Yazarlar
Dersim Tanıtım Günlerine dair
Bu kesimin tek bir amacı var:
Dersimliler’i gerili tutuma, kendilerine olan saygısını zedeleme, kendilerini kanıtlamaya zorlama ve üretimiden kopartarak yozlaşma sarmalına yuvarlamadır.
Murat KAHRAMAN
Yenikapı’da düzenlenen Dersim Günleri Etkinliği ile ilgili bu sabah yapılan bir başka gelişme ise İçişler Bakanlığı’nın bir genelgesiyle İBB’nin etkinlik yapma hakkı valiliğe devredildi. Yapılan kara propagandalar, saldırılar ve hedef gösteremeler İBB için bahane arayan iktidarın eline muhtemelen koz verdi.

Çünkü tüm saldırı ve karalamaların ortak noktası; bir güç tarafından yönledirildikleri, organize oldukları, art niyetli, kıskanç, kabullenememe ve yıkım psikolojisiyle saldırdıkları yönündedir. Bu çok rahatlıkla gözlemleniliyor.
Bu kesimin bilinçli olarak Kemalizm söylemeni Dersimlileri terbiye etme, izaya getirme ve psikolojik baskı uygulamada bir silah olarak kullanıyorlar.
Bu kesimin tek bir amacı var:
Dersimliler’i gerili tutuma, kendilerine olan saygısını zedeleme, kendilerini kanıtlamaya zorlama ve üretimiden kopartarak yozlaşma sarmalına yuvarlamadır. Üretimden kopan bir birey ve toplum yozlaşmaya mahkumdur.
İlk kez Dersimliler, ürettiklerini ürünlerinin diğer halklarla bölüştürdüler. Dersim’in çevresindeki halklarla dertleri ve kaderi bir ve ortaktır. Dersim ancak üretimle, sanatla ve edebiyatla yaralarını sarar ve ayağa kalkar.Bu organizasyonu yapan DEDEF’in zaman darlığından dolayı eksiklerinin olması son derece doğaldır.
Bu bir ilktir. Bunu yapıcı, geliştirici, kırıcı olmadan ve ikna edici bir tarzda yapmalıyız. Çünkü burada iyi bir niyet söz konusudur. İş yapan herkes hatada yapar, eksiklikleri de olur.
Tam da bu bağlamada saldırı ve karalamalara cevap vermek, kendisini kanıtlama gibi bir pozisyon doğurur. Biz HAKLIYIZ arkadaşlar, lütfen sakin olun. İçi küf ve irin bağlamış hiç bir kötü ağıza cevap vermeyin, onların seviyesine inmeyin ve muhattap almayınız!
Sesinizin yükseleceği yerde, fikirleriniz ve üretiminiz yükseltin. En iyi cevap budur…

Koho Sur
07/01/2022 at 18:53
Tebrikler. İyi fikir. Dünyayı biz çarığımızla mı kurtaracağ, keçimizle mi, elimizdeki bir somun ekmeğiyle mi kurtaracağız? Hep hayal dünyasında yaşıyoruz. Devrim, devrim hikayeleriyle…geldik bugüne. Tatlı dünyalar rüyasındayız.
Yani biz Dersimlileri farkında olmadan yaşamın her alanında dışlıyor ve red ediliyoruz.
Ticaretde, eğitimde, dilde, dinde, kültürde, ulaşımda, sağlıkta … yani hayatin her önemli konularind desteksiz bırakılıyoruz. Red ediliyoruzyor, sürekli yabancılaştırılıyoruz. Bu çaresizlık içinde aşırı sol (yani demokratik olmayan sol) ve Kürt grupların kucağına düşüyoruz. Onların kucağına atlıyoruz, kurtulmak için.
Niçin? Çünkü bize hiç bir yerden iyi bir destek olmadığı için. Bu desteği kim yapabilir? Ancak devlet ve kurumları, sosyal kurumlar, vakıflar, zengin şahıslar, yardımsever firmalar… yapabilir!
Destek gelmdiği için, olmadığı için…hep perişanız, yada yurt dışına göcüyoruz.
Hayatımız zorlaşıyor. Böylece Türkiye´ye entegre olamızı zorlaşıyor ve daha doğrusu engelliyor. Niye? Güce, kuvvete ve yönetime katılmamızı engelleniyor! Bizim de Alevi olarak, Zazaca konuşanlar olarak, güce ve kuvvete ortak olmamızdan rahatsızlık duyuyorlar! Bu ülkede hak ve söz sahibi olmamızı istemiyorlar!
Bazı kesimler tarafından çıkarları olunca (aşırı sol ve Kürt grubları) bizi göklere çıkarıyorlar, bazı kesimler tarafından da (örneğin dini islamcı, milliyetçi) kesim tarafından da kahr ediliyoruz, hedef gösteriliyoruz. Her iki kesimin oyuncağı olmuşuz. Her iki kesim de bize ihtiyaç duyuyor.
Devlet ve kurumları bize yeterince destek sağlamıyorlar. Devlet ve hükümetleri bizi galiba yoksul, kenarda ve köşede çaresiz, hasta ve dilenci olarak görmek istiyorlar.
Bu düşünceler, gerçek mi, gerçek değil mi? Bilmiyoruz! Ama bu bizim inandiğimiz bir gercektir! Biz bu durumu, yıllardır kendi gerçeğimiz olarak görüyoruz. Biz bunu böyle hissediyoruz. Biz bu kanaatdeyiz, biz bunu büyük ihtimal olarak görüyoruz. Ve böyle bir yaşam içine haps edilerek, tutularak zaman zaman derin korku ve yılgı içindeyiz.
1938 katlıamından bu yana, nesilden nesile, korku içinde yaşıyoruz! Sorarsınız: Bu şüphe nerden geliyor bize? Cevap: Bunu hayatımızın gerçekleri ve devletin tutumu gösteriyor bize! Peki devlet bizim için ne yapıyor? Devlet, bizi iyi koruyor mu?
Budur bizim gerçegimiz, budur bizim şüphemiz: Devlet, bizi bu aşırı sol gruplar ve Kürt gruplar aracılığlan, bahanesiylen, 1938 kitle katliamı yerine hergün dolaylı veya dolaysız azar azar harcıyor ve gençlerimiz böylece kriminalize oluyor.
Bu şüphe bir yanlışa, veya bu sırf bir şüpheyse ve doğru değilse, o zaman devlet neden Dersimin, Alevilerin ve diğer azınlıkların yaralarını sarmak istemiyor? Devlet istese, o yüce ve derin güçüyle bunun önünü alamaz mı? Devlet seyirci kaldıgı için, ve özellikle bizi bir vatandaş olarak en temel haklarımızla korumadığı için, böyle bir şüphe içindeyiz! Devlet ve gelen giden hükümetler, bilhassa Dersim konusunda degişmeyen tutumlarıyla bizim şüphemize açıklık, beraklık sağlıyorlar.
Türk Devletin, bizim gençleri kriminalize ettiğini, Almanca yayın yapan haftalık bir dergi de yıllar önce açık bir şekilde yazmıştı.
Bu bağlamda açık şüphemiz ve vardiğımiız sonuç: Türkiye Cumhuriyeti Dersimi, Alevileri korunmasız bırakarak, hayatın çesitli alanlarında dışlayarak, sol guruplar aracılığla avlıyor ve harcıyor.
Bir vatandaş olarak yıllardır bunun tersini özlüyoruz! Artık tersini özlüyoruz.