Haberler
Ali Haydar Koç’tan MA Dergisi ve Doğan Munzuroğlu’na Cevap
Qocanlılar Dersimin onurudur! Devlet kayıtlarına da, sözlü tarihe de iyi bakın! İtirazı olan bir adım öne çıksın!!! Asıl sizi yazarlarsa ne yapacaksınız?
Çocuk İdare horozu çalyor ama ne hikmetse, bir kaç gün sonra tekrar geliyor ve bu kez Çemişgezek davarını çalıyor ve iki üç kişi vuruluyor… Aynı Çocuk İdare Çemişgezek’in beyi yatağından daha iyileşip doğrulamadan bu kez de Tatar Köyünde sığırı vurup alıyor ve on iki kişi öldürülüyor… Tatar da böyle birşey olduğunu duyan bilen beri gelsin!
Bak sana bir mesel anlatayım Munzuroğlu;
Ayıyı yakalamışlar öküzün yanında çifte koşmuşlar… Arkadan nodülle dürterken de sabanı çekemsi için Ho, Ho, Ho! demişler.
Ayı dönüp;
– Sağır olayım ben bu sözü yeni duydum! Demiş…
Elli yıla yakın zamandır bu topraklarda yaşarım, Tatar Köyü de köyümüzün hemen altındadır. İdare Ağa da yakın akrabamdır; ancak sağır olayım ben bu sözü yeni duydum!
Bizde bu tür meseller çok hoca… Aşiretler birbirini karalarken kullanırlar bu meselleri, ve biz bunları dinler, geçeriz… karalama tuzağına düşmemeye dikkat ederiz.
Sen anlayamadın değil mi?
“HOROZ HIRSIZI” DOĞAN MUNZUROĞLU ve MA DERGİSİ
Doğan Munzuroğlu,
Doğrusunu istersen, ‘Horoz hırsızı’ yazısını senin yazdığını hiç düşünmedim. Çünkü yakıştıramamıştım… Çünkü tanışıp yüz yüze konuştuğum ve Dersim’i az çok anlayan ve yorumlayabilen bir entelektüelin böylesine uyduruk bir meseli kaynak alarak ders çıkarıcı bir yazıya dönüştürmeye çalışabileceğini sanmadım.
Aslında seninle tanışmamız sonrası görüşlerinin bir kısmını tartışmaya değer bulmuş, Platform içinde tartışmaya sunmuştum. Ancak değerlendirmeler neticesinde objektif olmadığın kanaatine ulaşmıştık. Ama yine de içimizde saygındın. Anlaşamasak da bizim Doğan Hocamız’dın…
Şimdi ise bu makalenin sana ait olmasından dolayı karşımda iki yönden de yıkılmış bir Doğan Munzuroğlu olduğunu üzüntüyle belirtmek isterim.
Aslında doğrularımın güçlenmesi adına bir yandan da sevindiğimi söyleyebilirim.
Anlayacağın Doğan Hoca, bir gözüm ağlarken, diğer gözüm gülümsemekte…
Doğan Hoca,
Birincisi, yazdığın yazının altına neden imzanı atmazsın?
İkincisi, bize ulaşmak bu denli kolayken; neden bu olayı her yönlü sorma gereği duymazsın?
Öyle ya, madem bir meselden yargıya varmışsınız; sen ve MA Dergisi etik habercilik adına bunun gerçekliğini sorma gereğini neden duymazsınız?
Üçüncüsü, Doğan Hoca, bu mesel, Taşkirekli Telo’nun ve çevresinin uydurması olup senin damıtmandan öteye gitmeyen bir hikayedir.
Dördüncüsü, asıl önemli olan da bu, iyi oku;
Dersim katliamı dönemlerinde, bu köylere asker saldırırken; “teeey, onlar bize bişey yapmaz; onlar dağdakileri öldürmeye gidiyerler!” deyip, kılını kıpırdatmayan ve Dersim tarihinde devlet yanlısı olup yine devlet tarafından en büyük kırımı yaşayan aşiretlerin Taşkirekli Telo gibi geride kalan mensuplarının bize, aşiretlere ve devlete İBRETLİK bakış açılarının ifadesidir o videodaki konuşma…
şimdi anladın mı meselin altındaki karalamaya senin ve senin derginin alet olma hikayesini..?
Bak aşağıda iletisi olan arkadaş seni savunmaya çalışmış munzurajans sayfasında… o dönem değerlerimiz adına verilen mücadeleyi tasvip etmeyen devlet yanlısı aşiretlerin ifade tarzını aşağıda ‘taşı gediğine koyarak’ iyi anlatmış… “Ağalar rahat durmadı!…”
“…Hasan Yildiz: güzel bir hikaye. munzur hoca videoyu yayınlaman yeterli olurdu.Bizim dersimlilerin böyle şeyler bilmelerine gerek yok aslında. onlara: Dersim’e sefer olur Zafer olmaz, Şeyh Sait Dersimlilerin elinden kesilen kurbanı yememiş, Ağalar rahat durmadı,Biz Kürt Değil Aleviyiz demek yeterli aslında….”
Hoca,
Hikayenin çıkış noktasını yakalayabildin mi şimdi… Uydurma olduğunu, Telo’yu doğru tahlil ederek dinleseydin rahatlıkla anlayabilirdin. Uydurma ve karalama yargısı üzerine kurulu bir senaryo olduğunu dinlediğin ve videoya aldığın zaman anlayabilseydin Dersimi de doğru tahlil etmiş olurdun…
Çocuk İdare horozu çalyor ama ne hikmetse, bir kaç gün sonra tekrar geliyor ve bu kez Çemişgezek davarını çalıyor ve iki üç kişi vuruluyor… Aynı Çocuk İdare Çemişgezek’in beyi yatağından daha iyileşip doğrulamadan bu kez de Tatar Köyünde sığırı vurup alıyor ve on iki kişi öldürülüyor… Tatar da böyle birşey olduğunu duyan bilen varsa beri gelsin!
Hoca,
Sahip çıkmasaydık, yazılı tarih sayfalarına İdare Ağa hakkında yanlış yargıya sebep olacaktın… Yani hoca, hiç yakışmıyor ama, İdare Ağa’nın horozunu sen çalmış olacaktın…
Şu “Horoz çalmak yiğitliktir!” falan “çevir kazı yanmasın” tarzı lafları da bırakın!.. Biz, Dersim mesellerini dinleyen ve okuyanlar olarak Dersimde neyin yiğitlik neyin korkaklık olduğunu iyi biliriz.
Tavuk-horoz hırsızlığıyla, paldım hırsızlığının, yine salatalık, hayvan yuları vb. şeyleri çalmanın yiğitlikten değil, adi hırsızlıktan olduğunu iyi biliriz… çünkü bize öyle anlatırlardı… yorma kendini, sizde yiğitlik olarak değerlendirilebilir, ama bizde basbayağı korkakça ve adice hırsızlıktır!
Bilmem anlatabildim mi?
Onun için Robin Hood falan demagojisine hiç gerek yok, girme bunlara. Bazıları kaba bulabilir ancak Can Yücelin ifade tarzıyla bu sıçma sonrası sıvamadır…
Hiç olmazsa sıvama işine girme!
Kaldı ki MA dergisindeki yazıya eleştirimde özellikle senin adını zikrederek; Doğanın, Mikailin ve Devrim’in, Dersim liderlerinin böylesi olaylara girmeye tenezzül etmeyeceklerini, ederlerse zaten lider olamayacaklarını bildiklerini yazmıştım. Meğer bilmezden geliyor muşsunuz…
Peki, Devrim Tekinoğlu’nun Doğan’ın açıklamasına getirdiği yorumuna ne demeli;
“…Dikkat edilirse hikayede İdare gariban birinin malını gasp etmiyor. Bölgede iktidar olan Çemişgezek Beyi’nin malını göz göre göre alıp gidiyor. Beyin adamları küçük bir çocuğu yakalayamıyor. Bunu yapan 15-16 yaşlarında bir çocuk olduğu için cesur bir liderin yürüyeceği yolun ilk taşları örülüyor…”
Yok Tekinoğlu, yok kardeşim. meselden masal çıkarma!.. Bir liderin yürüyeceği yolun ilk taşları horoz hırsızlığıyla örülmez…
Düştüğünüz komik durumun farkında değil misiniz siz?
Allahım ya, bir özeleştiri yapmak bu kadar mı zor?
İşte, hal böyle olunca Hoca, senin bu yazıyı savunmana, en saygılı dille; “kendini temize çekmeye çalışan Doğan Hoca Dersim’i anlayamıyor!” derim…
Öyle ya,
Doğan Hoca Dersimi eğer doğru anlasaydı, aşiretler arası çekişmeden kaynaklanan böylesi uyduruk mesellerden bu sonuca ulaşmazdı…
Eğer Doğan Hoca Dersim’i doğru anlasaydı; Dersim insanının her türlü eylem, direnç ve muhalefetini doğru tahlil eder, ama silahlı, ama silahsız direnç ve karşı koyuşları, aşiret çelişkileri ve karalamalar üzerinden yorumlamazdı…
Hele hele uydurma ve karalama üzerine anlatılan meselleri asla kaynak almazdı…
Doğan Hoca Dersim ‘i doğru anlasaydı eğer; o meselde adı geçen ve karalama üzerine oluşturulan İdare Ağa adı yerine Telo’nun babasının adını veya kendi dedesinin adını yazabilirdi. Nasıl olsa meselde verilen mesajın okuyucuya aktarılması değil mi esas olan; ismin ne önemi var?
İkrarda fayda var, Dersimlinin hiç mi yanlışı yok?
Var tabii!
Var ama, bu yanlışları Dersimin ortak yanlışları noktasında görürüz. Yoksa bir aşireti küçük düşürme bir değere çamur atma adına kimse ifade etmez, etmemeli de…
Hele hele son kırk yılı aşan sol mücadele içinde yitirdiğimiz tüm aşiretlerden gençlerimizin kavgasına, anısına, öğretisine saygısızlık olmaz mı Doğan Hocaaa?!
Haa, şunu da onur duyarak söyleyebilirim; beş yüz yıllık Dersim tarihinde devlete sırtını dayayıp Dersimliye namlu çevirmeyen üç beş aşiretin başında gelir İdare Ağa ve aşireti Qocanlılar…
Bunu da seninle konuştuğumuzu hatırlıyorum…
Şimdi bu bilgiler ışığında, sen Dersime yönelik aşiretler arası çelişmelere dikkat çekip birlik beraberliğimizi güçlendirecek yazılar ve değerlendirmeler yapacaksan; hay hay! başımız üstüne!..
Dersim tarihini açalım önümüze ve her olayın muhasebesini yapalım. Sen Dersime dönük değerlendirmende bizim neyimizi yazacaksın, sizin neyinizi yazacaksın? çok merak ediyorum doğrusu…
Haa, bilmiyorsan söyleyeyim; Qocanlıların Çemişgezekteki ova beyleriyle hukuku ve alış verişi ‘horoz çalma’ üzerine değildi. Qocanlıların hukuku; haber yollanır, katır yükü ile buğdaylar ve hediyeler aşiretin ayağına kadar gelirdi… yok gelmezse “qol “ gönderilir hayvanı, buğdayı zorla talan edilir; ölen ölür kalan kalırdı…
Bu da bir tercih değil, Osmanlının Dersimliye sunduğu bir yaşam tarzıydı. Eğlence ve yeşillik olsun diye yapılan bir oyun değildi Doğan Munzuroğlu!
Gelen telefon ve tehditlere gelirsek;
Çok insanı incittiniz… Olgunluk gösteremeyenler olabilir, eğer art niyetiniz yoksa bir dahaki sayınızda özür diler, bu işi tatlıya bağlayabilirsiniz.
Bizim değerlerimizi aşiretçilik zihniyetiyle vurmaya çalışanlar Dersimde prim yapamazlar…
Eleştiriye açığız, tabii ki bizim aşiretin de yanlışları olmuştur, Qocanlılar, Kırmanç davasına hiçbir zaman ihanet etmeseler de kendi bölgesinde haksızlıkları çok olmuştur. Bunları savunacak değiliz. Bu tüm Dersim aşiretlerinin yanlışıdır. Kelepur ve talan döneminde yanlışı yapmayan aşiret yoktu… Ama az, ama çok… Kimse yalan söylemesin…
Ancak, biz Süleyman Ağaya, Sey Rızaya, Civril Ağaya, Kamer Ağaya, Saan Ağaya, Cemşi Ağaya, Qamorra’ya, Arsel Ağaya, Fındık Ağaya, Qopo Usene, Seyd Usene, Hesené Gewé ye, Usuve Mem Bal’ a, Xıdé Allé İsmé ve cümle Dersim değerlerine böyle meseller uydurup kulp takmayız, onları yalan yanlış dedikodulara malzeme yapmayız, yapılmasına da müsamaha göstermeyiz.
Yapanlara da demokratik zeminde, hak ettikleri dilde cevap vermeye devam ederiz…
“…Mehmet Yıldırım Qocanlıların kavgalarını yazarsa ne yapacaklar!” diye şeytanca bir tuzak kurmuşsun… Halâ alttan alttan Qocanlılara çalışıyorsun… Qocanlıların neyi var ki ne yapacakmışız?
Qocanlılar Dersimin onurudur! Devlet kayıtlarına da, sözlü tarihe de iyi bakın!
İtirazı olan bir adım öne çıksın!!!
Asıl sizi yazarlarsa ne yapacaksınız?
Yoksa, kelepur denilen yanlış gelenek dönemlerinde sizden aldıkları birkaç davarın davasını mı güdüyorsun Doğan Hoca?
Doğan Hoca,
Mehmet Hoca’nın bilip te korkudan yazmadığı varsa zaten bu işi bıraksın. Öyle okuyucuya Qocanlıların terör estirdiği anlayışını alttan alttan işlemeyi bırak!
Yoksa, senin aşiret duyguların depreşti de aşiretçilik art niyeti mi geliştiriyorsun?
Çok ayıp!
Yazılsın, ama her şeyi yazılsın… Yalnız, bir deyim var ya hani; “yaz, ama namuslu dairesinden yaz!
Cesaretin varsa, başta kendi aşiretin olmak üzere, her şeyi tüm çıplaklığıyla yaz…
Hem ne belli bakarsın biz de yazarız Hocam, hem kendimizi, hem sizi…
Dip not:
Demişsin ki Kırmançki bilmelerine rağmen neden tırki yazıyorlar; Doğan Hoca sana, tüm bu yaşananları ve yazılanları Kırmançki’de tek kelamla anlatayım da ders al:
Owa kı Dersımic Dersimicré kerda, keş keşiré nékerda!
Dersimlinin Dersimliye yaptığını kimse kimseye yapmamıştır!
Okuyucuya saygıyla…
Ali Haydar KOÇ
Ali Haydar KOÇ
12/08/2013 at 22:38
Devrim Tekinoğluna ait olduğunu sandığım paragraf kendi yazısı değil, Munzuroğlunun yazısındanmış, ama kendisi de katılıyormuş…
yine de düzeltir özür dilerim…
Ali Haydar KOÇ
14/08/2013 at 21:13
Devrim Tekinoğlu paylaştı > Ali Haydar Koç
2 saat önce
Nuşteo ke amarê perloda MAê jüyine de ebe namê „İdarê Qocuğli (İdare İbrahim)“i seba yadkerdena ey veciya, tede mordemanê ey rê, qimet u xuy u xısêtanê Dêsımi rê fêl u emelê heqareti çino. Bal u meylê perloda mao henên ki, nêtê mao henên ki çino. Ancia ki bê waştena ma, taê mordemê ke sero na mesela sero hêcê, goni gırênenê, iyê zeberiyê, decê. Uyo ke ma cı rê bime sebeb, vanime ke, qaytê qusırê ma mekerê…
Diwanê Perloda MAê Neşriyati
Dergimizin 1. sayısında yayınlanan İdare Qocuğli (İdare İbrahim) başlıklı yazı, İdare Ağa‘nın hatırasına, onun yakınlarına ve Dersim değerlerine hakaret amacı taşımamaktadır. Dergimizin böyle bir yönelimi yoktur. Bizlerin böyle bir niyeti yoktur. Ancak istemeden duyarlılıkları olan kişilerin incinmesine neden olduğumuz için ilgili her kişiden özür dileriz…
MA dergisi yayın kurulu
…
Bara maré klamé nemenda… Pelga binıdı kı na nuxtı nusnené wandoğane xoré kené açoğ dawa makı, decayise ma kı qeydino… oğure perloda sıma bo!
…
Bizim için söylenecek söz kalmamıştır. İkinci sayıda bu konuyu okuyucularınıza açıklarsanız, davamızda, kırılmamızda biter… Derginizin yolu açık olsun…
Ali Haydar KOÇ