Haberler
Yeni Şafak’ın ‘Seyit Rıza Belgesi’ Gerçek mi?
Ben bu belgeye şahsen inanmadım, dili zamanın diline uymuyor, herkesi memnun eden bir tarihi belge, sanki bugünün ihtiyaçlarına karşılamak için yazılmıştır. Tarihte bunun hiç bir örneği yoktur.
Haydar KARATAŞ
Yeni Şafak’ın “SEYİT RIZA VE ATATÜRK GÖRÜŞTÜ” belgesi günümüz ideolojik ihtiyaçları için üretilmiştir! Dili ve argümanları tarihi olmaktan çok günceldir.
Neden derseniz:
Birincisi, Mustafa Kemal Seyit Rıza ile görüşmüş müdür dersiniz, evet görüştüğüne dair ciddi emareler vardır. En azından idamdan kısa bir süre önce ya da sonra Elazığ’da olduğu varsayılır. Ki, Dersim’in son kuşak en iyi aydınlarından biri olan Serhat Halis, Dersimliler arasında dile getirilen bu iddiayı Mustafa Kemal’in Doğu Seyahatini inceleyerek; Mustafa Kemal’in trenin Malatya’dan Elazığ’a hareket saati hesaplayarak Elazığ’da olabileceğini bir kaç yıl önce iddia etti. Bu tren saatlerini hesaba katarak söylenmiş bir iddiadır. Olabilir.
Öyleyse,
İkincisi, bu görüşmeyi dönemin İstihbarat birimi rapor etmiş midir dersiniz, o da olabilir, ancak rapor etmiş olsaydı dahi, bu bugün Yeni Şafak’ın yazı diline uymazdı. 1940’ların devlet dili epece açıktır, hatta varsa kütüphanenizde o dönemin askeri raporları, Kareberkir Paşa’nın anılarını, İstmet İnönü anılarını okuduğunduzdu, Yeni Şafak’ın yazı dilinin 2000’lerin Türkçesi olduğu anlaşılır.
Öyleyse Yeni Şafak ne yapmaya çalışıyor?
Onu da belirteyim:
Yeni Şafak’ın belge üreticileri muhtemelen; İhsan Sabri Çağlayangil’in İdamlarla iligili anılarını, Serhat Halis’in bahsini ettiğim yazısını ve Ayşe Hür’ün konuyla ilgili makalelerini ve bunlara ek olarak Nuri Dersim’inin anılarını yanyana getirerek ortaya hiç kimseyi şaşırtmayan, neredeyse herkese uyan bir belge üretmiştir.
Bunun neden yapmıştır meselesine de açıktır. İslamcılar bir dönem Ergenekon ve Balyoz davlarına gazeteci ve yazarları dahil etmek için belge üretmiştirler. Tarihi yniden yazmak istediklerine göre, tarihi belge üretme sürecine girdiler diye düşünüyorum.
Yeni Şafak 1940’lardaki Kemalizmin Kadro Dergisi gibi AKP’nin Kadro siyasetini üretiyor. Oysa yapmaları gereken, Dersim arşivini açmalarıdır. Bu arşiv nedir denirse: Askeri yazışmaların kendisidir. Bu askeri yazışma roparlarında neden başların kesildiği yer alacak, Dersimlilerin el konulan mal davarı, yakılan köyler ve en önemlisi kesilen başlar.
Dersim sözlü tarih anlatısında Saan Ağa ve Alişer’in başlarının kesildiği anlatılır, ancak kesilen başlar askerelerin ellerinde ve Saan Ağa’nın 8 Kasım 1938 tarihinde amcası Alişan ile Sırtkan Karakolunda çekilmiş cesetlerinin fotoğrafları ortaya çıktı. Tevvik Yüzbaşı’nın çektiği bu fotoğraflarda Saan Ağa’nın ceset bütünlüğü gözükür. Cesedi karakolda olan birinin kafasını askerler dışında kim kesebilir?
Bu kafa kesmeler Alevi inancını hedef alıyordu ve Hz. Hüseyin’in meselesini akla getiriyordu.
Yeni Şafak’a gelecek olursam.
Ben bu belgeye şahsen inanmadım, dili zamanın diline uymuyor, herkesi memnun eden bir tarihi belge, sanki bugünün ihtiyaçlarına karşılamak için yazılmıştır. Tarihte bunun hiç bir örneği yoktur.
Tabii bir edebiyatçı olarak bunu dile getiriyorum. Profesyonel tarihçiler ne der bilmem. Bu belgenin günün ihtiyaçlarına cevap vermek için üretildiğini en iyi onlar ortaya koyacaaktır.
Bu belgehin günümüzün ihtiyaçlarına böylesine uyması onun masa başında üretildiği şüphesini akıllara getiriyor.
Zazaca çevirmen konusu da bir hayli komik. 1960’lara kadar devlet yazışmalarında Zazaca dil olarak yer almaz. En azından ben bilmiyorum. Dersim’e dair askeri raporlarda da öyle görünüyor. Ne dersiniz bilmem.