Haberler
Zaza kadının anadil isyanı: Dedem bu yol, bu dil için başını verdi ama torunumu anadilimde sevemiyorum
İstanbul’da yaşayan ve anadili Zazaca olan kadınlar ile görüşen Gül Kapar; “Bu dil kaybolduğu zaman bizim ölümümüzdür” diyen kadınlar da “Bu dil neye yarıyor ki?” diyen kadınlar da olduğunu söyledi.
İstanbul’da yaşayan ve anadili Zazaca olan kadınlar ile görüşen Gül Kapar; “Bu dil kaybolduğu zaman bizim ölümümüzdür” diyen kadınlar da “Bu dil neye yarıyor ki?” diyen kadınlar da olduğunu söyledi.
Bilgi Üniversitesi öncülüğünde gerçekleştirilen “Türkiye’de Kültürel Çoğulluğun Bağımsız Araştırmacıları Eğitim Projesi: Türkiye Kültürleri” projesi kapsamında Zaza Dil ve Kültür Derneği’nden (Zaza-Der) adına Gül Kapar “İstanbul’da yaşayan anadili Zazaca olan kadınlar” başlıklı konuyu işliyor.
Gül Kapar ile İstanbul’da yaşayan ve anadili Zazaca olan kadınlarla gerçekleştirdiği görüşmelere dair konuştuk. Kapar, çalışmaya başlama nedenini, görüşmeler sırasında yaşadıklarını ve önümüzdeki süreçte yapacaklarını Independent Türkçe‘yeanlattı.
Gül Kapar / Fotoğraf: Independent Türkçe
Görüşmelere 2019’un Ocak ayında başladığını kaydeden Kapar, “İlk ön görüşmemi 3 Ocak’ta gerçekleştirdim. Fakat bir yandan tiyatro çalışmaları diğer yandan sağlık sorunları nedeniyle çalışmada aksaklıklar oldu ama Mart’tan itibaren hızlandı. Gün oluyordu iki çekim yaptığım, haftada dört-beş çekim yaptığım oluyordu. Bazen bir güne üç çekim sığdırıyordum. Ama hedefime tam olarak ulaşamadım. 20 kadın ile görüşmeyi planlarken şu ana kadar yalnızca 14 kadınla konuşabildik. Çalışma kapsamında görüşmek üzere Erzurum, Erzincan ve Siverekli kadın ise henüz bulamadım” dedi.
“Bu dil kaybolduğu zaman bizim ölümümüzdür”
Kapar, görüşmeler sırasında kadınlarla arasında geçenleri şöyle anlattı:
Ne zamandır İstanbul’da yaşadıklarını, hangi nedenle İstanbul’a geldiklerini ve buraya taşındıktan sonra aile içinde anadillerini konuşup, konuşmadıklarını sordum. Alevi Zaza ve Sünni Zaza ayırt etmeden herkese eşit yaklaştım. Görüşme esnasında gördüm ki aslında çocuklarıyla Türkçe konuşuyorlar. Bir kadın, ‘Na zon ke bi vindi merdena mawa/maa’ yani ‘Bu dil kaybolduğu zaman bizim ölümümüzdür’ dedi. Bu aslında çok derin bir sözdü. Fakat çocukları Zazaca bilmiyordu. Çocuklarının Zazacayı neden bilmediklerini sorduğumda ise çok üzüldü. Derin bir iç çekti ve ‘Eşim bilmiyor’ dedi. O yüzden aile içinde konuşamadıklarını söyledi. Ama çocukları biraz anlıyordu. Bundan sonra çocuklarına öğreteceklerini de kaydettiler.
“Dedem, babam bu yol, bu dil için başını verdi ama ben torunumu anadilimde sevemiyorum”
Kapar bir başka Zaza kadın ile görüşmesini ise şu sözlerle anlattı:
Bir yaşlı teyze ile konuştuğumda ise ağladı. Kıştan kışa İstanbul’a geliyormuş. Çocukları dili biliyor ama torunları dili bilmiyor. Torunlarını severken Zazaca konuşuyor. Torunları annesine gidip diyormuş ki; ‘Anne o ne diyor?’ Onları anlatırken çok ağladı ve bu beni çok etkiledi. Yaşlı kadın, ‘Dedem, babam bu yol, bu dil için başını verdi. Torunlarım neden dilimizi bilmiyor? Dillerini neden evlerinde konuşmuyorlar? Onları anadilimde sevemiyorum’ diye isyan etti. Gerçekten çok üzüldüm. Ben ne kadar bu dilin kaybolacağının farkındaysam, ne kadar çok üzülüyorsam, dil bilincinin bizim millete işlemediğini, farkında olmadıklarını, kültürlerinin kaybolmasıyla kendilerinin de kaybolacaklarının ne kadar farkında olsam da benim bir büyüğümün canlı haykırışlarını görmem beni çok yaraladı. Bu dilin kaybolmaması ve korunması için beni daha fazla motive etti. Ruhuma işledi
Kapar, görüşmelerinde farklı tepkilerle de karşılaştığını söyledi:
Mesela bir kadın, ‘Aman senin bu dilin neye yarıyor? Bir şeye yarıyor olsaydı, devlet bunu yasaklamazdı’ dedi. Torunları bilmediği için ağlayan yaşlı kadın ile karşılaştırdığımızda yani ne söylenir bilmiyorum. Dili ne kadar sevmek gerektiğini mi? Dilin, kültürün kaybolacağının farkında olunmayışı mıdır? Farkında olup da çok acı çektiği ve acı çektiği için boş verdiğini mi? Bunu algılamak biraz zor. Bilinçaltına inmek gerekir sanırım. ‘Her ikisi kendine göre haklı’ diye baktığımızda yani yaşanmışlıklarda var tabi. Ama her şeye rağmen ikincisine çok da hak vermiyorum. Sonuçta ne olursa olsun pes etmemek gerekiyor. Devlet gelip, aile içinde dilin konuşulmasına engel olmuyor sonuçta. Dört duvar arasında dilini konuşabiliyorsun. Bu da bilinçle alakalı bir şeydir. Ya da dili, kültürü, geldiğin yeri, yaşadığın şeyleri sevip sevmemekle alakalıdır diye düşünüyorum.
Zazaca seçmeli dersi protestosu: Çocuklarını üç gün okula göndermemişler
Konuştuğu kadınlara ayrıca Zazacanın seçmeli ders olarak okullarda yer aldığından haberlerinin olup olmadığını da soran Kapar, aldığı cevapları şöyle anlattı:
Kadınlara, ‘Pazarda, sokakta, devlet dairesinde anadilinizi konuşabiliyor musunuz?’, ‘Çocuklarınız sizle hangi dilde konuşuyor?’ ve Zazacanın seçmeli ders olarak yer aldığından haberlerinin olup olmadıklarını da sordum. Ama gördüm ki çoğu kişinin bundan haberi yok. Bu konuda bizim eksiğimiz var açıkçası. Demek ki bunu iyi duyuramamışız. Haberi olan insanlarda vardı tabi. Mesela Sünni kadınlar çocuklarını birkaç gün okula göndermemiş . Sırf Zazaca seçmeli ders olarak kendilerine verilmediğinden dolayı. Gidip öğretmenle görüşmüş birisi. Demiş; ‘Seçmeli ders var ve çocuğum anadilini öğrensin istiyorum’. Öğretmen diyor ki; ‘Yalnız senin istemenle olmuyor. En az 10 kişi olacak’. Kadın da diyor ki, iyi o zaman siz bulacaksınız kim Zaza’dır ve bu dersi vereceksiniz. Bunun üzerine protesto ediyor ve çocuğunu üç gün okula göndermiyor. Bunu yapan üç kadın vardı. Üçü de Sünni kadındı. Ama hiçbir Alevi kadın böyle bir şey yapmamış ve hiçte umurunda değil. Bu da çok garip bir durum. Hep geçiştiriyorlar.
Kapar sözlerine şöyle devam etti:
Şunu fark ettim; anadili Zazaca olan Alevi kadınların çoğu dilin bilincinde değil. Sünni kadınlara baktığımda evin içinde çocuklarıyla Zazaca konuşuyor. Bu bir bakıma beni sevindiriyor. Ama diğer yandan da üzülüyorum. Ben Alevi’yim ve Alevilerin dillerini küçümsemeleri, değersiz bulmaları beni korkunç derecede üzüyor. Diğer taraftan Sünni kadınların çocuklarıyla, misafirleriyle anadilinde konuşmaları beni mutlu etti.
“Rüyalarını sadece Türkçe gören tek bir kadın dahi yoktu”
Kadınlara rüyalarıyla ilgili sorular da sorduğunu ifade eden Kapar, “Konuştuğum kadınların yüzde 90’ı rüyalarını Zazaca gördüklerini söyledi. Geri kalanı hem Zazaca hem Türkçe gördüklerini söyledi. Ama rüyalarını sadece Türkçe gören tek bir kadın dahi yoktu. Bunun yanı sıra telefonda tanıdıklarıyla hangi dili konuştuklarını, dillerini konuşamıyorlarsa bunun nedenini de sordum onlara. Gördüm ki, dili unutmaya bir isyan vardı. Her yerde Türkçe konuşuluyor, ben nasıl çocuğumla konuşayım ki, diyorlar. Öteki, ‘Ben torunumu anadilimde sevemiyorum’ diyor” ifadelerini kullandı.
Bu çalışmanın kendisi açısından da oldukça verimli olduğunu söyleyen Kapar sözlerine şöyle devam etti:
Böyle bir çalışmaya iyi ki girmişim. Bilgi Üniversitesi buna ön ayak oldu. Kendimi çok iyi hissediyorum. Daha da iyi hissedeceğimi biliyorum. Kültürel anlamda güzel şeyler öğrendim. Roza Xızır’da ne yaptıklarını, gençliğinde olan ile şimdiki olanlar arasındaki farkı sordum. İnanç noktasında farklılıklar olsa da kültürel alanda hiçbir şey değişmemiş. Mesela, çocuklukları genelde aynıdır. İnançlarını geçmişte anadilinde yaşayan insanlar, şehre geldikten sonra değişiyor. Sünni kadınlar Arapçaya, Alevi kadınlar da Türkçeye dönmüş. İlerleyen süreçte, Anadolu ve Mezopotamya’da görüşmelere devam edeceğim. Köylerde de bence Aleviler değişmiş ve anadilinde konuşmuyorlardır.
“Bir kadın, ‘Köye gidip Türkçe öğrenip geliyorum’ dedi”
Kadınlara, “Köyde hangi dili konuşuyorsunuz?” diye bir soru da yönelten Kapar bununla ilgili şunları söyledi:
Sivaslı bir kadın, ‘Sadece yaşlılarla Zazaca konuşuyoruz. Gençler Türkçe konuşuyor, mecburen bizde çeviriyoruz’ diyor. Bir Palulu kadın da ‘Ben köye gidip Türkçe öğrenip geliyorum’ dedi. Mesela ben Dersim’e gittiğimde diyorum ki ‘Buraya Türkçe öğrenmeye mi geldim?..’ Ama Bingöllü olsun, Gergerli olsun, Çermikli olsun, o kişilerle görüştüğümde evde kesinlikle anadilinde konuştuklarını söylediler. Kurtarırsa ancak onlar kurtarır bu dili. Aleviler kurtarmaz bence bu dili.
“Bana, ‘Siz Kürtleri bölüyorsunuz. Görüşmenize izin vermiyorum’ dediler”
Kapar’a, olumsuz dönüş aldığı görüşmecilerin olup olmadığını sorduğum da ise şu cevabı veriyor:
İki tarafta şu vardı: Ne soracaksın? Aman başımıza bir şey gelmesin vs. şeklinde tepkiler. İkinci olarak ise, ‘Hangi kanalda yayınlanacak?’ diye sordular. Mesela bir kadınla görüşeceğimizde ‘İlk önce eşime bir sorayım’ diyor, sonra kabul ediyor. Sonradan beni arıyor ve görüşmekten vazgeçtiğini söylüyor. Kendisine nedenini sordum. Çocuklarının bizim için ‘Bunlar Kürtleri bölüyor’ diyerek, konuşmamaları noktasında annelerini ikna ettiklerini öğrendim. Bu nedenle yedi kişiden olumsuz cevap aldım. 90 yaşın üzerinde bir kadın ile görüşmek üzere kameraları hazırladım tam konuşacakken oğlu geldi ve ‘Siz Kürtleri bölüyorsunuz. Görüşmenize izin vermiyorum’ dedi. Bu duruma çok üzüldüm.
Böyle bir çalışmaya başladığı için mutlu olduğunu belirten Kapar, bu süreçte birçok şey öğrendiğini de söyledi. Kapar son olarak, “Bu süre zarfında öğrendiklerim benim için çok değerli. Bu işin içine girdiğinde dilin önünde ne kadar çok engelin olduğunu fark ediyorsun. Sonra bu çalışmaya daha sıkı sarılıyorsun. Durmayacağım ve bu konuda insanları kayıt altına almaya devam edeceğim” ifadelerini kullandı.
Zaza-Der (Komela Zıwan u Kulturê Zazayan) hakkında
Dernek, Zaza dili, kültürü, tarihi ve sosyolojik mirası alanında araştırma ve inceleme yapmak, tahrip olmuş, yok olmayla karşı karşıya kalmış, Zaza kültürü ve sanat değerlerinin derlenip korunması ve yenilenmesine hizmet etmek, Zazacanın başlı başına bir dil olduğunu kabul ederek; evrensel insan hakları çerçevesinde Zaza dilinin ve kültürünün ulusal ve uluslararası düzeyde hukukî güvenceye alınmasını sağlayacak çalışmaları organize etmek amacı ile 2011 yılında kuruldu.
Independent Türkçe