Haberler
‘Dersimliysen Teröristsin’
İzmir’deki DHF davasında yargılanan 22 kişi MKP üyesi oldukları iddiasıyla yargılanıyor. Polisin hazırladığı fezlekeyi iddianame olarak sunan savcılık adeta adaletle dalga geçti.
Dersimnews.com – Savcının iddianamesinde piknik tüpü, cv, kavurma suç aleti sayıldı. Köpek bile örgüt köpeği sayıldı! Tutuklananların çoğunun Dersimli olması “terörist” olmak için yeterli kanıt sayıldı. Buna göre “Tuncelili isen teröristsin”, “Tuncelili isen MKP’lisin zaten! “
İzmir’de yaşanan bu komedi bir karikatür dergisine de malzeme oldu. İşte o karikatür:
Kalmem K.
12/01/2014 at 17:25
Kalmem K.
DERSİM diyarında neler var: dışlama, avlama, damgalama, suçlama
Devletin önemli bir kanadı ve önemli kurumları (askeriye, polis ve dini kurumlar) biz Dersimlileri keyfine göre kolayca damgalıyorlar:
Tunceli´de hayatın normal yanını tehlikeli bir keşifmiş gibi yayıyorlar, örneğin diyorlar ki: bunlar solcudur, Alevidir, camiye gitmiyorlar, ramazan orucu tutmuyorlar, günde beş vakit namazları yok.
Evet, bunlar gerçektir. Biz Alevilerde bunlar olmaz! Bizde bunlara eş, bunlara yakın ve benzer, ama kendine özgü özellikler vardır, kendi orucumuz, kendi ibadet biçimlerimiz vardır! Bundan daha doğal bir şey yoktur! Türkçenin yanısıra iki dilimiz daha vardır (Zazaca ve Kürtçe)!
Yada zaman zaman bazı gazetelerde hakkımızda bunlar da geçiyor, örneğin: bunlar mum söndürür, bunlar mum yakarlar. Evet mum yakıyoruz, mum, ışık, çıra bizde kutsaldır, ibadetde çok önemli bir yeri vardır!
Yada bunların yerine böyle de diyebilirler: Tunceliler, Aleviler soğan yer veya soğan yemez, bunlar iki ayaklıdır, iki kolludur ….
Yada sürekli yapılan politik abarmalar, suçlamalar ve genellemeler: örneğin: bunlar teröristir, örgüt kurar, yol keser, bunlar taş atar, bunlar ateş yakar, bunlar Hristiyanları sever, bunlar düşmanımızın dostudurlar, vs. vs. vs. fantazide sınır yoktur!
Dersimliler gibi zayıf, güçsüz ve korunmasız insanlar oldukça, fantazide sınıra hiç de gerek kalmıyor.
Bize yöneltilen bu fantaziler, suçlamalar, hakaretler, damgalamalar (stigmatizmus) bilhassa Türkiye´de büyük çapta problemler ve sorunlar olduğu zamanlarda daha da öne çıkıyor, artıyor ve daha da güncelleşiyor, kısacası biz Tunceliler Türkiye´de sanki ebedi günah keçileriyiz!
Askeri ve koyu milliyetçi çevrelerin kitaplarında eskiden beri Dersime çıban başı benzetmesini yapıyorlar. Çıban başı! Bu nasıl çıban? Bu çıban kimin eseri?
Ve bu çıbanın sebebi nedir? Bu çıbanın sebebinin kendi yöntemlerinin olduğunu bilmek istemiyorlar. Bu çıbanın sahipleri kendileri olduğunu görmek istemiyorlar. Kimler büyütüyor bu çıbanı? Kendileri olduğu gerçeğini gözardı ediyorlar! Bu çıbana kimler sürekli yatırımda bulunuyor? Kimler gelişitiyor bunu? Bizi dışlıyorlar, hor görüyorlar, yadırgıyorlar! Ve üstelik suçluyorlar!
Oysa biz Türkiye´de en uyumlu vatandaşlarırız! Bir örnek verirsek: Türkiye´de adi suçlardan en az yargılanan bir şehiriz, bölgeyiz, elektirik ve su ücretini ülke genelinde en ilk sıralarda uyumlu ödeyenlerdeniz! Devlet, hükümet ve kurumları bu noktayı niye görmek istemiyorlar!
Bahaneler çok, iftiralar çok, gerçeğin ters göstermenin listeleri uzun, ama destek yok, koruma yok, kabül görme, saygı, sevgi ve anlayış yok!
Yani Dersim´de, 1938 yılında, bir tahta/asma köprü yüzünden 50 bin öldürülüyor, 50 kişi katl ediliyor. Dersim´de halkın anlatımında böyle bir tahta köprü (Pağ´daki asma/tahta köprü, ayaklık gibi bir şey) ne yıkılıyor ne de yakılıyor.
KISACASI: „Kedi, yavrusunu yiyince onları fareye benzetirmiş“.
Türkiye Cumhurriyeti de bizleri avlamak istediğinde, yemek istediğinde, katl etmek istediğinde, sürmek istediginde, bu tutumunu hep mesrulaştırmaktadır. Bunun adı psikolojik savaştır. Buna sosyal bilimlerde “Stigma” derler, “damga” anlamına gelir. Sanki biz, sanki Dersim Türkiyenin çöp kutusudur, toplumdaki çirkin şeyleri hep bize atıyorlar!
Bize karşı yıllardır uygulanan stigma (damgalama) metodları oldukça çok. Bunlar oldukça bol.
Güçlü kesim, güçlü sahıs kendisini her zaman daha iyi savunur.
Biz katliamdan sonraki üçüncü ve dörtüncü nesil olarak yaraların sarılmasını istiyoruz. Bunun yerine yeni damgalamalar geliyor, suçlama zincirleri geliyor.
Biz bu suçlamalara artık fazla kulak asmıyoruz. Bunlarlardan bıktık, bunlar bize tamamen anlamsız geliyor. Bunlar suçlamalar bu tür kurumların bize karşı olan tutumunu, kinini ve ızdırabını hatırlatıyor.
Bize yapılan bu zülmün gerçek yüzünü ve ne Türkiye kamuoyu ne de dünya kamuoyu biliyor!