Gündem
Vicdanını kaybetmiş, cüzdanına hapsolmuş Tunceli!
Hüsniye Karakoyun / Tunceli Emek Gazetesi
Şu sıralar Tunceli’de tam bir ev ve işyeri dramı yaşanıyor. Doğalgaz geldi kente diye sevinmeye başlamıştık ki, bunu fırsata dönüştüren ev ile işyeri sahipleri, 400 TL olan kiraları 1400 TL, 800-900 TL olan kiraları 1.800-2.300 TL yaptı. Hatta hızını alamayıp 3.000 ve 3.500 TL istemeye başlayan konut sahipleri var.
Bir de bir furya başlamış ki sormayın. Çoğunluk evlerini satmak peşinde. Tunceli’de bir konut kaç para eder ki diye uzaktan iştahınız kabarıyorsa söyleyelim; 750.000-950.000 TL arası. Yok canım demeye niyetlendiyseniz, size daha da vahim bir şey yazayım; Cumhuriyet Mahallesinde yapılan son konutların fiyatı 85.000 ve 95.000 Euro.
Yanlış okumadınız: Euro…
Cumhuriyet Mahallesi dahi ifadesi orayı küçültmek amaçlı değil, zira burada yaşayanlar bilir ki, Cumhuriyet Tunceli’nin en eski mahallelerinden biri ve daha çok afet konutları ile tek katlı yapılar vardı. Kirası çoğunlukla en uygun olan ve bahçe içerisinde tek katlı evlerin olduğu yapılar hakimdi.
İşte o köy havasına sahip mahallede, şimdi yükselen birkaç yüksek binaya istenen bedel dahi 85.000-95.000 Euro.
Bu ülkenin başındakiler ne diyordu; “Bizim ne işimiz var ki Dolar ve Euro ile de yükselmesinden şikayetçiyiz?”
Gerçekten ne işimiz var ki?
İşte böyle işimiz var…!
Bu kadar küçük bir kentte ticaret yapanlar, ayakta kalmaya çalışan bir avuç kalmış insanı göç ettirmeye kendisini vakfetmiş bir topluluk var muhtemelen. Doğalgaz daha kentin bir mahallesinde kullanılmaya başlanmış, tamamına henüz yayılmamışken başladı yurtdışında ve burada yaşayıp çalışmadan bir evinin-işyerinin kirasıyla geçinenlerin kiralarını artırma hevesi.
3.000 TL olan bir işyerinin kirasını bir anda 7.500 TL’ye çıkarandan tutun, TEFE, TÜFE ıvır-zıvır hiçbir artışla örtüşmeyen bu bodoslama artışta, insanların çaresizliği görülmeye değer…(!)
Para devreye girince, nezaket de yerini şirretliğe bırakmış.
Gazete olunca, çaresizliğin en çok gözlemleyeni ve muhatabı da oluyoruz.
Şu sıralar ev arayanların, işyerlerini boşaltmaya zorlananların, kira dayatmasıyla 800’ü bir anda 1800 yapamayacağı için çoğunun “Almanya’dan dönüp evimi dayayıp-döşeyeceğim ve ben kalacağım” yalanına sarılanların yarattığı çaresizlik sarmalında, aklıma hep gittiğim yurtdışı ile il dışı seyahatlerimde duyduğum “Dersim sevdamız. Burada emekli olsam bir dakika durmam Dersim’e dönerim. Burnumda tütüyor. Ölürüm toprağına-taşına-insanıma. Dersim çok bozulmuş. Ne yapabiliriz diye çok çalışıyoruz…” türünden sözler geliyor.
Hikayelerin cümleleri farklı farklı. Ancak ortak olan ise sözde Dersim’e ve yaşadığı bu topraklarda geri kalanlara duyduğu sevgi.
Tüm bu sözler, korona virüs ile 2 yıldır evine kapanan bu kadar küçük çaplı ticaret ile kendisini idame etmeye çalışan kahvehane, çay bahçesi, düğün salonu, mobilyacı, matbaacı, gazeteci, bakkalın yüzündeki çaresizliğe çarpıp yitip gidiyor…
Bu şehrin esnafı, burada kalan bir avuç insanına vanası ev ve işyeri sahiplerine bağlı olmayıp, yakıldığında sayacınızdan bir şey eksiltmeyen doğalgaz ile başlayan zulümde, diyorum ki Allah sizi ıslah etsin.
“Dersim devlet eliyle insansızlaştırılıyor” diyenler, “evimizi satıyoruz çıkın, dükkanın kirası 7.500 TL 7.000 TL’yi bile kabul etmem” 400 liralık mahsen gibi, havasız-rutubetli, köhne bir konutu 1.800 TL’ye bir anda kirasıyla yükseltenler, inanın bu kente verdiğiniz zarar ve insansızlaştırma politikasında o riyakarca sloganlaştırdığınız “Devlet eliyle Dersim insansızlaştırılıyor” cümlesiyle ortak noktada buluşuyorsunuz.
Sizin de bu insansızlaştırma çabasına büyük katkınız var, hiç üzülmeyin.
Yurtdışından ve il dışından gelenler sık sık “Dersim çok bozulmuş. Bizim zamanımızda böyle değildi…” diye başlar cümlelerine.
Sık sık kente gelip 5-10 gün kaldığında herşeyin pahalı olmasından yakınır.
Çokça gazetemiz aranır yaz aylarında ve şikayetler birbirinin türevidir; bir tost 60 TL olur mu? Bir menemeni 65 TL’ye yedik…
Amiyane tabirle herkesin biribirini kazıkladığı bu kentte, pahalılıktan şikayet eden ve buna kaynak yaratanlar da ne ilginçtir ki aynı kişiler. Yani yurt dışından gelene tostu 60 liraya satan halkım, onlar tarafından yapılan bir kısım dairelere de haliyle teşekkürü 95.000 Euro ile hak ediyor(!)
*
Son günlerde, yüzünde ev ve işyeri aramanın çaresizliğiyle karşılaştığım o kadar çok insan oldu ki…
Konuşulanlara bakılırsa, binlerce kişi Tunceli’den Kanada’ya gitmiş son 2 yılda.
Kendi yaşadığı topraklardan ve insanlardan vazgeçmek ne acı…
Bu STK’ler, siyasi parti temsilcileri, TSO, ESOB, baro ve bu kentte sık sık basın açıklaması yapan tüm bileşenler, sizin bu durum karşısında lütfen diyecek iki çift lafınız olsun. Dersim imansızlaştırılıyor serzenişinizde tüm bu etkenleri de dikkate alıp iki kelam edin artık.
Sevgili kirada yaşayanlar! polis lojmanları yıkıldı, üniversitedeki akademisyenler ve öğrencilerle daha da artan konut sıkıntısını, kentte henüz boruları döşenip sızıntısını görmediğimiz doğalgazdan ötürü iştahı kabarıp sizi evinizden-barkınızdan etmeye çalışan ev sahiplerine karşı çaresiz değilsiniz.
*
Çıkmayın evlerinizden ve işyerlerinizden.
Çünkü; konut sahibi çık dedi diye çıkmanız gerekmiyor. Size ihtar çekmesi gerekiyor. İhtarda da geçerli bir neden bildirmesi ve ispatlaması gerekiyor. Çıkmadığınız takdirde İcra Hukuk Mahkemesinde tahliye davası açması gerekecek. Tahliye davaları da yaklaşık 6 ay içerisinde sonuçlanıyor ama kaygılanmayın, kiranızı düzenli ve banka üzerinden, açıklama kısmına da kira yazarak ödüyorsanız, tahliye davası da sizin lehinize sonuçlanabiliyor.
Şu sıralar sık sık duyduğumuz, “Günde birkaç defa arıyor. Karısı, kızı, ağabeyi, babası bile arıyor. Hakaret ediyor” diyorsunuz ya hani; işte ona karşı da “Kişilerin huzur ve sükûnunu bozmak”tan savcılığa suç duyurusunda bulunun. Kimsenin şamar oğlanı değilsiniz. Evi veya dükkanı olması sizi birilerinin kölesi yapmıyor.
Artışların yasal bir sınırı var ve kimse sizi 400 TL olan evinizden kirayı 1400 TL taleple çıkaramaz.
Ve son niyetine; Ortada bir ayıp var, hepimizin birbirimize ettiği.
Melemeni, tostu 60 TL’den satanlarla 2 yıldır koronanın çaresizliğe teslim ettiği bir avuç şu kentte daha ticaret dahi aktif başlamamış, çoğu insan işini-aşını kaybetmişken bunu fırsata çevirerek kiraları 3 katı artıranların biribirine karıştığı ayıplar yumağı.
Dilerseniz hepimiz kendimizi bir eşeleyip, içsel yolculuğa çıkalım. Çünkü; görünen o ki tek suçlu kirayı 3-5 katına çıkaranlar değil…
Herkes kendi gönül hanesindeki açlığı süpürerek başlasın artık bir yerinden düzel(t)meye…

Cesur yürek
27/08/2021 at 15:28
Sürekli pohpohlaman, övülen,doğuştan sosyalist kabul edilen toplumun sonu bu maalesef.Daha bu iyi günleriniz.Aynı siyasal islamcıların durumuna düştünüz.Yapacak birşey yok.Kurtuluş reçetesini veriyorum.Pkk denen emperyalizmin taşeronunu kentten çıkarmak ve övünmemek.Bir de batıya gidince en rezil insan bile bir gerilla anısı anlatıp sünni aydınları ağzı açık dinletme huyundan vazgeçin.