Dersim 38
1938’den bir kesit: Hasan Ağa Evi’nin payına düşen
Ne varki Hasan Ağa da, Mümin Bey de; o masum u paklar ile Haydaranlı genç çiftin daha sonra; yerli sırtlanlara açımasızca av olacaklarından habersizce ölüm yolculuğuna hızlıca devam ederler…
Mehmet Aşkın
Öyle görünüyor ki Hasan Ağa onca dostununun, son iki yıldır Desim de tufan niteliginde olup bitenler ve kardeşi Süli Ağa’nın onca uyarı ve ısrarlarına rağmen ailece tehlike de olduklarını ya farkedememiş, yada buna inanmak istememiştir. Ta ki 1938 Agustost’unun ikinci yarısının bir gününün sabahının alaca karanlığın da; Çuxure köyünün Payızge semtinde Xıde Gıl’de ait tarlada tüm aile fertleriyle beraber öteki Çuxure ve çevresi ile başka aşiretlerden insanlarla tüfek ve süngü eşliginde toplatılmalarına kadar… Bu toplatılmaya kadar bile Alan aşireti Ağaları çe Hesen Ağaye Çuxure evinin büyügü Hasan Ağa olsa olsa devletce sürgüne gönderilecekleri inancını korumakta, son derece kendinden emin olarak kardeşlerini, öteki aile bireylerini ve diger insanları yatıştırmaktadır. Lakin kendince düşünmektedir ki: “Biz çe Hesen Ağay ve aşiretimiz Alanlılar ( Hasan Ağa evi ) olarak gerek Osmanlı, gerekse Osmanlının mirascısı olan Cumhuriyet Türkiye’sine hiçbir vakit karşı gelmedik, bir fenalıkta bulunmadık. Tam tesine gerek osmanlı, gereksek Osmanlının mirascısı Türkiye Cumhuriyeti devletine destek olduk. Bizden yardım istediklerinde yardımlarına koştuk, uzun yıllardır aile olarak gerek Osmanlı ve Cumhuriyet devletine mal ve hizmet temininde müteahhitlik yapıyoruz. Devletin her kademesinden asker ve bürokratları konaklarımıza konuk. soframıza misafir olmuştur. Osmanlı istemiştir Kırım’a, Yemen’e, Balkan’a, Sarıkamış’a, Çanakkale’ye Alan aşiretlimizi, ailemizin delikanlılarını yollamışız. Dar gününde devletin yanında olmuşuz, iyi gününde emrinde olmuşuz. Bütün bunlara karşın nasıl bir günah ve suç işlemişiz ki devlet bizi katletsin!”
Gün öğlene dönünüceye değin Xıd’e Gıl’de ait tarlada toplatılan Desim’lilere adeta esir muamelesi yapılır. Tüm insanlar artık katledileceklerinden emindirler. Çuxure’de ki bu toplatılma benzeri toplatılmalar tüm desim ileçeleri ile köy, kasaba ve mezraların da yapılmıştır. Türk subayları senaryo geregi ablukaya aldıkları yerleşim yerlerinde gözden uzak bir süvari asker bulundrur. Toplatılan insanların içinden kimlerin katledilecegi çok çok önceden belirlenimiştir. Katledilecekler digerlerinden ayrılır. Aynı anda O asker belirlenen saate tozu dumana katarak gelir; toplatılmış Desimli esirlerin yanına. Çantasından çıkardığı bir mektubu yüksek sesle okumya başlar. Ölümü bekleyen kurbanlara “Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk sizleri affetmiştir. Evlerinize, işlerinizin başınıa gidin. Ve bir daha asla ve kata ulu Türk devletine sakın karşı gelmeyin” der. Eger ki “bir daha Cumhuriyet devletine karş gelirseniz, bir fenalık yapmaya kalkışırsanız Cumhuriyet devletinin kahredici pençeleri enseniz de olur” mealinde şeyler söyler. Bunda ki amaç insanlara şu mesajı vermektir: “İstedigimiz an sizi yok ederiz. Bize biattan başka seceneğiniz yoktur!” Tüm Desim’de olduğu gibi, Hasan Ağa evi İçinde tekrarlanan tiyatro budur; suvari askerin af faslını bitirmesi üzerine katledilecekler ile sürgüne gönderilecek olanları, askerler hızlı adımlarla ölüm yolculuğuna çıkarır. Öteki insanlar büyük bir korku, sevinç ve şaşkınlık içinde evlerine işlerine dönerler. Hasan Ağa evi içinde; katliamcı Kemalist devlet çarkı böyle işletmiştir; Yanası Çuxure’de de ( Çukur köy ) … “Gayipten çıkıp gelmiş” olan o suvari askerin senaryo geregi okuduğu af mektubu biter bitmez Hasan Ağa evi ve kendileri ile birlikte ölüme götürülen sadık dostları ve öteki aşiretlerden insanlarla hızlıca Pule Dere Gewr ( Çukur köyde bir tepe, dere ve semt ismi ) üzerinden tarihi Urartu yolundan Mazgirt’e doğru ölüm yolculuğuna çıkartılırlar askerlerce. Ölüm kafilesinin, ölüm yolculuğunu yavaşlatan biri vardır… Hasan, Süli ve Mehmet Ağa kardeşlerin anneleri 90 yaşınına merdiven dayamış yürüme zorluğu çekmekte olan asilzade bir Desim hanımefendisidir… Ne varki gün ne asilzadeligi, ne kadir kıymet, nede insani degerleri düşünme günüdür ağalar ve yetişkin torunlar Desim hanımefendisini sırayla sırtlamaktadırlar. Türk subaylar Desim hanımefendisini bırakmaları için ısrarcıdırlar, kabadırlar, tehditkardırlar! Ağalar da Desim hanımefendisini ne pahasına olursa olsun birlikte götürmede, bırakmamada kararlıdırlar. Ölüm yolculuğunda ki kafile Çuxure’nin Bırkaniye ve Kilise mezraları arasında ki küçük dereye varınca; Türk subayları dur komutu verir. Ansızın askerler Hasan. Süli ve Mehmet Ağa kardeşleri sıkıca birbirine bağlarlar. Ailenin yetişkin tüm erkek ve kadınlarınıda kalın iplerle sıra halinde birbirine bağlarlar. Akabinde Türk askerleri tarafından; Desim hanımefendisinin başı gövedesinden kılıç darbeleriyle ayrılır. Olduğu yere bırakılır cansız bedeni. Kafilede nafile kaynaşma olur, arbede çıkar, ağlamalar, ağıtlar, haykırışlar, zazaca bedualar, küfürler edilir çaresizce tüfek ve kamcı darbeleri altında….
İki yıldır Desim’de tırpanıyla ölüm biçen Türk Azrailinin şimdi kendi kapılarını çalmakta olduğunun ayrımına acak o vakit varır Hasan Ağa. Ama iş işten geçmiştir. Tüm ailece ve sadık dostlarıyla birlikte Kemalist rejime esir düşmüşlerdir… Ölüm yolculuğuna çıkarılmış olan kafile koe qelxeru’nun ( kırklar-ın- dağı ) doğu ucunda ki ki bitim noktası olan Gogerig’e ( Zazaca: Kabarmış, kabarık, bataklık, kaynayan) vardığın da; Desimlilerin Kirig ( Nazimiye’nin Yigitler köyü ) taburu dedigi askeri birlikin komutanı Mümin bey Hasan Ağa evinin Elazığ da iptidaiye ( ortaokul ) okumakta olan iki çocuğu ile Haydaran aşiretinden aşiretinden çok genc evli bir çiftle birlikte kafileden ayırır. Zazaca dalıke ( çangıl ) denen yoğun sögüt ve başka cins bataklık bitkilerinin yer aldığı bir ağaç ve bitki kümesinin içine atar. Ve gün kararana kadar o çangıldan çıkmamalarını tembihler. Mümin bey Hasan Ağa eviyle dostluk ilişkiler içindedir, konaklarına konuk, sofralarına misafir olmuştur. Bu dostluğun ğereği kendince dostlarına karşı minet borçunu yerine getirmeye çalışmaktadır. Mümin beyin bu jesti Hasan Ağa da en azından soylarının devam edeceği umudunu doğurur. Ne varki Hasan Ağa da, Mümin bey de; o masum u paklar ile Haydaranlı genç çiftin daha sonra; yerli sırtlanlara açımasızca av olacaklarından habersizce ölüm yolculuğuna hızlıca devam ederler…
Not: Bu kısa makale tasarladığım kitap çalışmamdan alıntıdır.