Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Dersim Seçimleri ve Gerçekler

Haberler

Dersim Seçimleri ve Gerçekler

Dersimlilerin bu seçimde HDP’ye oy vermeleri, ne “gönülle” açıklanabilir ne de “Kürtlük” ile…

Aylardır devrimcisinden liberaline tüm çevrelerin gündemini aynı kuvvette etkileyen seçim, nihayet sonlandı. Seçim sonrası en çok konuşulacak bölgelerden birinin Dersim olacağı aşikârdı, öyle de oldu.

“Tersinden yandaş” Ezgi Başaran da, yılların mücadele adamı Mustafa Karasu da seçim değerlendirmelerinde Dersim’e değinmeden edemediler. Başaran, Dersim’i çok yakından tanıyormuşçasına Cihangir’den buyurmuş; Dersim’de HDP’ye giden oylar emanet değilmiş, bu durum stratejik akılla değil gönülle açıklanabilirmiş. Karasu da, tamamen milliyetçi algıyla, Dersimlilerin HDP’ye oy vermesini, kimliklerine sahip çıkmak olarak değerlendirip, “38 travmasını atlatmak” olarak nitelendirmiş.

Dersimlilerin bu seçimde HDP’ye oy vermeleri, ne “gönülle” açıklanabilir ne de “Kürtlük” ile… Türkiye’deki ilk seçimden bugüne Dersimliler hangi duygularla oy kullandıysa, bu seçimde de aynı duygu devredeydi; “korku”… Dersimlinin ilk seçimdeki oyunu belirleyen kaygı da şeriat idi, son seçimdeki kaygısı da o oldu. Dersim, ne Trabzon, Çankırı, Konya gibi, ne de Diyarbakır, Hakkâri, Şırnak gibi tutucu bir şekilde aynı partiye oy vermedi, vermez de… Belirli partilerin taraftar niteliğindeki tabanları olsa da, Dersim’in genel yapısı, kültürel mirası hasebiyle, tutuculuğa veya taraftarlığa çok müsait olmadı.

Dersim’de HDP’ye oy veren 30 bin küsür Dersimlinin çok büyük bir bölümü bunu Başaran’ın inkâr ettiği “stratejik akıl” ile yaptı. Erdoğan’ın başkan veya AKP’nin yeniden tek başına iktidar olmasının en büyük acısını Alevilerin çekeceğini bildiği için yaptı. Dersimliler evvelinde CHP’ye oy verirken bunu nasıl kendisini Türk gördüğü için veya Türklük adına yapmadıysa, bugün HDP’ye de kendisini Kürt gördüğü için veya Kürtlük adına oy vermedi. Pülümür’ün bir köyündeki 70 yaş üzeri kendisine “Biz ne Türküz ne Kürdüz, biz Aleviyiz” diyen beş kadın, 2011 seçimlerinde CHP’ye oy verip, bugün HDP’ye oy verdiklerinde yetmiş yıldır farkına varamadıkları ama ne hikmetse dört yıl içinde farkına vardıkları(!) “Kürtlükleri” için değil, tamamen Alevi kimliğinin şekillendirdiği kaygılarla oy kullandılar.

Yani, Dersimliler CHP’yi tercih ettiklerinde de, HDP’ye yöneldiklerinde de zaten kendi kimliklerine (Alevilik) sahip çıkarak hareket ettiler. O nedenle Dersimlilere kimse milliyetçi ve liberal hezeyanlarını boca etmeye çalışmasın… Peki, Dersimlilerin oylarını belirleyen şeriat ve buna bağlı olarak Alevifobi kaygısı boşuna mı? Buyurun size canlı kanlı örneği;

ALTAN TAN’IN MÜZMİN ALEVİFOBİKLİĞİ

Kimse lafı eğip bükmesin, CHP’nin başında Kemal Kılıçdaroğlu yerine Sünni kimliğe sahip bir genel başkan olsa idi, bu seçimde CHP’nin alacağı oy en az 2-3 puan daha fazla olacaktı. “Gerçek Müslüman”, “samimi Müslüman” kavramları ise aslında yine İslamcıların gerçekliği örtbas etmek için uydurdukları retorik. Türkiye’deki ve tabi ki dünyadaki Müslümanların ezici çoğunluğu İslam’ı sadece bireysel inancı olarak görüp, siyasi alana taşımak istemeyen bir kitle kesinlikle değil. Böyle olmasını gerektirecek bir neden de yok zaten. İslam tarihi, siyasi inanç tarihidir. Eş deyişle, İslam kültürü, tam da inancın siyasi arenada kullanılmasının ürünüdür. O nedenle de Türkiye’de İslam’ı siyasi alanda kullanmak çoğu zaman oy olarak geri dönmüştür. Öyle olmasa idi son seçimde AKP’nin İslami diline karşı oy toplamak veya kaybetmemek için Demirtaş öncülüğünde HDP’nin geliştirdiği İslami dilin sandığa pozitif yansıması olmazdı.

Siz AKP veya HDP’nin İslam’ı siyasi kazanım uğruna dillerine pelesenk etmelerine itiraz eden “samimi bir Müslüman” gördünüz mü? Hayır, bilakis “dindar” tanımlamasıyla yumuşatılan ve hoş gösterilmeye çalışılan “dinci” taban, siyasi alanda İslami vurgunun daha fazla olmasından haz duyar. Yani eldeki malzemenin gerçekliği tam da budur ve bu kitleyi hiç kimse masum veya iyi niyetli gösteremez. İşte yukarıda anlatmaya çalıştığım Dersimlilerin seçimlerdeki refleksini belirleyen korku evreni de tam olarak budur!

Altan Tan ise işte bu güruhun HDP’de vücut bulmuş halidir. Kimse Altan Tan’a şaşırmasın zira kendisi “halkımızın gerçekliğinin” temsili halidir. Kılıçdaroğlu’na yönelik (siz onu Aleviliğe yönelik olarak okuyun) ettiği lafların ise yeni olmadığını 2007’den beri Kürt hareketi içerisindeki Alevilerden rahatsız olduğunun bilinmesi gerekir.

Özür de beklemeyin, özür dilense dahi mesele özür ile geçiştirilecek kadar basit değil. Mesele, tarihseldir, kültüreldir ve çok derindir…

Metin Kızıltaş

Sosyal medyada paylaşın
        
   
2 Comments

2 Comments

  1. VENGDAR

    10/06/2015 at 22:35

    Tarihde, Osmanlılar Kürtleri eğiterek Alevi Dersimlilerin üzerine saldırttılar. Hatta sunni Zazaları da bu yolda kullandılar.

    Bugün Kürtçülük hem Alevileri hem de sunni Zazaları kazanarak onların önünü kesmek istiyor. Bu kazanma hep gönüllü olmuyor. Bunda Kürtlerin sokak baskısı ve şiddeti önplandadır.
    Bir de Zazalar ve Aleviler, Kürtlere destek verirken kendisine Türk devleti tarafından aralıksız sürdürülen haksızlığa ve baskılara son vermeyi arzuluyorlar. Bu yüzden Kürtlerle ortak, barışcı ve eşit haklara sahip bir hayat arzuluyorlar. Kürtler de böyle düşünüyorlar mı?
    Bu durumda Kürt gruplarının ve partilerinin Alevilere ve Zazalara karşı iyi niyetini nasıl sezeriz, nasıl takip edebiliriz? Bu durum iki şeylen çok berak olarak anlaşılıyor: Kürt grupları Zazaları ve Alevileri kendine sırf asker olarak (yani gerila olrak, savaşcı olarak kullanıp harcamak niyetindeler). Yıllardır bundan başka bir şey yapmıyorlar. Şünkü görüyoruy ki Kürtler Zazacayı hep bastırıyor, Aleviliği de sözde bırakıyor. 15 Kürtçe TVden birini Zazacaya ayırmıyor. Bunların bahaneleri çok. Bu nasıl sezilir? Kürt grupları dara düşünce Zazalardan, Alevilerden ve demokratlardan beklediği desteği alıyor. Ama belli düzelince, yollu açılınca onları saymıyor, kenara atıyor, Alevileri suçluyor ve Zazlara baskı uyguluyor. Şiddeti, hakareti içine alıyor. Çünkü para, silah, hüküm Kürt gruplarının elinde. Ve Aleviler ve Zazalar bu örgütlerde aktiflerö ama kendi meselesinde hala uyuyorlar ve saf çocuk gibi güveniyorlar. Yarını görmüyorlar.

  2. VENGDAR

    10/06/2015 at 22:39

    Tarihde, Osmanlılar Kürtleri eğiterek Alevi Dersimlilerin üzerine saldırttılar. Hatta sunni Zazaları da bu yolda kullandılar.

    Bugün Kürtçülük hem Alevileri hem de sunni Zazaları kazanarak onların önünü kesmek istiyor. Bu kazanma hep gönüllü olmuyor. Bunda Kürtlerin sokak baskısı ve şiddeti önplandadır.
    Bir de Zazalar ve Aleviler, Kürtlere destek verirken kendisine Türk devleti tarafından aralıksız sürdürülen haksızlığa ve baskılara son vermeyi arzuluyorlar. Bu yüzden Kürtlerle ortak, barışcı ve eşit haklara sahip bir hayat arzuluyorlar. Kürtler de böyle düşünüyorlar mı?
    Bu durumda Kürt gruplarının ve partilerinin Alevilere ve Zazalara karşı iyi niyetini nasıl sezeriz, nasıl takip edebiliriz? Bu durum iki şeylen çok berak olarak anlaşılabilir: Kürt grupları Zazaları ve Alevileri kendine sırf asker olarak (yani gerila olrak, savaşcı olarak kullanıp harcamak niyetindeler). Yıllardır bundan başka bir şey yapmıyorlar. Çünkü görüyoruz ki Kürtler Zazacayı hep bastırıyor, Aleviliği de sözde bırakıyor. 15 Kürtçe TVden birini Zazacaya ayırmıyor. Bu yapmamanın bahaneleri çok. Kğrtlerin smimiyetini bugün nasıl sezebiliriz? Tespitimiz: Kürt grupları dara düşünce Zazalardan, Alevilerden ve demokratlardan beklediği desteği alıyor. Ama belli düzelince, yollu açılınca onları saymıyor, kenara atıyor, Alevileri suçluyor ve Zazlara baskı uyguluyor. Şiddeti, hakareti içine alıyor. Çünkü para, silah, hüküm Kürt gruplarının elinde. Ve Aleviler ve Zazalar bu örgütlerde aktifler ama kendi meselesinde hala uyuyorlar ve saf çocuk gibi onlara güveniyorlar. Yarını görmüyorlar.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

nineteen − fifteen =

More in Haberler

To Top