Hedef “Alevi vatandaşlarımızdı. ” Senaryo, kana susamışların atalarına aitti ve yeniden sahneleniyordu.
TAYFUN TALİPOĞLU
2 Temmuz’u 3 Temmuz’a bağlayan gece,
Sivas Madımak Oteli önünde, yani yangın ve yakılanların
içimizi yaktığı yerde, ıslak kül kokusu sarmışken
dört bir yanımızı, sessizdik. itiraf etmesek de,
hepimiz içeriden “gecikmişliğimizi yüzümüze vuracak”
ve bizi utandıracak bir ses bekliyorduk.
Hani otelin bir yerlerine saklanmış,
uyumuş kalmış ve şimdi uyanmış olsalardı,
olmayacağını bilirsin ama yine de umutlanırsın,
o türden bir avuntuydu bizim ki.
Ben hiçbir Temmuz akşamı böyle üşümedim.
Sabahın ilk saatlerine kadar asılsız ihbarlarla
birkaç mahalleye gidip gelmemiz, acımızı unutturmuyor,
yaramızı sarmıyor ama ihbarların hep
“Ali Baba Mahallesi’nde camiyi” yakmışlar
türünden olması, 33 canı nasıl bir oyuna
kurban verdiğimiz konusunda fikir veriyordu.
Hedef “Alevi vatandaşlarımızdı. “Senaryo, kana susamışların
atalarına aitti ve yeniden sahneleniyordu.
Alevilik ve Bektaşiliğin özü hoşgörü ve sevgi olduğundan,
acılarını yüreklerine gömüp, yani “kin” lerini yaşatmanın
barışa hizmet etmeyeceğini düşünerek sustular…
Bilinen failler yakalanmadı, sustular…
Nerede oldukları biliniyordu, getirilemiyordu, sustular…
Yüreğinde “sevgi kırıntısı olan” herkes ve canlarını yitirenler, bir kez daha insanı çıldırtacak bir sabırla, yargıya güvenme yolunu seçtiler.
Hep sabrımızı zorladılar. Hatta katillerden biri (ismini yazmak insan yerine koymak olur) öldükten sonra “a.. buradaymış” denilerek işi dalga geçme noktasına getirdiler. Hükümet 12 Eylül’den 28 Şubat”a kadar…
her şeyin hesabını sorarken , kendince ve “kinince” “Sivas Davası zamanaşımına uğramasın, insanlık suçu zamanaşımına uğramaz” şeklinde verilen önergeyi neden TBMM Genel Kurulu’nda reddeder ve neden İçişleri Bakanı Adıyaman’da Aleviler’in evlerinin işaretlenmesini “çocukların işi” sayar. Haklarını yemiyelim demokrat bir tavır bu. “Biz kinimize sahibiz, siz de olun” demeye getiriyorlar.
NOT: 3 Temmuz günü sabahı Madımak Oteli’ne ilk giren gazeteciydim ve yerde yarısı yanmış bir kağıtta el yazısı ile not vardı. Kimin olduğunu yakınları daha iyi bilir. Pazar günü gazetemizde yayınlayacağım.
Yurt Gazetesi