Dersim
Dersim’in Lokman Hekim’i: Mustefaye Sılıj’i
Mıstefaye Sılıj’in, vücuda giren kurşunları yaptığı merhemle çekmesi, karaciğer ameliyatı yapması, veremi, frengiyi iyileştirmesi hatta kanseri tedavi ettiği ifade edilmiştir.
Dersim’in tarihsel belleğinin sözlü anlatıya dayalı olmasından ötürü: 1938 kırımının bir çok alanda olduğu üzere bölgenin tarihsel yapısı, kültürü ve özellikle de sözlü anlatı belleği üzerindeki yıkım etkisi göz önüne alındığında, bölge araştırmalarında başvurulacak önemli bir kaynak olan sözlü anlatının, bu süreçten payına düşen tahribatı aldığını ifade ederek başlamalıyım. Çalışma süresince bu zararın eksikliği çalışmama ve konumun sağlıklı bir şekilde aktarılmasına da mani olmuştur. Ancak bu eksiklikler ve yetersizlikleri görüşme sağlanan kişilerin anlatıları ve dönemin koşullarını mantık süzgecinden geçirerek harmanlamaya çalıştım. Umarım cerrah Mıstefa’nın yaşamını eksikliklere rağmen genel bir biyografisini sunmuşumdur.
Horasan’dan Dersim’e
Haydaran aşiretinin Horasan koluna ve Baba Mansur Ocağına mensup Mıstefa’nın büyük babası olan Hasan ve iki erkek kardeşi takriben 19. yy ikinci çeyreğinde İran’ın kuzeybatısından göç ederek Erzurum üzerinden Erzincan’a gelmiştir. Burada bir süre kalmış lakin bölgede ki olumsuz siyasi iklimin etkisi veya geçim sıkıntısı sonucu olacak ki tekrar göç ederek Pülümür’ün Mirix mezrasına yerleşmişler Hasan ve iki kardeşi. Aynı dönem içerisinde Hasan ve ağabeyi Mirix’den ayrılarak Gola Sılaju mezrasına yerleşirler. Geçimlerini Dersim’in geneli gibi hayvancılık ile idame ederler. Fakat bu bölgede de Palu bölgesinden bir aşiret ile çatışma sonucu ağabeyi bacağından yaralanır ve hayvanlarının da telef olması akabinde mezrayı terk etmek durumunda kalırlar. Seyit İbrahimin’in himayesine sığınarak Ağdat bölgesine yerleşirler.
Altı aylık bir süre bu bölgede kalır Hasan ve ailesi, Seyit İbrahim’in daveti sonrası gelen Mümin İsmail (Mum İsmail) Hasan’la tanışmak ister ve Hasan’ın evine gider. Ancak Hasan vaziyetinin Gola Sılaju’da daha iyi olduğunu ve kendisini eski yerine götürmesini rica eder. Bunun üzerine iki gün sonra Mum İsmail ve adamlarının eşliğinde yola çıkarlar. Halvori mevkine geldiklerinde dinlenmek için günümüz de Sıliz olan köyde dururlar. Hasan karar değiştirerek burada kalmak ister ve ailesi ile bu bölgeye yerleşir.
Hasanın 5 oğlu vardır; Hüseyin, Süleyman, Xıdır, Mehmet, Ali günümüzde de köyün soy ağacı bu beş kardeşten devam etmiştir. Hasan ve büyük oğlu hüseyin zamanla çevre aşiret ve ağaların dürüstlükleriyle saygısını, hürmetini kazanırlar. Hatta Alan ve Demenan aşiretinin arasında doğan anlaşmazlıkta arabuluculuk vazifesi üstlenecek duruma dahi gelmişlerdir.
Mustefa Sıliz’ın Gençlik Evresi
Tahmini 1877 yılında Dersim’in Sıliz köyünde doğmuştur. Hasan oğlu Hüseyin’in oğludur. Haydaran aşireti ve Baba Mansur ocağına mensuptur. Gençlik yıllarını okul çağına gelinceye kadar Sıliz’de geçirmiş, sonraları ise Mürşidleri olan Cevahir ailesinin yanlarına eğitim için, Mazgirt’e bağlı Muhundi köyüne götürülmesiyle 7 yılını burada eğitim alarak geçirmiştir. İcazetname aldıktan sonra Sıliz köyüne dönmüştür. Kendisinde merak ve yoğun bir ilgi uyandırdığı için gençlik yıllarını şifacılık üzerine çalışarak, araştırarak geçirmiştir. Bölgede şifacı ve doktorların çok az olması sebebiyle kendisi yaralıları tedavi etmeye başlamış bu konuda mahareti sayesinde çevre yerleşimlerden de Mustefa’yı insanlar iyileşmek için ziyaret eder olmuş. Takriben 1900-1920 aralığında Amerika’dan gelen botanikçi ve doktorların bölgede araştırma yapmak üzere gelişiyle birlikte gruba Bava Musa ve Mustefa Sıliz rehberlik etmiş, 5 aya yakın bir süre araştırmalarında bulunma fırsatına erişmiştir. Kendiside bölgede ki zengin bitki familyasını bu gruba göstermiş. Mustefa’ya gruptaki doktorlardan biri kendi ameliyat ve araştırma ekipmalarını vermiştir. Bu ekipmanlar içerisinde bisturi, neşter, dikiş iğnesi, şırınga gibi muhtelif aletler bulunuyormuş. Büyük oğlu Celal Çiçek’in anlattığına göre bu malzemeler köylerin boşaltılmasına yakın (1993-94) bir süre öncesine kadar kendisinde muhafaza ediliyormuş. Ancak dönemin siyasi baskıları ve korkularından ötürü toprağa gömdüğünü belirtmiştir.
Mustefa Sıliz’in Olgunluk Evresi
Gençlik dönemini araştırma ve öğrenme süreciyle geçirmiş olan Mustefa Sıliz dönemin ve bölgenin adetlerine göre oldukça geç sayılabilecek bir yaşta evlenmiştir. İlk çocuğu takriben 1920 yıllarında dünyaya gelmiş olan Celal Çiçek’tir. Olgunluk evresine geldiği bu süreç sonrası artık Dersim’de birçok önde gelenler de olmak üzere çoğu kişi tedavi olmak için Cere Mustefa’ya gider yahut çağırır olmuştur. Tedavi yöntemleri ve araştırma için farklı yöntemleri kullanmış. “Babam ilaçlarını kendisi hazırlardı, evin büyük bir odası hastaları ve duvardan duvara dek bitki özleri, ilaç sıvıları bulunan şişeler için ayrılmıştı.” diye anlatıyor Celal Çiçek. Ayrıca oğulları oldukça ilginç bir anıda aktarıyorlar. Cere Mustefa’nın kedileri denek hayvanı olarak kullandığını ve fare yavrusu yakaladıkları takdirde çocuklarını şekerle ödüllendirdiğini aktarıyorlar. Karayılan görünce öldürüp babalarına verdiklerini babalarının da yılanı yakmak suretiyle kemiklerini öğüterek yaraları iyileştirmede kullandığı anlattıkları bir diğer ilginç anekdot.
Vücuda giren kurşunları yaptığı merhemle çekmesi, karaciğer ameliyatı yapması, veremi, frengiyi iyileştirmesi hatta kanseri tedavi ettiği ifade edilmiştir. Siroz tedavisi, yılan ısırığı, yılancık, kırıkçıkık gibi hastalıklar Mustefa için oldukça rahat ve basit sayılabilecek tedavi yöntemleri diyebiliriz.
Cere Mustefa geçimini cerrahlık ile sağlamış ve anlatımlardan çıkarımda bulunduğum kadarıyla önde gelen bey ve ağaların yakınlarını iyileştirmesi karşılığında Cere Mustefa’ya o dönem ve bölge için hatırı sayılır derecede zenginlikler teklif edilmişsse de kendisi, çalışmalarına ve ailesine yetecek ölçüde ücret almıştır. Bölgenin ileri gelenleri ile oldukça yakın ilişkiler kurmuş ve bu kişilerden oldukça büyük bir saygı görmüştür. Örneğin Seyit Rıza ile oldukça yakın bir dostluk münasebetleri varmış. Halvori bölgesinde Cere Mustefa ve Seyit Rıza’ya ait bir değirmenin olduğu, şu an bu değirmen ören yerine dönmüş ise de belli başlı bazı kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir.
1938 Jenosid’i ve Cere Mustefa’nın Ölümüne Uzanan Süreç
Dersim ile alakalı her konu ve tartışmanın mutlaka Dersim’in kırılma noktası sayılan 38 Jenosid’i ile kesişmesi durumu elbette bu konu içinde geçerliliğini korur. 1937-38 yılına kırım ve katliam dönemine gelindiğinde ise hallaç pamuğu gibi tüm kültürel, geleneksel ve tarihi doku bir yana savrularak yok olmaya veya yozlaşmaya ilerleyen bir sürecin fitili artık geri dönüşü olmayan bir şekilde ateşlenecektir. Elbette bu dönem Cere Mustefa içinde bir kırılma belki de ölümünün erken sayılabilecek bir yaşta gerçekleşmesi zeminini hazırlaması bakımdan, mühim bir kırılma noktası olacaktır.
1937-38 dönemine gelindiğinde ise meslek etiğine oldukça bağlı olan ve hasta ayırt etmeden tedavi eden Cere Mustefa’nın bölgede ki yaralı eşkıya ve şakileri tedavi ederek bu kişilere yardım ve yataklık suçlamasıyla yakalanması kararı çıkarılınca, Mustefa kendisi ve ailesinin öldürülmesinden endişelenerek yanına ailesini de alarak Sıliz’den ayrılmak zorunda kalır. Öncelikle Qalan köyüne sığınırlar. Bu köyde bir süre kaldıktan sonra Peter köyüne geçerler ancak askerlerinde bu köye yaklaşmaları sonrası Ahpanos’a süt kardeşi olan Süleyman Ağa’nın köyüne sığınırlar. Bu köyde bir süre kaldıktan sonra yeğeni sütlüce civarındaki alay komutanından amcası Mustefa’nın bölgede askeri harekattan ötürü ailesiyle sıkışmış kaldığını kendisini ve ailesini getirebilmesi için bir geçiş belgesi yazmasını sağlayarak önce Peter’e gider lakin burda bulamayıp sonra Ahpanos bölgesinde olduğunu öğrenip burada Mustefa’yı ve ailesini bulur. Gelmek konusunda çekinceleri olan Mustefa’ya yeğeni Peter tarafında bir askerin ağır yaralı olduğunu bu askeri iyileştirmesi durumunda kendisine zarar verme olasılıklarının düşük olduğunu söyler. Mustefa bu olasılığı göze alarak Peter’e gider yaralı askeri alarak iyileştirir ve Sıliz’deki evinde Müşade altında tuttuktan sonra Kıt’asına teslim eder askeri.
Fakat ilerleyen süreçte Mustefa hakkındaki sonu gelmez soruşturmaların da devam etmesine mani olmaz bu çaba. Nitekim öyle olur: Mustefa hakkında açılan yardım ve yataklık suçlaması ile alakalı soruşturmadan iyileştirmiş olduğu Şükrü ismindeki askerin tanıklığı sayesinde cüz’i bir miktar para ile mükafatlandırılmasına karar verilerek soruşturmanın bu ayağı kapanır. İlerleyen süreçte tıbbi malzemeler ve gereçlerini teslim etmesi istenir. Bu malzemeleri 3 ata yüklediği büyük oğlu tarafından ifade edilir. Kendisine doktorluk mesleği teklif edilerek bu hususta daha faydalı işler yapabileceği ve destekleneceği belrtilmişsede bu teklifi reddetmiştir. Cere Mustefaye Sıliji 1942 yılı bir soruşturma dönüşü geçirdiği kalp krizi sonrası yolda yaşamını yitirmiştir.
Nazım Çiçek
kenan elcan
08/04/2015 at 17:07
ben kendimde silic liyim dedemizin hayatini yazdiginiz icin tesekkür ederim ama bence biraz daha eksiklik var
saygilar