noktada Hozat`da dogup, yasamini orada surduren bir cocugun en birincil hakki degil mi ANASININ DILINI KONUSMAK. Dil ayrica sadece dil degil, bir kultur- bir tarih- bir yasamin ifade edilme araci degil mi? “. onemli nokta: Turkiye icin bir zenginlik Zazaca`nin yasamasi. Bir Pulumurlu cocugun koyundeki okulda Zazaca egitim gormesinin ( sizin nerde oturdugunuzu bilmiyorum, fakat) beni rahatsiz etmez..Dayatici hakkim da olmamali KIM NEREDE HANGI DILI KONUSMALI diye.. Ha sozu edilen cocugu dusunme adina soyluyorsaniz: orada biraz durun, hepimiz saygiyla duralim: Birakalim ona da cocugun anne-babasi karar versin. Son derece demokratik, insani, mantiki.. Cozulebilir bir sorun. Vakit erken.. Govene dururken kendi dilinde o soyler, siz kendi dilinizde ayni halayda bir cosku, bir sevic, bir paylasim halayi-FARKLI DILLERDE.. O gunlere kadar saygi-selamlar..

    • Ara Balaban Hayaloglu

      07/06/2013 at 22:01

      nevin hanim siz hangi ülkede yasiyorsunuz ?
      hayatinizda kac ülke gördünüz ?
      kim bu kurali koymus ??? yani bir ülke de tek resmi dil olmasi gerektigini ?
      nevin hanim kac tane devlet kurup bu dogruya sonuca vermis ?

      Bir ülkenin birden fazla resmi dili olursa namusu bes paralik mi oluyor? yoksa ülke bekaretini mi kaybediyor ?

      Bize veya bana bu degerli ve üstün fikirlerinizi anlatirsaniz, yazarsaniz son derece makbule gecer !!! lütfen bizi – beni bu büyük dahihane fikirlerinizden mahrum birakmayiniz ?

      dogrusu bu kadar zeki olmanizdan cok memnun oldum ve sizi tanima serefine nail olmak isterim !!! saygilarimla…
      Ara Balaban Hayaloglu. iletisim icin: arabalaban@gmail.com

  3. Cinorek dogan

    06/06/2013 at 12:27

    Ah çok güzelsiniz. Ama bir de Dersim halkını ayırmasanız. Zazaki de bizim Kurmanci de bizim. Bazen farkında olmadan ayrım yapıyorsunuz, ve biz Dersim Kurmançları alınıyoruz. Yine de iyi ki varsınız…

  4. hamiyet nene

    06/06/2013 at 14:47

    Tum yaziyi defalarca okudum. Yazinin/bildirgenin hem ozune hem soyleme hayranlik, dudaklarimda bir buruk tebessum. En son 1982`de Hozat-Pulumur deydim.. Bir daha olmadim oralarda. Sizin kadar degil, ama bilirim olanlari, bil(e)meden dilinizi, bu bir ayip bilirim. Bilirim zazaca yasamali-yasatilmali. Kendi oglumun atalari Hozatta`dir bilirim, ama Ingilizce bilirken zazacayi bilmemesinin sebeplerinden birinin de ben oldugunu bilirim. Bu bir ayip, utanirim her sozu edildiginde. Torelerinizi sizin kadar DEGIL , fakat cografyasi-insani-kulturu- diliyle yoka sayilmisliga, defalarca ayaga kalkisinizi TURKULERLE, topraga verilisleri en guzelleri-en yigitleri-en aydinlari -HER BIRI CIHAN PARCASI dedigi sairin – AGITLARLA ve yine her seferinde hayasizca gormezden gelmelere Firatin batisinin.. Deyiniz ki tecahul-u arif : Taksim`de “ciliz” sizin Oralara selam seslerinin Taksimìn sesi olmadigini, O ciliz fakat yurekli seslerin yine Zozan`larin-Rojin`lerin (dunun ic goc cocuklarinin) sesi oldugunu duyar, bilirim.. Ozgurluk istemleriymis gibi gorunen, bayrakli-kalpakli “icerim-yarin yanagina karisma” gibi bos soylemlerin yaninda “yesillere” burunmus ici koyu kahverengi, birazda alaca siyah niyetleri yani yine sairin dedigi ENGEREK VE CIYANLARI bilirim.. Bilemedigim su, metin/talep listesinin boylesi son derece organizasyondan uzak, sanki brechtìn oyunu sergilenir gibi, sahne alma duruslari, ne oldugu belirsiz bir platforma NICIN yolladiginiz? “aydin”, “demokratik”, “ilerici” (sosyal)liberal, “cevre/yesil ” gibi gorunen boylesi toz-bulut alaca-karanlikta goremedigimden mi? Yada biz yollariz buralardan bir yerlere gidilir mi diyeceksiniz.. Son olarak : Sozum “sagduyulu” eylemcilere degil. Fakat onlarin onde, polis siddeti/kovalamacasi arkada oldugu icin degil, (cunki 12 Eylulùn 10-20 genc sokaklarda oldu/vuruldu gerekcesiyle geldigini, sebebin O OLMADIGINI bilirim) bu hukumet gittiginde, alternatifinin ne oldugunu tahmin edebilecegim yeni bir ortamda faturanin yine sizin Oralara cikartilacagini, ve GEZIYE KATILAN dostlarin GUL ATACAGI gunlerin gelmesinden korkarim. Daha yasanilabilir bir Turkiye_Orta-dogu- Dunyaya kadar saygi selamlar. h. nene

  5. Pingback: Why Every City Needs a Center Square: On the Turkish Uprisings, Coalition Building and Coexistence | The Feminist Wire

  6. İskender Kazaz(Avukat)

    10/06/2013 at 09:43

    İlk 4 madde de talep edilenler de haklı nedenlerdir kabul edilebilir.Bunların sonuna kadar savunurum.Ancak 5 madde ne yazık ki birlik ve beraberlik anlayışı ile bağdaşmaz.68 yaşımıza geldik bu güne kadar kimsenin konuştuğu dile müdahale edildiğini,dilinden ve yerel töresinden ,inancından dolayı dışlandığı ve kınandığını görmedim.Okullara alınmadığını,ticaretinin yasaklandığını görmedim duymadım.Duyduklarım ise hiç bir şekilde teyit edilmiş değildi.Yalnızca dedikodudan ibaret gayrı samimi ve art niyetli idi.Ve bütün bu tür istekler ne hikmetse bu iktidar zamanında ortaya çıktı.Ortam özgürlük ortamı mı?Hayır.Tam tersi öyle gösterip iktidar muarızlarını tespit ortamıdır. Yani diktatörlüğe malzeme toplamaktır.Sonra bu kendini bilmez bir diktatör tarafından tüm özgürlükleri askıya alma nedeni olacaktır.Dostlar Ülkemiz bir tane başka bir ülke yok.Her tarafı beton yığınına çevirmek özgürlük değildir.Çok daha çok kazanmak için torunlarımızı çölde yaşamaya mahkum etmek değildir.Havamızı,suyumuzu rant için paraya tahvil etmek,bizleri uzun vadede ölüme mahkum etmek özgürlük değildir. Birlikten kuvvet doğar demiş atalarımız.Emperyalizmin istediği Türk devletini 81 parçaya bölmek,antik çağ devletlerine dönüştürmek ve sonra tek tek bunları yutmak insanlarını köle etmektir. Yerel etnik diller,özellikler insanlarımızı bu hainlikten kurtaracak mıdır?Bana göre asla.Bahsettiğim bu stratejinin diğer adını hepiniz biliyorsunuz.Böl yönet,bunu istiyorsanız buyurun özgür olun,torunlarınıza yaratılmak istenen kaosun izehini hesabını nasıl verirsiniz o sizlerin bileceği iş.Kalın sağlıcakla.

  7. Pingback: model civil resistance: citizens against the state in Gola Çetu and Gezi Park | (un)free archaeology

Leave a Reply

Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

four × three =

More in Haberler

To Top