Haberler
Ya Siz “ Hü” Diyor Musunuz ?
Bugün Alevi Toplumunda AKP iktidarına karşı çığ gibi büyüyen öfke , Beyaz Türklerin siyaseti ve amaçlarına heba edilmemelidir. Zira yeri geldiğinde Alevileri unutmaya hazır olan Beyaz Türklerin ırkçı-ulusalcı fikirlerinden azade kendi öz gücü ile var olan bir Alevi Hareketine ihtiyaç vardır.
Cihan SÖYLEMEZ
Tarih ve Mitolojiye meraklı olanlar az çok Babil Kulesinin hikayesini bilir. Bir gün Babil Kralı , gökyüzündeki Tanrı’ya ulaşmak için büyük bir kulenin inşaasına girişir. Tanrı , Babil Kralının bu düşüncesini öğrendiğinde başta güler. Zira kendisine ulaşacak bir kuleyi insanoğlunun yapamayacağı düşüncesindedir. Bir zaman geçtikten sonra Tanrı gökyüzünden yeryüzüne baktığında gün geçtikçe belirginleşen ve kendisine yaklaşan kuleyi görür. O güne kadar , insanoğlunun düşüncesine gülen geçen Tanrı , endişeye kapılır ve Babil Kulesinin yapımını durdurma kararı alır. Tanrı , meleklerini çağırır ve onlara emirler verir. Aldıkları emirler üzerine harekete geçen melekler , Babil Kralının ülkesine varırlar ve kulenin yapımında çalışan tüm insanların dillerini değiştirirler. Kulenin inşaası için çalışan insanların her biri farklı bir dil konuştuğundan artık birbirlerini anlamazlar ve Babil Kulesinin inşaası da bu iletişimsizlikten dolayı artık durur. Ve sonuçta Tanrı tüm endişelerinden kurtulur. Ancak Babil kulesinin inşaasında çalışanlar ise artık birbirlerini anlamadıklarından kendilerini sonu gelmez çatışma ,kavga , bölünme ve savaşların içinde bulurlar ve artık Tanrı’yı dahi korkuttukları günler mazide kalmıştır…
Bu mitolojik öykü güncellendiğinde Alevi Toplumunun sonunun Babil Kulesindeki insanlara benzeyeceği kaygısı bende hakim. Bugün Türkiye’de Alevilerin hak ve özgürlükleri için muhatap aldığı ve mücadele ettiği AKP , Babil Kulesindeki “ Tanrı” rolünde Alevi Toplumunu bölüp-parçalamak ve birbiri içerisinde kavga etmesini sağlamaya yönelik politikalar içerisinde.
Bugün hiç şüphe yok ki AKP’yi korkutan en büyük toplumsal grup sanılanın aksine Kürtler değil , Alevilerdir. Tek sorun ise Alevilerin kendi güçlerinin farkında olmaması ve aslında örgütlü ama örgütsüz duruşudur. Gezi Olayları sırasında sokaklara çıkan kitlenin çoğunluğunun Alevi olması iktidarı korkutmuştur.
Fakat bir yandan Aleviler üzerindeki sistematik baskı ve saldırıları da sona erdirmemiştir. Klasik Hukuk Devleti söyleminin Türkiye’de çökmüş olduğu, Alevi Gençlerin hayatını kaybettiği Gezi Olayları sonrası yaşanan hukuksal skandallarla gün gibi ortadadır. Gezi Olaylarında ne Alevi Gençlerinin hayatını kaybetmesi tesadüftür ne de cinayetleri işleyenlerin devlet tarafından korunması. Ne de Hace Bektaş-ı Veli Dergahındaki Bekir Bozdağ’a yönelik protesto eylemi.
Bugün Alevi Toplumunda AKP iktidarına karşı çığ gibi büyüyen öfke , Beyaz Türklerin siyaseti ve amaçlarına heba edilmemelidir. Zira yeri geldiğinde Alevileri unutmaya hazır olan Beyaz Türklerin ırkçı-ulusalcı fikirlerinden azade kendi öz gücü ile var olan bir Alevi Hareketine ihtiyaç vardır.
16.yüzyılda Osmanlının kendisine “Erdebil oğlu İsmail” dediği Şah İsmail Hatayi çocuk yaşlarında örgütlemişti Alevileri. Çünkü dilde ve eylemde , ikrarda ve inançta ne bugünkü gibi teolojik tartışmalar vardı ne de tarihsel tartışmalar , tam bir birlik vardı. Ortada bir Babil Kulesi Vakası yoktu. Üstelik Şah İsmail Hatayi , Osmanlı’yı korkutan o muazzam örgütlenmeyi edebiyat ve müzik ile yapmıştı.
Lakin bugün Gülsuyunda (İstanbul) defnine dahi 3 gün boyunca izin verilmeyen bir canımızı ( Hasan Ferit Gedik ) yitirdiğimiz Alevifobi Devletinde Alevilerin ne kadar örgütsel anlamda güçsüz olduğu ortada değil mi ? Tarih, her daim siyasetin ve hukukun konusudur. Hukuk , tarihsel olaylara göre şekillenir. Alevi Toplumu bu bakımdan 21. Yüzyılda ya kendi tarihini ve hukukunu yazmalı ya da 22. Yüzyılın kaybolan milletler –inançlar kategorisindeki yerine hazır olmalıdır.
Babil Kulesine dönüşmemek , Rıza Şehrini inşaa etmek gayretiyle kendi gücümüzüm farkına varalım diyor ve kendi öz gücümüzü – hukukumuzu yaratacağımız yarınlara “hü” diyorum. Peki ya siz “ hü ” diyor musunuz ?
Not: Bu yazı Alevilerin Sesi dergisinin Eylül 2013 sayısında yayınlanmıştır.
