Haberler
Olmak ya da Olmamak
“OLMAK YA DA OLMAMAK” Shakespear Dersim’i bilir miydi, Dersimliler’den haberdar mıydı bilinmez. Ama o, Dersim’i bilmezse de, Dersimliler’den haberdar olmazsa da Dersim’in geleceği bu sözde saklı.
Dersimliler açısından artık “olmak ya da olmamak”tan daha ivedi bir gerçeklik yoktur.
Çünkü Dersimliler’in küçümsenmeyen bir kesimi kendisini ya Türk, ya da Kürt görmekte. Yanısıra kendisini Ermeni veya Arap görenler de var. Bu durumda akla hemen şu sorular gelmekte:
* Dersimliler neden hep kendinden daha büyük, daha güçlü bir olguya ait olmak ister?
* Neden bir başka ırka, bir başka dine, bir başka dile, bir başka coğrafyaya ait olmak ister?
Asıl olan bir yere ait olma duygusu mu, yoksa kendi gücüne güvenemeyip başka şeylerden medet ummak mı? Şucu-bucu olma isteğinin nedeni yalnızlıktan kaçış mı, korku mu? Yoksa kendinden güçlüyü arama isteğinin nedeni kendine güvensizliği mi?
Aşağıda vereceğim iki örnek kuşkularımda haklı olduğumu gösteriyor.
Birinci örnek
Doğu Perinçek’in 06 Temmuz 2012’de, “ip.org.tr” sitesinde Musa Tanrıkulu’nun Tunceli’liyim ve anadilim “Zazaca” adlı makalesini yansıttığı “Zazaca” ve Kürtçe öğretim dili olabilir mi? adlı makalesi.
Bu makalede Tunceli-Pülümür’lü Musa Tanrıkulu atalarının tüm baskılara, kıyımlara rağmen koruduğu aidiyet duygusundan yoksun bir vaziyette, uğrdığı asimilasyonun dahi farkına varmadan, T.C. milliyetciliğine soyunarak, cahilliğini “bilgiyi ve teoriyi Cumhuriyetin okullarında ve Türkçe olarak” edinmekle giderdiğine vurgu yapıyor. Oysa T.C. okullarında okutulan tarih bilgisi sağ kanat bir ideoloji olan Türk-Islam sentezinden ibarettir. Dersim Soykırımı da bu teoriyle hazırlanıp uygulanmış. Fakat böylesi zavallılar bunun dahi farkında değildirler. Bu nedenle kendisini, tarihi coğrafyanın adı olan Dersim’le değil de “Cumhuriyet ve ilericiliği ifade ettiği için Tunceli” ile ifade ediyor ve bundan gurur duyuyor.
“Bölgemizde bu özelliklere sahip Türkler, Iranlılar ve Araplar gibi milletler yaşamaktadır. Ileri ve uygar toplumların dillerinden, geri kalmış toplumların dillerine sürekli olarak kelime ve kural akışı olmuştur. (..) Bu nedenledir ki Zazacada kullanılan kelime sayısı 1500-2000’i geçmez”, diyen Musa Tanrıkulu yayınlanmış olan Zazaca sözlükleri alıp bir gözden geçirse yalan söylemlerinden ötürü utanır mı aceba?
Türkçe’de “m” harfiyle başlayan tek kelimeni olmadığını biliyor mu?
Cömerd, çadır, çarmıh, çeper, çeyrek, desimetre, destek, dezge, fırsat, göçer, herkes, kelepir, namerd, pehlivan, pergel, pervane, peşin, piyade, rehber, sarhoş, serbest, serseri, sınır, vadi vb. daha bir çok kelimenin Zazaca veya Kürtçe’den Türkçe’ye geçtiğini biliyor mu?
Cumhuriyetin kuruluşunda bu yana her türlü imkan seferber edilmesine rağmen Türkçe kelimelerin sayısının 8.000 olduğunu Nişanyan Etimoloji Sözlüğünde belirtir. Musa Tanrıkulu sayın Musa Canpolat’ın sözlüğünü eline alıp sözcükleri sayabilse bu sayıyı en az ikiye katlayacağından haberdar mı?
“Mesele gelip burada düğümleniyor. 1500 – 2000 kelime ile hayatını ancak devam ettirebilen Zazalar fizik, kimya, matematik, hukuk, edebiyat, sosyoloji kısacası fen, edebiyat ve kültür eğitimini hangi kelimeleri kullanarak öğrenecek. Asit, alkol, glukoz, tanjant, karekök, açı, dikdörtgen, üçgen vs vs kelimelere karşılık ne diyecek?” Bunu yazan Tanrıkulu fizik, matematik, sosyoloji, asit, alkol, glikoz, tanjant, kare sözcüklerinin Farsça; kimya, hukuk, edebiyat, fen sözcüklerinin ise Arapça olduğunu biliyor mu?
Bilmez, haberdar değildir, onu ilgilendirmez. Çünkü o artık Tanrıkulu değil T.C.’nin kuludur.
“Tarihi süreç içinde coğrafyamızda öncelikle ölmeye mahkûm Zazaca, Kürtçe, Süryanice ve benzeri diller olacaktır”, diyen T.C. kulları olduğu sürece muradına ermeleri de ne yazık ki olasılık dahilindedir.
İkinci örnek
“http://www.zazaki.net/
Bu makaleyi Dil Sanat ve Kültür Derneği (ziwan-kom), Newepel gazetesi, Şewçila dergisi, Zazakî.net, Vate dergisi gibi kurum, dergi ve internet sayfalarının yanısıra Roşan Lezgîn, Bîlal Zîlan, Munzur Çem, J. Ihsan Espar gibi bireyler de imzalamışlar.
İlk kez olsa gerek bu kadar kurum ve birey biraraya gelip devletin bir kurumu olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın bir çalışmasını avazları çıktığı kadar desteklemekte ve minettarlıklarını şöyle ifade etmektedirler: “Artuklu Üniversitesi akademisyenlerince hazırlanan “KURDÎ 5 Kurmancî” ve “KURDÎ 5 Zazakî” ders kitaplarında kullanılan tanımlar, dil ve terminoloji doğrudur. (…) hazırlanan kitaplar, hem dilin kullanımı açısından hem de içeriği açısından titiz ve değerli bir çalışmanın ürünü olup, takdir edilmesi gereken bir çalışmadır. Bundan dolayı, kitabı hazırlayanları kutluyor, kendilerine teşekkür ediyoruz.”
Bu kutlama ve teşekkürün nedeni ne aceba? Akla tarihi Türk-Kürt itifakının devamı olasılığı ile yakın gelecekte “Kurdi”nin eğemenliği altına girecek olan Zazaca’nın akibeti geliyor.
Kitapta Kurdî, Kurdki isimleri geçmekte ve yanısıra Zaza Kürtleri demekte. “…Gerek Kurmancca gerekse Zazaca lehçesinde kullanılan dil, standartlaşmaya doğru giden bir dildir. Bunu destekliyor, çalışmalarından dolayı kendilerini kutluyoruz” diye de temenilerini ifade etmekteler. Burda sorulması gereken, Standartlaşmaya doğru giden bir dil mi, Kurmanci’leştirilen bir dil mi? sorusudur.
Başta C. M. Jacobson, M. Sandonato ve daha sonraları Prof. Gippert, Dr. L. Paul gibi dilbilimcilerle Zazaca’ya yönelik çalışmalara Ware (Dergisi) Grubu olarak 1991’de başladık. 1992 yılında Elifba Warey diye adlandırdığımız Zazaca Alfabeyi yayınladık. C. M. Jacobson eşliğinde yapılan bu çalışmaları, yine C. M. Jacobson 1993 yılında “Rastnustena Zoné Ma” adıyla kitaplaştırdı. Vate grubu ise tam 5 yıl sonra, 1997 de ilk sayısını yayınladı. Kendilerinden önce yapılmış olan bu çalışmaları sırf siyasi görüşlerine tekabul etmediği için -kısacası Kürtcülük yapılmadığı için- görmezden geldiler. Fakat, Zazaca’ya yönelik hiç bir çalışması olmayan E. C. Bedirxan’ı kendilerinin kılavuzu edindiler. Vate dergisinin Ware dergisine alternatif olarak çıkarıldığını Roj TV’de Lerrzan Jandil bizzat ifade etti. Ware dergisini çıkaranlar kürtçülük yapmıyorlar diye “bölücü” oluyorken, kimliğini inkar edenler dilbilimci mi oluyor?
Ware Grubu olarak Zazaca alfabeyi oluştururken, Bedirxan alfabesini incelemiş ve bazı seslerin karşılıklarının o alfabede olmamasından (x-ğ harfi) dolayı, Zazalar’ın da Türkçe’yi bilmelerinden hareketle Latin harflerinin Türkçe üzerinden alınmasının okuma-yazmayı kolaylaştıracağını baz alarak hareket etmiştik. Örneğin “ı”ve “i” harflerini Bedirhan Alfabesinin “i” ve “î”sine tercih etmiştik. Attığımız adımın doğru olduğunu da pratikte gördük. Bunu isteyen her kes Ware ve Bedirxan albesiyle yazılmış aynı metni bir Zaza okuyucuya okutarak sınayabilir.
Divengî adıyla alfabede işledikleri ses ise “xw” sesi ve buna da xwazgîn, xwe, xwendî, xwezila örnekleri verilmiş. Dilden anlayan birinin bu ses kombinasyonunun Zazaca olmadığını bilmesi gerekir. Onlar da Zazaca’da bu sese örnekler bulamadıklarından Kurmanci örnekler vermek zorunda kalmışlar.
Ayrıca Ware Alfabesi’nin teknik olarak da büyük bir kolaylık sağladığının altını da çizmeliyim.
Ders kitabında “dibistan” ile “Wendegeh” kelimeleri bolca kullanılırken, Zazaca konuşanlar tarafından yaygın olarak kullanılan mektebe kelimesi kullanılmamış. Kelimelerde tabelada gösterildiği gibi özellikle Kurmanciye benzetme çabası sözkonusu.
MEB tarafından yayınlanan Zazaca’da yaygın kullanılan şekli
kitapta kullanılan şekli
bajar suke
paca qula
baş/başe rınd
pîrozkerdene şén kerdene
başûr vervaroc
rewşe hal
belê héya
rojawan ğerb
birine dırbete
rojhelat şerq
candar roene
sipas berxudar be
cilan kınci
şanbaş şano xér
ciwîyênê weşiya xo ramıtene
şodirbaş şodıro xér
cu weşiye
taşti ara
cugeh mekan
tehmserd bé tam
çalakî kar u gure
temaşe kerdene sér kerdene / téy niadaene
dorûverê der u dor
vakur zıme
gelek xélé/zaf
xebat kar/gure
mamosta malım
xîzikoke kerdene ğıj kerdene
nêmroj peroc
yewşeme bazar
Bahsi geçen Kürtçe’leştirme çabaları aşağıdaki isim ve örnek cümlelerde olduğu gibi bir bütün olarak kitaba yansımış bulunmakta.
* Azad, Berfin, Bawer, Bınefşe, Hêlîn, Beybûn, Zana, Roni, Baran, Rénas, Mizgîne, Loran, Lorane, Soran, Zerga, Terfa, Tajdîn, Goran, Solîne, Dilgeş, Rûmete…
* Gelî Kurdan, bêrin têde biwanîn.
* Beyta Feqî ya
Vengê Xanî yo
Ziwané kurdkî yo
* Pirtûka Xwendina Kurdki
Zazaca’nın en yoğun konuşulduğu yerlerden biri olan Mamekiye ve Bingöl’un adı hiç geçmezken, Hekari-Çolamerik, Muş, Wan yaygınca kullanılmış. Tarihi Désim (Dersim) adı da Tunceli anlamında sadece bir kez kitapta yer almış.
Aidiyet ile ilgili yukarıda sorulan sorulara verilecek cevap ne olursa olsun doğuştan gelen bu duygunun kaybolmakla yüzyüze olduğu “Herkesin bildiği sır”dır. Sağlıklı bir şekilde tatmin edilemeyen, yok olmakla karşıkarşıya gelen bu duygudan dolayı ne yazık ki kendi olmaktan öte, hep başka arayışlara yönelme ihtiyacı duyulmuştur.
Sağlıksızlık çocuklukta başlamış. Aile ortamında özgün bir birey olarak büyütülmemiş. Kendisine sürekli, “ben Dersimli’yim, ben Alevi’yim, benim dilim Zazaca’dır deme”, denmiş. Kırsalda etrafını saran Müslüman kesim, şehirlerde mahalle baskısı, herhalükarda zorbannın gücünü ensesinde his ederek büyümüş, korkularla büyütülmüş. Yanısıra kuşaklararası kopukluk yaşanması nedeniyle ne özgünlüğünü hissedebilmiş, ne de aidiyet duygusundan payını alabilmiştir.
Kendimizi kimseyle kıyaslamadan özgünlüğümüzü, bir yere ait olduğumuzu hissetmek zorundayız. Bunun da yolu aidiyet duygusundan geçer. Ait olma duygusu insanın varlığını devam ettirebilmesi için gerekli bir duygudur. Çünkü insanın tek başına varlığını sürdürebilmesi mümkün değildir.
İnsan aidiyet duygusu ile büyür ve ölür?
Kamillerimiz lafanlamazlara herslendiklerinde, “Mı névake kıré mıra niyo, mı va ke mıra niyo” derlerdi…
X. Çelker
Kemal Astare
26/12/2012 at 14:28
Konu: Zazaca dili
X. Çelker’in yazısındaki tesbitler tümüyle doğru olmakla birlikte Zazacanın bir Dil olduğunu bir türlü görmezlikten gelen bazı zaza veya kürt kökenli kişiler hala ‘sapla samanı’ ayırd edememektdirler. Adeta ‘kölelikten’ kurtulmak isteyen köle, bir diğer köleyi kendine köle etme çabasında gayret eder misali. Ama Zazacanın Kürtçenin (yani Kurmancinin) bir parçası veya lehçesidir diyen veya iddia edenler Haq bilirki ne dilbilimcidirler ne de (belki de) kendi ana dilinde bile yazmada, gramerinde ve konversasyonunda, edebiyatında v.s. vakıf ve uzman değillerdir. Zazaca (Kırmoncki) Dilini bir ayrı dile ‘yama’ yapmak veya onu alt sıraya koymak ya da kendine tabi kılmak hukuki olarak hakarettir, etik olarakta ‘ahlaksızlıktır’; hem o dili konuşan insanlara karşı hemde belli başlı ortada mevcut bulunan Zazaca diline karşı… Zazacanın bir dil olduğu çoktan bilimsel olarak ispatlandı.. Artık bunun polemiğini yapmanın bir anlamı yok… Avrupanın bir çok ülkesinde Zazaca resmen Dil olarak kabullenmiş durumda. Kurmanci dili de (yani halk arasında ‘Kürtçe’ olarakta bilinen) resmi dairlerde Zazacadan farklı bir dil olduğu benimsenmiş ve kabullenmiştir… Bu kabul görmeler hem dünyaca ünlü Dil bilimcileri hem de Dil bilirkişileri tarafından defalarca belgelenmiştir. Bunun tersini iddia edenlerin anlamsızlığının arkasında olabilen neden belkide ‘politik niyetlerden’ kaynaklanmış olabilir… Her ne olursa olsun Zazacanın belli başlı bir DİL olması ve onun bunun düşünsel etkisinden kurtulması her kese yeni yılda ve ebediyen hayırlı olsun!
cevo
01/01/2013 at 14:50
Soyledilerinizin hepsi dogru ama kirmancki/zazacanin en onemli sorusuna cevap veremiyor. Bence kirmancki-zazakinin “olmak veya olmamak” (biyayene yan ki nibiyayene” si standardizasyondur; buna kafa yorulmazsa, ortak bir YAZI dili uzerinde çalisilmazsa zazacanin kaybolmasinin onune geçilmez ve zazacanin kurdçe olmadigini kanitlamak bir sey kazandirmaz.
Dersim merkez kirmanckisiyle ovacik-hozat veya pulumur kirmanckisi aransinda cok ciddi telafuz farklari var: ornegin biz Dersim merkez de X. çelkerin dediginin aksine sen kerden degil bimbarek kerdene xêr kerdene deriz, vervaroj falan demeyiz ama veroz deriz, peroc degil peroz…..
Bazen farlar asiretten asirete gore degisiyor ornegin Dersim merkezde kirmanclarin çogunlugu “ez ki/ben de, ti ki…” derken ozellikle Yusufan asiretinin mensuplari “ez’iç, ti’ç…” derler. Simdi nasil yapacagiz? Ortak bir YAZi dili gelistirilmezse, ovacik’ta ki adam “kutik erciya ebe mi” dediginde Dersim merkez de ki adam “tobe, tobe, tobe ero ninu de qe ar u edev nimendo” demez mi.
….
Saygilarla