Dersim
Dersim Dağ Sarımsağı Festivali Değerlendirmesi
Bu yıl ilk kez yapılan Dersim Ovacık Dağ Festivali’yle ilgili Munzur Çevre Derneği tarafından değerlendirme yazısı yayınlandı. İşte o yazı…
Sabah saatlerinde özellikle Hanuşağı, Söğütlü, Topuzlu ve Cevizlidere köylülerinin katıldığı gezide; Metalurji Mühendisleri Odası Genel Başkanı Ekonomist Cemalettin Küçük, bölgenin özellikleri ve şirketin yapmaya çalıştığı siyanürlü altın işletmeciliği ile ilgili Türkiye’de yaşanan örneklerini de anlatarak bilgi verdi.
Ovacık ve diğer köylerden katılan köylüler, öncelikle Cevizlidere köyünde buluştu. Burada kısa bir açıklama yapılarak “Dersim’de siyanür istemiyoruz”, “Munzur özgür akacak” sloganları eşliğinde sondaj yapılan Biçin bölgesine yürüyüşe geçildi. Köylerden katılımın çoğunluğunu kadınların oluşturması, “ölürüz de topraklarımızı vermeyiz” diyen kadınların kararlılığı dikkat çekti. Biçin’de sondajın yapıldığı bölgede ve Cevizlidere köyünde ayrı ayrı toplantılar yapıldı. Her iki toplantıda da Cemalettin Küçük, bölgede yapılmak istenen maden çıkarma işleminin doğaya ve yaşama vereceği zararları dünyadan ve Türkiye’den canlı örnekler vererek anlattı. Cemalettin Küçük özetle şunları söyledi:
“Bölgenizde yapılan ve yapılmakta olan barajlar ve HES’lerin boyutlarını da aratacak büyüklükte bir tehlike ile karşı karşıyasınız. Burada bir maden arama çalışması yapılıyor. Siyanürlü altın işletmesi olarak gündeme gelip daha sonra “biz altın değil bakır işleteceğiz” gibi sözlerle adını değiştirmeye çalışıyorlar… Bu sorun sadece sizin başınızda değil. 2000 yıllarında Romanya’da bir altın madeninin barajı çöktü, atıklar Tuna nehrinden Karadeniz’e geldi. Balıklar tamamen öldü. O zaman “bizi etkilemez” diyerek kapatmaya çalıştılar. Çünkü o zaman Bergama’da siyanürlü altın işletmesini devreye almaya çalışıyorlardı. 1986 yılında da Kütahya’da gümüş işletmesi aynı yöntemle çalışmaya başladı. 1993 yılına geldiğinde de Dulkadirlibeyliğinin başkentini yapmış Dulkadirli köyü, 60 haneden 13 haneye düşmüştü. Şu anda 12 hanelik köyün nüfusu 50. Ortalama yaş ömrü 40. Bergama’daki altın işletmesi gündeme geldiği için bunları sakladılar. Kazanmış olduğumuz yargı kararlarını uygulamadılar… Önceki Ekim ayında Macaristan’da bir kızıl çamur deposu taştı ve yine bizim Çevre Bakanı;“bizi etkilemez biz Avrupa’yla anlaşma yapmışız” diye bir açıklama yaptı.
9 Aralık tarihinde Trabzon’da bu tür tehlikelerin nasıl gündeme geldiğini söz konusu eden bir basın açıklaması yaptık. Neden? Çünkü Karadeniz’de de Fatsa’nın bir köyünde, Trabzon’un Tonya, Maçka, Sürmene, Yomra, Rize Çayeli, Artvin, gibi yerlerde burayla ilgili işlem nasıl yapılacaksa aynı işlemin yapılması gündemde. Ve Gümüşhane’de Harşit çayının tepesinde şu anda siyanürlü altın işletmesi var. Orada da köylüler, ÇED toplantısında şirket yetkilileriyle tartışma yaşadı. Toplantı dağıldı. İlk defa devlet güvenliğiyle birlikte Gümüşhane’den çıktım. Harşit çayında balıklar ölmeye başladı. Ama kimseye duyurulmuyor. Suyun yanından geçerken koku alıyorsunuz, acıbadem kokusu. Yani hidrojen siyanür kokusu. Bergama devam ederken Uşak Eşme Kışladağı mevkii gündeme geldi. Ordaki köyün adı da Ovacık. Ovacık köyü boşaltıldı. Orada da siyanürlü altın işletmesinin çalışması yapılıyor. 2006 yılında ilk deneme üretimlerine başladıklarında oradan çıkan yağmur bulutları eşmeye ulaştı. İnsanlar eve giderken baş dönmesi, mide bulantısı, karın ağrısı yaşıyor. 1500 insan sadece kayıtlı olarak hastaneye başvuruyor. Yapılan kan analizlerinde sigara içenlerin 40 katı kadar siyanür tespit edildi. İçme sularında da hidrojen siyanür tespit edildi. Kütahya’da Mayıs ayında baraj çöktü. Ortalık zehir alanına döndü. Sonra “yanlışlık oldu” dediler. Siyanürlü suyu direkt köylere verdiler. Ve köylüler sudan içmediler. Sadece ellerini yıkadılar. Komalık oldular. İçselerdi bir tanesi kalmazdı. Nasıl bir kimyasalla karşı karşıya olmanız açısından söylüyorum. Şu ana kadar bütün bunları inkar ettiler. Daha dün haberlerde söyledi Erzincan İliçte karasuda balık ölümleri başlamış.
En büyük sorun işsizlik meselesini gündeme getirip bunu burada kullanmak istiyorlar. Eğer bu dağlarda hayvancılık yapılabilseydi, yasaklanmasaydı, burada işsizlik olur muydu. Bu insanlar burada köyleri evleri yakılıp göç etmeseydi yoksulluk ve işsizlik olur muydu. Olmazdı. Bunu kullanmaya çalışacaklar. Burada çok dikkatli olmanız gerek. Burada yapılacak herhangi bir madencilik faaliyeti insanlık dışı bir iştir. Dünyanın neresinde yaptılarsa insanları zehirlediler. Buna hangi siyasetten olursa olsun hangi aşiretten olursa olsun hiç kimseyi ayırt etmeden zehirliyor. Erzincan’da mücadele edenler MHPliler. Kütahya’daki olay yaşandığında Erzincan’da açıklama yaptılar. Hemen onları gözaltına aldılar. Ben Gümüşhane’ye gittim. Orda incelemelerde bulundum. Şehir dışına çıktım. Benimle merhabalaşanları gözaltına aldılar. Ama bütün bunlar olacak. Eğer bizler bütün bunlarda geri adım atarsak hiçbirşey yapamayız. Bizi birbirimizden ayırmayacaklar. Bizim coğrafyamız aynı. Bizde bugün HES yapıyorlar. Ardından siyanürlü altın işletmeciliğiyle girecekler. Buralarda direnmek gerekiyor. İzin vermemek gerekiyor. Bundan sonrası yeni başladı. Çocuklarınız delikanlı olacak, genç kız olacak, mücadele devam edecek. Bergama’da 90’larda başladı, hala devam ediyor. Satılan var, düşen var, ama devam ediyor.”
Aynı gün akşam Hükümet Konağı meydanında Metin Kahramanı’nın yönetmenliğini yaptığı Gole Çetu belgeselinin gösterimi yapıldı.
Siyanürcü şirketin bölgemize girmesine izin vermeyelim!
1 Ekim Cumartesi sabahı öncelikle Tertip komitesi adına bir heyet, esnafları gezerek festivale davet etti. Saat 15.00’te Belediye Düğün Salonunda “Siyanürlü altın işletmeciliğinin etkileri” konulu konferansta Cemalettin Küçük görüntülü sunum eşliğinde maden işletmeciliği yapılan yerlerde yaşanan doğa tahribatını anlatarak halkı birlikte hareket etmeye çağırdı. Yaklaşık 200 kişinin katıldığı konferansta köylüler de söz alarak altın işletmeciliğine karşı örgütlü hareket etmenin önemine vurgu yaptı.
Havanın çok soğuk olması nedeniyle düğün salonunda yapılan halk konserinde tertip komitesi adına konuşma yapan Sema Gül, Dersim’de, Ovacık’ta yaşam alanlarımızın yok edilmesine karşı halkın güçlü bir set oluşturması gerektiğinin altını çizdi. Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül yaptığı konuşmada “38’de katledildik küllerimizden var olduk. 94’te yandık yine küllerimizden var olduk. Ancak tekrar coğrafyamızda yaşamı örgütledik. Ama şimdi de doğamızı katlediyorlar. Çocuklarımıza bırakacak bir şeyimiz kalmadı.” diyerek birlikte mücadele etmenin önemine vurgu yaptı.
Hozat Belediye Başkanı Cevdet Konak da bir konuşma yaparak halkı selamladı. Sunuculuğunu Dost Berbati ve Mustafa Bakır’ın yaptığı konserde Gürsel Ekici, Gökçen Kahraman, Grup İsyan Ateşi ve Erdal Erzincan sahne aldı.
İkinci gün dağ sarımsağı ve kırmızı pullu alabalıkla ilgili Tunceli Üniversitesinden Yardımcı Doç. Dr. Durali Delibaş ve öğretim üyesi Hevidar Alp bir sunum yaptı. Ardından araçlarla uçurtma şenliği ve kadın etkinliği için Yeşilyazı çayırlarına gidildi. Halkoyunlarıyla başlayan etkinliğin ardından rengarenk uçurtmalarla çocuklar aileleriyle birlikte uçurtmalarını uçurdular. Çoğu çocuk ilk defa uçurtma görüyordu belki de. Onların coşkusu ve sevinci hele de uçurtmaların kendilerinde kalacağını öğrendikten sonra daha da arttı.
Yeşilyazı’da kadınlar konuştu
Festival kapsamında özellikle köylü kadınlara ulaşmak, onların sesini taşıyabilmek amacıyla 2 Ekim’de saat 15.00’te “Kadınlar konuşuyor” konulu bir söyleşi ve müzik dinletisi yapıldı.
Daha önceki köy çalışmalarında özellikle kadınlardan gelen eleştiriler, festivallere kadınların işlerden dolayı katılamadığı, neden festivallerin bir kısmını köylere taşımadığımız yönündeydi. Bu eleştirilerden yola çıkarak festivalin kadın etkinliğini Yeşilyazı köyünde yapmaya karar verdik. Amacımız bizden çok onların konuşmasıydı. Çünkü birçok kadın o ana kadar belki de topluluk içinde hiç konuşmamıştı. Kendi sesine dahi yabancıydı. İşte bu yüzden etkinliğin adını da “Kadınlar konuşuyor” koyduk. İstedik ki samimi bir ortamda birbirimizi dinleyelim. Sorunlarımıza birlikte çözümler arayalım.
Yeşilyazı çayırlarında toplanan kadınları önce bir araya toplamak kolay olmadı. Birçok kadın çekingen davranarak öncelikle neler yapılacağını gözlemlemeye çalışırken kimisi sohbete başlamıştı bile. Erkeklerin de katıldığı söyleşide öncelikle kadınların konuşması gerektiği üzerine yapılan vurgulardan sonra kadınlar söz aldı. Konuşulanlar belki bir iki cümleyi geçmiyordu ama söylenenler yıllardır yaşanılanların dile gelmesiydi. Hatta derin sessizliklerde bile anlatılmak istenen ve anlatılamayan onca acı vardı.
Sanatçı dostumuz Pınar Sağ da kadınların yıllardır ezilmişliğine vurgu yaparak burada olmanın haklı gururunu yaşadığını söyledi.
Yaşamın her alanında emeğiyle yer alan kadınların söyleyecek çok sözleri vardı elbette. Ama kadınlar toplumsal baskıların da etkisiyle bunları dile getirmekte zorlandı.
Erkek kadına neden şiddet uygular?
Söyleşinin ikinci aşamasını “erkek kadına neden şiddet uygular” sorusuna verilen cevaplar oluşturdu. Kadınların verdikleri cevaplar çok samimiydi. İşte onlardan birkaçı:
“Kadın güzelse, kocası onu kıskanırsa şiddet uygular.”
“Kadının daha bilgili, daha güçlü olmasını istemeyen erkek şiddet uygular.”
“Erkek, kadından fiziki olarak daha güçlü olduğu için, yani onu dövebileceğini-ona gücünün yetebileceğini bildiği için şiddet uygular. Gücünün yetemeyeceğini düşündüğü birine şiddet uygulamayı düşünür mü? Düşünmez.”
“Erkek, kendi iktidarını sarsmak istemez. En güçlü olduğunu göstermek ister. Bu yüzden şiddet uygular.”
“Kadını kıskanan erkek şiddet uygular. Kadının bir suçu olmasına gerek yoktur.”
“Dışarıda sinirlenen erkek, sinirini dışarıda çıkaramaz, evde karısına gücünün yeteceğini bildiği için ona şiddet uygular.”
“Ataerkil bir toplumda yaşıyoruz. Erkek, egemendir. Bu egemenliğini göstermek ve sarsmamak için şiddet uygular.”
Kadınlardan sonra söz alan erkekler öz olarak kendilerinin şiddet uygulamadığını, şiddetin doğru olmadığını söylediler her zamanki gibi.
Ya da “biz uygulamıyoruz ama uygulayanlar var.” dediler. Bu söylemin farklı bir söylemini de kadınların “ben şiddet görmüyorum ama şiddet görenler var” oluşturdu
Kadının doğumundan bu yana ezilmesini ifade eden tek kişilik bir skeçin ardından hep birlikte Pınar Sağ’ın söylediği türkülerle halaylar çekilerek etkinlik sona erdi. Burada yaşamın her alanında en önde olan kadınlara siyanürlü altın aramacılığına karşı yaşam alanlarını da en önde savunmaları için çağrı yapılarak hep birlikte yürüyüşün yapıldığı alana geçildi.
Siyanür ve barajlarla yaşam alanlarımızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz!
Festival programı çerçevesinde saat 17.00’da halk eski lise önünde toplanarak esasta siyanürlü altın aramacılığına karşı kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirdi. Önde “siyanür ve barajlarla yaşam alanlarımızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz” yazılı Ovacık Belediyesi, Munzur Çevre Derneği, Ovacık Köy Dernekleri, BDP, EMEP, Partizan, DHF ve Halk Cephesi imzalı pankart ve “Munzur Özgür Akacak” yazılı dövizlerle yürüyüşe geçildi. Yapılan ajitasyon ve sloganlarda siyanürlü altın aramacılığına izin verilmeyeceği söylendi. Yol boyunca Nazimiye’de direnen köylülere, Malatya Kürecik’te Füze Kalkanına karşı “Natoya kalkan olmayacağız” diyenlere selam gönderildi. Yaklaşık 500 kişinin katıldığı yürüyüş, Hükümet Konağı’nda son buldu. Burada Tertip Komitesi adına konuşma yapan Ali Ekber Barmağıç, siyanürlü altın aramanın doğaya vereceği zararlardan bahsederek önemli olanın şirkete burada yaşam olanağı tanımamak gerektiğini vurguladı. Ardından Belediye Başkanı ve sanatçı Pınar Sağ da söz alarak doğamıza hep birlikte sahip çıkmamız gerektiğini söyledi.
Festival, akşam yapılan halk konseriyle son buldu. Halk konserinde Mehmet Ekici, Pınar Sağ ve Hıdır Akgül söyledikleri Türkçe ve Zazaca türkülerle kitleyi coşturdu. Tertip Komitesi adına kapanış konuşmasını yapan Hıdır Karataş, festivalin ilk defa örgütlenmesinden kaynaklı yaşanan eksikliklere değinerek bir dahaki festivallerde bunun daha da ileri taşınması temennilerini dile getirdi.
Munzur Çevre Derneği