Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Halkın Günlüğü, Kültürel Soykırım’ın Neresinde Durur!

Dersim

Halkın Günlüğü, Kültürel Soykırım’ın Neresinde Durur!

Halkın Günlüğü dergisi adına yazan ve bütün dergiyi bağlayan bu makale sahibi, açıkca bir kültürel soykırım uygulamaktadır Dersim insanına.         

 

 HAYDAR KARATAŞ

Zürih şehrinin ana tren garından sonraki en büyük gar Orlikon garıdır, hani ikinci dünya savaşında Hitler ordularına yedek savaş malzemesi üreten, ismini bu Orlikon fabrikasından alan semt…, nereye yetişmeye çalışıyordum hatırlamıyorum, merdiven basamaklarını hızlı hızlı çıkarken, tanıdık bir ses çağırdı. Durdum, iki MKP taraftarı arkamdan koşturuyordu, ikisinin sırtında da ağır birer çanta vardı. Hal hatır sorduk.

Baktım heyecanlılar,  „tarihi muhasabeyi[1] okudun mu?“ dediler ve der demez de çantalarından çıkardıkları kalın kırmızı bir kitabı burnumun dibine uzattılar. Bir an gerilere lise yıllarıma gittim, Kaypakkaya’nın küçük sözlük biçiminde bastırılmış „seçme yazılar“ı vardı o zamanlar. Tabii 12. Eylül’ün baskıcı yasaları yürürlükte,  biz zamane devrimciler Türkçe sözlüklerimizin  kapağını çıkarır içine Kaypakkaya’nın kitabını koyardık. Belediye otobüslerinde, hatta sınıfta tapınalacak metinlermiş gibi hatmederdik o yazıları. Artık komünist partilerinin kongre belgeleri kitapçı raflarında, yasaklı Nazım Hikmetler, Karl Marx’ın Kapitalleri banka yayınevlerinin en çok satanları arasında, okuyanı ne kadar bilinmez elbet. Burnumun dibine uzatılan kitaba şöyle bir baktım.

„iki üç gün önce bir arkadaşım getirdi okudum, bir kaç sayfası kaldı,“dedim.

Gözlerinde bir sevinç. Bu iki genç arakdaş:

„nasıl buldun?“ diye sordular.

„içerik kötü,“ dedim.  „Ama bu  söylem Türkiye Devrimci hareketinde bir ilk, bu söylemi terk etmez, meseleleri başkalarını suçlamak, itham etmek, ‚tek doğru benim söylediğimdir, ‚benim dışımda düşünenler hain, revizyonist’ bilmem ne… gibi o berbat doğmatik sol söyleme geri dönmezseniz, kazanırsınız…“ Yan yana yürüdük, sohbet ettik bir süre…

Bu iki MKP taraftarı buralardan çekip Dersim dağlarına gitti.

Işte ben bu cevabi mektubu esas olarak, gençlerimizin saflarına katılıp öldüğü, ruhlarında asi devrimci kanı taşıyan, 2005 yazında Orlikon garında peşimden koşturan o geçnelere yazıyorum. Örgütlerin, devletlerin pek umrumda olduğunu söyleyemem. PKK safalarında, MKP ve TİKKO saflarında olan, o davalardan hapislerde yatan dünya kadar akranım var, bu arkadaşlarımın pek çoğu ile mektuplaşır, gittiğim çeşitli Avrupa ülkelerinde karşılaşırım.

Ortak hissiyat devletin dahi Dersim sorununda bir kırılma sürecine girdiği bu dönemde, örgütlerinin de mevcut ezberci, bölge kimliğini görmezden gelen yaklaşımlarını bir tarafa bırakmasıdır… Ama Halkın Günlüğü gazetesine hitaben yazdığım mektuba aldığım „merkezi“ cevap, bunun ne kadar büyük bir hayal kırıklığı olduğunu bir kez daha gösterdi. Cangözlerin o yumuşak, insan algısına geri dönen söyleminin yerinde de yeller esiyor. Ataların deyimiyle aynı tas aynı hamam!

Hiç birşey demeye, uzun uzun yazmaya gerek yok. Bu tarz, üsten ahkam kesen, bizleri hain, kendisini kahrman ilan eden çokca örgüt lideri gördüm, onların derdi taht-ı makam, söylenene kafa yormalarını beklemek dahi manasız. Hani yüreğim yanmasa, acısını duymasam topraklarımızın, ben de övgü düzmesini bilirim bu söylemin sahiplerine, ama o kadar yüreksizler ki bizim bu ahkam sahibi arkadaşlar, sizler adına düşünürler, sizin adınıza bizleri hizaya getirme savaşı verirler, sonra arkalarında cenaze haline getirdikleri birer örgüt bırakıp giderler. Avrupa ülkelerine şöyle bir dönüp bakın, bir zamanlar sizler adına düşünen örgüt şefleriyle dolup taşıyor… ozan Emekçi’nin deyimiyle, dilleri çok keskin, elleri hasta bir solculuk yürütürler.

Keşke o mütevazi kongre uslubunuz gibi bir insani ölçütle mektubumu cevaplasaydı da, fikri bir tartışma yürütseydik. Bunun mümkün olmadığı görülüyor, ancak bu arkadaşınızın içi rahat etsin diye, o çürümüş bilmem, revizyonist, liberal tezlerden medet ummakla beni suçlamasının yanına, bir yığın daha küfür ekleyebilir. Ancak gelin, sizler adına düşünen bu arkadaşınızın söylediklerinin ne anlama geldiğine, ısrarla Dersim’e neden isyan dediğine bir kez  daha bakalım ve sonra da özür dileyerek bu tartışmadan çekileyim:

HALA DERSİM’İ TANIYAMAMIŞSINIZ

Makale sahibi bir slogan budalası, maşalllahı var, peş peşe aynı şeyleri tekrarlamış, reformist, revizyonist, oportonist kalıp söylemeri bir tarafa bırakarak, Dersim’e dair attığı bu solganları buraya alıyorum, Halkın Günülüğü okurlarından ricam çevrenize bakarak bu söylemin size uyup uymadığına bir bakıverin, uyuyorsa hay hay. İşte o söylemler:

..“Aynı zamanda yarı-özerk tarzda fiili bir statüde bulunan Dersim’in bu ulusal statüsünü elde tutma..,“

„…yarı-özerk olan bu Kürt bölgesinin kendi mevcut ulusal/yarı-özerk statüsünü…“

„..Dersim’in isyan etme, ayaklanma veya başkaldırma hakkının meşru olduğunu söyledi partimiz…“

Şu ‚isyan etmek meşrudur’ sloganına bir açıklama getirmekte yarar var. Sahi ülkemiz devrimci hareketi, hakim sınıflara karşı bir isyan, başkaldırı başlattı da buna meşru değil diyenler mi oldu!

Bu ezberci söylem bugün Dersim ile ilgili yayınlanan belgelere dahi bakmaz. İsyan lideri görünen Seyit Rıza, Deşt iskan müdürüyle, Karaoğlun nahiye müdürünün davetlisi olarak sık sık oralara gitmekte, oğlu Hozat kaymakamının misafiri, Kırgan aşiretine karşı kalkıştığı silahlı harpte, mermisi bitince hükümetten mermi istemektedir… sonra Kırganlıları desteklemiş hükümet, Seyit Rıza’yı ezmiştir. Birbirine kırdırma hareketi bütün çıplaklığı ile görülüyor belgelerde? Vahim bir olay bu. Yoksul köylüler arasında toprak çelişkisi, kan davaları çıkarmaktan medet uman bir devlet yönetimi görülüyor.

Halkın Günlüğü’nün cevabi yazısını yazan arkadaş bu durumu anlamaktan ziyade, kiminle ittifak yapabilirim, gerçeği kime terz-yüz ederek ittifakçılık politikamızı geliştiririz noktasındadır hala… Şöyle bir tarihe bakın, bu ittifakçı sosyalizm değil midir iflas eden? Henüz elinde iki milyon Ermeni kardeşimizin kanı kurumadan, Osmanlı Genel Kurmay Başkanı Enver Paşa’yı Doğu Halklar Kongresine davet eden bu siyaset değil midir? Hala aynı mantık, aynı hatalar, mazlumların yanında yer almak yerine, zorbaların safında ittifak arayışları sürdürmek. Allah akıl fikir versin…

ZALİMLERİN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEYİN

Bir kez daha söylüyorum, Dersimli gençler Mamekiye merkez ve ilçelerde DHF saflarında önemli ölçüde var, bütün bu politik şark kurnazlığı o gençlerin anne babasının davasını gütmesini engellemek için yapılmakta. Bu insanlar benim de dostlarım, aldıkları maya sağlamsa ve hala soykırıma tabi tutulan anne babalarının hatırı varsa, kendi sırtlarından ittifakçı siyasetler gütmenizi izin vermeyeceklerdir.

Gelin bu isyan deme söyleminizi değiştirin. Israrla Dersim’e isyan derseniz, devletin, hatta devletlerin yoksul insanlar arasında çelişkiler çıkarma onları birbirine kırdırarak kendini haklı çıkarma yüzsüzlüğünü görmezden gelmiş olursunuz ve Dersim olayında olduğu gibi, zalimlerin ekmeğine yağ sürersiniz.

Ben sınıfsal bir bakış açısı sunuyorum demeye utanırım, ama sizin dilinize pelesenk ettiğiniz bu söylem, yoksul halkaların değil, zalim devletin söyleminden beslenen bir fukaralık hali olduğu çok açık.

Üzerinde hem fikir olduğunuz bir söyem bu, Kürt Resmi Tarih Tezi, Türk Resmi Tarih Tezi ve solcu literatur Dersim vakıasında birleşmiştir. Devletin yoksulu yoksula kırdırtma politikasını göstermekten uzak bir duruşu da bize sloganlarla süsleyip, bakın biz ne kadar radikal, yiğit solcularız demeye getirirsiniz.

„…Dersimin milli zulme, tüm faşist baskı, sömürü ve tahakküme karşı ulusal talepleri doğrultusunda…“ demiş gene..

Hangi ulusal talepler, bugün aradan seksen yıl geçtiği halde kendine Kürt demeyen bu insanlar, derginizin o parlak fikrine göre, nasıl oluyor da seksen yıl önce bir Kürt davası gütmüş olabilir… yayınlanan belgelere bir bakın, hangisinde kürt talepleri olduğu görülür. Alevi, Kızılbaş denir, ama bir yerinde dahi ne Kürt ismi geçer ve ne de talebi.

Zaten bu öylesine absürt bir söylemdir ki, beş yıl PKK koğuşlarında misafir tutuklu kaldım, Kürt saflarında savaşan Dersimli ailelerle görüş kabinlerinde buluşur, sorardım, olmaz mı orta yaşın üstü Dersimliler kendine Kürt desin. Bu diğer sol örgüt saflarında kalan Dersimlilerde de böyleydi. Bugün dahi kendini etnik bir kimlikle ifade etmeyen bu insanlar nasıl oluyor da 80 yıl önce sizin deyiminizle ulusal talepler dile getirip isyan ettiler? İyisi devam edelim…

 DERSİM’E “KÜRT İSYANI” DİYENLER KİM?

„…Dersim’de isyan-ayaklanma-başkaldırı yaşandı.  Ve bu isyan sebepsiz değildi…“ demiş. Hayır ortada bir isyan başkaldırı olduğuna dair tek bir belge gösteremezsin, devletin mazeret çıkarması dışında.

…Kürt coğrafyası ve ulusunun bir parçası olan Dersim’in… denmiş bir başka yerde

„…Dersim haklı olarak başkaldırdı, isyan edip silaha sarıldı; direndi!

Tarihte yaşanan Kürt İsyanları sayılıp sıralanır ve en yakın tarihteki son isyanın Dersim İsyanı olduğu söylenir…“

İşte katil devlet söylemine benzeşme dediğim tamda bu. Kimmiş onu söyleyen, Demirel mi? Hani 29 Kürt isyanı arasında sayar ya? Referansınız kim? Bu söylem dönemin içişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın gazete ve basına gönderdiği Dersim Andıcı belgesinin bir düşünüş biçimi olduğu da bugün ispatı beyandır.

Şükrü Kaya, beş maddelik medya andıcında, dış basında Dersim’in nasıl algılanması gerektiğini tek tek sıralar, ve İsmail Beşikçiler, Faik Bulut, Mehmet Bayraktarların yıllarca sundukları tezler Şükrü Kaya’nın verdiği bu andıç belgelerinin zamanın basınında yer alan gazete küpürlerinden ibaret olduğu da bugün anlaşılıyor. Ve sizin devrimci söyleminize rağmen, yaşlı Dersimliler kendilerinin bir Kürt isyanı gerçekleştirdiğini kabul etmediler yıllarca bunu neden düşünmezsiniz?

Tabii Nuri Dersim’i kaynağı da var, o kaynak ile ilgili ortaya çıkan belgeler Nuri Dersimi’nin de kişiliğini tar-u mar etti. Nuri Dersimi sık sık aşiretlerle ilgili Ankara’ya raporlar verdiği de ortaya çıktı. Görülen o ki,  Devlet-i Aliyye Nuri Dersimi gibi kişilerden aldığı bilgiler doğrultusunda aşiret ve insanlar arasında çelişkiler çıkarmaya çalışmış. Ve daha vahim olanı, „silaha sarıldı Dersim“ demiş derginiz adına yazan kişi. Kardeşim ortada silah filan yok, silahlar 1936’ da teslim edilir. Eşkiyalar var elbet, Saan Ağa, Kopo, Cıve Hese Gej, Çavdar Hüseyin gibi Dersim eşkiyaları var, ancak bu eşkiların sayısı beş onu geçmez. Yaşar Kemal 1950’lere kadar Çukurova dağlarında beşyüzün üzerinde eşkiya vardı, der. (Bu Diyar Baştan Başa’ Adam yayınları, yaşar Kemal) Yaşar Kemal’in tanıklığı ile Dersim’deki silahlı insan sayısı karşılaştırıldığında, Dersim’deki eşkiya varlığı devede kulaktır. Ancak Dersimliler direnmiştir, bütün mazlumluğuna rağmen, merkezi devlet söylemine, onun kendisini asimile etmesine boyun eğmemiştir. Bu boyun eğmemeyi bugün de görmekteyiz. Israrla Halkın Günlüğü’nün bu başyazarı gibi akli evvellerin kendisine giydirmek istediği gömleği giymemiştir… Bu söylemi DHF taraftarları dahi kabul etmez.

İSYAN TEZİ ÇÜRÜMÜŞTÜR

„…Sanki gerici sınıflara karşı isyan bir suçmuş gibi, isyanın savunulmasından çekinemeyiz…“ keşke ortada bir isyan olsaydı da, bizler de böbürlenseydik, yok. Bütün belgeler göstermiştir ki, devlet aynen 12 Eylül 1980’lerde olduğu gibi bu insanları birbire vurdurmaya çalışmış ve kendine müdahale etme zemini yaratmıştır.

Ancak itiraz şudur: isyan hukuki bir tabirdir, bütün örgütlenmeler de olduğu gibi, küçük bir dernek örgütlenmesinde dahi, tüzel bir yapı vardır. Bu tüzel yapı dışına çıkanlar, yasayı çiğnemekle itham edilir ve o hukuk babında yargılanırlar.

Dersim’de isyan vardı tabiri, devletin bu halkı cezalandırmasında bir haklılık payesi biçmiştir.

Mağduriyette buradan doğmuştur, devlet kendi hukukunu tanımamış, gece saat sabahın dördünde, bir pazar akşamı araba farlarının aydınlattığı bir salonda, Türkçe dahi bilmeyen bu insanlara idam, sürgün ve hapis cezaları verilmiştir. Avukat yok, tercüman yok, hele yargılama hiç yok.

Ya sürgüne gönderilen çoluk çocuk? İnsanların ölülerini gömmesine dahi izin verilmemiş, topraklar dört yıl boyunca yakılmış, hayvanlarına, mallarına ganimet olarak el konmuş. İşte bu bir mağduriyettir.

Benim çağrım Dersimli gençler arasında hala var olan, kitlenizin hissiyatına kulak vermenizdir. Bu halk, evlatlarını saflarınıza vermiştir yıllarca, bu meşru talebi destekleme beklentisi boş bir hayal midir size göre? Beni devlet klikleri filan ilgilendirmez, ama resmi tarih büyük bir açık vermiştir, arşivler açılmış, olayın isyan olmadığı, bir soykırım olduğu gün gibi ortaya çıkmıştır. Bu gedikten, mazlum Anadolu toprağımızın acısını dillendirebiliriz, Ermeni olayları, Ezidi, Laz, Türkemen, Kürtlerin içinde bulunduğu bu büyük dramı dile getirebilir, bu halkların çektiği acıları gönül hanemize not edebiliriz.

DERSİM KÜRT İSYANI DEĞİLDİR

Can sıkmanın anlamı yok, kısaca not edeyim:

Bir, ısararla Kürt isyanı, Kürt ulusal talepleri diyorsunuz. Bu ayakları havada bir tabirdir. Bölge insanı bugün dahi kimliğini ayrı ifade etmektedir. Daha 1970’lere kadar Diyarbakır, Hakkari gibi yerlerde  Kürt ulusal talepleri gelişmemişti, Kürt ulus eksenli bilinçlenme 1970’ler arifesine denk gelir. Bugün dahi kendine Kürt demeyen bu bölge insanı seksen yıl önce, Derginizin tespitine göre, Kürtlük adına bir dava, bir isyan gütmesi mümkün müdür? Mümkündür diyorsa yazar arkadaş, Dersim’de Halkın Günlüğü okuyan herhangi bir okurun anne babasının kendisini nasıl tanımladığına bir baksın. Tespitinizin doğruluğu herhalde en yakınınızdaki insanlara nüfuz etmiştir…

İki, kendine sosyalist, komünist diyen derginizin bu kadar ulusal ve etnik kimliklere sarılması yüzkarası bir durum değil midir? Kendi tabanını dahi tanımayan bu çaresiz bilinç körelmesini, ulusçuluğun bataklığına saplanmış zatı muhteremi alıp Dersim’de bir köy mezarlığına götürün…

Kimse konuşmasın, o Paris mezarlıklarını, Londra, Berlin, Zürich, Roma ve İstanbul mezarlıklarını görmüştür, görmemişse gidip görsün. Ortaçağ karanlığından, modern ulus devletin altın çağına kadar bir süreklilik atfeden bu kentlerin hiç birinde farklı inançtan insanların cenazeleri aynı mezarlığa gömülmemiştir. Dersim’de farklı inançtan insanların ölüleri, koyun koyuna aynı sırta gömülmüştür ve Höys denilen mezarlık ziyareti aynıdır… yönlerinden seçerler, derler bu Ermeni mezarlığı, bu bizim!!!

Ölülerini beraber gömen, aynı Hızır denen büyük ibadet günlerinde vardıkları bu Höyslerde tek bir mezar taşına başlarını koyup dua ederler. Aynı oruçları da tutarlar, Kürtçe, Türkçe, Kırmancki ve Ermenice konuşanların hepsi Hızır orucunu, büyük bayramları Gağand bayramlarını, artık unutulan Beri bayramlarını ortak kutlarlardı… Kendilerinkine Hızır Orucu derken, Ermenilerinkine Keleş Orucu derler…

HALKLAR ÇİCEK BAHÇESİDİR

Muş Varto’dan başlayan bu insan havzası, Anadolu’muzun başka bir rengini ifade etmez mi? Gene anne babanıza sorun, Kürtlerin en büyük bayramı olan Newroz neden bu bölge insanında yok! Olmayan birşeyi insanlara zorla kabul ettirmeye çalışmak bir kültürel soykırım değil midir?

Anadolu ve Mezepotamya bir çiçek bahçesidir, neden birini koparmak ister derginizin bu başyazarı?

Kürt hareketi Dersim konusunda duygusal bir ortamı yaşıyor yıllardır, serin bir bakış açısı, Kürt ulus bilinçli kesim saflarında bu bölge insanına karşı hergeçen gün artan öfke selini de dizginler.  O öfkenin yanında yer almak, gelecek yeni çatışmalara da davetiye çıkarmak olur. Kürt ulus bilinçli kesime yapılacak en büyük dostluk, bu bölgenin farklılığını hatırlatmaktır. Halkın Günlüğü dergisi adına toptan konuşan arkadaş gelecekte görülen bu çatışmayı görmezden gelmekle kalmaz,  kaleminin ucunu ezilen ulus bağnazlığının psikolojik baskısı altında inleyen bu bölge halkının bağrına saplamaktadır. Sosyalist hareketler, bir kimlik dayatmasında bulunmayı insanlık suçu görürlerdi, bugün tersi olmakta. Rose Luksemburg’ların o isyanı hatırlanmamaktadır.

“ZULÜMLE YAPILAN BİNA PAYİDAR OLMAZ”

Şu gerçek iyi bilinmelidir ki, ulusal hareketler devlet inşaa etme çılgınlığına kapıldığı andan itibaren, değil farklı etnik grupları, kendi içinde dahi farklı fikirleri görmezden geldikleri tarih ile sabittir. 1926’da İzmir’de M. Kemal’e suikast düzenlediği iddia edilen Trabzon mebusu Hafız Mehmet Bey’in idam öcnesi son sözlerinde dediği gibi, „zulümle yapılan bina payidar olmaz.“ Hafız Mehmet, Ermeni tehcirine karşı çıkan tek aydındı.

Ayrıca, kimlikler de ulusalcı harektelerin ve milliyetçilerin dayattığı gibi etnik değildir, aksine coğrafiktir. Mesela Adana Çokurovalılık yurdumuzda bir kimliktir. Adana’ya gelip yerleşen Kürtler, Türkmenler, Arap, Süryani ve Fellahlar bir süre sonra Adanalı kimliğine bürünürler.

Amerika Birleşik Devletleri Halklarının Tarihi’ni yazan devrimci Howard Zinn, Kuzey Amerikayı tanımlarken, İtalyan, Danimarkalı, Alman, İngiliz… ve daha pek çok ülkeden göç eden insanların gelip Kuzey Amerika kıtasına yerleştiğini (kanlı bir yerleşim) ve ortak bir kimliğe büründüğünü söyler. Buna coğrafik pota der Zinn. Yani bir insan havzası, farklı etnik kökenden insanlar, göçler sonucu yerleşir ve farklı diller konuşsalar dahi, aynı kaderi paylaştıkları için ortak bir kimliğe bürünürler… Dersim’de farklılık kendini ulusçu bilinç girmeden önce özgürce ifade ederdi. Kürtçe, Zazaca, Türkçe ve Ermenice konuşmak, yaşlı Dersimlilerin deyimiyle Gola Dersim’i, yani Dersim Havzası anlamına gelirdi. Miliyetçiliğin böylesine pirim yaptığı bir ortamda, kardeşliğe, ölüm döşeğinde dahi ortak olan bu kimliği, kendine sosyalist diyen derginizin vurgulaması, bu milliyetçi darboğazlığa örnek vermesi gerekmez miydi?

Dersim’e ısrarla Kürt isyanı demeniz, orada katledilen, bir Türkmen boyu olan Sarı Saltık boyunu, son Celali isyanlarının lideri olan Koçi Bey boylarını, Ermenileri bir kalem darbesiyle yadsımak olmaz mı?

KÜLTÜREL SOYKIRIM YAPMAYIN

Her yönden, Derginiz bir kültürel soykırıma ortaklık yapmaktadır.Son olarak, kendine lider atfettiği Kaypakkaya’yı da sizler adına cevap veren bu zatı muhterem yerle bir etmiş. Şöyle demiş

Solun mağdurları savunmakla yükümlü olduğu şeklindeki belirleme, sınıfsal nitelemeden yoksun olduğundan çarpık ve uydurmadır…solun mağdurları savunma gibi bir görevi de yoktur… devam eder ya?

işte beni en çok ürkütün de bu oldu, savaşların dahi bir hukuku vardır, savaş esnasında rehin aldığınız düşman askeri, belki beş dakika önce arkadaşınızı öldürmüştür, ama esir alınır alınmaz, bir hukuk uygulanır. Dersim mağdurdur derken, bu hukukun uygulanmamasını ifade ederiz. Bu arkadaşınız gözyaşı nedir bilmez, demek ki acı denen şey onun gönül hanesine hiç uğramamış, dünyamızın mağdurları solun vicdanıdır, onların solculara, devrimcilere sığınmak dışında sığınacakları bir kapıları yoktur. Bir de allaha sığınırlar ya…

Ve bir başka berbatlık, demiş ki, hareketimiz ilerici isyanları destekler. Şeyh Sait isyanına zamanın solu İngiliz parmağı olduğu için gericidir derken, kendine ideol kabul ettiği Kaypakkaya’nın ne cevap verdiğine bir baksın. İngiliz parmağı olsa dahi, ezilen Kürt halkının demokratik özünü ifade ediyordu Şeyh Sait der, ve desteklenmesi gerektiğini söyler.

Halkın Günlüğü dergisi adına yazan ve bütün dergiyi bağlayan bu makale sahibi, açıkca bir kültürel soykırım uygulamaktadır Dersim insanına.

Ezilen Kürt Ulusu’nun politik temsiliyetine sırtını yaslamak adına, 1970’ler Türkiye’sinin aydınlanma düzeyini ifade eden bu hareketin, farklı fikir ve gruplara karşı tahamülsüzlüğünü onaylamakta ve ileride hakim devlet yapısının istediği bir çatışmaya da davetiye çıkarmaktadır. Günü kurtarma adına halkaların geleceğini karartmak olur şey değil.

Ve ben, empati kurmaktan, insan algısı yerine itham edici söylemi tanrısal bir örgüt makamından okuyan bu arkadaşa diyeceğim hiç birşeyim yoktur, ama Kürt hareketi saflarında, diğer sol örgüt saflarında yer alan Dersimlilere ve özellikle Emep Dersim Gençliği’ne ve DHF kitlesine vicdan çağırımı yineliyorum…

Taraftarı olduğunuz örgüt ve çevrelerden Zazaca ve Kürtçe dillerinin eşit düzeyde yer almasını talep edin.

Gelin üçüncü bir yol deneyelim, bu milliyetçi bataklıktan hep beraber kurtulalım.

Not: Bu yazının başlığının ağır bir itham olduğu açık, ancak bu itham asla bahsini ettiğim ne bu derginin okurları ile ilgili ve ne de bahsi geçen diğer sosyalist bireyleri kapsamaktadır. Burada sözkonusu olan üst politik yapının sizlere giydirmek istediği ulusçu gömlektir.

www.haydarkaratas.net

www.haydarkaratas.com

 


[1] Tarihi Muhasebe: TKP (ML) olarak bilinen örgütün, ismini değiştirerek MKP yaptığı, Erzincan Mercan Dağ’ında 17 arkadaşıyla öldürülen Cafer Cangöz ve arkadaşlarının gerçekleştirdiği örgüt kuruluş kongre tutanağı belgesine verilen ad..

Sosyal medyada paylaşın
        
   
34 Comments

34 Comments

  1. Doğan Karadağ

    16/02/2012 at 13:21

    Sevgili Haydar,
    bu anlamlı ve güzel yazından dolayı ne kadar teşekkür etsem az. Ben Halkın Günlüğü okuruyum, ancak sizin gibi aydınların bu kaygısını o kadar iyi anlıyorum ki. Ancak siz hiç merak etmeyin, bu çelik aldığı suyu unutmayacak, tabana, Dersim’e kulak vermeyen bu örgütün MK üyelerinin nerelerde olduğu ortada.
    Ancak ittifak demişsin, bunu da açıkca yazmanızı isterdim, DHP Dersim Federasoyununu BDP ile birlikte parçalmayı önüne tek görev koymuştur, önümüzdeki belediye seçimleri hesabı. Ben karşıyım, BDP ile ittifak yapan EMEP’in durumu ortada…

  2. şenay

    16/02/2012 at 15:56

    Yüreğine sağlık Haydar Karataş. Siz gerçek bir Dersim aydınısınız. Aydın ve sanatçı diye geçinen Dersimlilerin örgütlerin karşısında cıkı çıkmaz.

    Umarım bu yazınızı okur biraz utanırlar…

    • derej

      19/02/2012 at 18:57

      ya senay hanim tarihsel gercekler karsisinda neden utananlimki ,yazının con cümlesinden anlasilacagi üzere ne kadar cok aydinlandik,”Taraftarı olduğunuz örgüt ve çevrelerden Zazaca ve Kürtçe dillerinin eşit düzeyde yer almasını talep edin.” al iste her sey burda gizli,niyet aydinlanma.Onlar size kürt diyor,sizde kalkin biz kürt degiliz türküz yada zazayiz,yok biz aleviyiz kizilbasiz,ama hangi asiretensin dise size sorsalar adinizdan önce sölersiniz ))

  3. Dersimm

    17/02/2012 at 09:54

    Sayın Haydar Karataş;
    Dersimnews sitesine yazdığınız ilk yazı, size hitaben HG’de çıkan cevabı döne döne okuduktan sonra şimdide yeniden HG’ye cevaben yazdığınız yazıyı okuyorum. Bu hale düşmenize üzüldüm…Kendi aklınızca örgüt ile tabanı karşı karşıya getirmeye çalışan adeta o çokça kullanmaktan kaçtığınız “isyanı”ı telkin etmektesiniz. Ben meselenin içeriğine dair söylenecek çok şeyin olduğunu düşünüyorum, mutlaka tartışılmalı eksiklikler ortaya konmalıdır. HG’nin de konu özgülünde hataları, eksiklikleri olduğunu düşünüyorum fakat ısrarla HG ce temsil ettiği geleneği faşist türk devletiyle aynılaştırmaya çalışan anlayışınızın hiçte iyi niyetle yapıldığını düşünmüyorum. haddinizi aşarak ayak oyunlarına başvuruyorsunuz.
    Neymiş efendim neden tek bir Dersim’li Kürt olduğunu söylemiyormuş…Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır. Komünist-devrimci hareketi bir kenara bırakalım, 30 yıldır PKK saflarında mücadele edip şehit düşen ve bu şehadeti ve mücadeleside Kürt kimliğinin kazanımı uğruna olan yüzlerce Dersimli yiğit gençler nerden gelmiştir? Hala Maoist hareketle beraber Dersim’de en çok tabana sahip olan Kürt hareketinin bu tabanı kazanma politikası nedir?
    Evet bizim büyüklerimiz, dedelerimiz bırakın Kürt olduğunu Dersimli demeye bile çekiniyorlardı. Yıllarca anadilleri dışında Türkçeyi en iyi biz konuşuyoruz deyip övünenler kimlerdi? CHP’nin on yıllarca seçimlerde Dersim’de hep birinci parti olmasının sebepleri nelerdir? Kendi aslını inkar eden ve CHP gibi faşist bir partide politika yürüten ve geçmiştede bir çok gerici partide siyaset yapan ve son söylemleriyle biz öz be öz türküz diyen Kamer Genç gibilerin seçilmesinin sebepleri nelerdir?
    Sayın Karataş bugün bu konunun böyle rahatça tartışılmasının, gümdenleşmesinin yegane sebebi sizin o beğenmediğiniz, burun büktüğünüz Kaypakkaya geleneği ve Kürt ulusal hareketidir…
    Soruları yorumları çoğaltmak mümkün fakat gerek yok…elbette karataş’ın söyledikleri bazılarını tatmin edip, duygularını okşayacaktır…Fakat dün de bugünde Dersim halkının her zaman yanında olan, en zor anlarında onlarca omuz omuza mücadele edip kanını, canını verenlerle bugün böyle ahkam kesenleri iyi ayırt etmek lazım…
    Karataş’a bir kaç kişisel soru:
    1- Haydar Karataş Yurtdışında son tartışmalar sonrası “ben HG’ye yazıyı gönderdim ama yayınlamadılar”, “HG’de çıkan yazı sonrası aradım, bu yazıyı kim yazdı diye sordum, bana o yazının ve diğer köşelerin yazarlarının isimlerini söylediler” vb… söylemlerde bulundunuz mu?
    Eğer bu söylemlerle doğruysa hiç politik manevra yapmadan sizin bir yalancı, iftiracı olduğunuz sonucuna varmış olacağım, eğer bu söylemler yalansa bunu yayanların yalancı ve iftiracı olduğu sonucuna varacağım…
    Sizden bir cevap bekliyoruz…

  4. Levent

    17/02/2012 at 11:17

    Dersimm arkadaş’ın yorumu hakaret ve tartışmayı başka yere çekme uğraşı var.
    Yazının halkın günülğüne yazıldığı fazlasıyla açık, halkın günlüğü cevap vermek yerine kişisel saldırılarda bulundu.
    İyisi size akıl vereyim, şöyle bir yol izlemelisiniz. Karataş’a reformist liberal demiştiniz. Bence bu yazı üzerine, onu ajan ilan etmelisiniz. yalancı felan filan demeye getirmişsiniz utanmazca. Ben Karataş’ı yıllardır tanırım, tek bir yerde lafını eğerek söylediğine tanık olmadım.
    Neden kitleyi örgüte karşı isyana çağırsın? Ben de aynı fikirdeyim ve bu Mao’nun da temel fikridir, alt yapı ile üst yapı arasında bir çelişki var. Sözkonusu Kaypakkaya geleneğiyse, örgüt merkezi ile kitle arasında sürekli bir kopuş olmuş, kitle kaypakkaya’yı sahiplenmiştir.
    Küfüre başvurmadan, getirilen eleştirileri tartışalım.
    belediye seçimlerinde, bağımsız tavır sergilediniz ve hepimiz destekledik, ancak sizin için halkın desteği değil, örgütlerin desteği daha önemli.

  5. Dersim

    17/02/2012 at 15:19

    Levent arkadaş
    Haydar Karataş’ın 40 yıllık bir geleneğe hiç düşünmeden hakaretler yağdırmasına ses çıkarmazken tamamen siyasi-politik belirmeler olan liberal-reformist vb. söylemleri neden küfür olarak algılıyorsunuz…Siz nerden biliyorsunuz yazının HG’ye gönderildiğini, Karataş bu konuda neden tek bir söz etmiyor?
    Peki olmayan bir şeyi olmuş gibi lanse etmek, birilerine yapmadığı şeyleri yapmış gibi göstermek açıktan yalan ve iftira değilmidir? Eğer tüm bu yapılanları demokrasi maskesi ardından savunacaksanız fayda etmez, kimsenin öyle istediğine istediği şekilde küfür, hakeret vb. sayma hakkı yoktur…ben karataş’a sorduğum soruların cevabını almak istiyorum, dikkat ettiyseniz orada bir itham yoktu, ikili bir durumu netleştirmek adına sorular vardı?
    Evet cevabını aldıktan sonra söyleyeceklerimizi(teorik boyutuyla) ayrıntılı bir şekilde anlatırız elbet…

  6. Hardo Şên

    17/02/2012 at 22:47

    Olvazo/Albazo hewl Haydar Karataş,

    Dersim gibi, yaralı bir avı görmüş ve onun sürekli kemiren bu sol grupları eleştirmenizde çok haklısınız. Dersim, yıllardır bu tür sol grupların düdüğü olmuş. Öttür de öttür! Nasıl olsa Dersim Türkiyenin en zavallı, en sahipsiz ve en otoritesiz şehridir. Bu yüzden Dersimi ezmek, aşağılamak, Dersimi yaralamak kimsenin zararına değil. Çünkü Dersimin sahibi yok, koruyanı yok, gücü yok.

    Bunun dışında beni makalenizde başka bir yan, başka bir cümle şaşırtı, işte bu cümleniz:
    “Dersim’e ısrarla Kürt isyanı demeniz, orada katledilen, bir Türkmen boyu olan Sarı Saltık boyunu, son Celali isyanlarının lideri olan Koçi Bey boylarını, Ermenileri bir kalem darbesiyle yadsımak olmaz mı?”
    Yani beni şaşırtan bizim Pirlerimize SARÊ SALTIK (Sarê Saltuq) kesimine Türkmen değişiniz! Bu düşünce size nerden geliyor? Bizim Sarê Saltuq pirlerimiz ZAZACA konuşuyor. Bundan haberiniz yok mu? Ve siz hayatınızda hiç TÜRKMEN gördünüz mü? Benim tanıdığım asıl Türkmenler, Türkmenistanın Türkmenleridir ve bu görünüşleriylen aynı Moğollar gibidirler.
    Anadoluda milliyetçi devlet daha çok bizlere, yani Alevilere Türkmen tanımını yakıştırıyor, ama Türkmenliklen uzaktan ve yakından hiç bir alakamız yok!

    Iraktan gelen ve Türkmen dedikleri insanlarlan da hiç tanıştınız mı? Onlar da bize benziyorlar! Tamamen Anadolulu, Asyalı filan değil! Demek ki ırkçı propaganda teorileri zamanla aramızda da taraftar buluyor, kazanıyor, ve böylece bize çok uzak alan bir şeyi zamanla kendimize yakıştırıyoruz/yakıştırıyormuşuz.

    Başka bir örnek vereyim: Bundan yıllar önce kendi özel basımıyla (yayın evinden değil de, sır bir matbaada basılmış bir kitap) almıştım ve orda biri Dersimin Kureyş aşiretini önce böyle yazmış: KUR-REŞ sonra QUR-REŞ diye yazdıktan sonra KARA-KÜRT diye çevirmiş. Al sana kart-kurt gibi teoriler sınıfı!
    Kureyş isimli aşiret ne Arap, ne Türkmendir, ne de Dersimli herhangi bir aşiret. Bizi, bizden uzaklaştıran şey yaşadığımız sürekli KORKUDUR! Bizi, kendimize ARAP (Hz. MUhammed soyundan geliyoruz), HORESANdan geliyoruz, TÜRKMENiz değirten şeylerin ilk başında KORKU geliyor!
    Yaşadığımız bu katliamlardan sonra korkmamak, yılmamak, çaresiz kalmamak mümkün mü? Bunun içindir ki bizim kapımızı halen her politik grup çalıyor ve “DEVRIM” getiriyor. Ve bizim Dersimli olarak “Türkmenim” desek, “Hz. Muhamedin /Resulun soyundan geliyoruz”, “Evladı Kerbelayiz” desek de / veya olsak da aldığımız tek hediye: ÖLÜM olmuştur!

    Zof selam, wes u war bımane!

  7. Hasan

    17/02/2012 at 22:51

    Sahipsiz Halk

    Cok gecte olsa günadin Haydar bey…! Gercekten tebrikler….

    Dersimde onlarca örgüt var. Bunlarin cogu o fakir halkin olmayan egmegiyle, parasiyla besleniyor, yiyor iciyor,yatiyor… isine gelmedingindede onlarcasini hain ilan edip ödürüyor…Bu cinayetlerle kimse ilgilendi mi acaba, ben hic duymadim. “Solcular” taratindan islenen bu cenayetlere kimse korkudan sesini cikaramiyor. Her örgüt kendi egemenligini kurmus, istedigini asiyor, istedigini kesiyor… Bir sey söyledinginde sende ajan oluveriyorsun. Devlete bazen itiraz edebiliyorsun. Ama bunlara hic itarazda edilmiyor, hemen “halk adina” senide infaz ediyorlar. Halk adina dedikkileri halkin bile bundan haberi yok. Dersimlileri ajan diye kursuna dizen bu katiller oralarda bir süre kaldiktan sonra yurt disina cikarlar ve oralarda pasa gibi yasarlar…Hic kimse sormuyor, kardes sen o zavalli insalari neden öldürdün?
    Solcular ordaki halkin devlete karsi olan iliskisini cok kötüye kullandi. Kirk yildir cenneti(devrimi) vaadediyor, umut tücarligi yapiyorlar. Devlete karsi gibi görünerek, aslinda yok ettikleri, dersimin maddi ve manevi degerleridir. Ya hic kimse sordu mu, bunlar neden hep buralarda kol geziyor, bunca askere, polise ragmen. Bunlarin devletle olan iliskilerini kimse sorguladi mi?
    Dersimde “solcular” ve devlet tarafindan bir halkin dili kültürü, dini, gelenekleri, her seyi göz göre göre yok edildi, bu iste payi olan her kes, düzgün babadan bulsun………..
    Selamlar , saygilar….

  8. sevgi yıldız

    18/02/2012 at 11:48

    bu kadar erkek arasında kadın olmanın zorluğunu biliyorum, ama allah aşkına tartışılan ne bu makalede?
    1 bu derginin tabanı yüzde doksan zazaca konuşur, neden zazaca sayfa yok
    2. isyan hukuki bir kavram, siz ne diyorsunuz? Halkın Günülüğü’nün isyan kavramı doğru mu?
    3. Dersimlilerin bundan seksen yıl önce kürtlük davası sürdürebilecek bir ulusal bilince sahip olmadığı?
    benim sorularım:
    1. MKP kendi içinde çıkan ayrılıklara nasıl davranmış, mesala Kara Çete dediği insanlar için, isyan meşrudur mu dedi, yoksa onları kanla mı bastırdı?
    2. MKP kendi hukukuna karşı çıkanlara, aferin isyan ediyorsunuz mu diyor?
    3. karataş gayet önemli bir ayrımda bulunmuş ama ben bütün bu kitlenin o fikriyatta olduğuna inanıyorum. Bunların başı ve kökü yok, aynı fikirdeler… ama Karataş DHP kitlesi ile başı birbirinden ayırmış, yani bunların tamamı aynı düşünmüyor, sahip çıkılmalı mı demeye getirmiş anlamış değilim…
    4. Karataş neden bu tartışmaya girme gereği duydu, onun duruşu başka mecradaydı, örgütlere bulaşanı örgütlerimiz yer, yemeseylerdi, şayet onları dinleseylerdi, bizler bu hallerde olmaz, aklı başında bir devrimci hareket sahip olurdur…
    sorular çok, hepimiz cevaplamalıyız gibi geliyor bana…
    şu Dersim arkadaşa sesleneyim, sen makalenin içeriğine dair ne diyorsun, orayı konuşta bilelim… tipik insan karalama yöntemine başvuruyorsunuz.

  9. S. İsmail ayaz

    18/02/2012 at 20:51

    Dersim mahlası ise yazan arkadaşın uslubu çok çirkin. Devrimci bir yapı eleştiriye açık olmalıdır. Sizin yanlışlarınızı biri eleştirdiğinde hemen düşman olarak görüyorsunuz. Sizin zihniyetiniz sorunlu. Siz mi bu halkı kurtaracaksınız? Yaw siz önce kendinizi kurtarın sonra başkalarını kurtarmaya çalışın.

    DHP’nin tabanın yüzde 99’u Dersimli. Halkın Günlüğünde Kürtçeye yer veriyorsunuz neden Kırmancki diline yer yok? Diyarkabırda kaç kişi sizin gazetenizi okuyor? Belediye seçimlerinde bu halk size destek verdiyse bir sebebi vardı. Dün size ana avrat küfür edenler, sizi mit ajanı hain işbirlikçi ilan eden BDP’lilerin kuyruğuna takılmışsınız.
    Merak etmeyin bu halk size de dersinizi verecek bekleyin yerel seçimleri.

  10. faruk

    18/02/2012 at 23:15

    Hasan arkadasin bir derdi olmali yani halkin deyimiyle bir kuyruk acisi olmali.ne bekliyordu hayini bagrinami basmalilar yani yeni rayberlerin hainlere cuval icinde ali serlerin kelesini goturmesini alkislamamizimi istiyor.Solcularin kimsesizlerin sesi oldugunu sende bende biliyoruz ekmek yemeye veya beslenmeye gelince bu toplum bir dilim ekmeyini yoldan gecenle paylasmasini beceren birhalktir .deyilki yoksulun ve mazlumun yaninda °onun icin gozunu kirpmadan olumu secen zindanda omrunu geciren olum oruclarinda son nefesinde yasasin halklarin kardesliyi diyenlerden elbetteki ekmeyini esirgemez.sevgili hasan arkadas.dersim kurtmudur,?elbetteki kurttur ulusal bilinc yokkende buyuklerimiz ma kirmanco her daim qirkene .derlerdi.bugun zazalari kurtlerden ayirmak icin zorlama bir suru seyer soyleniyor hicbirisi simdiye kadar matti temelleriyle ortaya cikarimis hicbir tani veya kanit yok.sevgi arkadasin sorusu hakli olabilir yani zazaca bir sayfa dergiye eklenebilir nitekim beli cabalar sonrasi kurtce bir sayfa eklenmis pek ala zazacada bir sayfa eklenebilir.fakat burdan hareketle butun olumlu cabalara tu kaka denemez.tartismalara katilan butun arkadaslarin bilmesi gereken baska bir sey daha var siz hatta buyklerimizin bir bolumu dersim katliami demekten cekinirken hitam ettiyiniz hareketin onderleri 80 oncesi dersim sorununu ve bu cografyadaki insanlarin yasadiklarini kamo oyuna anlatabilmek icin orgutlenmeri ve bir cati altinda toplanmalari icin dersim derneklerinin kurulmasina onderlik yapmislardir.bugun hadimizi asip bunlara katil deme gafletinde bulunmak sadece gaflet olmaz O hakin katillerinin ekmeyine yag surer diyer bir deyimle veya sisin deyiminizle soy kirimcilari aklamaya cabalamak olur .ayrica dersim halki hic bir zaman zavalli olmamistir,ve boylede davranmamistir. Dersimin onderleri idam sehpasinda bile aman dilememisler,zavalli bir tavirtakinmamislardir.siz zavaliligi kendinize yakistira bilirsiniz,bu sizin bileceyiniz bir seydir fakat dersimlilere asla zavalli demenizi kabullenemem.Ayrica Haydarin neye oynadigini bilmiyorum fakat sunu iyi biliyorumki bu taban bu tavanla tartismasini eksiklerini duzeltmesinide istemesini bilmis birlikte omuz omuza hareket etmesinide bilmis ikisini biribirinden ayirmak neye hizmet eder ,Haydar bunu iyi bilir.eyer haydar arkadas tartismayi yazarin kendisiyle yurutseydi daha olumlu olurdu dolayisiyla tartisma daha saglikli yurdu diye dusunuyorum.ayrica yillardir bu hareket dersimde yasanan bir katliamdir diyor isyan deyimiy°ise katliama karsi direnmek katiami kabullenmemek icin gosterilen direncten dolayi kullanilmaktadir bunu siszde eminimki biliyorsunuz.burdan bir acik yakaladim vur abaliya misali yapmamalisiniz.bazi seyler soylerken kisinin veya hareketin gecmisini bilerek bir yargi yurutmeliyiz diye dusunuyorum.

  11. Ayşegül

    19/02/2012 at 09:22

    Haydar bey, yorumları okuyormusunuz bilmiyorum. Ben makaleyi ilgiyle okudum, ardından intertentte şöyle bir tarama yaptım ve makalenizin başlığının büyük bir entellektüel hata barındırdığı kanısına vardım. siz ne düşünürsünüz bilmem!
    Ama şöyle bir internette bir gezinti yapın, Jarudiyar diye bir başka sitede makalenizi buldum ve bu site sizin bu makaleniz sonrası, DHP’ye karşı bir karalama kampanyası başlatmış. Makalenizin içeriğine diyeceğim birşey yok ve bir kaç söylem farkı dışında tamamen haklı buluyorum. Ben şahsi olarak MKP’nin devrimci hareketimizin en olumlu öğesi olduğuna da inanıyorum. Ancak bu makaleyi farklı yorumlayan yukarıda bahsini ettiğim site gibi çevreler, siin makalenizin başlığındaki entellektüel hatadan kaynaklandığını düşünüyorum.
    Entellektüel hata tabirini de ben sizin, radikal gazetesinde siyonizm ve anti-semitizm makalenin başlığına yaptığınız eleştiriydi. Enetelleküel hata. Entellektüel hata, bazen karşıt olduğumuz şeyleri dile getiriren, kullandığımız kavramlar sebebiyle karşıt düşmanları beslemek… sevgiler,

  12. asme roj

    19/02/2012 at 09:30

    Sayın Haydar Karataş akli evvele sormak gerek geçmişte yaşanan ve yaşanmakta olan olaylara kör vicdanlara seslenerek duyguları okşamak feodal yanları ortaya çıkarmak açaba kendi cahilliğini madrabazlığını örtmekten başka ne anlama gelir. Haydar Karataş ”Dersim’de isyan vardı tabiri, devletin bu halkı cezalandırmasında bir haklılık payesi biçmiştir.” söylemiyle acaba haklı meşru isyanlar yoktur olamaz olsa bile egemen olan sınıf onu bastırmakta haklıdırmı demeye çalışıyor ki öyle de anlaşılıyor.HG’nin aktarımı isyanın devlet tarafından bastırılmasını haklı gösterdiğini söyleyen akli evvel haydar karataş acaba hala kendi açmazlarını HG ye saldırarak kör vizdanlara seslenerek duguları okşayarak mı aşmayı düşünüyor? bu soruya vrilecek cevap EVET olacaktır.ben bir dersimli olarak devletin sistematik olarak osmanlıdan günümüze uyguladığı saldırı imha asimilasyon politikalarına karşı dersim halkının verdiği mücadeleyi hklı meşru görüyorum ki herkeste bu fikirdedir. keza bu fikirde olanlar anlayacaklardırki devletin tek tipleştirmesine karşı gelmek egemen sınıfların zulmune boyun eğmemek bir isyandır haklı ve yapılması gerekendir.ve akli evvel tarihin karanlığında bocalayan söylemleriyle sadece kör vicdanlara seslenen haydar karataş acaba kürt tarihini bilmiyormu yoksa biliyorda yalan yanlış beyanlarını örtmek için mi bu yazıyı yazmış.herşey ayan beyan ortadayken hala isyan yoktu hg böyle söyleyerek devletin soykırımını haklı gösteriyor demekle haydar karataş akli evvele bir soru sorayım o zaman peki dersim de bir isyan olsaydı devletin bu soskırımı haklı olur muydu? akli evvel haydar karataşa göre evet olurdu.DHF’lilere seslenerek ”DHF saflarında önemli ölçüde var, bütün bu politik şark kurnazlığı o gençlerin anne babasının davasını gütmesini engellemek için yapılmakta. Bu insanlar benim de dostlarım, aldıkları maya sağlamsa ve hala soykırıma tabi tutulan anne babalarının hatırı varsa, kendi sırtlarından ittifakçı siyasetler gütmenizi izin vermeyeceklerdir.”ifadesiyle bir kez daha göstermiştirki bu akli kıt madrabaz, DHF kitlesini bölmek istemektedir.DHF’nin mayası sağlamdır haydar karataş ama sanırım sizin mayanıza iftiracılık yalan hile karıştırılmış.HG’ne ”kendine sosyalist, komünist diyen derginizin bu kadar ulusal ve etnik kimliklere sarılması yüzkarası bir durum değil midir? Kendi tabanını dahi tanımayan bu çaresiz bilinç körelmesini, ulusçuluğun bataklığına saplanmış zatı muhteremi alıp Dersim’de bir köy mezarlığına götürün…” ifadelerini kullanan haydar karataş akli evvvel kominist hareketin tarihini acaba bilmiyormu ki söylem ve ifadelerinde çokça değiniyor tarihe.bir komünist hareket ezilen ulus, inanç ve kimlikleri sahiplenir onların mücadelesini desteklerve tam hak eşitliğini savunur bunu yapmak haydar karataşın söylemi ile yakından uzaktan bir alakası yok tamamen hadar karataş denen akli evvelin açmazlarını kapamak için düştüğü durumdur. köy mezarlığına gömülen aslında siz olmalısınız ki öyle tarihin ilerleyen safhaların sizi tanıyan olmasın duygularına seslenip akıl tutulmasına uğrattıklarınızdan başka. tarih tanıktır direnene tarih yazdı ve yazacak doğruları hg üzerinden yapılan bu hadsiz ve niyetini aşan yazı haydar karataşın gerçek niyetini bir kez daha göstermştir.tarih kör vicdanlara seslenerek ilerlemez ilerlemedi tarih doğrularla bilinçle ilerledi ilerlemeyede devam ediyor. Tarih sizi ve sizin gibi bilinç bunalıklığına ve akıl tutulmasına sebep olanları mahkum etti ve etmeye devam edecek…

  13. Dersim

    19/02/2012 at 13:38

    “Bırakınız ölüler kendi ölülerini gömsünler…”
    Tarih 19 Aralık 2000…Komünist-devrimcilerin hapishanelerde yarattığı direniş mevzilerine tahammül edemeyen TC, 1996 yılında planlayıp da başaramadığı F tiplerine geçiş projesini yeniden hayata geçirmeye çalışmaktadır. Devletin F tipi saldırılarına karşı komünist-devrimci tutsaklar bedenlerini ölüme yatırarak direnişe başlarlar ve devlete İSYAN ederler, başkaldırılar, zulmüne boyun eğmeyeceğiz derler.Aynı süreçte devletin bu politikalarına sessiz kalanlar, karşı koymayanlarda vardır. 19-22 Aralık tarihinde devlet eşine az rastlanır bir katliama imza atar. Saldırı sırasında 28, sonrasında gelişen ölüm oruçlarıyla beraber toplam 122 komünist-devrimci şehit düşer. Tarihe not edilen zulme karşı İSYAN,BAŞKALDIRI, DİRENİŞ ve faşizmin katliamıdır. isyan etmeyenlerde vardır, teslim olanlar ve onların burnu dahi kanamadan süreci atlattıklarını da hepimiz biliriz. Hapishaneler katliamını anan herkes aynı anda muazzam birisyan ve direnişin olduğunu da ifade ederler. Ki devletin politikasına biat edilmiş, teslim olunmuş olsaydı devrimciler muhtemelen böyle bir katliamda olmazdı. Bu iki durum isyan ve katliam diyalektik bağı olan iki olguya işaret eder…
    Gelelim Dersim meselesine…
    osmanlı devleti parçalandıktan sonra TC uluslaşma sürecine girer ve yeni bir evlet kurar. Bu devletin temelinde Türk-İslam sentezi vardır. Öncesi ve sonrasıyla bu sürece karşı duranlar olmuştur ve hepside bastırılmıştır. Zilan, Amed, Koçgiri bu isyanların ve katliamların başında gelir. İsyan edenlerin ortak özelliği Kürt olmalarıdır. Keza aynı dönemde devletin geçiş sürecine uyum sağlayan, devletle barışık yaşayan yerlerde geçiş gayet sorunsuz olmuştur. Dersim ise Kürt kimliğiyle beraber Alevi kimliği de olan ve kapalı bir coğrafya olarak esasta yarı-özerk yaşayan bir bölgedir. Ya bu durum değişip tümden Türk-İslam senteziyle uyum sağlanacaktı ya da zorla buralar türkleştirilecekti. Dersim bu politikalara biat etmedi ve büyük bir kırıma uğradı…İşte bu biat etmemenin adı isyandır, başkaldırıdır, direnmektir ve tüm bunlar haklı, öeşru eylemlerdir. Soruyorum devlet neden malatya, zonguldak ya da Urfa’da değilde Dersim’de, Amed’de, Zİlan’da katliamlar yapmıştır. Yoksa harita üzerinden gözlerini kapatarak nerelere karşı hareket yapsak diye oyunmu oynuyorlardı.Bu gerçekliği görmeyenler tabi ki Karataş gibi kendisini ortaya atıp birilerini karalamaya çalışacaktır.
    Dersim Kürt müdür değilmidir? sorusu ise yıllardır tartışılan ve özellikle genelkurmay eski başkanı İlker Başbuğ tarafından 14 Nisan’da basına verilen birifing den sonra yoğunlaşan bir tartışma. Başbuğ o konuşmasında Dersimli zazalara çağrı yapıyor ve onların ayrı bir dili, kültürü, kimliği olduğunu söyleyerek PKK ile aralarına mesafe koymalarını istiyordu.
    Dersim kürt müdür değilmidir? bence kürttür…ama tartışılabilecek, araştırmalar yapılabilecek bir konudur ve bence çok da önemli değildir…Dersim’de zazaca konuşan yerler esasta Hozat ve Ovacıktır…mazgir, pertek Kürtçenin diğer lehçelerini konuşmaktadır. Bunları damı Dersimli olarak saymayacağız….
    Gelelim MKP ile Dersim ilişkisine…bence bu konuda kimsenin bir şey ispatlamasına gerek yok. Neredeyse her evde bir şehidin olduğu bir coğrafyada böylesi bir tartışmaya girmek doğru olmaz.Karataş2ın yaptığı çağrıyı devlet yıllardır yapıyor “örgüte karşı gelin” diye. Bakacağız kim nasıl hareket ediyor?
    HG’de Kürtçe sayfa yayınlanması üzerine neden Zazaca sayfa yok diye feryad edenleri anlamak zor. bence bu duruma sevinilmeli. On yıllardır yok edilmeye çalışılan bir dile sahip çıkılıyor. keşke sadece Türkçe-Kürtçe değilde tüm dillerde yayın yapılmasına olanak olsa. Zazaca akademik olarak yazabilen varsa bence HG ile irtibata geçsin eminim ki Zazaca sayfa da yayınlarlar, hiç şüphem yok…
    Netice olarak Karataşın yazısı ve bazı yorumlar hamaset kokuyor. İntikam duygusuyla tamamen karalamaya dönük hareketler bunlar. Halkımız kimin ne olduğunu gayet iyi biliyor bencede kimse merak etmesin.
    NOT: Birde BDP ile önümüzdeki döneme ilişkin ittifak yapılıyor iddiasının sahipleri iddialarını temellendirsinlerki bizde öğrenelim..Ayrıca böyle bir ittifak-dayanışmanın olması neden bizi rahatsız etsin ki?

  14. sevgi yıldız

    19/02/2012 at 18:23

    Ben anlamış değilim, halkın günlüğü taraftarları eleştiriye gelmeyi bilmiyor. Bir yazara saldırıyorlar, öfkelenmişler, ben Karataş’ın birinci ve ikinci makalesini okudum, sizin derginizin yazısını da…
    Bence Derginiz hatalı bir noktada ve sizlerden beklediğim şu olmalıydı, biz bir kişi değiliz, binlerce kişiyiz ve içimizde Karataş’ın eleştirdiği tarzda düşünenler de var.
    Kaldı ki, bu bir eleştiri, düşmanlık olarak algıladığınız anda, diğer sol gruplardan bir farkınız kalmaz. BEnce sizler Karataş’ın olumlu diye bahsini ettiği Tarihi Belgenize bağlı kalmalıydınız ve o düzeyde cevaplamalıydınız.
    Asma ROj adıyla yazan arkadaş, yazma dili dahi bozuk. Bu bozuk mantık, bence makaleyide hatalı okumasını sağlamış. Sizde akıl olsa Karataş’ın sizi övdüğünü anlardınız, ki ben tamda bu noktada Karataş’a karşıyım, burada da göründüğü gibi, sizin diğer soldan hiç bir farkınız yok.
    Tarzınız aynı, yukadırakiler bir emir verse, cinayet dahi işlemeye, sizi eleştireni hain ilan etmeye fazlasıyla yatkınsınız.

  15. Usar

    19/02/2012 at 19:58

    Site yönetiminden ricamdır, Halkın Günlügü’nün ilgili yazısını da buraya asınız lütfen.

    Bir meselede ayrım değil, ayrışım noktası bir niteliğe işaret eder. Bu makaleyi iki kategoriye ayırmalı. Haydar Karataşı biz eski günlerden nezaketli biri olarak biliriz ve en azından böyle gösterir kendini. Fakat bu makalede epey bir nezaketsizlik de yapmıştır. Kısa tutarak özetlenirse: Halkın Günlüğü gazetesinde çıkan yazının kim tarafından yazıldığını ima ederken, kendisini merkezi olarak muhatap aldırma-alındığı rolü yapmaktadır ki bu etik değildir. İkincisi, hareketin bir dönem kadrosu olup şimdi bir biçimde bırakıp kenarda duran insanlar üzerinden çirkef bir yöntemle şimdi saflarda olan kadrolarda böyle olacaktır gibi iğrenç bir göndermede bulunmuştur ki, bir dönem kendisinin de aynı hareketin kadrosu olduğunu, hatta bu hareketi yumuşak bulup daha radikal bir grup kurmaya kalktığını, ama aynı şekilde kendisinin de bu döküldüler dedikleinden biri olduğunu unutmaktadır. Yani sınıf savaşı zor bir süreçtir ve insanların dökülmesi tıpkı Haydarın da dökülmesi gibi normaldir.

    Bir fikri doğru ya da yanlış bulursunuz ama yapmanız gereken bu fikirle münakaşa etmektir, etik olan budur. Ama haydar bunu yapmıyor, örgüte, kadrolara hatta nerdeyse yazıyı yazanın kim oludğuna kadar sataşmalar yapıyor. Bu etik değildir herşeyden önce. Üstelik kimsenin haydarı merkezi olarak ciddiye aldığı falan da yoktur ve gazetede yayınlanan yazı sadece haydarı değil, aynı koronun farklı enstrumanlarını da hedef almıştır ve haklı eleştirilerdir. Dolayısıyla çokça gocunduğu reformist vb kavramları öyle cömertçe üzerine alınıp algınganlık göstermesinin fazla bir geregi yoktur. Ama doğrusu, Halkın Günlüğünün eleştirilerinin tam isabet ettiği de anlaşılıyor.

    Öte yandan, yukarıda bir iki yorumcu da söylemiş, Haydar ve onun gibilerinin kurduğu denklem şudur: Eğer isyan var derseniz, devletin katliamı meşrudur, meşrulaşır. Bu aptalca bir denklemdir kimse kusura bakmasın. Çok basit bir soru bile isyan olup olmadığını açığa çıkarır. Yüz sene civarı bir süre, bu devletin Dersimin ıslahı için çıkardığı onlarca yüzlerce rapor var, sahi bu devlet neyi ıslah etmek istiyordu? Bütün bunları geçelim, 1924 te sadece Koçan aşiretinin püskürttüğü devlet saldırısı işkali gibi 1937-38 katliam saldırılarından önce bunun gibi kaç sefer yapılmıştır Dersime? Peki madem sorun yoktu, sağır İsmetin raporlarını da mı okumadınız, bu devlet neyi ıslah etmek istiyordu? İnancı, kimliği varlığı mutemadiyen saldırı altında olan bir topluluğun isyan etmesi direnmesi kadar meşru ne olabilir? Ve en üst seviyede isyan bile olsa katliamın insanlık suçu oludğunu, meşru olmadığını söylemek neden yanlış olsun?

    Anlaşılması gereken önemli bir konu var ve bunu en iyi bilenlerden birisi de Haydardır. Bizim eleştiri üstü bişeyimiz sözkonusu olamaz ve eleştiri niteliği taşıyan bütün yaklaşımları da saygıyla karşılar gerekli önemi veririz. Ama özellikle belli bir tarhten beri, kombine bir şekillde işini gücünü bırakıp başta hareketimize ve ulusal harekete karşı saldırmayı iş edinmiş kesim ve kimselere, sistematik şekilde sürdürülen bu saldırılara dikkat çekmemiz neden zorunuza gidiyor? Siz ağzınıza geleni söyleme hakkını kendinizde bulurken, istediğiniz örgütü ve hatta kadrolarını ajan, karanlık, şu bu diye itham ederken sorun gömüyorsunuz da, birilerinin sizin bu çirkin saldırılarınıza cevap vermesi ve eleştirmesi karşısında neden hemen ciyaklıyorsunuz, vay tehdit ediliyoruz, yok böyle yapıyorlar, yok bizi bilmem ne diye itham ediyorlar diye niye basıyorsunuz yaygarayı?

    Kimin ne oludğu ortadadır. Kimin ne dediği de, fikirlerle münakaşa ediniz, bunun bir yararı olabilir. Aksi halde bu sataşmaların kimseye bir yararı yoktur.

    _______________________________________________________________________________

    EDİTÖRÜN NOTU:

    Sayın okurumuz; Halkın Günlüğü’nün cevabı da sitemizde yayınlanmıştır.
    Bakınız yazının linki: http://dersimnews.com/manset/halkin-gunlugunden-karatasa-cevap.html

  16. Asme Roj

    20/02/2012 at 09:25

    Editörün Notu:

    Sayın okurumuz yorumunuz hakaret içerdiğinden yayınlanmamıştır. Lütfen yorum yaparken hakaret içeren ifadeler kullanmayınınız.

  17. Ayşegül

    20/02/2012 at 14:52

    Çevremde bu makaleyi okumayan insan neredeyse kalmamış gibi. Halkın Günlüğü okurları belediye seçimlerinde takınılan bağımsız tutuma sahip çıkmak yerine, BDP’nin Kürtçü bakış açısına hızla sarılmış vaziyetteler.
    Arkadaş BDP sizce Dersim konusunda ne hangi noktaya geldi, Şeraffettin Halis fikrimizi değiştirmeliyiz dedikten bu yana çok şey değişti, Selahattin Demirtaş sizce neden özür diledi. Bence yarı yolda kalıyorsunuz, BDP dersim siyasetini değiştiriyor, bu durumda Karataş’a saldıran bu tutumunuz sizi zor duruma düşürmeyecek mi?
    Ayıp, bir taraftan demokratlık, eleştirye tahamül diyeceksiniz, diğer taraftan saldırı ve hakarette bulunacaksınız. Haydar Karataş’ın kitaplarını yazılarını okuyan biriyim ve kendisi de arkadaşım olur.
    HG’ye yapılan bu iki makale şunu göstermiştir, grup halinde düşünen, grup halinde saldırıya geçen bir ruh hali, tek başına, fikirleri dışında hiç bir savunusu, arkasında kuvveti olmayan bir yazarın duvarına toslamıştır. sizin gözünüzde kale görünümde olan fikirleriniz, fiske vuruşuya yıkılmış.
    Karataş’a saldırmak birşey ifade etmiyor, siz ona saldırdıkça, dersim kimliğini inkar ettiğiniz sonucu çıkar ve kaybedersiniz.
    Avrupa’da organize ettiğiniz o konsere bağımsız Dersim kimliğini savunan tek bir kişi davet ettiniz mi? Aysel Tuğluk. Bu halk bağımsız belediye seçimlerinde Tuğluk gillerin sefaletini ortaya çıkarmadı mı?
    Bu politikanın altında kalırsınız, bilmiş olun. Dersim artık eski Dersim değil, belediye seçimlerinde yaptığınız gibi, sizden Murat Kur tavrı bekliyoruz, BDP’ye bel bağlamayan, insanları, tabanı dinleyen bir tutum.
    Ben hiç bir çevreye yakın kendimi hissetmiyorum, ama o belediye seçiminde avazım çıktığı kadar bağırdım, heyecanlandım, biz de geliyoruz dedim. Demek ki kandırmışsınız bizi, göreceğiz. Karataş benim, bizim gibi düşünenlerin sesi kulağı oldu, o Karataş’a değil, bize saldırın! Bizi linç edin. Bir sonraki sayıda zazaca sayfayı istiyorum, Kürtçe sayfanın hemen yanında. Sizde onur varsa siz de isteyin. Murat Kur seçilsin diye sesim kısıldı, benim kısılan sesimi BDP ile pazarlık masasına yatıramazsınız? bence susun, konuştukça, arkadaşıma saldırdıkça batıyorsunuz. siz yerinize derginiz düşünüyor ve yeterince rezillik var.

  18. faruk

    20/02/2012 at 22:49

    ayse gul hanim bence siz biraz olaylara duygusal yaklasiyorsunuz ve bundan hareketle bir taraftan hakaret ettiyimizi soyluyorsunuz ,diyertaraftan her cumleniz hakaret icermektedir burdan bakarak sizin gercekten ozgur fikirlerin tartismasindan yana oldugunuz anlami cikmiyor biliyormusunuz.diline doladiginiz belediye secimlerine gelince elbette biz yinede murat kurun ve tasidigi anlayisin devamini yurutuyoruz.yanliz sizden farkli bir mantikla biz devrimci demokratik kurumlara karsi dusmanlik beslemeyiz .elestiri hakkimizi saki tutarak onlarla dusman karsisinda mucadelenin her alaninda birlikte hareket ederiz elstiri bir baskasini,veya bir kurumu yermek icin yapilmaz .onu gelistirmek veya yanlisindan dundurmek icin yapilir.bizde bu mantikla hareket ettik ve etmeyede devam edecez.eylemde birlik ajite ve propagandada serbestlik ilkesi budur.biz BDP,nin O,gunku tavrini bugunde elestiriyoruz ve kurumlar arasi tartismalar sokaga dokulemeyecek kadar onemlidir.bunu analyacaginizi umuyorum.ayrica haydar arkadasi elestirmek cokta vahim bir durum deyil eyer bazi elestirileri hakaret olarak veya demokrat olmamakla suclar ve tavir almaya kalkarsaniz ,sitede hadini asip bukadar bedel odeyen bir kuruma katil deme aczinde bulunanlara bir cift sozunuz olmaliydi .demokratlik benden yanaysan demokrat deyilsen tehditci olursun gibi olmaz Gercek adelet dogruyu tarafsiz olarak tavir takinmaktan gecer.Son bir sey daha soyliyeyim,sizi temin ederimki bu celik aldigi suyu hic unutmayacaktir.dostuna herzaman dost dusmaninada herzaman dusman gibi davranmayi bilmistir zaman zaman yanlislar yapsada kanla yazilan tarihe ihant etmez.cok inisler cikisar yasadi nice yari yolda birakanlar gordu ,Yenilikcilik adina ortaya cikip cok sey soyleyenler hic birsey olmadiklarini tarih onlarada bizede sizede gosterdi cevrenize bakarsaniz nekadar cok olduklarini sizde goreceksiniz.

  19. Dersim

    21/02/2012 at 19:10

    Ayşegül hanıma bir kaç söz:
    Öncelikle geçmiş dönemde bu harekete destek verdiğiniz için teşekkür etmek lazım(seçimlerde DHF’nin propagandasını yapmaktan sesiniz kısılmış ya) ama bir insan yaptığı şeyleri heybesine sasklayıp günü gelince santaj olarak kullanırım mantığıyla hareket ederse doğru olmaz. Yorumlara, yazılara bakıyorumda Haydar Karataş başta olmak üzere herkes HG’ye ve onun şahsında Kaypakkaya hareketine sayıp, sövüyor, hakaretler düzdürüyor ama HG tamamen siyasi jargonla reformist vb. terimler kullanınca vay efendim sormayın kopan kıyameti. Bu nasıl bir demokrasicilik oyunudur. Ayrıca kimse demokrasi adına kanla-canla yazılmış bir tarihe, geleneğe öyle istediği gibi sayıp-sövemez, herkes yerini, haddini bilmelidir. Eleştiri dediğiniz yapıcı-öğretici olmalıdır. Haydar beyin yazısını sitelerine asıp altıda Kaypakkaya, MKP’ye katil diye yorum yapanlar var. Demokrasi adına, fikir mücadelesi adına bunlara eyvallahmı çekilsin.
    Malesef sizin yarattığınız zihniyet bugün ezilen Kürt ulusuna devletten daha düşmanca bir tutum sergiliyor.
    Ayşegül hanım tutturmuş bir zazaca sayfa neden yok HG’de diye…Yaz gönder yayınlanmassa o zaman konuş Demek ki şu an zazaca yayın yapacak olanakları yok…
    bir kaç hatırlatma yapıp yorumu noktalayayım:
    1-Dersim’de 40 yıldır faşizme karşı savaşan, yüzlerce evladını şehit veren bir gelenekle Dersim halkını karşı karşıya getirmeye çalışmanız nafile ve komik bir çaba. Ama siz denemeye devam edin derim, belki faşizmin yapamadığını siz başarırsınız ve devletten üstün hizmet madalyası alırsınız…
    2-DHF tabi ki BDp ve diğer demokrasi güçleriyle ittifak yapacak, yanyana duracak. Yanlışları eleştirmek düşmanlaştığımız anlamına gelmez. Eğer hatalardan dönülmüşse geçmişi deşmek faydasızdır. Tabi sizler Kürt düşmanlığını öyle boyutlandırmışsınız ki 90 yıldır Dersim halkının en büyük düşmanı olan CHP gibi faşist bir partiye destek vermeyi normal görüp, BDP gibi demokratik bir partiyle ittifakı yerden yere vurursunuz…
    3-Kaypakkaya geleneğinin yayın evlerinden biri olan Kardelen yayıncılıktan çıkan zazaca eserler:
    a-Zazaca Gramer
    b-Zazaca sözlük
    c-Moriber adlı roman
    d-neredeyse her festival döneminde çıakrtılan Zazaca Dersim özel ekleri
    e-DHF Dersim örgütlülüğünün birçok çalışmasında kullandığı Zazaca materyaller…
    F-Grup Munzur ve diğer çeşitli sanatçılarının albümlerinde ısrarla yer verdikleri zazaca ezgiler
    benim ilk elden aklıma gelenler bunlar…DÖn bak bakalım Dersimcilik oyunu oynayan hangi yapı, kurum ya da şahıs Zazacanın yaşaması için böylesi çaba sarfedip, eserler ortaya koymuştur?
    Son bir not: Haydar beyler Ayşegül hanımların arkadaşı oluyormuş bundan dolayı eleştiremezmişiz…Bunu öğrendiğimiz iyi oldu valla, nasıl büyük bir gaflet içinde olduğumuzu öğrendik en azından…
    Herkese iyi çalışmalar

  20. işçi partili

    21/02/2012 at 21:06

    herkese selamlar
    sizi gaza getiren sizi sistemle yanlış temellerde mücadeleye sürükleyen anlayışlardan uzak durunuz. DEVLETİN kurduğu kürt örgütüyle gene devletle başınız belada oldu kürt partisiylede. ezilen solculuğu dışında hiç bir bilimsel teorisi olmayan hiç bir iddiası olmayan maceracı solcularıda aynı yöntemi uygulayarak dersimi insansızlaştırdılar!!
    gelmeyein böyle gazlara türkiyeyi perinçek den başkası birleştiremez. birleştirenler devrimcidir. ayrıştıranlar gericidir.bu her gün ortada.
    neden kürtler devlet kuramıyor?? çünki dayanabilecekleri bir gelenk devlet geleneği yok. ayrıca abd nin israilin denetimindeler.
    bağımsız devrimci tek seçenek var oda işçi partisi
    bilimsel sosyalizm bağımsız türkiye
    gerisi lafı güzaftır.
    dhf li arkadaşlar feodalitenin elverdiği şartlar altıda feodaliteden besleniyorlar.
    tek ve gerçek mücadele işçi partisinde
    saygılar….

  21. Asme Roj

    22/02/2012 at 06:27

    Sevgi Yıldız’ın yorumuma dair ifade ettikleri üzerine yazdığım yorum site tarafından kaldırılmış. Gerekçe ise ”sarf ettiğim söylemlerin hakaret içerdiğidir.” Fakat siteden kaldırılan yorumumda da ifade ettiğim gibi benim söylem ve ifadelerim tamamen Haydar Karataş’ın yazısının içerisinden alınmış ve KAYPAKKAYA geleneğine dönük sarf ettiği ifadelerdir.Yorumumun kaldırılmasına gerekçe olarak gösterilen hakaret içerdiği söylemi tamamen çarpıtmadır.Yorumum kaldırıldıysa neden Haydar Karataş’ın yazısı kaldırılmıyor ve merak ettiğim birşey daha var Haydar Karataş’ın yazısı burda yayınlanırken neden Halkın Günlüğü gazetesinin yazısı yayımlanmamış.Yukardaki yorumlarda sürekli bir saldırı ve karalama kampanyası başlatılmışçasına sözler sarf ediliyor.HG’nin yazısı yayımlanmıyor ve yapılan karalama, iftira içerikli çirkin yorumlar kaldırılmıyor. Buda birkez daha göstermiştirki çifte standarçılık var işin içinde…

    _________________________________________________________

    Editörün Notu:
    Sayın okurumuz yorumunuzda kişilere yönelik hakaret içerikli ifadeler kullanmışsınız.
    Bu yorumunuzda da aynı şeye devam etmişsiniz. Aklı evvel sözü hakaret değilde nedir? Bu size son uyarımızdır aynı şekilde devam ederseniz yorumlarınız bir daha yayınlanmayacaktır.

    Halkın Günlüğü gazetesinin yazısı yayınlandı. Zahmet edip site içerisinde arama yapsaydınız yazıyı görürdünüz. Araştırmadan ezbere konuşuyorsunuz.

    Yazının linki: http://dersimnews.com/manset/halkin-gunlugunden-karatasa-cevap.html

  22. Abdullah A.

    22/02/2012 at 23:12

    sayın Haydar Karataş, bir Dersimli olarak yazınıza dair bir kaç şey söyleyeyim.
    birincisi yazınız niyet açısından iyi bir yerde durmuyor.dersim halkını dhf yada devrimciler ile karşı karşıya getirmeyi hedefliyor.
    ikincisi, dersimi barajlarla insansızlaştırma, cemaatleri dersim de güçlendirerek asimilasyona uğratma politikalarına karşı duranlar kimlerdir?
    üçüncüsü, anlaşılıyor ki dersim etnik kimliğinin kürt değil, zaza olduğunu düşünerek HG için ‘kültürel soykırım yapıyorsunuz’ demişsiniz. iyi de dersim halkının önemli bir kısmı kendini kürt sayar.pencerenizden bakarsak siz de bu halka karşı ‘kültürel soykırım’ yapıyor olmuyormusunuz. Anlaşılıyor ki avrupadan gerçekleri görmeniz zor oluyor.
    dördüncüsü, yazı sonunda bir ‘vicdan çağrısı’ yapmışsınız.bence öncelikle bu çağrıya kendiniz uyun.çünkü yazınızın birçok yönden vicdani muhasebeden geçirilmesi gerekiyor.
    HG’ye tavsiyem ise bu tartışmayı gazete sayfalarından yürütmemesi. eğer bir tartışma yürütecekse bunu site üzerinden (hatta bu site üzerinden olması daha uygun olur) yapması.

  23. umut yüklü bahar

    23/02/2012 at 11:40

    Halkın Günlüğü okurları,taraftarlarını bitirme politikası güden bu yazar açıkça bir ikilem yaratıp görevi gereği halkın umudu olan bu düşünceyi yok etmeye çalışıyor.Eleştirmek gerekli-zorunlu ve güzeldir ancak tutarlı olduğu sürece başta DHF olmak üzere sürekli ağır eleştirilere tabi tutuyor devrimci kurumları.Kaypakkaya’yı okuduğunu varsayıyor.Bugün o güzergahın yılmaz savunucuları olan bu kurumun adını her yerde lans etme hakkını kendindede fazlasıyla buluyor.Şunu bilsinki tüm bu anti-devrimci pratiklere,yılmadan usanmadan ödedeğimiz ve ödeteceğimiz bedellerle cevap vereceğiz.Koca tarihi bir iki cümleyle yerle bir etmeye çalışmaya çalışan bu unsur yanıldığıı en yakın zamanda anlıyacaktır.İşçi paritli vb nick kullanan revizyonist,oportünist ve kürt düşmanınlığı yapan bireyler ancak haklı bulur bu unsuru;ancak bir halk bir tarih sizi haklı görmemekle beraber hizmet ettiğiniz davadan biran önce vazgeçmeye davet ediyor.Teşekkürler

  24. ovacık .komutanı .

    23/02/2012 at 20:09

    düşman saldırıyorsa .iyidir iyi .korkmayın .sözüm meclis dışında .

  25. ovacık .komutanı .

    23/02/2012 at 20:13

    adamın biride tek yol işçi partis yazmış .ya komik cok komik .şaka deyilmi bu .şak şak

  26. Koo Sur

    24/02/2012 at 08:43

    Bizim gerçeğimiz, bizim büyük Şüphemiz!

    DERSiM´de, bizim topraklarımıza “devrim” denilen şey bize ölüm getiriyor. Bize, “devrim” ölümle geliyor! Bizde, ölümün ikinci adı ‘devrimdir”!

    Devlet, biz Dersimlileri yaşamın her alanında dışlıyor, geri birakıyor ve red ediyor.
    Yani devlet bizi, ticaretde, eğitimde, dilde, dinde, kültürde, ulaşımda, sağlıkta … yani hayatın hemen hemen her önemli alanlarında desteksiz bırakıyor, eziyor veya yabancılaştırıyor. Böylece Türkiye´ye entegre olamızı, uyum sağlamamızı engelliyor. Niye acaba? Büyük tahmin: Bizim de güce ve kuvvete sahip olmamızı ve yönetime katılmamızı istemiyor!
    Büyük ihtimalle devlet, Alevi olarak ve Zazaca konuşanlar olarak bizim de, özgür olmamızdan, güce ve kuvvete ortak olmamızdan rahatsızlık duyuyor! Bu ülkede hak ve söz sahibi olmamızı istemiyor!
    Devlet ve hükümetleri galiba bizi, hep yoksul, kenarda ve köşede çaresiz, hasta ve dilenci olarak görmek istiyorlar.
    Bu tahminler, bu düşünceler tam gerçek mi, bütünüylen doğru mu, değil mi? Bilmiyoruz! Ama bu durum, bizim inandığımız bir gerçektir! Biz bu durumu, yıllardır hayatımızın bir gerçeği olarak görüyoruz ve bunu sürekli yaşıyoruz! Ve böyle bir yaşam içine haps edilerek, korku ve yılgı içindeyiz. Hep korku içindeyiz! Korkudan bağırıp çağırıyoruz, korkudan direniyoruz, çünkü Dersim’de her gün korku var kapımızda!
    Kısacası biz, 1938 katliamından bu yana, nesilden nesile, korku içinde yaşıyoruz!

    Sorarsınız: Bu şüphe nerden geliyor size? Cevap: Bunu en yalın şekilde hayatımızın gerçekleri ve devletin tutumu gösteriyor bize! Biz soralım: Peki devlet bizim için ne yapıyor? Türk devletimiz, gelen giden hükümetlerimiz bizi koruyor mu? Devlet bizi, bize sürekli şiddet uygulayan bu tür “sol” ve “devrimci” görülen grupların elinden kurtarıyor mu? Şiddet yanlısı Kürt grupların elinden kurtarıyor mu? Hayır!
    İşte budur bizim gerçegimiz, budur bizim şüphemiz: Devlet, bizi bu şiddet kullanan sahte sol gruplar ve şiddet kullanan Kürt grupları aracılığla, 1938 kitle katliamı yerine, hergün azar azar harcıyor, ve gençlerimizi kriminalize ediyor ve üstelik bunları kendi halkına karşı, kendi akrabalarına karşı kullanıyor.
    Bu şüphe bir yanlışsa veya bu sırf bir şüpheyse ve doğru değilse, o zaman devlet neden en çok kurban veren Dersimin yaralarını sarmak istemiyor? Devlet istese, o “yüce” ve “derin” gücüyle bunun önüne geçemez mi? Devlet seyirci kaldığı için ve özellikle bizi bir vatandaş olarak en temel haklarımızla korumadığı için, doğal olarak böyle bir şüphe içindeyiz! Devlet ve gelen giden hükümetleri, bilhassa bize karşı değişmeyen katı tutumlarıyla bizim şüphemize açıklık ve beraklık sağlıyorlar.
    Türk Devletin, bizim gençleri kriminalize ettiğini, Almanca yayın yapan haftalık politik ve objektiv bir dergi bunu yıllar önce açık bir şekilde yazmıştı.

    Bu bağlamda açık şüphemiz ve çekinmeden vardiğımız sonuç: Türkiye Cumhuriyeti Dersimi, Alevileri korunmasız bırakarak, hayatın çesitli alanlarında dışlayarak, çeşitli kriminal gruplar aracılığıyla, mesela “sol/devrimci” görünümündeki bazı gruplar aracılığla, içten avlıyor ve harcıyor. Yani bizi, önce dışlıyor, horluyor, yaralıyor, küstürüyor ….. ve sonra da “güzel bir dünya” umuduyla avlıyor.

    Bir vatandaş olarak yıllardır bunun tersini özlüyoruz!

  27. Weso, Hüseyin Demir

    24/02/2012 at 22:18

    Burada yazan, Haydar Bey’in makalesine katılan ve saldıran insanlara bir katkı olsun diye bir iki şey söylemek isterim.
    Arkadaşlar, yedi yıl Dersim’de köy köy dolaştım, ayağımdaki bu acı olmasa içimde yarım kalan o kavgaya geri giderim, DABK döneminin neredeyse bütün savaşçı, yiğit insanlarını tanıdım. Eskideng gücümüz yoktu, ama bütün Dersim halkı bize kapılarını arkaya kadar açardı, sanırım pkk 1987 gibi silahlı birim olarak Torunoba tarafına geldi, başlarında da komutan Murat dedikleri Tilekli bir genç vardı, bir kaç ay sonra ilk eylem olarak Seyit Rıza’nın torunu Ali Rıza Polatı öldürdüler, ardından gene bölgenin ileri gelenlerinden Ali Taş’ı öldürdüler, halkta büyük bir tepki vardı, ancak biz tavır alamadık, bu cinayatlere göz yumduk ve sonrası bizim arkadaşlardan biri komutan D… Ovacık’ta altı kişiyi ajan diye öldürdü, ben bu olayın tanığıyım. Yıllar sonra bu altı kişinin öldüren arkadaşımız, meğer kendi babasını öldüren kişileri öldürdüğünü anladık, zaten bu arkadaşımız ısrarla o bölgede görev almak istiyordu, yani kendi kan davalılarını ajan diye öldürdü ve zamanın konferansçıları bu olaydan dolayı üzerimize çok geldi…
    demek istediğim şu, bizim zamanımızda devrimci dendiğinde kuşkucu olmak gerekitiği eleştirel olmak gerektiği söylenirdi,… yukarıda yorum yapan bizim arkadaşlara bir bakılsın.
    Eminim bunların çoğu Karataş’ın makalesini okumadan cevap veriyorlar.
    Arkadaşlar, bizim derginin tutumu o hatalı tutumu sürdürmek istiyor, biz bu hatalardan dolayı bölgeyi kayebettik, okurlardan biri sanırım Ayşegül hanım, belediye seçimlerinde sizi destekledim diyor, işte doğru politika Ayşegül gibi tarafsız insanların gönüllerini kazanmak olmalı, biz ne yapıyoruz, onları kazanmak yerine, Karataş’ın eleştirdiği çukura düşüyoruz.
    Bir başka nokta ise, kırk yıllık gelenek eleştirelemez deniyor, bu olacak şey mi, eleştirmeliler, bağımsız yazarlar, çizerler daha çok bizi eleştirmeliler, bu bizi takip ettikleri, bize önem verdikleri sonucudur. Biz bu eleştirelire saldırı olarak algılarsak, yazarlar, Ayşegül gibi insanlar bizden kaçar. ancak bizler fikirlerimizi savunmak yerine, makaleyi yazan yazarı ve bazı okurları karşımıza almak büyük bir hata ve eksiklik.
    Elbette, art niyetliler vardır, ancak sorun onlar değil, sorun eleştirinin doğru olup olmadığıdır.
    Ben yıllarca oralarda dolaştım, bizim hatalarımız sonucu PKK dersim’e girdi ve çok büyük hatalar yapıldı. halka kaba davrandık, yanlış yere çok insan cezalandırdık, ölümü hak etmiyorlardı. Mesela bunlardan biri 1984 yılında öldürülen Süleyman Tunç’tu…
    Açık ve net söylüyorum, ben politikamızın yanlış olduğunu söylüyorum ve dergimize yapılan bu eleştirinin de büyük oranda doğru olduğuna inanıyorum. Dersimliler kendini ayrı bir kimlik olarak hissediyorlarsa, ki benim gördüğüm ve tanık olduğum da bu, bu insanlara saygı duymalı ve öyle görmeliyiz. Bu kimliğe sahip çıktığımızda büyük bir destek aldık, bugün bu kimliği reddenlere yanaştığımızda halk tepki duyuyor.
    Bunu halkın geri duyguları olarak görmek, bir devrimci hareketi halklaştırmayı engelemez mi?
    Son bir ek: gene bizden bir okur, Haydar Karataş’ın Kürtleri reddetiğini söylemiş, ben böyle bir kanıya da kapılmadım, yazar bölgenin çok dilli ve tek kimlik olduğunu söyler. bunu tartışmalıyız, 2. kongre Zazaca’nın dil olduğunu söyler, bence o doğru bir tanımdır. ben yazarın gelecek kaygısını da yerinde görüyorum.
    Ancak yazarın partimizi hedef haline getirdiği de ortada, burada suçun çoğu bizdedir, halkı doğru okuyamıyoruz. İbrahim yoldaş’ın halkın çıkarları sözkonusu olduğunda, örgütün değil halkın çıkarları tarafında yer alırız, belirlemesini hatırlayalım diyorum.
    şimdilik bu kadar.

  28. Kalmem K.

    26/02/2012 at 17:46

    Bu Dersim toprakları, bu dağlar, Munzur ve Çemê Şehhanu (Harçik), bu vadiler …. neler gördü?
    En çok gördükleri şey: ölmek ve öldürmek oldu!

    En sıfte ho ef ke, Haqê hora ef bıwazê, hora hasbıke, maraz (kin u nefret) zerrê hora berze tever! Weşiye ra hasbıke! Eve kıstene u merdene towa nino!
    Roştiya zerrê ho, xezna zerrê ho taride meverdê!

  29. Dersim

    27/02/2012 at 10:28

    Hüseyin Demir arkadaş:
    Uzun yıllar bu hareketin içinde olduğunuzu ifade etmişsiniz ama oldukça yanlış-sakat bir anlayışın savunuculuğunu yaptığınızın farkında değilsiniz galiba. Yorumunuzu okuyunca Radikal-Taraf gazetesinde yazan bir liberalin yazısı zannettim ama değilmiş. Öncelikle meseleyi yanlış anladığınızı ifade edeyim. Konunun özü MKP’nin Dersim politikası değil Dersim Soykırımına ilişkin iki farklı yaklaşımın tartışmasıdır. Tabi her zaman ki gibi mseleyi asıl yörüngesinden saptırıp devrimcilere saldırı zeminine çevirenler gecikmedi. Elbette MKP’de dail devrimci ve yurtsever hareketin Dersim politikası tartışılabilinir. Geçmiş dönemde yapılan hatalarda muhasebe edilmelidir ki MKP 2002 yılında oldukça kapsamlı bir muhasebe yapmıştır. Hala da hatalar-yanlışlar vardır-olacaktır. Fakat sanki ortda bu hatalarla uzlaşma var, sanki 2002’de yapılan bir muhsabe yok gibi davranılması meselenin samimiyetinide ortaya koyuyor.
    Kimse bu gelenek eleştirilmez demedi demiyorda, ama 40 yıldır can ve kan bedeli yaratılan bir tarihe pervasızca hakeret-küfür edilmesine de kimse sessiz kalmaz. Sessiz kalınmasını bekleyenlerde küfür edenlerle aynı niyettedir.

  30. kemal nehir

    14/02/2013 at 11:46

    Bu sitede Mkp ye Bir demokratik yayın olan, halkın günlüğüne yünelik yapılan eleştiriler bir eleştiri değil aksine bşlı başına saldırı olup bu kurumlar adına cevap veren insanlar her nekadar samimiolsalarda bu saldırılara cevap olmakla bu saldırılara çanak tutmaktadırlar. Adı geçen kurumlar mevcut saldırılara alışıktır.Çünkü hakim sınıfları sinek vızıltısı ile bile rahatsıs edebiliyorsanız bizzat düşmanın bu ve benzeri saldırılarına maruz kalırsınız.. Adı geçen kurumlar kırk yıldır hiç bir şey yapamamışsa bile düşmanı rahatsız etmeyi sürdürmüştür ki bugün aynı saldırılar devam etmektedir.Peki siz hakim sınıfların sofrasında bağdaş kuranlar neredesiniz.Unutmayın hakim sınıfların işkencecileri eminim sizinde kulağınıza fısıldadığı gibi gidin siyaset yapın vaz geçin bu işlerden ( silahlı mücadele- halk savaşı ) demiştir ama kimilerinin bu uyarıyı fazlasıyla dikkate aldığını, kimilerininise daha o tezgahlarda bu fısıltı sahiplerini yere çaldığınıda biliyoruz. Bu nedenle insanları bulunduğunuz bataklıkta tartışmaya çekmeyin buyrun proleteryanın mevzilerinde kafamızı kırın her şeyinizle başımız gözümüz üstüne.

  31. cesur yürek

    16/07/2013 at 15:52

    YILLARCA BU HALKI DEVRİM DİYE UYUTTUNUZ.BU KENTTE MADEM BU KADAR GÜÇLÜSÜNÜZ NEDEN CEMAAT EVLERİ ÇOĞALDI,NEDEN FETULLAH IN OKULUNA BU HALK ÇOCUKLARINI GÖNDERİYOR.YAKINDA (BİR İKİ YILA KALMAZ )BU KENTİN DÜZENBAZLARI CUMA NAMAZLARINA GİDERLERSE SİZİN ESERİNİZ.VERMİŞİNİZ BU HALKA GAZI.VERMİŞİNİZ GAZI.BU LAFIMDA TÜM ÖRGÜTLERE ,ULAN 45 YILDA 30 BİNLİK KENTİ DÜZELTEMEMİŞSİNİZ 80 MİLYONLUK ÜLKEYİ Mİ DÜZELTECEKSİNİZ.HEPİNİZ BU TOPRAKLARA ACI VE GÖZYAŞI VERMİŞSİNİZ.

  32. HIZIR KIZIL VE DERSIM KAZANACAK !

    23/02/2014 at 13:37

    ..Yesil PARTIZAN ve EMEP …Bir varmis bir yokmus…..

    YESIL PARTIZAN bilsin ki ; Ozan Emekci olmasaydi sempatimiz bile olmazdi.Simdi o bile bunlari anlamis.Aklanacak yani kalmadigini coklari anlamis.Asil yüzlerini tanimak icin bugüne Maden ocaklarinda ki kazmacilar gibi emek verdik .Ali Haydar Yildizi ve Kaypakkaya`nin umutlar icin gezdigi topraga Evliyalar Diyarinin halkina hakaretin bedeli olacaktir.

    Katledilen,yakilan yikilan biz olacagiz ve beslediklerimizi sakliyacagiz, koruyacagiz yedirecegiz giydirecegiz ve doyurdukca Canavarlasacaksiniz olmaz böyle sey.!
    Emek`ten nasibini almamis sifatlarla Dersim halkina hirliyacaksin gerici ve feodalist deyip yaralari tuzluyacaksini.Yesil Partizan ve taraftarlarina sesleniyoruz bu kirli miras bu ithalat siyaseti sizde kalsin. Yemin olsun ki;bizi tutukluyan kan ve kin bizim felsefemiz de var ama barisi kutladigimiz da“ Dersim Bahari „geldigin de halkimiz tarihsel anisi adina „Biz yeniden catacagiz Tüfeklerimizi Daglarin basinda „Anacagiz yoldaslarimizi Idare ibrahimi,Seydi Qaji.Seyit Riza ve Agalarimiz Kameri`de.,Sahani`da Süleymani da,Findiki hepsinin tamamini bire bir Haydarani da Bahtiyarani da Seyh Hüsey`ni de Demanani da.Kocgir ,Koc Usagini da size inat yasatacagiz…

    Ibrahimi Kaypakkayalarin,Ali Haydar Yildizlarin,Hüseyin Cevahirlerin.Hüseyinlerin,Erdoganlarin ve nice isimsiz anti fasist Devrim kahramanlarinin Umud dolu topraga düsen ayni zaman da bir cogu Idolojik olarak Kizilbas halkinin var olma hakki özelligini ciddiye almadiklarini da evrensel hatirlatmak ve tartismak bizim hakkimizdir.Anti fasistlerin mücadelelerini hayatlariyla vermesine saygimizda kusur olmaz.Ancak birilerin Örgüte lider ,idolojiye önder,Ulusal bas Ata olmasi Alevi ve kizilbas halkin sadece kendi degerleri ile kendi kaderini degerlendirme zorunlulugunu dogurmustur.

    Dersime idoloji formatlanirken Palavra Meydanlarinin dönemin öncüsü „Türkcü Mensevik Güc“ EMEP bir zamanlarin „Halkin Kurtulusu“gelinen asamada yoldaslarinin katiline asik bir parazit Islam-i Cemaat`ten ötesi bir özelligi ve hicte devrimci olmadigini Dersim anliyor eceli yakin.

    Paralel Türk milliyetcisi ve Said-i Nurs i hayrani koalisyonunun yeni gücü Yesil Partizan cizgisinin kimliginin taninmasi umudu ile kayigina binip siyaset Pistin de yeni Klüp´te Formasini giyerken Kizilbas Dersim halkinca farkina varilmasi Yesil Kurtlar`la ayrismaya firsati yakalamasi müthis bir gerceklik.
    DTP lilerin Namazi ile Dersimin isi olmaz her gün inanaclarini tastik ettirme pskolojisi ile halden düsmek ve Cuma hutbelerini dinlemek,Islam´la sevistirmek ilericilik mi ? Molla mi ,Seyh mi yoksa günü birlik Bedülnizzama yemin etmek mi devrimcilik,,ulusalcilik ?

    Yesil Partizancilara söyliyeceklerimiz var .Bakin Alevi gencleri Fasizimle örgütsüz bogusuyor ve barikattan barika atliyor.Hayal degil mücadeleyse mücadele direnisse direnis kimin ne oldugu Alevi genclik gösterdi.Bunda dersim ve Dersimli ruhu oldugunu unutmamak YESIL PARTIZAN bilsin.

    Dersim kizilbasi barikatta Dar da,Zindan da,Anadolunun Alevileri olmasa sizin ne Dag da Magaraniz ne de Bag dan otlanacak Bostaniniz olur.Ama sizin meseleniz „Dersim Belediye Secimi“ degil.Sizin ki; Islam Semsiyesini yeniden formatlama cabasidir
    Bildigini yapin Bedülünizzam ve Hüda-Par partisi ,DTP den ayrilan Saadet`e geciyor MHP den ayrilan DTP ye geciyor sizin saflasmaniz cok önemli degil..Bunun adi Yesilim Carsaflama.Cok yerde kahvahane,Türkü Bar,Meyhane dolasip Aleviler den maddi destek arzulayan sanatciyim diyen düskünler Dersim de DTP ye destekci oluvermis.Hangi yüzlerle bir daha yardim isterler merak ediyoruz.Tarih tekerrür eder.

    Dünyanin hangi kösesine gitseler de bir Kul`u bile inandirmiyacak kadar zavallica Dersim Feodal ve Gericidir dedittiremezken bunu YESIL PARTIZAN yapiyor bu affedilmez bir rezalet…
    Gerici ve feodal söylendigini Dersimli bir daha anliyor Osmanli oyunlari 111 seferden sonra tekrar sahleniliyor ve Yesil Partizan fasist Türk devletinin acik ve karanlik figuranlari Evrenin,Kazim Karabekirin ,Abdullah Alpdogan`in,Ibrahim Tali`nin,Sükrü Kay nin, Nazmi Sevgen´in tüm Türk islam sentezcilerinin ,Bozkurtcularin diliyle Dersim kizilbasina, „Jaru Diyar-i“ halkina saldiriyor.Kizilbas Soykirim seferleri canlandiriyor,hamidiyeleri hatirlatiyor. Dersim kizilbasi ve kendi halkindan 15-20 nüfus var ve bu güc uluslararasi cok devletlerden daha da güclü birleserek toparlaniyor.Yakin da Birlesmis Milletler kürsülerine tirmanacagiz .Uzun Yürüyüsümüzün yol haritalari konusuluyor.Kimin korktugunu tarih yazacaktir kimin yok olacagini da biz biliyoruz.

    Ne zamandan beridir yazi yazilip Alevi halkinin önüne konulmussa ve okutturularak anlatima gecistirilmis ise iste o sürecten beri Dersim kizilbas kalkina farkli bakis acilariyla birinci asamada idolojik ve milliyetci saldirilar özellikle Medeniyete aciliyor safsatasi ile baslatilmistir. Bu savas senaryolari artik bilinen sey.“Yesilim Partizan „artik“ TUNC ELI „taraftaridir.

    Inanc kültürü ve gelenekleri bu halkain var olma hakkina inkara dönüstürülerek propaganda ediliyor.Anadolu benzerine az raslanir.
    Gercek su ;
    „ Dersimli bireysel de olsa Evrensel degerlere saygin bakis acilari ile aile kavramlarinin etrafin da bile toplumcu demokratik tavir almayi tartismalara acik tutuyor.“

    Kim Devrimci kim gerici halkimiz anlamali.
    Dersimin Dersimli Kizilbasin ahi yerde kalmaz.
    Fikirlerimizi Alevleyip atesliyelim
    „Welat Welat cika Sirino „az kaldi ve Kürsüler de konusmaya baslarken;
    “Yesil Partizan ve EMEP ..Bir varmis bir yokmus“…
    ..diye söz ve karar hakki Kizilbasin konusmacisi HAMBAL ALI olacak..

    HIZIR KIZIL VE DERSIM KAZANACAK !

  33. dersim welatê mao

    30/05/2015 at 07:13

    hep devrimci arkadaşlar yazmış. üslupları çok iyi, saygılı ve bir jargon çerçevesinde yazmışlar ve ben bundan çok etkilendim. Haydar beyin niyeti Ne Mutlu Türk’üm diye ne demekte onu diyemiyor çünkü niyeti ortaya çıkacak. Acaba süslü lafları mı yoksa bilimsel metodolojiyle ortaya konulan hakikatleri mi baz almak gerekir? Eğer süslü laflarla sorunların çözüleceğine inananlar varsa, hepimiz şair olalım, süslü laflarla bütün teorik, teknik cevaplanması gereken sorunları şiirle çözelim.( Amacım şiiri şairi küçümsemek değil sadece net ifade etmek için başvurduğum bir alegori.) Olur mu Haydar bey diye sorayım ? Etimoloji ilmi var iki lehçemiz kirdki ile kurmancî arasındaki ilişki ilmi bir kabuldür. Eğer ilmi olanı ret edeceksek ki yobazlar bunu yapıyor, o zaman yer çekimini inkar etmekle eş değer bir zırvaya savrulmak işten bile değil. Zazaca ne kadar Kürtçe ise kurmanci o kadar kürtçedir. Hatta Etimoloji ile uğraşan biri olarak şunu rahatlıkla diyebilirim ki zazaca daha kürtçedir. Hepinize saygılarımı sunuyorum bu dikkatli üsluplarınız için

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

twenty + 10 =

More in Dersim

To Top