Haberler
Dersim Meclisi ve Haydar Karataş’ın aykırı duruşu
‘Dersim Meclisi’ adı ile oluşturmaya çalıştığınız oluşumda Dêsım’e ve değerlerine karşı suç makinası olmuş organizasyonlarla ilgisi, ideolojik yakınlığı direk ya da, dolaylı desteği olanların aleni bir özrü, olacak mı?
Mehmet Gülmez
TAVSİYEMDİR Kİ. DÊSIMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNENLER BU MEKTUBUMU BİR YERE NOT ETSİNLER.
İNSANLIK EVRİMİNDE TARİH YAZAN AYKIRILIKLARDIR. ZORBALAR, İTAATÇILAR, GÖRMEZDEN GELENLER, KORKUYA VE ALÇAKLIĞA TESLİM OLANLAR HEP LANET İLE ANILMIŞLAR;
Galillei “dünya yuvarlaktır ve dönüyor” dediğinde, dünyayı din ve barbarlıkla istila etme gayretinde olan barbarların kilisesinin hışmına uğradı. Yobaz kitleler linç etmek için çığırtkanlık yarışına girdiler. Kellesi giyotinde alınacaktı ki, son anda bir kurnazlıkla kelleyi kurtardı. Aykırıydı, yalnızdı ama tarihi o yazdı.
Nevton, kafasına düşen elma ile uyanıp ‘buldum yer çekimini buldum’ dediğinde alaya alındı, aykırıydı ama tarihi o yazdı.
Hz Hüseyin on bin kişilik orduya karşı aile efradı ve bir avuç seveniyle biat etmedi, torunu altı aylık bebek kucağında vuruldu, evlatları katledildi ama aykırı davranmayı sürdürdü. Tarihi Hüseyin yazdı, yezit ve izcileri bu günde lanetleniyorlar.
Babek. Abbasi hanedanlığının çürümüşlüğüne susmadı, 20 yıl boyunca mücadele etti. Yakalanıp işkence ile kolları kesildi. Abbasi celladı hükümdarın karşısına çıkarılırken kolunun kanı ile yüzünü kızıla boyadı. Kanım akmış yüzüm soluktur, hükümdar böyle görürse korktuğumu düşünüp sevinir diye yüzünü boyamıştı kanı ile. Babek’e filmler yapıldı, şükranlar sunuldu ama Abbasilere lanetler düştü. Tarihi Babek yazdı.
Enel Hak-Ben Tanrıyım-Tanrı bendedir dedi Mansur. Dilim dilim doğrandı ama iqrarından vazgeçmedi. Tarihi o yazdı ama onu katledenler o gün bu gündür Mansur’un izinden gidenleri katlederler. Aleviler Hayatlarının en ağır ibadet ritüeline Mansur darı adını verdiler yaşatıyorlar.
Seyid Nesimi Mansur un izinden gitti, derisini yüzdüler. Zamanımızın Nesimisi de büyük Nesiminin beyitlerini seslendirdi, onun kopyası olmaya çalıştı, Sivas ta yaktılar. Kim Allaha dara durursa dursun Ben Hüseyinlere, Mansurlara, Nesimilere dara dururum. İnsanlık tarihinin yazılmasında en önemli harflerde onların kanının mürekkebi de vardır.
Taliplerimin namusu paymal edilirken nasıl susayım? Ulu divanda Hüseyin-e ne derim? Diyen Pir Hesenê Yivrayimê Qıji, Elazığ da darağacında sallandı ama başımızın tacı olarak gönlümüzde beynimizde Abide bir Pir dir. Pirlerimiz Aşiretini, ocağını kurtarmaya çalışırken Pir Hesen aykırı davranıp Taliplerin namusunun koruyucusu oldu. Pir’in onuru için dara yürümek ona düştü.
Antep işgal edilmiş, rezilliğin bini bir para. Sıradan, kimsenin değer vermediği Karayılan mintanının yakasını yırtıp işgalcilere karşı koşarak ‘vurun ulan’ dedi ve Antep’in kurtuluş tarihini o yazdı.
Kürt Halkının varoluş tarihi derslerini ‘devlet fırsat verirse hizmet ederim’ diyen Öcalan değil, Bedenini Amet zindanında ateşe veren aykırı, Hayri Durmuş Kemal Pir Mazlum Doğanlar yazdı.
‘Dersim Meclisi’ konusunda Haydar Karataş aykırı duruyor. Kendi deyimiyle linç edilebilir. Bende söylüyorum, evet linç edilebilir. Gönülden inanıyorum ki, bu gün Dersim aydını adı ile tarih yazmak korkuya, paraya, alçaklığa teslim olmuş yüzlercesinin arasında, belki de Haydar gibi sayıları 4- 5’i geçmeyen insanlara düşmüştür. Yazarlar mı? Yazabilirler, Yazabiliriz!
‘DERSİM MECLİSİ’ ADINI KENDİLERİNE UYGUN GÖRENLERDEN SADECE ÜÇ KİŞİNİN ADINI VEREREK BAZI SORULAR SORACAĞIM.
Sayın Remzi Aydın, Sayın Hüseyin Dedesoy ve Sayın Hıdır Eren
Değerli dostlarım. Neden üçünüzün adlarını yazdım? Biliyorum ki, hayatınız boyunca Dêsımlilerin kanına, inancına, Doğasına karşı işlenen gayrı insani saldırılardan yana en ufak bir davranışınız, desteğiniz olmamıştır. Bu gün de Dêsım halkına, değerlerine karşı en samimi duygular içerisindesiniz, bir çıkış yolu, bir umut kapısı, bir ışık için çırpınıyorsunuz. İnşa etmeye çalıştığınız bina, amaçlarınızın, iyi niyetinizin icra edileceği bir bina değildir. Dêsımlilerin özgün bir kuruma ihtiyaçları var mı? Elbette vardır. Dêsımlilerin Dinine, diline, kültürüne, tarihsel değerlerinin tüm özgünlüklerine saldırılarla, hatta Dêsımlilerin kanlarına bulaşmış bir malzemeden Dêsım için bir bina inşa etme uğraşınız yeni felaketler için zemin hazırlamaya gebedir. Hatası ile doğrusu ile Özgün duruş göstermek için çaba sarf eden bir yapı vardı. Silahlı Sol adına konuşanlardan PKK adına Avrupa da ‘afsalt gerillacılığı’ oynayanların, Dêsım üzerinde çirkin hesapları olan Ermeni çetelerinin provakasyonları, saldırıları yetmezmiş gibi, ‘Dersim Meclisi’ adı ile nasıl yıkılma çabasının sergilendiğini tekrar anlatmama gerek var mı? Arkasında kimlerin olduğunu, bildiğimiz ve anlatmaya çalıştığımız Filimci yi anlamakta, tanımakta bile epey zorlandınız.
Üç tane sevdiğim insana soruyorum:
1- Khureş baba ocağına kan dökenlerin ideologları, destekçileri, savunucuları ile o ocağın kapısına hangi yüzle gideceksiniz ve hangi Dêsım-i ürünü elde edeceğinizi, hangi bahçeyi filizlendireceğinizi umuyorsunuz?
2- Bir Pir’in torununun anlatımıdır. (Ben sekiz yaşındaydım. Dedemin cesetini şu tarlada tahtaların üzerine yatırmış yıkıyorlardı. Tarla kan gölü olmuştu. Dedemin kalbinin üzerinde üç tane delik vardı’. İnsanın parmağı girerdi. Sonra boğulurcasına sesi düğümleniyor ve ağlıyordu. 47 yaşına gelmiş bu torun devam edemeyip tek cümle ile son veriyordu. ‘Neden, niye bu zulüm? 47 yaşındaki travmalı Mehmet in Pir dedesinin kanının akıtılmasında sorumlu olan siyasi geçmişi olanlarla inşa edeceğiniz binanın içine Mehmet’i nasıl koyacaksınız?
3- Bu yazdıklarımın aykırı olduğunu biliyorum. Avrupa da sosyal yardımla geçinip ‘Anti emperyal yaftalı ‘devrimcilerin’ canını çok sıktığını biliyorum. Gelen mesajlardan sabırlarının tükendiğini söyleyenlerde vardır. Ben yine de yaralı yüreklerin sesini aktarayım. Şu kadının söylemini iyi dinleyin. Tunceli merkezde oturuyor. S.D. ‘Bir gece kapıya gelip iki kızımı dışarı çıkardılar. Şurada ikisini vurdular. Birisi yeni nişanlıydı. Küçük kızım daha 13 yaşındaydı. Sabah gelip ablalarının kanına rastladı. Bağırdı yere yıkıldı. İki sene doktorlar hastaneler gezdirdim. O da öldü. Ödü kopmuş dediler’. Bu kadının acısını dindirecek bir tek sözünüz var mı? Bu cinayetlerin Dersim halkına Türkiye devrimine, Kürt halkının özgürlüğüne hizmet ettiğini mi söyleyeceksiniz?
Bu cinayetlere söyleyecek sözü olmayan, susan adamlara ne diyeyim? Bunlar Dêsımin felaketine giden yola döşenen zulüm taşlarıdır. ‘Dersim Meclisi’ adı ile bir oluşum içindeyseniz herhangi bir şekilde sorumlular ya da sorumluların ortakları, destekçileriyle beraberseniz, onaylıyorsunuz, ortak olmaya talihsizliğine bulaşıyorsunuz. İyi duygularınızın, iyi hedeflerinizin, Dêsım sevgisiyle çabalamanızın hiçbir kıymeti olmayacaktır.
Sevgili kardeşlerim. Bir an düşünelim:
‘Dêsım meclisi’ oluşturdunuz. Çalışmalarınıza başladınız. Tunceli nin Dinar deresine yolunuz düştü. Dr Hasan Kaya ile Av Metin Can’ın katledildiği köprüden geçerken, arabanızı durdurdunuz, iki kıymetli insanımızı andınız ve katledenlere lanetler yağdırdınız. Aynı çalışmalarda Seyid Rıza ve Dêsım seyidlerinin idam edildiği Buğday meydanına gidip onları da andınız. Her zaman saygı ile andığınız gibi. Ağdat köyüne gittiniz. Seyid Rıza ve Oğlu seyid Hüseyin’in sembolik mezarı oradadır. 1995 yılında devlet güçlerinin vurduğu PKK savaşçısı Musa Polat ın mezarı da oradadır. Saygınızı sevginizi göstererek duygularınızı ifade edeceksiniz her zamanki gibi. 1987 tarihinde bir örgüt tarafından öldürülen, Seyid Rıza nın torunu ve Musa Polat’ın babası Ali Rıza Polat’ın mezarı da oradadır. Onun için ne diyeceksiniz? Oluşturduğunuz yapının Ali Rıza Polat için bu güne kadar söyleyecek sözü olmadığı gibi bundan sonra da olamayacağını biliyoruz. O halde siz üç kardeşim. Dêsımlilerin katledilişini ve katledilmeye devam edilmesini onaylamış olmayacak mısınız?
Daha açık yazayım. Devletin cinayetlerine ve Dêsım’i tahribatlarına hayır derken. Kürt halkının üzerindeki zulme haklı ve vicdani olarak hayır derken, Silahlı sol ve silahlı Kürtçülüğün cinayetlerine gık demeyerek icra etmeye çalışacağınız ‘Dersim Meclisinin’ Dêsımlilere hediyesi ne olacaktır?
Bir mezarlığa yolunuz düştü. Bir kadın bir mezar taşına sarılmış ağlıyor. Yanına gidip elinden tuttunuz. Teselli etmeye çalışırken mezar taşının üzerindeki yazıdan anladınız ki, devlet bu genci katletmiş. Katillere lanet okuyup yaşlı kadının elini öpüp uzaklaştınız. İkinci gün Bağin kaplıcalarına giderken yolunuzu şaşırdınız, 12 mezarın sıra halinde yapıldığını gördünüz. Mezarlara yaklaşınca hepsinin aynı gün katledildiğini öğrendiniz. En küçüğü 6 yaşında bir çocuk, en büyüğü yetmişi aşmış bir kâmil. Bu soykırım katliamını bir örgütün yaptığını biliyorsunuz. Bu güne kadar bu katliam için bir söz söylememiş söyleyememiş ve asla söylemeyeceklerle hangi Dersimi değerleri koruyacaksınız?
Zeynel Top, Alişer ve Zarife yi vuran, başlarını kesen adamdır. Aşiret savaşında Kalanlı Pir Hesen’i ve oğlunu öldürmüştür. Babası Ali Top un intikamını böyle almıştır. Sonra kocasının ve oğlunun katili Zeynel’in kapısına gelir Pir Hesen’in karısı. Zeynel’e bir hayli laf söyler. Sonunda der ki, Kocamı öldürdün babana karşılık bire birdir. Oğlumun kanı senin boynunda borçtur. Devlet cephesini terk edip Kırmanciye tarafına geçersen, oğlumun kanını sana helal ederim’. Zeynel sabahleyin ordu ile savaşmaya başlar. Bir ay sonra vurulur ama kocasını ve oğlunu vuran Zeynel’i affetmiştir Yaşlı kadın.
Remzi Aydın, Hüseyin Dedesoy, Hıdır Eren kardeşlerim;
Değerli Dêsımli dostlarım. İyi niyetinizle, insani duygularınız ve ata değerlerine bağlılığınızla içiniz yanıyor, bir ışık arama yolculuğundasınız. ‘Dersim Meclisi’ adı ile oluşturmaya çalıştığınız oluşumda Dêsım’e ve değerlerine karşı suç makinası olmuş organizasyonlarla ilgisi, ideolojik yakınlığı direk ya da, dolaylı desteği olanların aleni bir özrü, olacak mı? Onlarla aynı potada yürümeye çalışırken, sizi nasıl ikna ediyorlar? Bu çaba içinde olup sizin duygularınızda olan başka Dêsımlilerde vardır elbet. Aynı sorular onlar içinde geçerlidir. Dêsım’i ezeli düşman bellemiş derin devletin işini kolaylaştıranlardan hangisi Khureş Babanın kapısına varıp diz çökecek? Ya Khurês, naca xızmetkarê mekani kist mı veng nêkerd, phoşti dê kistoğu mı efke’ vano. Ya Khurês. Burada mekânın hizmetkârı öldürüldü. Ben sustum, öldürenlere destek verdim, beni afet’ diyecek.
Mehmet Yıldız uzun cezaevi esaretinden sonra ilk özrünü şöyle dile getirmişti.
Biz 68 kuşağı Devrimcilik adı altında Dersim-e karşı suç işledik, bu cinayetti. Suçumuzu kabul edip affettirmenin yollarını aramalıyız. Suç işlediğini anlamak, kabul etmek bir sandalyeden kalkıp başka bir sandalyeye oturmuş gibi davranarak olmaz. Halka karşı işlenen suç, halkın önünde itiraf edilerek af dilenir. Ondan sonra suçun telafisi için çalışılır.
Bazı dostlara sormuştum cevapları şuydu. ‘Ya onlarda pişmandırlar, yaptıklarının yanlışlığını kavramışlar’. Cinayetlerden, katliamlardan bahsediyoruz! Siz hangi yanlıştan söz ediyorsunuz?
Dêsım Halkının pazarına çıkmaya yüzü olmayanlar için vitrin mankeni olmayın. Bu vitrinin arkasında Dêsım kanı ile boyanmış meta vardır.
VAR MISINIZ? Derin devletin, ve derin örgütlerin katlettikleri Dêsımlilerin ailelerini bir araya getirip onlardan bir meclis oluşturmaya. Onlar Dêsım’in yeniden dirilişinin projesini size sunarlar ve başarabilirsiniz;
Hardo Şên
05/03/2018 at 00:17
Berak anlaşılması için bir daha:
Bu yapılan sıradan bir buluşma, sıradan bir toplantı güçü olmayan, derneği olmayan, ülkesinin meclisinde söz 6sahibi olmayan Dersimliler için abartık bir toplantı oluyor.
Biz Dersimliler ne Türkiyede ne de yaşadığımız Avrupa ülkelerde kendi konularımızda söz sahibi değiliz.
Türkiyede Dersim milletvekilleri Kürt davalarını takip ediyorlar.
Bu büyük bir acizliktir. Sahipsiz kalan biz oluyoruz.
Bu yüzden tarafsız Dersimliler böyle bir toplantıda araya geliyorlar. Dersım için, kendi dili Zazaca için, kendi inancı Alevilik için, kendi toplumu için, tehdit altında olan kendi doğası için … bir şeyler yapmak istiyorlar.Fikir alışverişinde bulunuyorlar. Bundan daha iyi, bundan daha güzel bir şey olur mu? Keşke daha çok Dersimli böyle duyarlı olsun.
Fakat Dersime hakim sol gruplar ve Kürt grupları bu tür buluşmalara bile karşıdırlar. Bunlar, bu tür buluşmaları bile hazm edemiyorlar.
Tarafsız ve sorumlu Dersımliler bu durumun değişmesini arzu ediyorlar ve bu yüzden bir araya geliyorlar. Bunların da yaptığı hata sıradan bir toplantıya Meclis adını vermek, abartmak. Yani kendini olduğundan daha güçlü gösterme arzusu, hayali …. var burda.
Yine de dilimiz Zazacanın, dinimiz Aleviliğin yaşatma sorumluluğu bizdedir, bu değerlerimizi yeni kuşaklara aktarma sorumluluğu önce bizdedir. Bu sorumluluğu çok çok ihmal ediyoruz.
Hardo Şên
14/03/2018 at 00:35
Sıma taê çi zof kenê gırs.
Raştiya ho nawa: nê Meclısê Dersim esto nê ki towa. Nu teyna hewno. Ewru besekenê yenê pêser, meste besenekenê bêrê pêser! Quweta Dersımi çina! Nu teyna hewno. Xaalo.
Raştiya ho çIka? Zorê her grupi seno ro Dersimi. Dersım vılê no ro. Dersim vılêcewto, Desim bêvengo, bêquweta, Desım bi fıro.
****
Bazı şeyleri çok ciddiye alıyorsunuz.
Dersim Meclisi diye bir şey yok. Bu üzerinde durdunuz şey, sırf bir isimden, bir başlıktan ve iki toplantıdan öteye gitmiyor. Bunları aşmıyor. Buna sohbet toplantısı da derseniz doğru, rakı-bira toplantısı dereniz de doğru.
Dersimler çok fedakarlar, hiç birini kırmazlar, davet edilen yerlere giderler, katkıları olsun diye giderler, bu bir düğün mü, bir cenaze töreni mi veya 8. Mart kadınlar günü mü, Ibrahim Kaypakayanın ölümümü mü, Kürtlerin bayramları mı? Önemli değil, giderler, bir çok yere giderler.
Niye giderler? İçindeki bir umutla giderler, derler ki, “belki bir gün biz zorda kalırız, darda kalırız bize de el uzatan çıkar, destek veren olur”! Bu tür yerlere bu tür toplantılara bu derin isteklen, bu umutlan giderler. Bu derin isteklerin altınde çok derin korkular vardır! Derin bir ezilmişlik hissi vardır. Bu yüzden yanlız kalma korkusu çok büyük. Umut: Bir gün yanlız kalmamak.
Bir gün yanlız kalmama umuduylan giderler. Ama tarih gösteriyor ki, Dersimliler/Aleviler , dar günlerinde hep yanlız kaldılar, dar günlerinde hiç kimse el uzatmadı, 1937, 1938,ve 1972 askeri darbelerden günümüze kadar. Dersim bölgesi, Dersime zarar veren sol şiddet gruplarıyla ve Kürt gruplarıyla dolduruldu, Dersim bunlarla örüldü, bunlarla sarıldı. Ve hep bunlar bahane edilerek Dersime saldırıldı, Dersime kıyıldı, Dersim boşaltıldı.
Dersimli gençlerin kurbanlığı sürüyor, Dersim halkının kurbanlığı sürüyor, Dersimin çaresizliğ sürüyor, biz perde arkalarını göremiyoruz, perde arkalarını görmeye imkanımız yok, bilincimiz yok, şüphemiz yok, bu yüzden biz hep kurbanız.
Bunları göremiyoruz, ama ne yapıyoruz ve elimizden ne geliyor? Perdenin ön tarafında birbirimizle uğraşıyoruz, birbirimizi suçluyoruz. Bu da çok zevkli bir olay.
Bunların yerine:
Keşke Dersime ait olan bir Dersim derneği olsa, bir Dersim grubu ve meclisi olsa. Dersimliler bu güzel umut için biraraya gelseler.
Asıl sorun bu: Bunun nasıl olcağına nerden Dersimliler nerden bilsinler ki, tecrübeleri yok. Bunun için bu boşluğu bir toplantıdan sonra yazdıkları yazılarla kapatmaya çalışıyorlar. Güzel bir yazı, büyük bir isim ve bir kamuoyu açıklaması vs. vs.
Gerçek neyi gösteriyor?
İki Dersimli bir araya gelince üç parti oluyor. Beş Dersimliden her biri bırak başka aşireti, başka bir bir halk oluyor, oluyor da oluyor: Biri diyor ben Kürtüm, Zazayım, Kırmancım, Dersimliyim, Aleviyim, Kurmancım …..
Bir de sanki kendilerini kurtarmışlar da diğer insanların kurtuluşuna soyunuyorlar, bürünüyorlar, Ermeni hakları, nice Devrimler, Rojova, …..
Ham hayalprest, hayalci, rüyacı, kendine zarar veren, fanatik bir toplum, ayrıca kurban olmada fanatik bir toplum, niye? Çünkü içindeki korku çok büyük, yanlızlık korkusu, tehdit edilme korkusu, çünkü sürekli horlanan, dışlanan bir toplum, çünkü hiç bir güveni, ehemiyeti olmayan bir toplum, Türkler ve Kürtlar arasında yetimkalan , öksüz kalan bir toplum…
Bunların yerine: Keşke huzur olsa.
Keşke sağlam ve kendine ait bir ufak derneği olsa, bir iki sayfalık sürekli çıkan dergisi veya gazetesi olsa. Bu mutlu eder insanı, ama yok, bunun yerine arasıra hortlanan büyük şeylerin adı veya rüyaları geçiyor
Hardo Şên
14/03/2018 at 00:44
Yukardaki yazını berak anlaşılması için bir daha:
Bu yapılan sıradan bir buluşma, sıradan bir toplantı güçü olmayan, derneği olmayan, ülkesinin meclisinde söz 6sahibi olmayan Dersimliler için abartık bir toplantı oluyor.
Biz Dersimliler ne Türkiyede ne de yaşadığımız Avrupa ülkelerde kendi konularımızda söz sahibi değiliz.
Türkiye´de Dersim milletvekilleri Kürt davalarını takip ediyorlar.
Bu büyük bir acizliktir. Sahipsiz kalan biz oluyoruz.
Bu yüzden tarafsız Dersimliler böyle bir toplantıya zaruri olarak bir araya geliyorlar. Dersım için, kendi dili Zazaca için, kendi inancı Alevilik için, kendi toplumu için, tehdit altında olan kendi doğası için … bir şeyler yapmak istiyorlar. Fikir alışverişinde bulunuyorlar. Bundan daha iyi, bundan daha güzel bir şey olur mu? Keşke daha çok Dersimli böyle duyarlı olsun. Keşke bu tür toplantılar daha çok olsun.
Dersimdeki politik gruplar hiç Dersim için çalışmıyor.
Bunların varlığı bahane edılerek Dersim ve Dersim değerleri hep hırpalandı. Hakikatten bunların Dersime hiç bir faydası oldu mu?
Dersim, Dersim kalamıyor. Dersim, Dersim olamıyor!Dersime hakim sol gruplar ve Kürt grupları bu tür buluşmalara bile karşıdırlar. Bunlar, bu tür buluşmaları bile hazm edemiyorlar.
Tarafsız ve sorumlu Dersımliler bu durumun değişmesini arzu ediyorlar ve bu yüzden bir araya geliyorlar. Bunların da yaptığı hatta da, kalkıp sıradan bir toplantıya Meclis adını vermek, abartmak. Yani kendini olduğundan daha güçlü gösterme arzusu, hayali …. var burda.
Yine de dilimiz Zazacanın, dinimiz Aleviliğin yaşatma sorumluluğu bizdedir, bu değerlerimizi yeni kuşaklara aktarma sorumluluğu önce bizdedir. Bu sorumluluğu çok çok ihmal ediyoruz.