Gündem
Ahmet Hakan Yazdı: Bir Alevi, Bir Sünni, Bir Zaza
“İster Alevi ol, ister Sünni… İster Kürt ol, ister Zaza… İnsan olabiliyor musun insan!
Önemli olan bu be bu!”
BAŞBAKAN Erdoğan diyor ki:
“Ben Sünniyim, Kemal Alevi, Selahattin de Zaza.”
*
Başbakan Erdoğan diyor ki:
“Ey Kemal Kılıçdaroğlu! Aha bak! Ben Sünni olduğumu söylüyorum, sen niye
Alevi olduğunu söylemiyorsun ki?”
*
Başbakan Erdoğan diyor ki:
“Selahattin! Kürt’üm diyorsun ama sen Zaza’sın yav.”
*
Kısacası Erdoğan, seçime bir hafta kala dalışlara başlamış durumda:
Kimine mezhepten dalıyor, kimine ırktan…
*
Fakat hakkını yemeyelim, bütün bunları gayet “ustaca” yapıyor.
“Sen mezhep ve ırk ayrımcılığı mı yapıyorsun” diye çıkışacak olanları susturacak
unsurları konuşmasına özenle yerleştiriyor.
Aynı konuşmada diyor ki:
“Alevilere saygı duyarım, ben nasıl mezhebimi açıklıyorsam o da açıklasın.”
*
Bir de diyor ki:
“Aleviyim demeye korkuyoruz deniliyordu, şimdi Aleviyiz demekten korkmayı
gerektirecek bir ortam yok, çıkın söyleyin Alevi olduğunuzu.”
Böyle diyor.
“Aleviyiz demeye korkuyoruz” demenin, “Biz sabah akşam Aleviyiz diye ortalığı
inletmek istiyoruz” anlamına gelmediğini, “Aleviyiz demenin hiçbir olumsuz sonuç
doğurmayacağı toplumsal barış ve kardeşlik ortamının oluşması gerekir” denmek
istendiğini bilmiyor.
Ya da…
Biliyor da bilmezden geliyor.
*
Ayrıca…
“Alevi olan Alevi olduğunu, Sünni olan Sünni olduğunu, Zaza olan Zaza
olduğunu neden seçim meydanlarında söylesin ki? Bunu söyleyince ne olacak ki?
Bu söylenince nasıl bir sonuç doğacak ki?” sorularına bir cevap vermiyor.
Cevabı çok iyi bildiği halde vermiyor.
*
Bire on bahse girerim:
Kendisi “Alevi”, Kemal Bey de “Sünni” olsaydı.
Asla açmazdı bu mezhep muhabbetini.
Açana da demediğini bırakmazdı.
“Ey mezhepçi” diye gürler, “Ey ayrımcı” diye haykırırdı.
Süper mağdur olurdu.
Bin yıl bitmeyecek “cillop” gibi bir mağduriyet çıkarırdı bu işten:
“Ah kardeşlerim ah! Bizi mezhebimizden vurmaya kalktılar. Ah ki ah.”
*
Yine bire on bahse girerim:
Alevilerin ezici çoğunlukta olduğu bir toplumda politika yapsaydı…
“Sünni” kimliğini unutturmak için yapmadığını bırakmazdı.
Unutturmayı başaramadığı takdirde de şeker gibi, bal gibi, kaymak gibi konuşurdu.
“Sünnilik, Alevilik falan hiç mühim değildir kardeşlerim” derdi.
Sonra da eklerdi:
“Allah’ımız bir, kitabımız bir, peygamberimiz bir… Hepimiz Müslümanız Müslüman.”
Hatta konuşma metinlerini kaleme alan danışmanları, ona şu destansı bölümü de
armağan ederlerdi:
“İster Alevi ol, ister Sünni… İster Kürt ol, ister Zaza… İnsan olabiliyor musun insan!
Önemli olan bu be bu!”
*
Ama hayır!
Bu aşamada böyle cümlelere ihtiyaç yok.
Ve Erdoğan, işte bunun fena halde farkında.
-Çoğunluğa sırt dayamanın nasıl keyifli, nasıl kazançlı, nasıl güvenli bir iş
olduğunun bal gibi farkında mesela…
-“Kemal Alevi’dir” dediğinde, bu cümlenin Sünni çoğunluk tarafından “Kemal’e oy
verirsek çarpılırız alimallah” diye anlaşılacağının bal gibi farkında mesela…
-“Ben Sünni’yim, o Alevi” demenin “Sünniler bana, Aleviler ona” diye tefsir
edileceğinin bal gibi farkında mesela.
-“Selahattin Kürt değildir, Zaza’dır” cümlesinin… Zazaların ve Kürtlerin kafasında
ne türden soru işaretleri oluşturacağının bal gibi farkında mesela.
-Yaptığı bu tür ayrımcılıkların seçim sonrası bir balkon konuşmasında söyleyeceği
“Biz 75 milyonun tümünü kucaklıyoruz” cümlesiyle anında unutma bahçesine
postalanacağının da bal gibi farkında mesela.
*
İstiyor ki:
Seçime bir hafta kala her siyasetçi mezhebini ve ırkını ifşa etsin ve oylar ona göre
verilsin.
Bu yüzden:
Son haftayı “mezhepten yürüme/Irktan yürüme haftası” ilan etmiş durumda.
Sloganı belli:
“Varsın ırklar ve mezhepler ayrışsın, yeter ki bana bir oy fazla gelsin.”
Kısacası…
“Mühim olan bir oy fazla almak” anlayışıyla mezhepten ve ırktan yürüyor.
*
“Yanlış yapıyorsun” diyenlere vereceği cevap da hazır:
“Ne yanlışı ya… Görmüyor musun kaptım oyun fazlasını… Millet bana destek
verdiğine göre yanlış manlış yok.”
Çoğunluğun verdiği oyla haklı çıkacağını sanıyor.
Haklı olmanın çoğunluk olmakla bir ilgisi olmadığının farkında değil.
*
-Sünnilerin Alevileri kestiği…
-Alevilerin Sünnilere diş bilediği…
-Kürt’ün Arap’a, Arap’ın Kürt’e vurduğu…
-Irk ve mezhep savaşlarının alıp başını gittiği…
-Kafa kesmenin milli spor haline geldiği…
-Camilerin törenle yıkıldığı…
-Türbelerin törenle bombalandığı…
-İçsavaşların sıradanlaştığı…
-Günde bin kişinin katledildiği…
Bir coğrafyada yer alan ve belanın içine çekilmeye çalışılan bir ülkenin favori
cumhurbaşkanı adayı…
Bir oy fazla oy almak için “Ben Sünniyim, o Alevi, öbürü Zaza” diyerek, mezhepleri
ve etnik kimlikleri sürüyor siyaset pazarına.
Cumhurun başı olacak kişi…
Bir oy fazla almak için cumhuru mezheplere ve ırklara bölmekten zerre kadar
kaçınmıyor.
*
Bu tehlikeli oyun karşısında söylenecek tek bir söz var:
Allah Türk’üyle, Kürt’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle… Bu halkı korusun.
Amin.
Ahmet Hakan / Hürriyet