Haberler
Tunceli Üniversitesi’nin ‘Cami-Cemevi’ Projesinin Amacı Nedir?
Dersimde nüfus yapısını değiştirme saikiyle yürütülen operasyonlar ile talep olduğu dile getirilerek inşa edilmek istenen camilerin, hangi amaca hizmet ettiğini çok iyi biliyoruz. Bu anlamda tüm açık ve gizli asimilasyoncu politika ve uygulamalara derhal son vermelidir.
Hatırlanacağı üzere Tunceli Üniversitesi Rektörü Durmuş Boztuğ, üniversite kampüsünde cami ve cem evi yaptırmayı planladıklarını söyleyerek, bu çalışmaların önümüzdeki 2015 yılı bahar aylarında hayata geçeceğini dile getirmiştir. Yerel ve Ulusal basında yer alan açıklamalarında Boztuğ, “Üniversitelerinde caminin olmadığını, bu durumun önemli bir eksiklik ve ihtiyaç olduğunu, daha önce de 1.600 kişinin dilekçe vererek üniversite de mescit istediklerini, kendilerinin de bir mescit alanı ayarladıklarını ve ayrıca 2014-2015 akademik yılı öncesi Üniversite Senato Toplantı Salonu’nda bir toplantı düzenleyerek karar aldıklarını ve Diyanet İşleri Başkanlığının da önerisi ile üniversite kampüsünde Diyanet tarafından cami, hayırseverler tarafından da bir cem evi yaptırılacağını” dile getirmiştir.
Tunceli Üniversitesi Rektörü Prof. Durmuş Boztuğ, Tunceli Üniversitesinin kuruluşu ile birlikte ilimize geldiği günden beri Dersim’in her meselesine ve özellikle de inanç hususlarına özel bir ilgi göstermiştir. Bu dönemde, cem evi ile birlikte gerçekleştirilen projeler, iftar yemekleri, Aleviliğe hakaret etmiş akademisyenler ile bizlere Aleviliğin anlatıldığı Alevilik sempozyumları, paneller vb. etkinlikler gerçekleştirilmiştir. Rektör, hükümetin birçok icraatına yaptığı destek açıklamaları ile de siyasal tercihini de her fırsatta belli etmiştir. Son olarak da bir eğitim kurumu olan üniversite kampüsüne Diyanet ile işbirliği halinde cami yaptırılacağı açıklamaları ile gündem yaratmıştır.
Nüfusunun tamamına yakını Alevi-Kızılbaş inancına mensup olan Dersim’de, Devlet tarafından etnik, kültürel, inançsal asimilasyon faaliyetleri tarih boyunca her zaman süregelmiştir. Osmanlı döneminden, Dersim 1938’e, Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadar Devlet politikası olarak asimilasyon halen devam etmektedir. Bu süreçte özelikle, 1980 darbesi sonrasında askeri cunta tarafından Dersime Vali ve Belediye Başkanlığı görevini yürütmek üzere gönderilen, General Kenan Güven’in icraatları unutulmuş değildir. Dersim genelinde bugün var olan camilerin çok büyük bölümü Vali Kenan Güven döneminde yaptırılmıştır. Görev yaptığı 4 yıl içerisinde 82 adet yeni cami yapılmıştır. Tam bir Misyonerlik faaliyeti yürüten Kenan Güven, Dersim’in bütün köylerini camilerle donatmış, Kuran kursları ve İmam Hatip okulları açtırmış, toplam 5.000 çocuk bu dönemde törenler düzenlenerek il dışındaki yatılı İmam Hatip okullarına gönderilmiştir. ( Bu konuda Araştırmacı Mesut Özcan’ın fotoğraflar ve ses kayıtları ile belgelendirdiği ‘15 vakit Ezan Belgeselinden’ ayrıntılı bilgi alınabilir.) Halkı camilere yönlendiren ve namaz kılmaya zorlayan Kenan Güven, asimilasyon faaliyetleri ile Dersim tarihinde unutulmaz ayrı bir yere sahiptir. Ancak tarih boyunca bir türlü Sünnileştirilemeyen Dersim’de, Kenan Güven de muvaffak olamamıştır. O dönem köylerde yapılan camilere halk itibar etmemiş, birçok cami, mesken, barınma gibi farklı amaçlarla kullanılmıştır. Kenan Güven’den yıllar sonra bugün de yine Alevi inancına mensup Dersim’in, Türüşmek ( Aktuluk ) mahallesinde bir cami yapılmak istenmektedir. Cami ile Aktuluk Mahallesi de artık ezan sesinden mahrum kalmayacaktır. Tabi, üniversite kampüsüne yapılacak cami, vergilerimiz ile bugün birçok bakanlığın bütçesinden çok daha fazla bütçeye sahip olan Diyanet Kurumu tarafından yaptırılacak, ibadethane olarak tanınmayan ve ‘cümbüş evi’ olarak görülen cem evi ise, hayırsever birileri bulunabilirse yapılacaktır.
Dersim halkının, ilimizde kurulan ve 6.500 öğrenci sayısına ulaşan üniversiteden tek beklentisi, evrensel eğitim ilkelerinin hakim olduğu, bilimsel, çağdaş, laik bir eğitimin öğrencilere sunulmasıdır. Cem evi bahane edilerek asıl amacın cami inşa etmek olduğu çok açık ortada olan bir gerçektir. Dersim’in halkının da, Tunceli üniversitesinde okuyan Alevi kökenli öğrencilerin de, Rektörden cem evi talebi bulunmamaktadır. Bu konuda öğrenci temsilcilerinin geçtiğimiz günlerde açıklamaları da olmuştur. Ayrıca mevcut zihniyetle yapılacak bir cem evinin, hangi anlayışa hizmet edeceği de aşikârdır.
Fethullah Gülen’in Aleviliği Sünnilik içinde eritme amacıyla gerçekleştirmek istediği Cami – Cemevi projesinin devamı olan bir anlayışla yapılmak istenen cem evlerinde, asıl amaç asimilasyon ve yeni Hızır paşalar yetiştirmek olacaktır. Aleviler tarihi deneyimleri ile bu zihniyeti çok iyi tanımaktadırlar. İŞİD terör örgütünün bugün orta doğuda yaptığı katliamların benzerlerini Aleviler ve Dersim halkı, Osmanlı’dan, 1938’den, Maraş ve Sivas’tan çok iyi hatırlamaktadır. Mevcut iktidar zihniyetindekilerinin, Yavuz Sultan Selim’in torunlarının sahte gülücüklerinin bu anlamda işe yaramayacağı artık anlaşılmalıdır. Bu amaçla Aleviliği yeniden yorumlayarak, dönüştürmeye ve Sünnileştirmeye çalışmak yerine inancıyla, ritüelleri ile bu kadim inancı olduğu gibi kabullenmek ile sorun çözülebilir.
Devletin her türden inanca, düşünceye ve yurttaşlarına eşit mesafede olduğu laik ülkelerde, bir eğitim kurumunun görevi; öğrencilerine bilimsel çağdaş bir eğitim hizmeti sunmaktır. İnsanların ibadethane ihtiyaçları, ibadet şekilleri, ruhani işlerinin muhatabı üniversiteler değildir. Cami, kilise, cemevi, sinagog vb. her türlü ibadethane taleplerinin karşılanması bilimsel bir üniversitenin hizmetleri arasında yer almaz. Birilerinin taleplerinin olduğu dillendirilerek yâda inançlara saygı muhabbetleri ile dini vecibeleri karşılamaya kafa yormak yerine, laik, çağdaş, bilimsel bir eğitimi öğrencilere nasıl sağlarım kaygısı gütmeyen; iktidarın emelleri ve zihniyeti doğrultusunda kadrolaşan üniversiteler, bilimden iyice uzaklaşmıştır. Dünya Üniversiteleri Sıralamasında Türkiye’den hükümetin sürekli hedef haline getirdiği ve yapısını değiştirmeye çalıştığı ODTÜ sadece ilk 400 üniversite arasına girebilmektedir. Bu sayının arttırılması yerine, bilimden uzak, dindar nesil yetiştirme kaygıları her şeyin önüne geçmiştir. İktidarın tek övünç kaynağı İmam Hatip liselerinin sayılarıdır. Zaten amaçları da Türkiye’deki bütün okulları birer İmam Hatipe dönüştürmek ve kızlı erkekli karma eğitimi sonlandırmaktır. Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesine aykırı bir şekilde, yaratacağı psikolojik travmalar ve diğer sonuçları düşünülmeden, kız öğrencilere örtünme özgürlüğü adı altında Ortaöğretime türbanı sokarak, küçücük 5. Sınıf öğrencisinin başını örtmek, örtünmeyen çocukları özellikle muhafazakâr şehirlerde mahalle baskısına maruz bırakmak, 4+4+4 eğitim sistemi ile yetiştireceği dindar nesillerin zeminini hazırlamak, AKP’nin emellerine ulaşmadaki en önemli araçlarındandır. Bu kapsamda eğitime ayrı ve özel bir önem verilmektedir. Gelinen aşamada Türkçü, tekçi, şoven eğitim anlayışına AKP döneminde bir de gericilik ve dindarlık eklenmiştir ki bu durum iyice vahamet boyutlarına ulaşmıştır.
Tunceli Üniversitesi kampüsü içinde yapımı düşünülen cami-cemevi projesi ile ilgili olarak belirtmek istediğim önemli bir husus da şudur. Yasal mevzuata göre, Belediyelerin imar yasası uyarınca hazırlamakla yükümlü oldukları bir imar planı bulunmalıdır. İmar planlarında; parklar, eğitim alanları, askeri alanlar, konut alanları, yollar, camiler gibi ibadethane alanları bu planlarda ayrıntılı olarak gösterilir ve imar planlarına işlenir. İlgili yerleşim yerlerinde, yapılaşmalara bu planlar doğrultusunda izin verilir. Örneğin imar planında yeşil alan olarak ayrılan bir alana konut inşa edilemez. Bu bakımdan mahalle statüsüne geçerek belediye sınırlarına dahil olan Aktuluk Mahallesinde yer alan Tunceli Üniversitesinin bulunduğu alan, eğitim tesis alanı olarak mevcut imar planına işlenmiştir. Bu alanın ibadethane alanına dönüştürülerek burada cami yapılabilmesi için, ibadethane alanının imar planında yer alması yâda imar planında yer almıyor ise imar revizyonu ile imar planın değiştirilmesi gerekmektedir. Bu kararlar ise ancak Dersim Belediye Meclisi tarafından alınabilecek kararlardır. Bu sebeple Belediye Meclisinin onayı olmadan cami projesinin hayata geçmesi hukuken mümkün bulunmamaktadır. Emsal bazı idari yargılamalarda AKP’li bazı Belediye Meclislerinin cami inşaatına onay verdiği meclis kararları mahkemelere taşınmış ve iptal kararları verilmiştir. Hatay üniversitesinin kampüs sınırları içerisinde yapımı düşünülen cami inşaatı için idari yargının iptal kararı bulunmaktadır.
Yine Ankara 6. İdare Mahkemesi, yeni tarihli bir kararında Gazi Üniversitesi sınırlarında kalan bir alanda Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin cami yapım planını iptal etmiştir. Benzer şekillerde farklı emsal kararlar bulunmaktadır. Bu nedenlerle, Üniversite yönetimi tarafından cami için Dersim Belediyesinden imar onayı istenecektir. Dersim Belediye meclisine bu anlamda önemli görevler düşmektedir. Cem evi bahane edilerek bir eğitim kurumunda yapımı düşünülen cami projesine Belediye Meclisinin onay vermeyeceğini, gereken hassasiyeti göstereceğine inanıyoruz.
Nüfusunun yarısını 90 yıllarda göçler ile kaybeden Dersim il merkezi bugün 32 bin nüfusuyla Türkiye’nin en küçük illerinden birisidir. 6.500 öğrencisi ve çalışanları ile Tunceli Üniversitesinin nüfus yapısı, yabancı memurlar, polis ve asker nüfusu ile il merkezinde Dersim nüfusuna kayıtlı insanların sayısı yakın zamanda azınlıkta kalacaktır. Yıllarca farklı yöntemler kullanılarak asimile edilmeye çalışılan Dersim, demografik yapısının değiştirilmesi ile kültürel, inançsal ve etnik dönüşüme maruz kalacaktır. Farklılığını ve kendine özgü yapısını kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalan Dersim’de bu durum sosyal yaşamda da etkisini göstermeye başlamıştır. Ramazan aylarında ki iftar yemeği tertipleri, bazı işyerlerinde yabancı müşteri kaygısı ile ezan sırasında müzik sesini kapatma uygulamaları, il merkezinde gerçekleşen Dünya Rabia Günü kapsamında yapılan basın açıklamaları vb. faaliyetler gözle görülür şekilde Dersimde etkisini hissettirmeye başlamıştır.
Dersimde nüfus yapısını değiştirme saikiyle yürütülen operasyonlar ile talep olduğu dile getirilerek inşa edilmek istenen camilerin, hangi amaca hizmet ettiğini çok iyi biliyoruz. Bu anlamda tüm açık ve gizli asimilasyoncu politika ve uygulamalara derhal son vermelidir. Toplumsal mühendisliklerle, iktidarın özlemi olan tek tip insan yetiştirme zihniyetine son verilmeli, Dersimin farklılığına, kendine özgü inancına, ritüellerine, diline, kültürüne saygı gösterilmelidir. Dersim her türlü asimilasyona direnecektir.
ÖZGÜR ULAŞ KAPLAN