Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Atı Azat Et, Sonra Tavşanı Öldür

Haberler

Atı Azat Et, Sonra Tavşanı Öldür

 An gelir, yoksul sınıftan gelenlerin dertleri doğa kanunu olur Aydın için. Onların hamaset dolu erdem söylemleri ise onları tam da kendi sınıflarının melodram kahramanlarına dönüştürür. 

Sema Kaygusuz

Düşüncemiz, düştüğü yerden bir türlü kaldıramadığımız hayati düşüncelerimiz, kimin elinde yapıtlaşıyor? Ne kadarına imza atabiliyor, ne kadarının sorumluluğunu alabiliyoruz kendimizin? Benlik, bir nefeste üflediğimiz daha büyük bir özneye esir olduğunda, sözümona hikmetli öznenin iç duvarlarında havasız kalıp nasıl oyalıyor kendini? Bitimsiz bir kış uykusunda üşüyen yarı dalgın ve uykulu bilinç, bizi ne kadar idare eder böyle?

 

Kis-Uykusu-620x250

Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu’nu seyrederken, kendi kendime niçin dedim. Niçin her bir ânın hakkını veren bu filmin, onca övgü ve yüceltmenin yanında “çok uzun” diye muzipçe dedikodusu yapıldı? Neydi uzun olan; diyaloglar mı, sahneler mi, hiç kesintiye uğramayan asap bozucu tutarlılığı mı? Sanıyorum seyircinin katlandığı dürüstlüktü uzun olan. Nuri Bilge Ceylan’ın ve muazzam bir senarist olan Ebru Ceylan’ın teklif ettiği hikâye, kolay kolay kimsenin teslim alamayacağı itiraftı. Düşünce üstüne düşünmenin –hele bu topraklarda- ne kadar güç olduğunu hatırlatmaktı. Acı bir dille içten içe eğlendiren tuhaf bir açık sözlülüktü perdeye yansıyan.

Bir ruh iklimi değildir Kış Uykusu. Çalışmak ve üretmek üzerinden kendini tanımlayan, çalışmayı yüceltirken derinliği es geçen, niteliği ise avamı uyandırma servisinden ileri gitmeyen, aydınlanmayı çok yanlış anlayan bir aydının çok tanıdık gündelik hayatıdır.

Yerel bir gazeteye pedagojik uyarılardan öteye gitmeyen yazılar yazan Aydın, TV dizilerinde oynamaya gönül indirmediği için kendisiyle övünen, kenara çekilmiş bir tiyatro oyuncusudur. Ne var ki gerçekten bir çekilme değildir onun yaşantısı. Aksine kendi merkezinde, dünyanın en güvenli yerinde yaşar.

An gelir, yoksul sınıftan gelenlerin dertleri doğa kanunu olur Aydın için. Onların hamaset dolu erdem söylemleri ise onları tam da kendi sınıflarının melodram kahramanlarına dönüştürür. Parayı yakabilen, yumruğunu masaya indiren, kendi sınıfına karşı patronunun çıkarlarını koruyan bu “zavallı” insanlar, Aydın’ın ve küçük burjuva ailesinin çektiği suçluluk duygusunun ebeleridir.

Eylem gibi görünen eylemsizliğin, çalışkanlık gibi görünen hımbıllığın içinde, asla yaratıcı bir şey söyleyemeyen bir akılla yaşarlar. Açık fikirlilikle her şeyi dinleyebileceğini sandığımız Aydın, sarsıcı eleştiri karşısında saldırganlaşan bir yargıçtır gerçekte. Beraber yaşadığı ablası Necla ile karısı Nihal de öyle. Herkes kendisinden söz etmek üzere düşünür, düşünürken kendinden söz eder ve bunu ötekini lime lime ederek yapar. Öfke, soğuk ve iç burkucu, hakiki mesele ise karın altında kalmıştır.

Her sabah parlak bir fikirle uyanıp budalaca bir yüzeysellikle günü kapatan bu bireylerin bedel ödeyerek satın aldıkları tek rol, kölelik ve uşaklık. Uşaklık ederler birbirlerine. Yıkarak, sindirerek, kıyasıya eleştirerek, misillemeden öteye gitmeyen bir didişme içinde. Aydın, her hâlükârda üretmeye devam eder. Ne ki yan yana dizmek, üst üste koymak, kronolojik derleme yapmaktan başka bir şey olmayan bir üretme ezberiyle. Necla, kendi köpürttüğü, köpürttükçe anlamsızlaşan fikir kırıntılarıyla mağarasına kapanıp marazi bir eylemsizliğe prangalanırken, Nihal kendine hiç yardımcı olamayan bir yardımcı olarak, edilgen hayatına asılı kalır. Asla inanmadığı özrü affederek yapar bunu.

Filmin sonunda geçen “Affet” sözcüğü içten bir bağışlanma temennisi değildir bu yüzden. Aksine aynı derinliksiz ve tehlikesiz düşünme pratiğini sürdürmek için söylenmiştir. Gerçekte bir savaş taktiği olan satranç tahtasında şahı öne sürmek gibi. Atı azat et, sonra tavşanı öldür. Böyle devam et.

t24

Sosyal medyada paylaşın
        
   
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 + 5 =

More in Haberler

To Top