Haberler
Kimin Kiminle Bin Yıllık Kardeşliği?
‘Dindaşlık demokrasisi’ paketinde çıkacak ‘hediyelerle’, örgütsel güç birliği yaratamamış Aleviler vb. için sinsi asimilasyon politikaları devam ettirilecek, önem arz eden Kürt sorununa da samimi köklü bir çözüm aranmayacak, perakende haklarla ve ince ayarlarla çözüm(süzlük) zamana yayılmaya çalışılacaktır.
‘Yeni Osmanlıcılık Demokrasisi’
Politik karakterini ret ve inkârdan alan, gerektiğinde anti demokratik uygulamaları meşru sayan resmi ideolojilerin bir insaf sınırının, az da olsa bir muhakeme aklının olduğuna inanır çoğu kişi. Demokratik değilse, devletin âli/ulu çıkarları insafa ve akla yer vermez.
Başbakan Erdoğan kendi il başkanlarına “ çıkacak paketle bin yıllık kardeşliğimizi daha da pekiştireceğiz” diyerek, her zaman olduğu gibi geçmiş bin yılı günahıyla sevabıyla sahiplendi. Bu bin yılık zaman diliminde yaşanmış acıların, acı sahiplerinde nasıl bir etkiye yol açacağını bir nebze olsa dahi önemsemeden… Bu sahiplenmeyle İslam dışı topluluklara yönelik katliamlar meşru mu görülüyor, inkâr mı ediliyor? Yerine göre her ikisi de… Acı sahipleri niyetin ne olduğunu çok iyi biliyor. Meşru da görülse, inkârda edilse bin yıl kardeşliği trajedilerle doludur.
Ayrıntılara dair bir ipucu verilmese de, paketin Yeni Osmanlıcılık sosuna bulanmış olduğunun işareti alınmış oldu; Geçmiş bin yıla duyulan özlem ve ‘kardeşlik’ olarak adlandırılan dindaşlık demokrasisi…
Kimin kiminle bin yıllık kardeşliği?
Çanağı kanla dolup taşan bin yıl… O bin yılın çanağında İslam kardeşliği, yani dindaşlık gücüyle yüz binlerce Kızılbaş, Ermeni, Asurî/Süryani, Ezidi, Keldani, Rum vb. topluluklar katledilip sürülmedi mi? Koca imparatorluktan bu günkü devlet sınırlarına sıkışılınca, bin yıllık kardeş Kürtler kıyımdan geçirilmedi mi?
Bin yıllık dindaşlık ‘kardeşliğinin’ kan ve katliam olduğunu bilmeyen mi kaldı?
Dindaş olmayanlar için hiçbir zaman var olmayan ‘kardeşlik’, kardeş sayılan dindaşlara sonradan yapılan haksızlıklarla çoktan bitti. Kimse de kardeşlik istemiyor zaten. Sorun kardeşlik değil, herkesin kendi diliyle, diniyle, kültürüyle eşit yurttaş olarak barışık yaşama sorunudur. Türk siyasetinin anlamakta zorluk çektiği, ya da anlamak istemediği nokta burasıdır.
‘Kardeşlik’, demokratikleşmeye direnen ceberut iktidarlara ömür kazandıran bir aldatmacadan başka bir şey değildir.
Anayasa güvencesi ve bağlayıcılığıyla evrensel zemine oturtulması gereken hak ve özgürlükler, ‘kardeşlik’ paketlerine sıkıştırılarak zaman kazanmanın oyalamacası haline getiriliyor.
Demokrasi paketlerle gelmez.
AKP’nin ‘kardeşlik’ demokrasi paketinden toplumsal barışın müjdesi çıkmaz.
Demokrasi paketi bin yıllık kardeşlik temeli üzerinden demokrasi getirecekse, bu ülkede yaşayan laik/seküler ve İslam dışı topluluklar için Kabille, Habil’in kardeşliğinden ileriye gitmeyecek, dün Osmanlıda ve Cumhuriyet döneminde yaşananlar, yarın günün post-modern versiyonu olarak yaşam bulacaktır.
Gelecek için aranan barış ve huzur ortamı dindaşlıkla değil, eşit ve özgür yurttaşlıkla olanaklı olur.
Bin yıllık kardeşlik, bilinçaltına sıkışmış Yeni Osmanlıcılığın dışavurumudur aslında.
AKP ve Erdoğan’ın bugün Suriye konusundaki savaş iştahının kaynağı, orta doğuyu Sünni/İslam kardeşliği/dindaşlığı gücüyle dizayn etme hesap ve hayalidir. Bu hayalin geçekleşebilmesinin ‘kardeşlikten’ geçeceğini çok iyi hesaplamış olacaklar ki, pakette ‘Yeni Osmanlıcılık Demokrasisi’nin çıkması kaçınılmaz gibi görünüyor.
‘Dindaşlık demokrasisi’ paketinde çıkacak ‘hediyelerle’, örgütsel güç birliği yaratamamış Aleviler vb. için sinsi asimilasyon politikaları devam ettirilecek, önem arz eden Kürt sorununa da samimi köklü bir çözüm aranmayacak, perakende haklarla ve ince ayarlarla çözüm(süzlük) zamana yayılmaya çalışılacaktır. Tabii bu evdeki hesap…
Yeni Osmanlıcılık hayalinin gerçekleşmesini engelleyebilecek öncelikli güç örgütlü Kürt hareketidir. Mevcut dengeler ve toplu durum üzerinden bakıldığında, bölgede kaotik bir geleceği engelleyebilecek kilit konumdadır. AKP ve Erdoğan bunu biliyor. Yeni Osmanlıcılığı engelleme potansiyeli taşıyan Alevilerin, İslam dışı diğer toplulukların ve Laik/seküler kesimlerin böylesi bir gelişmeyi engellemeye güçlerinin yetmeyebileceğini de…
AKP ve Erdoğan’ın tüm sinsi politikalarına rağmen, Selçuklunun ve Osmanlının bin yıllık günahlarına ortak edilmiş Kürtler, artık yeniden bir din kardeşliği üzerinden gelecek aramayacak, AKP’nin bu kanlı hayal dünyasına olanak sunmayacaklardır. Kürtlerin bir kısmı buna yatkın olsa da, örgütlü Kürt hareketi felsefesi, amacı ve idealleri gereği buna fırsat vermeyecektir.
Açılmamış bir paket için öngörülerimin beni yanıltmasını, diyalogdan müzakereye geçilmek istenen çözüm ve barış sürecine yol açmasını isterdim doğrusu.
ŞERAFETTİN HALİS
Not: Bu yazı 22 Eylül 2013 Birgün Gazetesinde yayınlandı.