Dersim 38
İsmail Beşikçi’nin ‘Dersim Tezleri‘ Eleştirisi
Diğer bir gerekçeniz ise “Devlet Dersimi Kürt olarak görüyor” teziniz. Dayanak olarak da Dersim raporlarından aktarımlar yapıyorsunuz. Bu tezinizin de bilimsel dayanakları çok zayıftır ve Anadolu’da yaşayan bütün azınlıkları Kürt olarak tanımlayan resmi Türk ideolojisinden beslenmektedir.
Yaşar KAYA *
25-26 Temmuz tarihleri arasında bir konferans vermek için Dersim’e gelen Dr. İsmail Beşikçi bu seyehatındaki notları kaleme alarak kendi sitesinde yayınladı. Konferansa çoğu Munzur Festivali vesilesi ile kürt illerinden gelen yaklaşık 300 kişi katıldı.
Sosyolog İsmail Beşikçi yaptığı uzun sunumun ikinci bölümünü Dersim’e ayırmıştı. Soru cevap bölümünde ben de söz alarak kendisini eleştirdim. Eleştirilerimi dinledi ve herhangi bir cevap vermeden „arkadaşımızın kendi fikirleridir, saygı duyuyorum“ demekle yetindi.
Beşikçi gezi notlarında ise eleştirilerimi şöyle aktarmış: “Konferansın bu bölümüne Yaşar Kaya isimli arkadaş çok itiraz etti. Yaşar Kaya Zazaca’nın ayrı bir dil olduğunu söyledi. “Beşikçi Zazacayı Kürdçe kabul ederek yanlış yapıyor” dedi. Yaşar Kaya, Almanya’da yaşayan bir Dersimli. 49’lar davasındaki Yaşar Kaya değil, isim ve soyadı benzerliği…”
Öncelikle belirtmeliyim ki ben İsmail Beşikçi’yi yanlızca “lehçe teorisi” üzerinden değil, ama esas olarak “Dersim Soykırımı Alevi değil, Kürt Soykırımıdır” tezi üzerinden eleştirdim.
Orada dile getirdiğim eleştirilerin neler olduğunu özet olarak ilgili kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.
Konferansta İsmail Hoca’ya eleştirilerim esas olarak iki noktadaydı.
1. Kırmancki/Zazaca Kürtçe`nin lehçesidir.
2. Dersim Soykırımı Alevi değil, Kürt Soykırımıdır.
1. Kırmancki/Zazaca Kürtçe’nin lehçesi mi, ayrı bir dil mi?
Sayın Beşikçi “Zazaca Kürtçe`nin lehçesidir” diyorsunuz. Bildiğim kadarı ile dil bilimci değilsiniz ve Dersim’in dilleri üzerinde de herhangi özel bir araştırmanız yok. Dersim’in dillerini de konuşamıyorsunuz ama “lehçedir” diyorsunuz.
Dersim Halkı da tarih boyunca bu dilleri ayrı diller olarak görmüş; Kırmancki ve Kırdaşki olarak adlandırmıştır. „Zonê Ma Kırmanckiyo ve Zonê Sıma Kırdaşkiyo“ diyerek hiç bir tartışmaya mahal vermeyecek açıklıkla ifade etmiştir. Siz herhangi bir araştırma yapmadan, resmi kürt tezlerini savunarak bir akademisyenden ziyade bir partinin taraftarı edası ile konuşuyor ve bu yaklaşımınızla en başta kendi akedemisyen kimliğinize zarar veriyorsunuz. “Ben bilmiyorum, ama filan arkadaşlar böyle söylüyor, ben de onlara inanıyorum” diyorsunuz. Sizi okuyan pek çok kimse söylediklerinizi akademik kimliğinizden ötürü ciddiye almaktadır. Sizin ciddi araştırmalar sonucu bu sonuca ulaştığınızı varsayarak “İsmail Beşikçi gibi saygın bir sosyolog bunları savunuyorsa doğrudur” diyedüşünmektedirler. Sizi yönlendiren kimseler de tamı tamına sizin ağzınızdan bunları söyleterek amaçlarına ulaşmak istemektedirler. Oysa siz araştırma yapmadığınız ve yeterince bilgi sahibi olmadığınız konularda siyasi tercihlerinizle tavır belirliyorsunuz. Bu yaklaşımınız bir akedemisyen yaklaşımı değil, olmamalı.
2. Dersim Tertelesi Alevi Soykırımı mı, Kürt Soykırımı mı?
İkinci büyük yanlışınız ise “Dersim Soykırımı Alevi değil, Kürt Soykırımıdır” tespitinizdir. Bu tespit de bilimsel değil, bilakis resmi Kürt ve Türk tezlerine dayanmaktadır. Bunun Dersimi karşılığının başka olduğunu aşağıda örnekleri ile sunmaya çalışacağım.
Konuşmanızda tezinizi iki argüman üzerine bina ettiniz.
1. Eğer bu bir Alevi Soykırımı olsaydı batı illerine sürgüne gönderilen Dersimliler Alevi köylerine verilmezdi.
2. Devlet raporlarından örnekler vererek “Devlet buraları Kürt olarak görüyor”
Dersim Sürgünleri Alevi köylerine mi yerleştirildi?
1937-38 yıllarında uygulanan Dersim Tertelesi’nde öldürülenlerin tamamı Alevi/Kızılbaştır, bu büyük kıyımda tesadüfen de olsa Sünni/Şafi biri öldürülmemiş, sürgün edilmemiştir. Ama Alevi coğrafyası için aynı şeyi söyleyemeyiz. Dersim Soykırımı (Tunceli Kanunu kapsamı içinde olmayan) Erzincan`a da yayılmıştır. Erzincan köylerinde yaşayan yüze yakın Alevi önde geleni Ağustos 1938 de toplanarak Zini Gediği’nde topluca katledildiler öldürülenlerin, katledilenlerin yanısıra 5000 Alevi/ Kızılbaş da batı illerine sürgüne gönderilmiştir.
Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi çerçevesinde 340 civarında tanık ile söyleşiler yaptık. Tanık anlatımları Dersimde yaşanan insanlık dışı vahşetin bir Alevi Soykırımı olduğunu gerçeğini çok net ve yalın bir şekilde ifade etmektedir. Bir kaç örnek vermek gerekirse:
Ewro Roza İmam Usen’iya
Dara Tope denilen bölgede yapılan katliamdan sağ kurtulan Beko Demenız aktarıyor: “Rayver, Usenê Ivraim, Xıdê Alê Qol bi. Desti jumini ra gıreday vi… Rayver çokmış bi, Usenê Ivraim dest est ci, vake “yala yala Pirem meterse, nata vınde, ewro Roza İmam Useniya, gonia ma tewerte kuyo” (Usenê Ivraim, Rayver ve Xıdê Alê Qol vardı, elleri birbirine bağlanmıştı… Rayver diz üstüne çökmüştü. Usenê Ivraim el attı omuzuna ve yala yala Pirim korkma bugün İmam Hüseyin`in günüdür, yanıma gel ki kanlarımız birbirine karışsın.) http://www.youtube.com/watch?v=NpsP8PRbWKM)
Bizim Davamız Hazreti Hüseyin’in Davasıdır
Kemerê Halvoriye kıyımını anlatan tanık Süleyman Ağlar yaşananları söyle anlatmaktadır.“Efendiyê Tornê Sure vano: Bıraene ni ma qırr kenê. Dewa ma dewa İmamuna, dewa Hezreti Useniya. Serva namê inuna, ni ma qırr kenê, kokê ma birnenê eve zav u zeciya. İsala ke caê ma lê inu dero. Herkês silawata xo biyaro hure…” (Efendiyê Tornê Sure diyor ki “kardeşler bunlar bizi öldürecekler. Bizim davamız İmamların, Hazreti Hüseyin`in davasıdır. Onlar için bizi çoluk çocuk demeden kırıp kökümüzü getiriyorlar. Her kes sılawatını okusun.) http://www.youtube.com/watch?v=AGqOFIJJSbs
Ewlade Kerbelayme
Darağacına giden Seyit Rıza „Ewlade Kerbelayme“ diyerek kendisini tıpkı diğerleri gibi kendisine yapılan zulmü Kerbela ile özdeşleştirdi.
“Onlar da bütün Kızılbaştır”
Bu anlatımlar tanık asker anlatımlarıyla da örtüşmektedir. Projemize konuşan o dönemde askerliğini Dersim’de yapmış; Haydar Yıldırım ve Mehmet Ali Çiftçi anlatımları da Alevi düşmanlığı üzerine yapılan motiavsyonu teyyit etmektedir. O dönem Dersim’de askerlik yapmış Mehmet Ali Çavuş söyle aktarmaktadır. „Yüzbaşı geçti ortaya. Dedi, ‘Arkadaşlar biliyor musunuz, biz nereye gidiyoruz. İçimizde bir çıban var. O çıbanı paylamaya gidiyoruz. Onlar da bütün Kızılbaştır’ dedi.” http://www.youtube.com/watch?v=bX1Q8L2vkTU
Bu Halkın kendisini nasıl gördüğünün, tanık anlatımlarının sizin nazarınızda bilimsel bir değeri yok mu Hocam?
“Alevi Soykırımı olsaydı sürgün edilenler batı da Alevi Köylerine verilmezlerdi“
Bu üstbaşlığı okuyan okur haklı olarak Dersim sürgünleri, batı illerinde Alevi köylerine yerleştirildiği kanısına varır. Oysa gerçek şu ki: Batı illerine sürülen yaklaşık 20.000 Dersimli Kırmanc’dan yanlızca çok küçük bir bölümü tesadüfen Alevi köylerine verildiler, ezici bir çoğunluğu ise Sünni/Şafi Türk köylerine yerleştirildiler. Osmanlı ve T.C dönemlerinde yapılan sürgünlerin aksine Dersim sürgünleri toplu olarak bir bölgeye verilmeyip, “her köye bir aile” prensibine göre yerleştirildiler. Birbirilerini ziyaret etmeleri ve köylerini terk etmeleri de yasaklandı. Sürgünlerin ezici bir çoğunluğunun Sünni/Şafi Türk köylerine verildiği gerçeğini görmezden gelerek bir kaç yüz kişinin tesadüfen Alevi köylerine verilmesini esas almak objektif, bilimsel bir yaklaşım değildir.
Dersimlilerin yanlızca Türklerin yaşadığı batı illerine sürgün edildikleri Kürt bölgesine gönderilmedikleri tezi de doğru değil. Dersimliler Kürt bölgelerine de sürgüne gönderildiler. Urfa’ya sürülmek üzere gönderilen bir gurup Dersimli “Kizilbaş kafirleri isetmiyoruz” diyen kürtlerin itirazları üzerine üç gün kamyonlarda bekletildikten sonra Kayseri‘ye yerleştirildiler. Sizin tezinizi esas olacak olursak “Kürt Dersimliler, Kürt ili Urfa‘ya gönderildiler bu Kürt Soykırımı olamaz” mı demek gerekiyor? Bu tezinizin maddi dayanakları çok zayıf ve bunları bilimsel veri olarak kabul etmek çok zor.
Devletin resmi yazışmaları tek gerçek veri olarak kabul edilebilir mi?
Diğer bir gerekçeniz ise “Devlet Dersimi Kürt olarak görüyor” teziniz. Dayanak olarak da Dersim raporlarından aktarımlar yapıyorsunuz. Bu tezinizin de bilimsel dayanakları çok zayıftır ve Anadolu’da yaşayan bütün azınlıkları Kürt olarak tanımlayan resmi Türk ideolojisinden beslenmektedir. Devletin bu resmi tezinin arkasına sığınarak Dersim Soykırımını “Kürt Soykırımı” olarak tanımlamak objektif bir yaklaşım değildir. Almanya Türkiye`den gelen her kesi “Türk” olarak kayıtlara geçirmektedir. Resmi daireler Türkiye’den gelenleri Türk” olarak tanımlar. Buradan hareketle Almanya’da yaşayan (Türkiye’den gelmiş) her kesi Türk ilan edebilir miyiz? Kaldı ki devletin resmi kaynaklarda farklı farklı vermektedir.
Dersim 1937-38 Tertelesi Çaldıran’ın devamıdır
Dersim Soykırımı Genel Kurmay tarafından bir Alevi Soykırımı olarak planlandığı okurların dikkatinden kaçmamaktadır. Jandarma Umum Kumandanlığı’nın, 1938 Dersim Tertelesinden birkaç yıl önce (tahminen 1934’te) yayımladığı, gözetim altında 100 adet basılmış “Dersim”adlı bir gizli raporunda: “Yavuz Sultan Selim’in gazabı olmasaydı bugün güzel Türkiyemiz’de tek bir Sünni’ye tesadüf etmek imkânı belki de mümkün olmayacaktı.” diyor. Yanlızca bir sayfa sonra ise Çaldıran‘daki Türk – Kürt ittifaği ile yapılan Alevi/Kızılbaş katliamının yarım bıraktığı işi yani Alevileri Anadolu’dan yok etmeyi hedeflediğini şu sözler ile net olarak ifade ediyor:“Eğer Yavuz’un garazı Dersim’in yalçın dağları içine girebilmiş olsaydı, herhalde Dersim’i de bugün maddi ve manevi başka bir yol üzerinde görürdük.” (Dersim Raporu s.37) Başka bir ifade ile Çaldıran Alevilerin Anadolu’daki hakimiyetinin kırılması, Dersim 1937-38 ise Alevilerin toptan imha edilmesidir. Çaldıran’da yok edemedik, Çaldıran’ın yarım bıraktığı soykırımı tamamlayacağız deniliyor
Sayın Beşikçi sizi üniversite yıllarında Ankara’da tanıdım, saygı duyduğum bir akedemisyendiniz hala da saygı duyarım. Bir Türk olarak resmi ideoloji tarafından dili ve ülkesi inkar edilen Kürt Halki’nın varlığını korkusuzca savunarak saygın bir sosyolog oldunuz. Ancak üzülerek belirteyim ki başka bir resmi ideolojinin, yani resmi Kürt ideolojisinin savunucusu olarak Dersim ve Zaza gerçeğini inkar ederek bilimsel kimliğinize gölge düşürdünüz. Bilim insanları bir topluluğa kimlik dayatmazlar, aksine o topluluk kendisini nasıl görüyorsa öyle kabul ederler, onun nedenlerini araştırırlar. Mazlum bir hakın savunucusu olarak tanıdığımız İsmail Beşikçi‘den “Dersim diye bir Cografya var. Onların da kendisine ait dili/dilleri, inancı ve kendi tarihleri var, bu gerçeği kabul edelim. Baskıdan, suçlamalardan ve inkardan vazgeçelim” demesini beklerdim.
Umut ediyorum ki bu dostane eleştirilerden sonra Dersim’e yaklaşımınızı gözden geçirirsiniz.
*Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi Yöneticisi
paideia
24/12/2013 at 18:22
Sayin Kaya,
Yazinizi ikna edicilikten son derece uzak buldugumu soyleyeyim. Ne pahasina olursa Kurt olmayalim yaklasimini zihninizde hakim kilip ardindan da ona uygun argumanlar uretmeye calisiyorsunuz. Yani yola cikarken karari coktan vermis durumdasiniz. Ben ve cevremdeki Dersimilerin tamami kendimizi Kurt olarak goruyoruz, bu konuda bir sorunumuz yok.
Selamlar,
mamekiye
26/12/2013 at 18:44
piro kimse kimsenin güzel hatırı için tavrını gözden geçirmez. bu tamamen güçle alakalı…
dersim ve zazalar kendi varlıklarını geleçektede sürdürmek istiyorlarsa kürtlerle yüzleşmek zorundalar.bunun yoluda gerçek manada bir siyasi ve ekonomik örgütlülügün yaratılmasından geçer. kürtlerden biz dersim ve zazalara iyi davranmalarını arada bize de göz kırpmalarını beklemek degil.yada geçmişte seninde başında bulunduğun “avrupa dersim dernekleri federasyonuna” bağlı kimi “derneklerin” tabelalarını pkk”nin renklerine boyamak yada kimi “dernek” yönetimlerini pkk”lılara tesim etmek hiç degil!