Haberler
Selefi Tehdit ve Hükümet-i Seyyare
Saray Rejimi, “Yeni Türkiye” uğruna ülkede ki zaten bir ayağı topal “hukuk devleti” ilkesini yerle yeksan etti, memlekette “hukuk güvenliği ” kalmadı.
Türkiye rotası şaşan, Selefi Dünyasına doğru kürek çeken bir ülke artık,
Güç zehirlenmesi yaşayan ve bu zehri topluma yayan AKP ve Saray Rejimi, ülkeyi sonu öngörülemez bir kaosun içine sürükledi, sürüklemeye de devam ediyor hala.
Saray Rejimi, “Yeni Türkiye” uğruna ülkede ki zaten bir ayağı topal “hukuk devleti” ilkesini yerle yeksan etti, memlekette “hukuk güvenliği ” kalmadı,
Türkiye’de “hukuk” artık, siyasi iktidarın ve tarafsızlığını yitiren “Saray Rejiminin menfaatleri” oldu,
Eğitim-öğretim ise “pozitif bilimler ve laik ” odaklı olmaktan çıkarılıp, “dini bilgiler” odaklı “kinini koruyan muhafazakar nesiller” yetiştirmeye yönelik bir rotada seyir alıyor,
Kuran Kursları ise “kontrolü olmayan” bir seyirde ilerliyor, Kuran’ı Selefi şekilde yorumlayan, Anadolu Tasavvufundan uzaklaşan Kuran Eğitim Metotları ülke genelinde her geçen gün yaygınlaşıyor,
30-40 yıl önce düğünlerinde “davul-zurna” çalınan, “kadın-erkek” birlikte “halay çekilen” Anadolu’nun Sünni mezhebinden olan çoğu köy ve kasabasında “günahtır” diye ne halay çekiliyor, ne bağlama dinleniyor ne de davul-zurna çalınıyor. Selefilik, Anadolu Sünniliğini büyük bir anakonda gibi adım adım yutmaya çalışıyor,
Medrese tarzı eğitim veren okullar, Yeni Türkiye düşüncesinin “Selefi nesiller yetiştiren kadro okulları” olarak görülmeye başlanıyor, kamuoyunda bu algı her geçen gün güçleniyor, laik eğitim vermeye çalışan okullar ve öğrencileri ise “tu ka ka” muamelesi görüyor,
“Hukuk Devleti” yok, “Hukuk Güvenliği” yok, “Pozitif Bilimler Odaklı Laik Eğitim-Öğretim” yok. Böyle bir ülkenin geleceği “bölünmekten” başka ne olabilir ki ?
Türkiye’de onlarca etnik kökenden gelen ve mezhepleri farklı milyonlarca yurttaşı bir arada tutan iki önemli unsur vardır. Bunlardan biri “hukuk devleti ve hukuk güvenliği” ise diğeri de “pozitif bilimler odaklı laik eğitimdir“,
Laik eğitim sisteminin yok edildiği Türkiye’de, hepimizi bekleyen tehlike İşid’in arka bahçesi olan “cahiller ordusu” dur. Tasavvufa düşman, kadın-erkek eşitliğine düşman, farklı inancalara karşı tahammülsüz olan nesillerin yetiştiğiTürkiye’de ortaya çıkacak en tehlikeli hayranlık “İŞİD Hayranlığıdır”
Türkiye’de, İŞİD karşıtı muhalefete karşı “kamu düzeni” diye bas bas bağıran Hükümet-i Seyyarenin, Türkiye toplumunu “Selefiliğe ve İŞİD hayranlığına” karşı korumak için aldığı somut hiçbir adım yoktur,
Bugün Türkiye’nin “savaşa karşı barış” için, “bölünmeye karşı birliktelik” için, “cehalete karşı aydınlanma” için en çok ihtiyaç duyduğu şey 12. Ve 13.Yüzyılda Anadolu’da ortaya çıkan Mevlana’nın, Bektaş-ı Veli’nin, Yunus Emre’nin hümanizmi ve felsefesidir.
Ülkeyi ve toplumu parçalanma noktasına getiren “Selefi dini örgütlenmeler ve faaliyetleri” Türkiye’nin en önemli“milli güvenlik” meselesidir.
Felsefe Düşmanı Gazali Anlayışının, her geçen gün hakim olduğu Türkiye eğitim-öğretim sistemi ve ne yazık ki camilerde/mescitlerde faaliyet yürütmeye ve mihrap edinmeye çalışan “Selefilerin” şekillendirdiği nesiller, bu ülkenin geleceğine dinamit koyacaklardır.
“Yeni Türkiye” uğruna ülkeyi hukuksuzluğa sürükleyenler, ülkenin nesillerini de en büyük tehlikenin kucağına atıyorlar.
Bugün Türkiye’nin Selefiliğe Karşı Tavır alma günüdür, aksi halde Selefi nesillerin yetiştiği Türkiye hepimiz için üzerinde “El-Fatiha” yazan bir kabristana dönecek,
Ve ortada Ne Mevlana’nın türbesi kalacak ne de görüşleri,
Mevlana’nın ve Bektaş-ı Veli’nin türbesini yıkmak isteyenler gözümüzün önünde iken,
Ey Hükümet-i Seyyare ve Saray-i Kibir, gelin “Selefi/Suudi” sevdanızdan vaz geçin yoksa bir mezar taşınız bile olmayacak, diyor Selefisiz bir dünya diliyorum. (not: Selefi İnancında mezar taşı yoktur, türbelerde aynı şekilde yoktur, olması durumunda yıkılır ).
Av.Cihan SÖYLEMEZ /Dersim
07.08.2015