Gündem
Barış Süreci ve Roboski
Barışılacak olan bugünkü iktidar değil iki yıl önce Roboski’de çocuklara bomba yağdıran Türk Silahlı Kuvvetleri’dir!
“..Fakat kırmızı ve mavi kapsüller arasındaki seçim gerçek anlamda illüzyon ve realite arasındaki seçim değildir…Bunlar hali hazırda realitemizi inşa eden kurgulardır. Eğer gerçekliğinizi düzenleyen simgesel kurmacayı gerçekliğinizden atarsanız, gerçekliğin kendisini kaybedersiniz. Ben üçüncü kapsülü tercih ediyorum! Realitenini içindeki illüzyonu kavramamı sağlayan bir kapsül..” The Pervert’s Guide to Cinema (2006) / Slavoj Žižek
KİMİNLE BARIŞIYORUZ?
Evet malumunuz herkesin hassasiyetle yaklaştığı, konuşurken cümlelerin, sözcüklerin özenle seçildiği, mevzu ile ilgili bir şey söylerken tekrardan “aslında şunu söylemek istedim” diye izahata başvurulduğu bir süreci yaşıyoruz. Barış süreci.. Mevzu barışmak olunca, kavga edenlerin böyle bir hassasiyetle davranması makul, uzlaşı için de gereklidir. Yalnız ortalarda “ahlak zabıtasından” mülhem “barış zabıtaları” dolaşmakta ve çoğu zaman tahammülleri zorlamaktalar.Televizyonlardaki kadrolu strateji uzmanları gibi sürekli ahkam kesmekteler. Herkesin bildiğini sanki bir tek onlar biliyor gibi davranmakta, manasız bir sorumlulukla boğuşmaktalar. Sadece muktedirin sözcülüğünü yapanlar değil, muhalefetin içinde de bu tipler çoğalmaya başladı.”Heval barış sürecine zarar gelmesin” gibi ne idüğü belirsiz cümleler kurmaya başladılar.. Bunar bir yana asıl meselemize gelelim biz. Peki barışanlar kim? Bir tarafın “Kürt siyasal hareketi” olduğu hepimizce malum. Diğer tarafı ise salt AKP ikditarı olarak görenler büyük bir yanılgı içindeler. Türkiye’deki muhalefetin içine düştüğü bu yanılgı sadece barış meselesinde değil, gezi sürecinde de bir eksiklik yada bir hata olarak önümüzde durmakta. Topyekun bir sistem karşıtlığı yerine sistemin sade bir parçası olan iktidara karşıtlık, bir çözüm getirmeyecektir getirse bile bu dönmesel kalacaktır, statüko bildiğini okumaya devam edecektir. Barış meselesi de böyle. Eğri oturup doğru konuşmakta fayda var. Kim ile barışıyoruz?
Barışılacak olan bugünkü iktidar değil iki yıl önce Roboski’de çocuklara bomba yağdıran Türk Silahlı Kuvvetleri’dir!
Barışılacak olan bugünkü iktidar değil bir sürü mesnetsiz iddiayla yüzlerce siyasetçiyi, gazeteciyi, avukatı, öğrenciyi tutsak eden yargı sistemidir!
Barışılacak olan bugünkü iktidar değil, hem bugün olduğu gibi hem de son otuz yıldır Kürdistan coğrafyasında, üniversitelerde, miting alanlarında halka karşı en haysiyet kırıcı müdahaleleri yapan polis teşkilatıdır!
Barışılacak olan bugünkü iktidar değil, OHALl valileri, özel harekat timleri, toplum mühendisi olarak atandıkları Kürt coğrafyasındaki okullarda çocuklara her türlü şiddeti reva gören faşist eğitimcilerdir!
Barışılacak olan bugünkü iktidar değil, Ahmet Kaya’yı ve daha nicelerini sürgüne gönderen linç kültürüdür!
Bu liste uzar gider. Demem o ki barışılacak olan bugünkü iktidar değil doksan yıllık Kemalist “diktatörya” dır. Bu devasa hukuksuzluğun, eşitsizliğin, zorbalığın hesabını sadece on yıldır iktidarda olan bir partiden sormak saflıktır. Tamda statükonun istediği de budur. Bu süreçte Kürt hareketine getirilen eleştirilerin büyük bir çoğunluğu insafsızcadır. “Nasıl bu iktidarla masaya oturursunuz?” eleştirisini yapıp, çözüm olarak romantik bir şekilde Sovyetik bir hülya ile slogan atmaktan ileri gitmiyorlar. Bir tarafta da iktidar yalakalığının her türlüsünü yapıp, iktidara sonsuz imtiyazlar verip, Kürtlere “süreci zarar vermeyin” diyen liboş takımı var. Naçizane benim dileğim, yukarıda saydığım kurumlardan hesap sorulmadan herhangi bir müzakerenin yada anlaşmanın altına imza atmamalarıdır, her şey bir yana Roboski’de katledilen yoksul köylülerin acısı ortada dururken kimseye barış eli uzatılmayacaktır. Bu savaşmaya devam edelim anlamına gelmiyor tabi zira uzun bir süredir ölüm haberi almıyoruz dağlardan. Bu da çok kıymetlidir…
Hakan G.