Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Düzgün Baba’ya Hakaret Eden Şaşkın!

Haberler

Düzgün Baba’ya Hakaret Eden Şaşkın!

Sanırım sekiz on kişi oldu serzeniş ile Dilşa Deniz adlı bir yazarın kitabında Düzgün  Baba’ya hakaret ettiğini söyleyenler. Düzgün Baba’ya hakaret edilmişse, sizin de yüreğiniz yanıyorsa, neden cevap vermiyorsunuz diye cevapladım hepsini. Merak edip kitabı aldım, okuyunca kendime şunu sordum. Ziyareti kirleten hayvana “hoşt” derler. Kirleten insan olursa ne denir? 

MUNZUR FESTİVAL KOMİTESİNE BİR SİTEM

Munzur Doğa ve Kültür Festivali ile ilgisi kalmayıp her türlü kirliliği Dersime taşıyan, çevre kirliliği ve içki tüketiminde zirve yapan bu etkinliğin komitesine ilk eleştirimdir. Kitabının sadece bir kısmının da ki ‘marifetli’ analizlerini alıp cevaplandırdığım Dilşa Deniz’i 2013 ve 2014 ‘’Munzur Festivallerine’’ konuşmacı olarak davet edilmiştir. Bu hanımefendinin Düzgün Bava’ ya yaptığı hakaretleri beğenerek davet eden festival komitesini kınıyorum. Komite Dersimlilerden oluşmaktadır. Kendi atalarının inançlarına değil, düşmanın inançlarına bile hakaret edenler dünyanın hiçbir yerinde bu denli takdir edilemezler. İlk iki üç festival dışında, festival komitelerinin hangi kriterlere göre festival düzenlediğinin en açık örneği Dilşa Deniz’dir.

Dilşa Deniz ve Düzgün Baba'ya hakaret dolu kitabıyla poz veriyor.

Dilşa Deniz ve Düzgün Baba’ya hakaret dolu kitabıyla poz veriyor.

 

ŞAŞKINLIĞIN ANALİZLERİ

Hangisine cevap vereceksin şaşkınların? Bilgisayarın tuşlarına basmayı öğrenen ilk elden başlıyor yazmaya ve yorumlamaya. Ateist, feminist, inanmayan, asistan, tez yazan, ortalıkta dolanan her türden zevat Alevilik ve Alevilerin kutsal değerleri üzerine ahkam keser. Sanırım sekiz on kişi oldu serzeniş ile Dilşa Deniz adlı bir yazarın kitabında Düzgün  Baba’ya hakaret ettiğini söyleyenler. Düzgün Baba’ya hakaret edilmişse, sizin de yüreğiniz yanıyorsa, neden cevap vermiyorsunuz diye cevapladım hepsini. Merak edip kitabı aldım, okuyunca kendime şunu sordum. Ziyareti kirleten hayvana “hoşt” derler. Kirleten insan olursa ne denir? Şaşkından başka bir şey demeye terbiyem müsaade etmedi.

Dilşa Deniz, yayımladığı kitapta Düzgün Baba bölümünün başında ziyaretleri şöyle isimlendirmiş. ‘ Dızgun, Mızur’. Kutsal mekanlar, Efsanevi zatlar, Mitolojik kodlamanın köşe taşları olan esas unsurlar, yazılı çalışmaya konu edilirken yazarın dillinde değil de, mite sahip çıkan en yakın halkın dili ile orjinal yazılır, sonra tercümesi eklenir. Aksi takdirde, adlandırmalar, deyimler yazanın kendi dili ve o dilde anladığı mana ile yazılırsa orıjın bozulur ve tarihi kodlamanın yerine hatalı kodlama geçer. Bu da mitoloji ve efsanenin tahrif edilip tanınmaz hale getirilmesi demektir. Bayan Dilşa Deniz. Pir Khurés’in soyunun ve talip ahalinin konuştuğu dil Dımıli-Kırmancki- Zazaki- Zoné Ma’dır. Bu dilde telafuz şöyledir: Duzgı. Duzgıné kemeri. Koyé Duzgıni- Kemeré Duzgıni. Tarihi tanımları değiştirmeden yazsaydın Dersim Alevilerinin, İqrar döngüsünde yer alan Musır, Pir, Rayver ve Tolıv yörüngesinin kabesi olan Düzgün Baba’ya yorumlarıyla hakarete varacak sonuçlara ulaşmazdı. Dilşa Deniz’in bazı yorum ve iddialarına bakıp cevap vereyim.

DılşaDeniz: ‘’Efsanenin tam tersine Dızgun Bava dağının eteklerinde tek tük ağaçların dışında orman yoktur’ Bknz Yol Ré Dersim inanç Sembolizmi S-156.  

Cevap: Dilşa Hanım bazı kaynaklara göre en az sekiz yüz yıla yakın bir zaman dilimi öncesi ile bugünkü doğal değişimi düşünemiyor. Dilşa Hanım otuz yıl öncesine kadar her yıl on binlerce insanın mübarek dağa akın ettiğini, orada konaklayıp geceleri mutlaka birkaç yerde ateşler yakarak sabahladığını bilseydi ormanın nasıl yok olduğunu anlardı. Ayrıca efsanede Şah Haydar’ın keçilere yedirmek için yeşerttiği orman Jiargovit ormanıdır. Osmanlı döneminde ki yakmalara ve diğer tahrip edici etmenlere rağmen, Jiargovit ormanı yerinde duruyor. Dilşa Hanım zahmet edip tekrar gidip uzaktan izleyebilir.

Dilşa Deniz: ‘’Şah Haydar keçiye seslenir. Sağır Kuréş’i mi gördün? Adı geçen zırva eser Sayfa 157.

Cevap: Dilşa Deniz nasıl becermiş bilmiyorum, hatta hayretler içindeyim. Khuréso Khur deyiminden ‘’Sağır Khurés manasında tercüme türetmiş. Yani, Pir Khurés’in ve talibi olan aşiretlerin ana dili ile söylenen Khur terimini ‘’sağır’’ olarak Türkçeye tercüme etmiş. Aynı sayfada, bu dili ‘Kurmanci lehçesi’’ olarak tanıtmayı da ihmal etmemiş. Dil bilimi ve antropoloji dehası hemşerimizin ana dili Kırdaş ki olmalı. Pir Khurés ve Talibi olan ahalinin dışında geniş bir coğrafyada konuşulan bu dili lehçe yaparsa, Khur ’u (Sağır) diye anlaması da normaldir. Bizim buralarda( KHUR ile KHER) terimlerini ayırt edemeyip, KHUR’ u sağır anlayanlara zeka özürlü derler. Dilşa Hanımın doğup büyüdüğü çevrede ne derler bilmiyorum. Belli ki Dilşa Hanım bilgisayarının başında aklının erdiği kadarıyla yazmış bunları. Nazımiye de önüne çıkan ilk köylü yada sığır çobanına sorsaydı, Khuréso Khur deyiminin cevabını çok rahat ve net alırdı.

Dilşa Deniz: Düzgün Baba dağının fiziki yapısı üzerinde de bolca analiz yapmaktadır. Sayfa 157.

Cevap: Antropoloji gibi çok önemli bir çalışma yapıldığında, uzaktan dağın, kayaların, zirvelerin görünümünden ziyade, o kutsal mekanın tarihi temellerinin izleri merak edilir aranır ve tarihe not düşülür. Acaba Dersimliler kaç yüz ya da kaç bin yıldır bu dağı tapınım kutsiyetinin zirvesi olarak kabul etmişler? Acaba bu dağın zirvesinde tespit edilecek en eski insan izi ne kadar eskiye gider? Antropoloji ve Arkelojinin cevap bulacağı sorular bunlardır. 2013 yılında Bingöl Üniversitesinin düzenlediği Alevilik sempozyumuna sunduğum tebliğde, Düzgün Baba efsanesi ile ilgili bölümden bir paragrafı aynen aktarıyorum: Düzgün Baba efsanesi konusunda bazı kaynaklardan hareketle kesin bir tarih vermeyi doğru bulmuyorum. Kesin olan bir şey var ki, Bu dağın zirvesinde bir medeniyetin izleri mevcuttur. Tarihi derinliğin kodlamasını ancak bilimsel arkelojik araştırma yapabilir. Özcesi, Dilşa Hanım Düzgün Baba dağı üzerinde her sıradan Dersimlinin bildiği ve ‘’Léé Ana Fatma’’ dedikleri eski medeniyet izlerinden habersizdir.

Dilşa Deniz. ‘’Burada çoban Dızgun ile kayalık ve doğurganlık arasında bir ilişki vardır. Bu konuda Gürdal Aksoy bir dizi önemli derlemede bulunur. Dağ zirvelerinde bulunan bu dikili taşların genellikle Phallus (erkeklik organı simgesi) oldukları bilinmektedir’’. Adı geçen zırva eser sayfa 162.

Cevap: Maşallah bilimsel analize. Dılşa hanım, kutsal dağımızın zirvesindeki dik kayaları inceleyip erkeklik organına benzeten Aksoy dan epey ilham aldığına göre, yakından inceleme şansın olmuştur. Peki, o dik kayaları incelerken, başını kaldırıp hemen aşağısında imar edilmiş tarlayı, Çeşmeyi, Murç ve çekiç ile oyulmuş koca kayayı nasıl görmedin?

Dilşa Deniz: Dılşa hanım zırva kitabının 169 sayfasında dilimizi analiz etmeye devam ediyor. ‘’Pezküvi-ki Kürmanci lehçesinde ürkek küçükbaş hayvan anlamına gelir’’ diyor.

Cevap: Dilşa Hanım senin hangi yanlışını, hangi eğrini düzelteyim. Senin Pezküvi dediğin ismi tanımlamanın özü şudur. Phes-davar demek. Küçükbaş hayvan yani keçi koyun cinsinden oluşan davar demektir. Kovi-Koyi ise, arkasına gelen i harfinin takısı ile dağlı demektir. Pheskovi- Pheskoyi = dağ davarı. Dılşa hanım bu kadar gülünç olmak zorunda mıydın? Bu tanımın manasını bilen birine soramaz mıydın?

 

Dilşa Deniz: ‘’Zirvede Dızgun Bava’nın mezarı olarak iddia edilen ve üç kez etrafında dönülen nokta’’…

Cevap: Aleviler Şah Haydar’ın Sır olduğuna, görünmezlik donuna girdiğine inanırlar. Bu nedenle o mekana akın ederler. Oraya bir mezar kondurdunuz mu, asırlardır süregelen inancın aksine yeni bir montajlamaya gidersiniz. (HEWSE BIMBAREKİ) Hewsé Duzgıni) diye tanımlanan ve üç kez dönülen mekan kutsiyetin son zirvesidir, mezar falan değildir. En Azından Arkelojik bir kazı yapılmadığı sürece mezar denemez. İşgüzarlar oraya ‘’Düzgün Baba Türbesi ‘’ diye bir tabela koymuşlardı. 2014 Ağustos ayında Hews’i ziyaret ettikten sonra, tabelayı söküp getirdim. Kıl köyü tarafında ellerinde bıçak ve satırla dolanıp oraya gelen kurbanları yağmalamaktan başka bir marifeti olmayan kasapların gözüne sokup, sizin ziyaret anlayışınızın ve çapınızın delili budur diye münakaşa ettim.

Dilşa Deniz: ‘’Düzgün bava yı görmeye gidip gelenler, babasına derler ki, ’Dırumé xo dızguno’’.

Cevap: Bu kelime (durum) Türkçedir. Son zamanlarda kullanılsa da ana dilimizde yoktur. O tarihte kullanılmış olma ihtimali milyonda sıfırdır. Çele mağarasında Şah Haydar’ı ziyaret edenler geri geldiklerinde, Pir Khurés’e derler ki, Çerxé xo Duzgıno. (Çarkı düzgündür) Efsaneye göre, Cem tutulup semah giderler. Çarkı düzgündür dedikleri, Semahın döngüsü ve Erenlerle yoldaş oluşudur. Hatta Cemlerde sçylenen bir Semah beyitin de aynı deyim Zakir ve dedeler tarafından seslendirilmektedir. Antropoloji, Arkeloji ve benzeri araştırmaları yapacak mantıklı her insanın Çeleqas ile Çele mağarası arasında bir bağın varlığını hemen anlar. Bu bağın ardına düşüp bir şeylere ulaşmanın gayretini sarf eder. Dılşa hanımın çapına bunlar büyük geldiğinden kafasınca anladıklarını çarpık çurpuk yazmayı tercih etmiş.

Dilşa Deniz: ‘’Dızgun. Dız hırsız, gun öküz. -Öküz hırsızı. Gun meme, dız hırsız. keçi memesi hırsızı, keçi hırsızı’

Cevap: İnsan ne diyeceğini bilemiyor. Sabrını ve sükünetini kaybediyor. Be kardeşim, Kitabı hediye ettiğin babanın o güzel ismi Seydewreş’e de mi acımadın? Babanın adının arkasındaki sayfalarda bu kadar zırvalamayı nasıl becerdin? Seydevreş’in ruhunu incittiğinin farkında mısın? Babana ithaf ettiğin kitapta, Babanın secdegahı olan Düzgün’e bu hakaretleri yapacak kadar şaşkın düşkün olmamalıydın. Pir Khurés ve İqrarı olan her alanda okunan bir duayı aktarayım. Xojibé yé deşti bo ke, gureyeno emeğ pédakeno. Xojibé yé deşti bo ke, emeğe keşi ra néniseno. Xojibé yé feki bo ke, heram loqme néweno.

Türkçesi:  Aşk olsun o ele ki kimsenin emeğine dokunmaz. Aşk olsun o ağıza ki, haram lokmayı yemez. Dilşa Hanım, emeğe bakışını binlerce yıldır böyle özetleyerek ibatetin ilk zikrine yerleştirmiş bir inacın Dersim yöresindeki Kabesinin zirvesine oturtulan zatı ‘’hırsız yaparsın’ Şah Haydar sana doğru yolu göstersin kızım, başka ne diyeyim.

Dilşa Deniz: ’’Kuréş Baba dergahını ziyaret edip orada ki dede ile konuşmak istedim. Kendisi konuşmaya yanaşmadı. Sonradan anladım ki bir şey bilmeyen cahil biri olduğu için konuşmamış’’ 

 

SONUÇ: Dilşa Hanım, PİR Khurés ve Şah Haydar efsanesinin içindeki esrarı şifreleri adlarının zikri hürmetine kendimi zapt edip hakaret içerikli cevaplardan geri durmaya çalışıyorum. Dilşa hanım, Dersimli yaşlılar kendisine gelen insanların ilk selamlaşma, tanışma ve soru sorma esnasında o misafirin kimliği ve amacı hakkında ilk bilgiyi algılarlardı. Onların beynindeki insan analiz bölümün de bu ilk davranışlara göre insanın kalitesini belirleyecek şifreleri vardı. Bu şifreler senin okuduğun üniversite derslerinde yoktur. Baban rahmetlik Seydewreş’i iyi izleseydin, eminim bazı şeyleri kapardın. Senin davranışlarını seyredip gözlerinin içine ilk baktığında, kendisine ve hizmetkarı bulunduğu ulu mekana hakaret edeceğini anlamıştır o Pir. O nedenle, seninle sohbet etmemiş. Siz o insanları anlayacak çapta değilsiniz. Gücenmeyin, bu size has değil, bu gün onları anlayacak, yorumlayacak insan bulmak artık çok zor. Keşke efsaneyi yorumsuz, terimleri de bilenlere danışarak tercüme etseydiniz. O zaman ne siz zor duruma düşerdiniz, nede biz üzülürdük.

Yazışmak isterseniz mailimi ve telefonumu Dersimnews’den alabilirsiniz sayın Deniz.

Mehmet Gülmez

Sosyal medyada paylaşın
        
   
5 Comments

5 Comments

  1. Serhad

    19/09/2014 at 03:04

    Umarım yorumum yayınlanır. Başköylü Hasan Efendi yani Pir Hasan Sani’nin kitabını ve yazılarını okudunuzmu? Zamanında ne kadar saydırmış Düzgün Baba’ya ve feryat etmiş kendisine Desim’i soykırımdan kurtarmadığı için. Yazar Dılşa’yı eleştiriyorsanız buyrun gidin bilge insan Başköylü Hasan Efendi’nin mezarında yargılayın :)

  2. cevo

    05/10/2014 at 21:51

    Serhad, iki yanlistan bir dogru çikmiyor ki!!
    Ikisinin yaptigi dogru degil.

  3. M Gülmez

    04/12/2014 at 11:55

    Sayin site yöneticileri. Cok israr etmistim,takma isimli yorumlarin yazilarimin altina asilmamasi icin.
    Yine asilmis hemde! Basköylü gibi bp Pir ile bir saskini kiyaslayacak kadar cehalet tasiyan bir not.
    Bu notu yolculuk halinde yazdigim icin Türkce kilavye yoktu. Imla hatalarini okuyucular hosgörsünler.

  4. hasan sani

    08/12/2014 at 14:58

    hasan efendi düzgün babayı hezaman saygıyla anmış ve devamlı onun yanındadır dersimliyi 38 kırımında korumadığı için hasan efendi kızmıştır yoksa onu hiç bir zaman redetmemiş veya hakaret etmemiştir.

  5. Ibrahim Coskun

    09/11/2017 at 20:03

    Sanatçıyım, aydın ve ateistim…
    Bir yanım cağımızın nabzını yakalamaya çalışır ve yüz yıl sonrasına taşır bu günü.
    Bir yanım üç bin sene öncesinin Troyasındadır Anadolu’dur, Mezopotamya’dır.
    Bir yanım Dersimdir, Dünya tarihinin en hümanist inancı olarak bilinen, günesin suyun ve doğanın kutsal olduğu o kutsal inancı besleyen mekânlarımızdır. Dağlarımıza sığınan Düzgün, onlardan süzülen Munzur Munzur’da akan Xızır´dır.
    Ateistte olsam Kutsal mekânlarımız hep sığındığım yer oldu. Hep kerametlerini gördüm, himayelerini gördüm. Söylenecek tek sözümüz var: AYIPTIR GÜNAHTIR ZULÜMDÜR…

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 + 1 =

More in Haberler

To Top