Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

İsmail Beşikçi ve Dersim Paneli

Haberler

İsmail Beşikçi ve Dersim Paneli

Kürt çevrelerde “Bilimin namusu” olarak onurlandırılan Beşikçi, dilbilimci olmayan, sadece sahada folklorik çalışma yapan  bu kişilerin Zazaca konusundaki düşüncelerine itibar edeceğine, dünyaca ünlü dilbilimci David Neil MacKenzie, Karl Hadank, Oskar Mann, Jost Gippert, Paris Kürt Enstitüsü başkanı Joyce Blau’nun düşüncelerini muteber göremez miydi?

 

Dr. Daimi CENGİZ

Bu yıl Dersim’de yapılan 13. Munzur Kültür ve Doğa Festivali  programı ile eş zamanlı olarak 27 Temmuz 2013 günü Celal Doğan Parkı’nda İsmail Beşikçi Vakfı tarafından  bir halk toplantısı gercekleştirildi.

Söyleşi yerine vardığımda, Türk burjuvazisinin 1915 Ermeni soykırımı ve Rum halkına yapılan katliam sonrası geride kalan mülklerle palazlandığından söz eden Beşikçi, bir gerçeğin altını çiziyordu. Ancak Dersim soykırımında yaşanan kıyım ve göçü anlatırken, tek taraflı  ve sığ görüşleri ile bizde hayal kırıklığı yarattı.  Yıllarca Kürt sorunu ile haşir-neşir olan Beşikçi’nin bir sosyoloğ olarak Dersim’i pek tanımadığı kanaati bizde pekişmiş oldu. 

Beşikçi’nin Kürt sorunu için ödediği bedel ve bilim adamı olarak sorunu sahiplenmesi ve ahlaki duruşu her zaman tarafımızdan da taktir ve saygı ile karşılandı. Dersim katliamını ilk kez soykırım olarak tanımlaması da… Aynı şekilde Kürt hareketinin de ödediği bedel ve yarattığı değerler de bu cerçevededir. Bu toplantıda Beşikçi’ye hep bu kıstasları ve hassasiyetleri dikkate alarak açıklamalı sorular yönelttik.

Beşikçi; “1938 Dersim soykırımı bir Kürt kıyımıdır, bir Alevi kıyımı değildir. Ama Alevi oldukları için devlet Dersim sürgünlerini özellikle Batı Anadolu’daki Alevi-Türk köylerine yerleştirerek onları Türk Aleviliği üzerinden asimile etmek istedi” diyor. Bu açıklamasına karşı cevabımız şu oldu:

Anlaşılıyor ki sosyolog Beşikçi Dersim kıyımının sosyolojik okumalarını eksik yapıyor. Yıllardır Dersim’de, İç ve Batı Anadolu’da ve Avrupa’da yaşayan Dersim sürgünü aileler içinde sözlü tarih çalışmaları yapıyoruz. Açılan arşivler ve yaşayan tanıklar da bu kıyım ve sürgünü hiç de sayın Beşikçi’nin aktardığı gibi aktarmıyorlar.

1937 Dersim Askeri Harekatı tamamen Dersim inanç önderleri ve aşiret reislerine yönelikti. Amaç Dersimlilerin inanç ve aşiret önderliğini yoketmekti. 38 kıyımı ise tüm kitleyi kapsadı. Dersim’de konuşlandırılan tümen,tugay, alay vb. askeri birliklerdeki hazır kıtalarda kıyım için eğitilen 18-20 yaş gurubu genç askerlere ‘Askerın el kitabı’ndan şu talimatlar yapıldı:”Dersim halkı İslam dışı bir mezhebe  sahiptir. Bunlar zındıktır. Taşa, ağaca ve suya taparlar, sakalı pis seyitlere secde ederler. Cemde ana-bacı bilmezler. Kadınları çok seksidir. Gazanız mübarek olsun”. 

Resmi kayıtlarda İç ve Batı Anadolu’ya sürülen 13 000’den çok Dersim sürgününden sadece 150-200 kişi kadarı tesadüfen Alevi-Bektaşi köylerine yerleştirilirken, geride kalan 13 000 kişinin hepsi sunni Hanifi köylere yerleştirildi. Bu sunni yerleşim alanlarında Dersimli sürgünlerin  karşılaştıkları en büyük sorun  camiye gitmemeleri ve namaz kılmamaları vesilesiyle  dışlanmalarıdır. İkinci bir tıravma yaşamalarıdır.  Hatta Beşikçiye su hatırlatmayı da yapmak isteriz. Bu sürgün ailelerden az bir kesimi de Doğu’da sunni şafii Kürt köylerine yerleştirildi. Dini açıdan (Şafii-Kızılbaş çelişkisinden ötürü) Desimliler Batı’da çektikleri sıkıntıdan daha fazlasını bu bölgede çektiler. Ve yerleştikleri köyleri rizke girerek terk ettiler.

Cumhuriyet sonrası Doğu’da yapılan Kürt katliamlarında hiçbir zaman Dersim ve Ermeni katliamlarında olduğu kadar pervasız bir kıyım yaşanmadı. Bunun tek nedeni devletçe iki halkın da İ                                             slam dışı görülmeleridir. Dersim halkı 1938 Laç Deresi ağıdında bu kıyımı Ermeni kıyımına benzeterek şöyle aktarır:

‘Nıka ke teseliya ho mara gurete                 Bizi bertaraf (kıyım) ettikden sonra 

 Peniya sıma peniya Hermenano                Akibetiniz Ermeni akibetine döner 

 Nıkake teseliya ho mara gurete                  Bizi bertaraf ettikten sonra 

 Cereno ra kaf u koke sıma ano.                   Döner soyunuzu keser 

 

Dersim halkına uygulanan jenosid, Osmanlı ve İttihat dönemlerinde hazırlanan raporların yeniden icrasından öte bir şey değildir. Jenosidin bu katmerli boyutu ancak Alevi inanç kimliği ile açıklanır. Ulusal kimlik bu kıyımda ikinci yerde durur. Dersim kıyımında bir tek sunni vatandaşın  burnu bile kanamamıştır. Cumhuriyet dönemi sunni Kürtlerin katliamlarında inanç talidir. Ağılıklı olarak şeriat talepli Şıh Sait İsyanı hariç, bu katliamlarda sadece ulusal kimlik ön plandadır. Devlet hiç bir Kürt hareketini bastırmada Kızılbaş Dersim üzerinde uyguladığı Ebu Suud Fetvası fermanını ve Yavuz ile İdri-i Bitlisi’nin kök kurutma planını uygulamadı. Desim soykırımı ile diğer Kürt katliamları ve harekatları arasındaki fark budur.  

İ. Beşikçi’nin ikinci açıklaması da şöyledir: ‘Mehmet Bayrak’ın Horasan üzerine yayımlanan  son çalışmasında “Desimliler arasında yaygın söylenen ‘Horasan’dan geldik’ söyleminin  Şah İsmail döneminde Horasan bölgesine yerleştirilen Dersim aşiretlerinin Şah Abbas dönemi sonrası tekrar Dersim’e dönmesi sonucu bu söylem oluştu”.

 

sey-qaji-kitabiBizim Beşikçi’ye cevabımız şöyle oldu: Sayın Beşikçi bu “Dersim’e dönüş” hikayesi son 20-30 yıldır biliniyor. Sayın Bayrak’ın yayınından evvel başka yayımlar yapıldı. Ancak Şah İsmail döneminde Çemisgezekli aşiretlerden sadece Khewu aşireti ile yanındaki bir-iki küçük aşiret ve Şadlu aşireti (ki bu aşiret Azeri Kürtleri arasında da var) Özbek akınlarını durdurmak amacıyla Horasan’a yerleştirildi. Bu aşiretlerin az bir kısmı Şah Abbas dönemi sonrası tekrar Dersim’e döndü. Oysa Horasan’a gitmeyen onlarca aşiretin (%95) yerleşik olduğu Dersim’de ortak söylem “Horasan’dan geldik”tir. Bu söylem daha çok  Dersim’den Horasana gitmeyen ocakzade Dersim aşiretleri ve diğer talip aşiretler arasında çok daha yaygın ve kadimdir. Neden? Çünkü konuştukları Kırmancki (Zazaca) dili başlı başına bir dildir. Bu dil Kürtçe (Kurmanci) değildir, ancak Kürtce’ye komşu olan bir dil olarak kadim kökleri İran Daylamistan ve Horasan bölgelerindedir. 16-17. yy’ın  1.Şah Abbas dönemi ve sonrası söylemi hiç değildir. “Horasandan geldik” söylemi geriye doğru ve kadim bir tarihe, 9.yy ve 10. yy İran’ına referans verir. Hatta kurmanci (Kürtçe) konuşan bazı aşiretler de bu bölgeden gelmiştir. Bu Horasan-Dersim hattı öyle ‘CHP’nin Alevi dedelerini kandırdığı’ ucuz söylemi ile açıklanamaz. Aşiretler ve Alevi ocaklarının bu  söylemi var iken CHP’nin esamesi okunmuyordu.

Beşikçi’ye dinleyicilerden biri şu soruyu sordu: ‘Zazaca Kürtçenin lehçesi midir? Cevabı şöyle oldu: “Bu konuda bilgi sahibi değilim. Ama Munzur Cem, Malmisanij ve Roşan Lezgin’in düşünceleri benim için muteberdir”.

Doğrusu peh! Kürt çevrelerde “Bilimin namusu” olarak onurlandırılan Beşikçi, dilbilimci olmayan, sadece sahada folklorik çalışma yapan  bu kişilerin Zazaca konusundaki düşüncelerine itibar edeceğine, dünyaca ünlü dilbilimci David Neil MacKenzie, Karl Hadank, Oskar Mann, Jost Gippert, Paris Kürt Enstitüsü başkanı Joyce Blau’nun düşüncelerini muteber göremez miydi? Bu gün bazı üniversiteler Zazaca’nın bir dil olarak araştırılması ve geliştirilmesi için kürsü ve bölüm açıp lisans, master ve doktora programı icra ederken,Beşikçi’nin böylesine bilim dışı düşünceleri ve tavrı O’nun bilinen bilim adamı kimliğine hiç yakışmıyor ve de zedeliyor. 

 

Söz alan Munzur Cem, Beşikçi’nin “Dersim soykırımı Kürt kimliğinden ötürü oldu” düşüncesine katkı yapmak için kıyım öncesi devletin hazırladığı raporların hep kürtlüğe vurgu yaptığını söylerken İnönü’nün “Erzincan’ın kürtleşmesi” örneğini verdi.

Ama M. Cem, devletin A.Reşit Tankut’a hazırlattığı “Dersim Zazadır, Zaza kökenlidir ve Zaza Kızılbaşıdır” roporundan hiç söz etmemekle dürüst davranmadı. Oysa devlet yer yer Kürt ve yer yer de Zaza ve Kızılbaş kimliği altında Dersim’i raporluyordu. Beşikçi ve Cem sadece işine geleni alıyor ve kürtlüğe entegre ediyor. Zazalık ve Kızılbaş vurgusundan özellikle vebadan kaçar gibi kaçıyorlardı.

Munzur Cem; Sah İsmail-Yavuz Sultan Selim ve İdrisi Bitlisi karşılaştırmasında Osmanlı tarihçilerine itibar ederek “Şah İsmail’in katliamcı ve anasını öldürdüğünü, İdris-i Bitlisi ve Yavuz Sultan Selim’den daha gaddar olduğunu” söyledi. Dersim halk inancında ve Alevi-Bektaşi inancında Ali algısı gibi Şah İsmail (Hatayi) algısını kavramama cahaletini gösterdi. Tarihsel Ali ile Şah İsmail kişiliğini değil, Anadolu Alevi-Bektaşileri ve Dersimlilerin inancında yarattığı Ali ve Şah İsmail algısı Dersimliler için önemlidir. M. Cem bu ayrımın farkında bile değildir.

Dinleyicileden tesettürlü Diyarbakırlı bir Hanım bizlere cevaben şu hatırlatmayı yaptı: “Şu anda Dersim’de bulunuyorum. Seyit Rıza’nın vatanında…S.Rıza’nın son sözü şu olmadı mı?”: “Ben şehit oluyorum ve Kürdistan şehitleri kervanına katılıyorum”.

Cevabımız şu oldu: “Hanımefendi galiba 1980 öncesinin politik dünyasında yaşıyor. Baytar Nuri’nin gayıpta(!) Seyit Rıza’ya  söylettiği bu bayatlamış sözü tekrarlayıp duruyor. Seyit Rıza’nın idamı esnasında söylediği varsayılan sözler Baytar Nuri’nin uydurmalarıdır. Baytar Nuri, Seyit Rızanın idamından aylar önce evvela Avrupa’ya giriş yapmak ister, beceremeyince de Suriye’ye sığınır. Orada önce Dersim Tarihi adı altında yazdığı kitabı Bedirhaniler tarafından ‘Desimlilik yapıyorsun’ müdahalesi ile değiştirilir. Bu kitapta iddia edilen sahşiyeti, ailesi, S.Rıza ve Dersim aşiretleri hakkında verdiği bir çok bilgi yanlış ve eksik iken bazı bilgiler de uydurmadır. Baytar Nuri ve kitapları artık Dersim aydınları arasında pek güvenilir değildir. 

Kuşkusuz bizi daha ziyade Beşikçi’nin düşünceleri ilgilendiriyor. Beşikçi, Dersim kıyımına ilk kez Jenosid dedi ve parlamentonun gizli celselerindeki Dersim konuşmalarını yayımladı. Bu çok doğru bir tespit saygı değer bir başlangıç idi. Ancak geçen 20 yıl içinde Beşikçi’nin Dersim’e dair gelişmeleri iyi takip edemediği ve bazı çevrelere fazla angaje olarak Dersimi sosyolog olarak sosyolojik okumadığı, artık pek çok Dersimli aydın tarafından kabul görmektedir.

 

ismail_beşikçi

Panelde konuşan İsmail Beşikçi, Dersim konusunda bilgisinin olmadığını itiraf etmişti.

Ancak bu ve benzer başka toplantılardaki söylemlerinde, Beşikçi’nin yazılarında genellikle Beşikçi’nin ‘ödediği bedel’in gölgesinde kalınmaktadır. Bu hassasiyet nedeniyledir ki çoğu zaman Beşikçi’nin ‘bilim metodu’adı altında yazdığı bir çok yazıdaki bazı yanlış ve eksiklikler ya görülmemektedir ya da görülüp eleştirilmemektedir. Aslında bu Beşikçi’ye yapılan kötülüktür.

Şubat 1994’te Cemşit Bender’i Kürt kültürü üzerine yayımladığı uyduruk yazılarından ötürü ‘Bender yaratmaları mı, Kürt yaratmaları mı?’ adlı makalemle eleştirmiştim. Bazı Kürt vd. kökenli aydınlar da Bender’i eleştirmişlerdi. Mehdi Halıcı adıyla Anadolu medeniyetini Türk mühürlü yaratmalar olarak görürken, isim değiştirip Cemşid Bender olunca bu medeniyeti Kürt mühürlü medeniyet ediverdi. Bu uyduruk tezleri eleştirdiğimizde de Beşikçi’nin tavrı bir yazısında ya da ropörtajında yaklaşık şöyle olmuştu: ‘Cemşid Bender uyduruk şeyler yazıyor ama  Kürtlerin bir tarih bilincine ve motivasyona ihtiyacı vardır. Bu nedenle O’nunla uğraşmayın’ demişti.

Benzer uyduruk tarih ulusal inşa döneminde Türk devleti  tarafından da yazıldı. Ama bugün o tarihin inandırıcı hiçbir yanının olmadığı ve sıkıntılarının ağır fatura olarak Anadolu’nun halklarına çıktığı görülüyor. Beşikçi bu ve benzer hususlarda daha mesafeli, eleştirel bir tutum izlese, ya da hakkında bilgi sahibi olmadığı konularda (Dersim vb.) daha ketum davransa saygı  değerliliğine helal gelmez.

DÜZELTME:

Munzur Cem ile ilgili: “Sah Ismail’in katliamci ve anasini öldürdügünü,Idris-i Bitlisi ve Yavuz Sultan Selim’den daha gaddar oldugunu”söyledi.
Cümlesindeki “anasini öldürdü” sözü ayni anda M.Cemin oldugu yerde bir baska Kürt dinyeyiciden gelen iddiadir.
Cem söyledi seklinde anlasildi. Burda bir yanlis anlasilma söz konusudur. Düzeltir ve özür dilerim.
Ancak M. Cem’in bu cümle disinda panelde söylediklerinin hepsi kayitlarimiz altindadir. Ona dair iddialarimizi aynen tekrar ediyorum.
M.Cem’in “Sah Ismail’in anasini öldürdügünü ilk defa duyuyorum” iddiasini hic inandirici bulmuyorum.
Yillardir Kürt aydin cevrelerin yazi ve sohpetlerinde bu geciyor. Hatta kimi türk yazarlarin da yazilarinda geciyor.
Osmanli vakainivüslerinin yalanini tekrarlayip duruyorlar. Bakü’de katildigim bir Sah Ismail sempozyumunda bu iddiayi ileri
sürenlerin ne kadar mahcup olduklarina sahit oldum. Iranli, Rus ve Azeri aydinlarinca bu iddia cürütüldü.

Dr. Daimi Cengiz

 

Sosyal medyada paylaşın
        
   
7 Comments

7 Comments

  1. Hasan

    07/08/2013 at 13:39

    Ben Besikci yi okuyarak Dersim i tanidim, ben Besikiyle Dersimde bir soykirim oldugunu ögrendim…Dersimdeki türk solculari Dersim ismine bile tahamül etmezken, bu Adam türkiyenin en karanlik döneminde jenosidi yazdi…

    Besikci Bilir ne söyledigini…burdanda binlerce selam gönderiyorum dünyanin en kararli bilim adamina…

  2. İhsan Aksoy

    07/08/2013 at 15:08

    Sayın Daimi Cengiz;

    Temmuz ayında Munzur’daki festivalde İ.Beşikçi Vakfı tarafından düzenlenen açık toplantıda İ.Beşik’çinin konuşmasında yaptığı değerlendirme ve görüşlerine ilişkin eleştirilerinizi dikkatle ve ilgiyle okudum.
    Görüşlerinize katıldığımı belirtmek istiyorum.Bunun yanında donanımlı insanların konuyla ilgili yaklaşımları bilgi kirliliğini önleyerek,yıllar yılı süpekülasyondan öte bir anlam taşımayan ve siyasal eğilimlere göre biçimlendirilen yanlış görüşlerinde görülmesine olanak verecek.
    Ben şunu eklemek istiyorum,olguların olduğu gibi ve hiç bir endişeye yer vermeden ortaya konulup tartışmaya açılması en azından ahlaki bir sorumluluk gereğidir.Bunun gibi namı ve ünvanı ne olursa olsun eğer söyledikleri yanlış,eksik ve hatalıysa bununda açıklıkla orta yere konması gerekir.”kadiri mutlak” hiçbir şeyin olmadığını söylememe gerek yok. Esenlik ve başarı dileklerimle..İhsan Aksoy

  3. Ali Aksu

    09/08/2013 at 20:03

    Sayın Cengiz;

    Malmisanij ve Roşan Lezgin Zazakî üzerine onlarca kitap yazıp araştırma yapmış insanlar. Bu dili sizden de benden de iyi konuşup iyi yazıyorlar.Daldan dala atlayarak yazdığınız bu yazıda “AKADEMİ” kibriyle Beşikçi,Malmisanij ve Roşan Lezgin’e saldırmaktan başka birşey yapmamanız da takdire şayan.

    • D.Cengiz

      13/08/2013 at 07:04

      Biz dilbilimden bahsediyoruz.Kitap sayisindan degil. Bu sözünü ettigin kisiler folklorcu, alan arastirmasi yapan arkadaslardir. Linguistik(Dilbilim) disiplininden gelen kisiler degildirler. Dili pratikte senden ve benden iyi konusmalari(Acaba öyle mi?) da sorunu halletmiyor.Mesela Besikci bu kisilerin yerine Dilbilim disiplininden gelen kisilerin adini verse idi dogru olmasa bile bu cevap pekala makul görülürdü. Biz akademik alanla ilgili bir tartisma yapiyoruz. Bunun akademik kibirle alakasi yok.
      Saglikla kal
      D.Cengiz

  4. erdal

    17/08/2013 at 11:55

    Sayın Cengiz

    Yıllardır siz ve size yakın çevreler zazaca-kırmancki üzerine yazıp çiziyorsunuz. Size göre baslıbasına bir dil kırmancki. Olabilir. Fakat bu dilin yok olmaması için zaza milliyetçiliğ yapan sizler ne koydunuz ortaya. Yaptığınız çalışmalarda zazacayı kullanmayı ne zaman düşüneceksiniz? Bu dili Kürtçenin lehçesi görenlerin çalışmaları da ortada. İnkar edebilir misiniz? Demem odur ki gölge etmeyin baska ihsan istemeyiz.

    Saygılar

    • daimi

      18/08/2013 at 07:50

      Erdal Kardes
      Ben Zaza milliyetcisi degilim. Hayatimda hic bir milletin de milliyetcisi olmadim.Olaya sinif perspektifi ile baktim. Hala da öyle bakiyorum.Yazdigim kitaplar: Dersim Fabllari, Dizeleriyle tarihe tanik Dersim sairi Sey Qaji, Doktora calismasi olarak Ön Asya halklarinin bahar ritüeli Nevruz.Ve Akademik ortamda ve dergilerde yüzlerce makale.
      Zazaca konusunda yüzlerce yayin yapildi. Bu yayinlar icinde amatör ve profesyolel calismalar var. Biz bu dilin lehce görülerek ötelenmesi anlayisina karsiyiz.Dil ve kültür hasasiyetimizi ucuzdan “Zazalik” diye damgalamayin.Kürt halkinin yarattigi degerlere sagi duyuyorum.Ancak Kurmanci üzerinden sekillendirilen bir gelecek ve kimlik insasina karsiyim. Zone ho biseveknime.
      Saglik ve basarilar
      D.Cengiz

  5. Can

    19/08/2013 at 16:55

    Bütün kürtler,kürtlere destek veren aydınlar kızılbaş bile olsa toplamış dersimin kürt olmasını istiyor. İşini gücünü bırakmış yoksulluğunu sefaletini açılığını ulusal demokratik haklarını değil dersimin kürt olmasıyla ilgileniyorlar. Hem Gazeteniz ve hemde D. Cengiz gibi uyanık yazarlarınızında bunun farkında ya bunun önüne geçmeye dersimi özüne döndürmeye çalışıyorlar.Bütün dünya aptal bi akıllı okuyun gerçeğin farkında olan sizsiniz. Dersim şövenisti içinde dersim ırkçılığı da barındıran geri düşünceleriniz nerdeyse bu yönlüdür. Sadece evirerek çevirerek entellüktüel zırvalık içinde söylüyorsunuz..Ama cesur olun Alevi olmayan kürtlerden nefret ettiğinizi, onlardan akıllı bilgili kültürlü olduğunuzu onları adam yerine dahi koymadığınızı hele onlarla aynı ulustan olmayı kendinize dahi yediremediğimizi söyleyin. Kızılbaşlar dışındaki diğer kürtlerin Yezid soyu olduğunu da eklediniz mi iş tamamdır. Tabi kanıtlarınızda var.İdrisi bitlisi gibi katiller sizin için biçilmez kaftan. Nede olsa Şafi kürt. bütün kürtler de onun gibi deyin rahatlayın. Ama Şafi kökenli( şimdi safi dedim ya artık ağzımın payını vermeleri için çok büyük bir gerekçe ellerine verdim, başlarlar şafilerin katıldığı katliam tarihlerinden geri dinsel ideolojilerine kadar) bir kürt olarak açık söyleyeyim. Bizler kim kendisini nasıl istiyorsa öyledir diyoruz. Diliniz kültürünüz inancınız kökeniniz bizi zerre kadar ilgilendirmiyor.Size hayranlıkta duymuyoruz. Kürt değilseniz konuştuğunuz zaza dili ayrı bir dil ise ayrıdır. Bu kadar yırtınmanın anlamı da yoktur. Dersimlilerin kaşına gözüne hayran değiliz. Biz kızılbaş da değiliz. Geçmiş dönem şafi kürtlerin yaptığı alçakça katliamlarının sahibi de değiliz. kızılbaşlara yönelik sünni islamın gerici katliamcı yaklaşımları nefretle kınıyorum:islam dinine tabi olan bazı kürtlerin eli kanlıdır Beyni çürümüştür.Ben şahsım olarak sizi ayrı bir halk ve inanç grubu kabulediyor,saygı duyuyorum.İnancınız etnik kökenizin beni ilgilendirmiyor. Kızılbaşlara yönelik asimilasyonu nefretle kınıyoruz da. Bütün inançların özgür olduğu bir toplumu herkes için istiyoruz.dinin toplumsal alandan çıktığı diyanetin olmadığı bir türkiyeyi doğru ve din yerine bilimsel ideolojiyi gerekli gören biriyim. Bizi kardeş olarak görenlerle kardeşiz.Bizden nefret edenleri kardeş olarak da görmüyorum. Sizi ve gazetenizi kardeş olarak görmüyorum.Sizi ve gazetenizi kürt halkına karşı ırkçı küçümseyici nefret yönelimler içinde olan bir grup olarak görüyor ve kınıyorum.

Leave a Reply

Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

seven + sixteen =

More in Haberler

To Top