Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

'Dersim'de heykellere karşıyız' diyenlerin iki yüzlülüğü

Yazarlar

'Dersim'de heykellere karşıyız' diyenlerin iki yüzlülüğü

Pir Sultan’ın Golê Çhetu’da dikilen heykelinin önünde ya da Dersim Merkez’de Sey Rıza’nın heykelinin önünde resim çektireceksin, ondan sonra da heykel bizde yok, biz heykele, puta karşıyız diyeceksin.

Sosyal medyada paylaşın
        
   

Sey Rıza’nın Heykeli Önünde Resim Çektirenler, En Çok da “Dersim’de Heykellere Karşıyız” Diyenlerdir!
Hala Anlayamayanlaradır Sözüm…

Haydar BELTAN

Son zamanlarda, “Rızalık” kelimesi çok kullanılır oldu. Peki nedir rızalık? Birincisi, kişinin kendisiyle rızalığıdır. Yani kişinin kendi özüyle hesaplaşıp, kendi kendini yargılamasıdır. İkincisi, toplumla olan rızalığıdır. Yani, eline, beline, diline sahip çıkmasıdır. Üçüncüsü de yola olan rızalığıdır. Yani, kişinin yola hiçbir baskı olmadan kendi rızası ile girmesidir.Böylece, yola giren kişi, kendisiyle, toplumla ve yoluyla birleşip, el ele, el Hakka ulaşmış olur.Bir de Cem ve cemaatlarımızda, erkanı yürütecek kişilerin, erkana başlamaları için, orada bulunanların rızalığı istenir. Rızalık alınmadan kimse o erkanı yürütemez. Bir kişi bile itiraz etse, o ikna edilmeden başlanılmaz. Pir bile dua ettiğinde rızalık ya da destur ister. Rızalık ve destur verilmeden pir dua veremez, Derviş cem bağlayamaz. Ancak bu rızalık veya destur, orada bulunanlarla sınırlıdır. O anda orada bulunmayanlardan rızalık veya destur istenmez.

Gelelim Hasret Gültekin ve Sivas Şehitleri Anıtı meselesine. Bir çalışma başladığında önce nerelere başvurulabilir. Muhtemelen resmi kurumlara. Neden, çünkü onların izni gerekiyor da ondan. Yani bizim kullandığımız tabirle, onların rızalığı gerekiyor.

Peki Düzgün Bava Cemevi’nde yapılacak bir çalışma için buna gerek var mı? Doğal olarak, yok! Kime başvurulacak peki? Eğer o mekanda bir dernek, bir cemevi veya başka bir kurum varsa, tabii ki onlara başvurulacak. Böylece de onların rızalığı alınacak. Peki buna gerek var mı? Elbette ki var. Neden? Çünkü orada kurulu olarak çalışan bir Cemevi var da ondan. Giriş bölümünde anlatmaya çalıştığım süreç burada devreye giriyor. Cemevi yönetimine başvuru yapılarak, Cemevinin bahçesinde bir “Sivas Şehitleri Hatıra Ormanı” ve bir de 33 Can’ın anısına bir anıtın yapılması için rızalık isteniyor.

Cemevi bu başvuruyu değerlendiriyor ve olumlu bir cevap veriyor. Bundan sonra çalışmalar yeni bir biçim alarak devam ediyor. Anıt için 33 Canı simgeleyen Hasret Gültekin düşünülüyor. Ama bunun için başta Hasret Gültekin’in eşi Yeter Gültekin olmak üzere, 33 canımızın ailelerinin rızalığı isteniyor. Yeter Gültekin önce itiraz edip, 33 canımızın ailelerinin Rızalığı alınmadan, olmaz diyor. 33 Canın ailesinden rızalık alındıktan sonra, Hasret Gültekin Anıtı kabul görüyor. Bu arada ağaç dikme ve küçük bir duvar örme çalışmaları da devam ediyor. Bu çalışmalar devam ederken, Düzgün Bava Cemevi’nin seçimleri oluyor, yeni yönetim seçiliyor ve bu yeni yönetim de bahsi edilen çalışmaya onay verip, karar defterine kaydediyor. Böylece o mekanda bulunan bir Alevi kurumu rızalık vermiş oluyor.

Anıt başka bir ilde yapılıp tamamlanıyor. Bittikten sonra anıt, Düzgün Bava Cemevi’ne getiriliyor. Bütün bu çalışmalar yaklaşık iki yıl sürüyor ve yüzbinlerce Dersimli bun çalışmaları kendi gözleriyle görüyor. Neticede Anıt 33 Canın isimleriyle birlikte kaidesine yerleştiriliyor. Bu çalışmaların içinde, Başta Cemevi başkanı olmak üzere, yöneticiler aktif rol alıyor. Anıtı başkan yerine koyuyor, yanına 33 Canın isimlerini yerleştiriyor, bir de yaptıranın ismi olsa iyi olur diyor. Başta yaptıran itiraz ediyor ama başkanın ısrarı üzerine, yaptıranın ismi yan tarafına iliştiriliyor. Bu çalışmanın her etabında Düzgün Bava Cemevi başkanı hazır bulunuyor. Resimler çekilip paylaşılıyor. Keyifler gayet yerinde çünkü iyi bir iş yaptıklarından emin gözüküyorlar.

İş anıtın açılışına geliyor. Yönetim plan yapıyor, çağrı metini hazırlanıyor, açılış günü belirleniyor ve her şey yolunda gidiyor. Ansızın işin rengi değişiyor. DAD diye bir kurum ortaya çıkıyor, “Haberimiz ve rızalığımız yok” diyerek, “yıkın” talimatı veriyor. Ve verilen bu “ferman” üzerine, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta kızgın ateşte yakılan Canların Anıtı, 15 Temmuz 2020 tarihinde, balyoz darbeleriyle yerinden sökülüp, depoya konuluyor.

Yaklaşık bir yıl depoda kalan Anıt, yaptıranların ve ailelerinin rızalığı olmadan, depodan alınıp Nazımiye’de bulunan Cemevi’nin bahçesine dikiliyor. Ferman verenler, yalan yanlış haberlerle, Belediye Başkanına, “ailelerin rızalığı alındı” diyerek, süreci işletmeye çalışıyorlar. Yaptıranın ve ailelerin haberi olduktan sonra, onları temsilen Pir Sultan Dernekleri ve Yeter Gültekin “Rızalık vermediklerini” açıklıyorlar.

Süreci, bilmeyenler için kısaca böyle özetlemiş oldum. İkinci bölüm için de şunu söylemek isterim. Dersimliler kendi topraklarını, kendince kutsal sayarlar. Suya işemezler, ateşe su serpmezler, ziyaretlerinden ağaç kesmez, taşı yerinden oynatmazlar. Dağ taş, onlar için kutsaldır. Her köyün kendi ziyareti vardır, hatta bazı köylerde birden fazla ziyaretin olduğu bilinir. Bu ziyaretlerin tek sahibi yoktur. Orada yaşayanların hepsi bu kutsal yerlerin sahibidir. Düzgün Bava Dersimliler ve hatta bütün Aleviler için kutsal bir mekandır. Düzgün Bava Khureşanlı olmasına rağmen, bu mekan sadece Khureşanlıların mekanı değildir. Bu mekan, buraya inanan herkesin mekanıdır. Anlaşılması açısından bir daha belirtmem gerekiyor ki, Düzgün Bava’nın Mekanı, hali hazırda iki Cemevi’nin bulunduğu yer değil, tepede Eskêtê Çhêli denilen yerdir.

Şunun da bilinmesini isterim. Dersim felsefesinde, alt üst yoktur, Pir de talip de eşit haklara sahiptir. Tepe nokta yoktur. Tek sahip yoktur. Anayasamız yoktur. Cemde de cemaatte de herkes eşittir. Kimi arkadaşlar, Düzgün Bava mekanı kutsaldır ve doğal haliyle korunmalı diyorlar. Doğru, korunmalı ama bahsi geçen yer Eskêtê Çhêli’nin bulunduğu Mekan değil ki doğallığını koruyalım. Hali hazırda Cem Evi’nin bulunduğu alanın bahçesidir. Bu alanla Eskêtê Çhêli arası 4-5 Km’dir.

Zaten Cemevi yapılmış, tuvaletler, su depoları, park alanları yapılarak doğal olan bozulmuş durumda. Hal böyleyken, buna itiraz edilmezken, 2 m2’lik bir anıt alanı mı doğallığı bozmuş oluyor! Eskêtê Çhêli’ye kadar merdiven yapılmış, bu doğallığı bozmamış da sadece anıt mı doğallığı bozmuş oluyor!

Heykellere karşı çıkan arkadaşları da anlamış değilim. En çok da tatillerde heykellerin önünde resim çeken arkadaşlar, heykellere karşı çıkıyor. Pir Sultan’ın Golê Çhetu’da dikilen heykelinin önünde ya da Dersim Merkez’de Sey Rıza’nın heykelinin önünde resim çektireceksin, ondan sonra da heykel bizde yok, biz heykele, puta karşıyız diyeceksin.

İşte bu olmadı. Neden 33 Can yerine Hasret’in heykeli yapılıyor diye itiraz eden arkadaşlar, her nedense, “Neden katledilen 50 bin Dersimli yerine Sey Rıza’nın heykelini dikmişsiniz” diyebilme cesaretini de gösteremiyorlar. Sonuç olarak Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Pir Hüseyin Güzelgül’ün cümleleriyle noktalamak istiyorum. “33 canımızı bağrında taşımayacak, hiçbir kutsal mekan yoktur. Kutsallık, adaletle, vicdanla, sevgiyle, aşk ile birlikte yol yürür…. Yaralarımızı kutsal bir emanet gibi saklarız… Hakkın, hakikatin sahibi Düzgün Baba, Hasret’i bağrına alacaktır… Kimse bu mülkün sahibi gibi davranamaz… Alevilik evrensel bir inançtır, cümle insanlığın hizmetindedir. İnancımızın çerağını geleceğe doğru söndürmeden taşıyalım.”

30.07.2021

Sosyal medyada paylaşın
        
   
Continue Reading
You may also like...
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

twenty − 19 =

More in Yazarlar

To Top