Dersim
Dersim tarihinde Newroz var mıdır
İki üniversite öğrencisi 1977 21 Mart’ında Nazmiye’de bir dağda lastik yakarak Newroz’u kutlamaya çalışır. O tarihe kadar, ne Newroz diye bir bayram duymuş olan, ne de Demirci Kawa’dan ve ‘’Zalim’’ Dehak’tan haberdar olan Dersim insanının, dağda yakılan bu ateşi anlamlandıramaması ve bunun “ziyaretlerin bir haberleşme biçimi” olduğunu düşünmesi, ortaya trajikomik bir tablo çıkarır.
Serhat HALİS
“Mavi Hap Kırmızı Hap”yazılarının ikincisiyle birlikteyiz. Mavi Hap Kırmızı Hap yazıları, çoğunluğun sıkça telaffuz ettiği ve yer yer bize dayattığı “doğruların” hiç de öyle olmadığını göstermeyi amaçlar. Doğru kabul edilen yanlışları teşhir etmek, bu yazı dizisinin temel varlık nedenini oluşturur.
Bu dizinin ikinci yazısı, Newroz olarak adlandırılan bayramın “Dersim tarihi içinde bir yeri var mıdır” sorusuna ilişkin olacaktır. Yazıda, Newroz’un Dersim’e içkin bir olgu olmadığını ifade edeceğiz. Bu aşamada, Newroz bayramının Dersim serüvenine dair okuyucuya, mavi ve kırmızı olmak üzere iki hap uzatacağız. Newroz’un Dersim gelenekleri içinde yer almadığı gerçeğini görmek isteyenler kırmızı hapı alarak yazıyı okumaya devam edebilirler. Onların, bize anlatılanın dışında göreceği başka bir gerçek var. Aksini düşünenler ve bunda ısrar edenler ise, mavi hapı alarak, kendi doğrularıyla yaşamaya devam edebilirler. Onlar, yazıyı burada bırakıp, mutlu hayatlarına dönmeliler.
Neden Bahar Bayramı?
Bahar bayramının, tarih boyunca hemen tüm toplumlarda var olduğunu görüyoruz. Baharın gelişi, günümüz kapitalist modernleşmesi yaşanmadan önceki tüm süreçlerde, toplum tarafından beklenen bir durumdur. Zira insanın doğa ile olan ilişkisi; “doğanın tahakkümü altında olmak” biçiminde ifade edilir türdendi. Dolayısıyla, üretim; yani yemek ve hayatta kalmak, ancak “kara kış”tan kurtulmak ile mümkündü.
Tarihte ne kadar geriye gidersek, insanın doğayla ilişkisinin ve ona bağımlılık durumunun o kadar arttığını görürüz. Bahar bayramlarının hemen hepsinin arkaik döneme ait mitoslardan beslenmesi de bunun bir neticesidir. Günümüz açısından baharın gelmesi ya da geç gelmesi insanın mevsime bağlı açlığını ya da hayatta kalma mücadelesini direkt etkileyecek bir durum değildir. Ancak binlerce yıl öncesinin koşulları düşünüldüğünde, insanın, baharın gelişini neden bir bayramla kutladığı daha iyi anlaşılacaktır.
Bahar ve takvim, ‘Neolitik Devir’le birlikte insanlık için önemli bir olgu halini alır. Temel üretimini topraktan elde ettiği ürün vasıtasıyla gerçekleştiren, (yerleşik yaşama geçmiş) ilk insan için, üretimden yoksun kış ayları, depoların boşaldığı ve birçok durumda kıtlığın yaşandığı bir dönemi ifade eder. Bu koşullar göz önüne alındığında, baharın gelişinin, protohistorik dönem insanı için ne kadar mühim olduğu anlaşılır.
Üstelik toprağa bağımlı üretim, ani sel baskınları, yıl içinde değişen sıcaklık değerleri ve aylara göre farklılaşan yağış miktarıyla çoğu zaman verimsizleşiyordu. Rutin aralıklarla olduğu gözlemlenen mevsimlerdeki değişkenliğin, sayısal bir çizelge haline getirilmesiyle oluşturulan takvim, burada insanın imdadına yetişti. Takvimin icadıyla, mevsimlere göre değişen doğa koşullarının ve olaylarının önceden tespiti mümkün oluyor ve toprağa bağımlı üretimde verim arttırılıyordu.
Toplumların geleneksel-folklorik ögeleri içerisinde bulunan bahar bayramları, böylesi bir maddi zeminden ve tarihten mirastır. Bahar bayramlarının günümüzde özellikle de doğa gelenekli toplumlarda daha yaygın olmasının nedeni de; bu toplumların, doğayla kurdukları ilişkide hala baharın gelişine ihtiyaç duyacak bir karaktere sahip olmalarındandır(bu, günümüz için olmasa da, fazla değil bir asır öncesi için böyledir).
Bahar Bayramı: Dünyanın Her Yerinde
Yeryüzündeki bir kısım bahar bayramı şöyledir:
Meksika: Üç tane bahar bayramı bulunmaktadır: Catemaco, Chichon İtza 21 Mart, Paskalya 21 Mart
ABD: Saint Patric Bahar Bayramı 17 Mart
Kürdistan: Newroz 21 Mart
Azerbaycan: Nevruz 21 Mart
Afganistan: Nuroz 21 Mart
Çin: Yuan Xiao
Şili: 4 Haziran Bahar Bayramı
Dersim: Houtomal 20 Mart – Nisanın ilk haftası
İrlanda: Saint Patric 17 Mart-21 Mart
Kafkasya/Dağıstan: Oustbay 6 Mayıs
İran: Newruz 21 Mart
Yahudiler: Pesah
Çingeneler: Hıdırellez
Ruslar: Maslenitsa
Özbekler: Navruz 21 Mart
Slavlar: Letnik
Amerika Yerlileri: Gold Spring 23 Mart
Dikkat edilirse bu bayramların Kuzey Yarım Küre’de bulunan topluluklara ait olanlarının hemen hepsi mart ayı içerisinde, önemli bir bölümü ise ekinoks günü olan 21 Mart tarihindedir. Ve yine anlaşılıyor ki; baharın gelişi birçok toplum tarafından sevinçle karşılanmış ve zamanla bu sevinç kutlamalara dönüşmüştür.
Her bahar bayramının arkaik döneme ait bir mitos ile şekillendiğini belirtmiştik. Bu, bahar bayramlarının toplumdan topluma gösterdiği farklılığa da işaret eden bir durumdur. Bahar bayramlarını birbirinden ayıran en temel özellikleri onların beslendiği bu mitoslardır. Farklı mitolojik zeminlere dayalı bayramlar, farklı toplumların bahar bayramları olarak nitelendirilir. Buna göre bu bayramların ritüellerinin de farklı olduğu gözlemlenir. “Baharın gelişi” gibi ortak bir nedene dayalı olan etkinlikler, toplumlara göre değişkenlik gösteren farklı mitolojilerle beslenmiştir.
Newroz Bir Ortodoks Toplum Bayramıdır
Sümer tanrısı Dummuzi ile ilgili ayinlere kadar kökleri götürülen Newroz Mitolojisi, bu isimle ilk kez Perslerin yazılı kalıntılarında yer almıştır. Daha çok İrani (Fars, Kürt, Belluci/Afgan, Azeri) ve Turani(Özbek, Kırgız, Türkmen, Türk, Kazak) halkların ve kısmen de bu halklar çeperinde bulunan kimi diğer toplulukların bahar bayramı olarak adlandırılan bu bayram, bir ana akım (Ortodoks) toplum geleneğinin olgusudur. Newroz Mitolojisi kısaca şöyledir:
‘’İyiliği ile bilinen Cemşid’i öldürerek tahtına geçen zalim kral Dehaq’ın omuzunda yılanlar (ya da yaralar) çıkar. Doktorlar bu yaraların iyileşmesi için her gün iki genç beyninin yılanlara yedirilmesini (yaralara sürülmesini) söyler. Her gün gençlerden biri Dehaq’ın iyi kalpli hizmetçisi tarafından serbest bırakılır ve bunun yerine koyun beyni yılanlara yedirilir veya yaralara sarılır. Halk bu zulme çareler arar. Sonunda Demirci Kawa bir gürz yaparak saraya gider ve bunu krala hediye edeceğini söyler. Gürz ile Dehaq’ı öldürür ve işaret olarak sarayın burçlarında ateşler yakar. Dağlar çıkanlar ateşli mesaja karşılık verir ve meşalelerle dağlardan aşağı inerler.’’ (*)
Orta Asya’dan Anadolu’ya, Kafkasya’dan Mezopotamya’ya kadar yayılım göstermiş bu bahar bayramı (Newroz), yazı geleneği olan, devlet ile bir bağımlılık akdi bulunan toplumlarda görülmektedir. Zira ta Sümerlerden günümüze ana akım toplumların kültürel bir salınımı ve mirası olarak yayılmıştır.
Ana akım-Ortodoks toplum yapısı dışında kalan Dersim ve Alevilerde ise Newroz bayramına rastlanmaz. Genel yapısı itibariyle; heterodoks, heretik, ezoterik ve yarı komünyon niteliklere sahip Dersim ve Alevilik, ana akım toplumların genel sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel mirasından bağımsız değerlerle kendini var etmiştir. Mitolojileri, anlatıları, felsefesi, tarihi, toplum ilişkileri ve erkle olan iletişimi, ana akım toplum formasyonlarından farklı olan Dersim ve Alevilikte; sınıf, yazı ve devlet geleneğine ait destanlara/mitoslara, iddia edildiği yoğunlukta rastlanılmaz. Böylesi bir durum, heterodoks toplumun genel karakterine uymadığı gibi, toplumlar tarihinin akış seyrine de aykırıdır.
Dersim’de İlk Newroz Ne Zaman Kutlandı?
Nitekim Dersim tarihine ve sosyal yapısına ilişkin yapılmış alan çalışmalarının tamamı; Dersim’(tarihin)de Newroz adıyla kutlanan bir bayramın olmadığını bütün açıklığıyla gözler önüne serer. Ayrıca Dersim’de, yukarıda aktardığımız Dehak ve Kawa Destanı’na ilişkin tek bir anlatıyla da karşılaşılmaz. Buna dair herhangi bir örnek tespit edilememiştir. Bugün, geleneğin sürdürücüsü olan Dersim yaşlılarının “Newroz bizim bayramımız değildir” gibi bir “belagata” sahip olmaları da, bu hususta değerlendirilmesi gereken önemli bir veridir.
Dersim’de ilk Newroz kutlama çabası 1977 yılında, Kürt ulusalcılığından etkilenen iki üniversite öğrencisi tarafından gerçekleştirilir. Bu iki üniversite öğrencisi 1977 21 Mart’ında Nazmiye’de bir dağda lastik yakarak Newroz’u kutlamaya çalışır. O tarihe kadar, ne Newroz diye bir bayram duymuş olan, ne de Demirci Kawa’dan ve ‘’Zalim’’ Dehak’tan haberdar olan Dersim insanının, dağda yakılan bu ateşi anlamlandıramaması ve bunun “ziyaretlerin bir haberleşme biçimi” olduğunu düşünmesi, ortaya trajikomik bir tablo çıkarır. Olayın tanığı Cemil Gündoğan ise, bu olaya ilişkin yaşadığı şaşkınlığı şu biçimde ifade edecektir:
“… kafam da karışmıştı: Mademki Newroz, Kürtlerin yaradılış efsanesiydi, nasıl oluyordu da geleneğin asıl taşıyıcıları olması gereken köylüler bunu bilmiyorlardı?”
Dersim Bahar Bayramı: Houtomal/Hewtemal
Ezoterik ve heterodoks yapıya sahip olan Dersim’in bahar bayramının adı: ‘Houtomal’dır. Kimilerince günümüzde ‘’Hz.’’Ali’nin doğum günü olarak ifade edilen ve bilinçli bir şekilde “Alevilerin Newroz’u” diye adlandırılan bayram da esasında Houtomal’dEn başkası değildir. Houtomal, kimilerinin iddia ettiği gibi Newroz’un ta kendisi de değildir. Houtumal ile Newroz arasında kurulabilecek en tutarlı bağıntı; ikisinin de bahar bayramı olarak değerlendirilebileceğidir. Bunun dışında yerkürenin diğer parçalarındaki bahar bayramları ile Newroz’un ne kadar ilişkisi varsa, Houtomal’ın da o kadardır.
Bahar bayramlarının farklılıkları hiç kuşkusuz onların anlamları, dayandıkları toplumsal ve tarihi arka plan, mitolojik kaynakları ve biçimsel öğeleri olarak ritüelleridir. Tüm bu nitelikleri itibariyle değerlendirildiğinde Newroz’un başka bir kaynaktan doğup başka bir forma tekabül ettiği; Houtomal’ın ise daha başka bir kaynaktan doğup, daha başka bir forma tekabül ettiği anlaşılacaktır. Dersim Bahar Bayramı olan Houtomal’ın dayandığı mitolojik miras, Dehak ve Kawa mitolojisiyle hiçbir ortaklığı olmayan bir kaynağa tekabül eder. Kısaca Houtomal şöyle bir mitosa dayanır:
“Rivayet o ki, kış denen büyük zulüm gelip Mart ayına dayandığında, artık onu taşımaya kudreti kalmazmış tanrının. İşte o vakit yedi tane hamal kışın geri kalan, artık karların eridiği, derelerin çağladığı, mereklerde hayvanların yiyeceği otun kalmadığı, evlerde un çuvallarının, bulgur torbalarının, tereyağı, çökelek kaplarının dibinin görünmeye başladığı anda, yedi hamal çıkıp kışın geri kalanını sırtlarına alıp, bahara çıkarırlarmış.”(**)
Görülüyor ki Newroz mitolojisiyle yakından uzaktan alakası olmayan bir mitolojik zemine dayanır Houtomal. Bununla beraber biçimsel olarak da farklı bir forma sahiptir. Houtomal; Houtomale qıc’ (Küçük Houtomal 20 Mart) ve Houtomale Pil (Büyük Houtomal 30 Mart) gibi iki bölüme ayrılarak (yer yer üç bölüme de ayrılmaktadır) Nisan’ın ilk haftasına kadar süren bir dizi baharın gelişini karşılama etkinliği olarak yaşam bulur. Bu süreçte en önemli gün olarak Ç’arsemoşia (Karaçarşamba Bayramı) öne çıkar. Newroz ise 21 Mart gibi tek bir günde gerçekleşen etkinliklerle baharın gelişini kutlama amacı taşır. Bu etkinlik, yakılan ateşlerin etrafında eğlenmek, halay çekmek ve ateşin üstünden atlamak gibi figürleşmiş ritüellerle gerçekleştirilir.
Burada Dersim geleneği ile Newroz’un temsil ettiği gelenek arasında öz ve biçim alanlarında gözlemlenen iki türlü bir farklılık bulunmaktadır. Hem ateş yakıp üzerinden atlama gibi bir ritüel Dersim’de bulunmamaktadır; hem de ateşe kutsiyetin atfedildiği, değil (ateşin) üzerinden atlamak ve etrafında halaylar çekmek; ona tükürmeyi, su dökmeyi ve benzeri yöntemlerle söndürmeyi bile yasak sayan bir toplumun düşün ve duyum dünyasıyla(1); ateşi kötünün, şeytanın ve her daim olumsuzun ifadesi olarak gören ana akım toplum arasındaki düşünsel ve duyumsal antagonizma ortaya çıkar.
Mitolojik anlatılar/destanlar bir toplumsal formasyonun arkaik dönemine ilişkin kültürel kodlar sunar tarihçiye. Bu anlamıyla toplumların kendilerine özgü destanları, masalları ve anlatıları, o toplumların geçmişine ve sosyal yapısına ilişkin çok önemli verilerdir. Günümüz olguları ile geçmiş arasında kurulacak tutarlı bir korelasyon, bu mitosların bugün ki uzantıları ile toplumun geçmişi arasındaki bağıntıyı da ortaya koyma istidadı taşır.
Houtomal’in de, Newroz’un da bahar bayramı olması, ikisini aynı şey yapmaz. Böylesi bir iddia yeryüzündeki diğer tüm bahar bayramlarını da Newroz olarak adlandırmak zorunda kılar bizleri. Ancak diğer bayramlar (tıpkı Houtomal gibi) aynı mitolojik kaynaktan beslenmiyor ve aynı biçimsel öğeler taşımıyorsa, bunların ayrı bayramlar olduğu anlaşılır. Her bayramı dayandığı felsefi, kültürel, mitolojik, sosyal, siyasi temeliyle ve uygulanış biçimiyle değerlendirmek gerekir. Bahar bayramları ve dayandıkları mitolojik anlatılar örneklerle çoğaltılabilir. Mesela Yahudilerin bahar bayramı olan Pesah kısaca şöyle bir mitosa/anlatıya dayanır:
“Pesah’ sözcüğü İbranice’de “geçmek veya atlamak” anlamında bir kökten gelir. Yahudi inanışına göre, Mısırlıların ilk doğan çocuklarını öldürmeye gelen Tanrı’nın Yahudi evlerini atlamasını simgeler. Pesah ayrıca bu bayramda Kudüs’teki tapınakta kurban edilen kuzuya verilen addır. Bu bayram Bahar Bayramı olarak anılır.”
Görülüyor ki farklılıklar, olguların ve ‘şey’in birbirinden farklı tanımlanmasıyla sonuçlanıyor.
Pozitivist-Ulusçu Aklın Tarih Yazım Yöntemi: Maddi Delilleri Karartma
Pozitivist ulusalcı akıl; olay, olgu veri ve süreçleri değerlendirirken, bilimsel ve nesnel dayanakların teşhirinden kaçınır. Zira her bilimsel ve maddi kanıt, bu aklın ileri sürdüğü tez ile çelişir. Bunun bilincinde olan bu kuram (pozitivist-ulusalcılık), ulusal bilinç yaratmanın en önemli ayağı olarak maddi delilleri karartma ve toprak altına gömme uğraşı içerisine girer.
Ulusal bilinç yaratma çabası içerisinde olan bu akıl, bu bilinci yaratmanın en önemli ayağı olarak, tarihi kullanır. Bu kullanım da, kullanıcı öznenin (pozitivist ulusalcılık) kendi kurgusuna uygun bir biçimde, nesnel dayanak ve maddi kanıtlarından soyutlanmış bir olay ve olgulara dayalı, yalan ile tasarımlanmış tarih kurgusunu, kitlelere enjekte eder ve hemen her alanda bunu propaganda eder.
Bu propaganda bombardımanı altında kalmış kitle ise (kitlenin genel karakteri budur; kendisine sunulanı alır ve onu doğru kabul eder); hiçbir sorgulama ihtiyacı duymadan bu propagandanın ”tılsımlı” tesiri altına girer. Bu durum ise; genel tarafından kabul edilmiş olanın, doğru olduğuna dair bir algı oluşturur toplumda. Oysa; bir tezin çoğunluk tarafından kabul görmüş olması, o tezin doğruluğuna dair hiçbir anlam ifade etmez. Mesela Newroz’un Dersim’e de ait bir milli bayram olarak algılanması durumu, bunun doğru olduğuna dair en ufak bir neden sayılamaz.
Tarih yazımı örneğinde de görüleceği gibi, ulusal bilinç yaratmak adına yeniden tasarlanmış tarihi olay, olgu ve veriler; tarih yazıcısının ideolojik, sınıfsal, ulusal, örgütsel aidiyetine göre şekil alır.
Sonuç
Bu yazının temel amacı, bu satırların yazarının ‘gelenek’ gibi bir kaygısı olmamasına rağmen, böylesi bir kaygıyı kendilerinin politik hedeflerinin ana eksenine oturtmuş bulunan; gelenek, kültür, dil üzerinden dünyayı tanımlamaya çalışan bireylerin, içinde bulundukları paradoksu ifade etmeye çalışmaktır. Zira etnik/milli kültür ve onu oluşturan öğelerin çok önemli olduğunu belirten ve bu önem üzerine bir ideolojik/politik duruş ve karşı koyuş/saldırı sergilediğini gördüğümüz bu kesim; geleneğin gerçek taşıyıcılarının hemen tüm kültürel, sosyal, filolojik ve tarihi mirasını reddetmektedir. Bununla da yetinilmeyip,mevcut olan geleneğin yerine başka birini giydirmeye çabalamaktadırlar.
Örneğin, geleneksel ( pozitivizm buna ulusal demeyi yeğliyor) bayramların çok önemli unsurlar olduğunu ifade eden bu cenahtan bireylerin, nedense bu geleneğe ait bir bayramı (Houtomal) yok sayarak, yerine bu geleneğe ait olmayan bir bayramı (Newroz) yerleştirme çabasında olduğunu görüyoruz.
Toplumun kendine ait bir ritüelinin, olgusunun ya da bayramının yerine, başka bir topluma ait ritüelin ya da bayramın yerleştirilmesi, toplumun kolektif hafızasının silinmesine yönelik bir hamledir. Bu, toplumun kendi kökleri ve tarihi mirasıyla irtibatının kesilmesi anlamına gelir. Eğer gelenek bireyin içine doğduğu kültürel ve tarihi formasyonun, eski nesiller tarafından aktarılması ise; o geleneği yaşatmak demek, aktarılan bu kültür ve tarihi, muhtevası ve biçimiyle kabullenmek ve yaşatmak demektir. Kültürel ve tarihi öğelerin aktarılmış biçimlerini yok saymak ya da onların yerine başka toplumlara ait kültürel öğeler yerleştirmek ise, kelimenin en açık anlamıyla asimilasyon demektir.
Tüm bu tarihi ve politik değerler ele alınarak, Newroz ve Houtomal bayramları ve bunların Dersim’deki tarihleri, varlıkları ve neyi ifade ettikleri bir kez daha düşünülmeli ve kendisine geleneğin yaşatılması için mücadele ediyor misyonu yüklenmişlerin, tam olarak geleneğin yaşatılması mücadelesini mi, yoksa onun yok edilmesi mücadelesini mi verdiklerini bir kez daha düşünmeleri gerekir. Ve unutmadan; ulusal olarak adlandırılmış her bayram, aslında bir ulusal bilinç yaratma çabasından başka bir şey değildir.
Serhat Halis
Notlar:
(1) Ateşi keşfeden ilk insanın, ateşin yaşam üzerindeki muazzam kolaylaştırıcı etkisini fark etmesi ve ateşi bulmanın ve onu yeniden yakmanın zorluğunun farkındalığının neticesi gibi bir maddi gerçekliğe dayalı ateşin kutsallığı ve onun söndürülmemesi olgusu, Dersim’de (komünal geleneğin yarı sınıflı uzantısı olan bir toplumda) bu biçimde yaşatılmaktadır.
(*)Fehim Işık
(**)Haydar Karataş
http://serhathalis.com/dersim-tarihinde-newroz-var-midir-serhat-halis-2/