Haberler
Şah İsmail
Çaldıran Savaşı ve ondan önceki sürecin getirdiği acılar üzerinden 500 yıl geçmesine rağmen hala tazedir.İki hükümdar arasındaki hakimiyet mücadelesi gelecek nesillerin arasına kin ve önyargı tohumları ekmiştir.
Taylan Kaya
PSAKD’nin 2014 yılını ‘’Şah İsmail Yılı’’ olarak ilan etmesinin ardından, Şah İsmail (Azeri Şax İsmayıl Xetayi)’i anmak ve anlamak için yeni bir fırsat doğmuştur.Zira Şahı anlamak bugünün güncel sorunlarına da tarihi bir pencereden bakmayı ve analiz yapabilmeyi sağlayacaktır.
Sadece kazananlar tarihi yazarlar ve herkes onların istediği tarihe inanır diye bir kabul vardır insanlarda..Şah İsmail bir savaş kaybetmiştir..Kazanan tarihi yazmıştır fakat Şah İsmail sevgisini gönüllerden silememiştir.
Şahı incelemeye Erdebil Tekkesinden başlamalıyız.Çünkü Savefi Tarikatı anlaşılmadan Şahı anlayamayız.Şah İsmail Azeri Türkü bir aileye mensuptur.Sünni bir tarikat olan Safüyyiddin dergahı Şahın dedesi Şeyh Cüneyd zamanında Ehlibeyt Mektebiyle tanışıp Şianın merkezlerinden biri haline gelmiştir.Babası Şeyh Haydar ölünce küçük yaşta ki İsmail’i tarikatın müritleri saklamışlarlar.Bu süreçte Mevlâna Şemseddin Lahicanî’den eğitim alır ve ondan Arapça ve Farsça’yı, Kur’an’ı ve Şiî mezhebinin prensiplerini öğrenir.İsmail şartlar oluşmaya başlayınca Anadoluya haber salıp Alevi tebaayı davet eder.Bu davete 1500 yazında Erzincan Kemah’ta Ustaclu, Şamlu, Rumlu, Tekelü, Zülkadir, Avşar, Kaçar ve Varsak kabilelerinden oluşan 7.000 Alevi icabet etmiştir.Bu olay tarihe ‘’baş ile gövdenin birleşmesi’’olarak geçer.
Bu ordu 1500’de Şirvanşahları 1501’de Akkoyunluları yenerek Tebriz’e gelir.Aynı yıl 12 İmam adına hutbe okutup sikke bastırarak Safevi Devleti’nin kurulduğunu ilan eder.Böylece tarikattan devletleşmeye dönüşüm tamamlanır.Ekseriyeti Sünni olan İran’ın Şiileşmesi bu dönemde başlar.Baskın olan iddiaların aksine İran’ın ve Azerbaycan’ın Şiileşmesi bir halifeye olan nefret nedeni ile değil Şah İsmail ve Anadolu Alevilerinin etkisiyle vuku bulmuştur.Tabi ki burada Kum Havzasını ayrı değerlendiriyoruz.İmam Cafer Sadık(a.s.)’ın Kum’a gelişiyle bu şehir ve çevresi bir ilim merkezi olmuştur.
Şah devletini kısa sürede genişletip bir kültür ve medeniyet merkezi haline getirmiştir.Yavuz Sultan Selim ile olan mücadelesi bir mezhep kavgasından ziyade hakimiyet mücadelesidir.Şahın ordusunda top bulunmaması Yavuz Selimin galibiyetine zemin hazırlamıştır.Şah bu mağlubiyeti hazmedememiş ve iç kanamadan 37 yaşında vefat etmiştir.Şahın edebi yönü kuvvetli olmakla beraber adı yedi büyük ozan arasında anılmıştır.
Çaldıran Savaşı ve ondan önceki sürecin getirdiği acılar üzerinden 500 yıl geçmesine rağmen hala tazedir.İki hükümdar arasındaki hakimiyet mücadelesi gelecek nesillerin arasına kin ve önyargı tohumları ekmiştir.
Peki bunu nasıl aşabiliriz? Bu savaşın iki mezhebin değil de iki hükümdarın savaşı olduğunu idrak etmeliyiz.En önemlisi Şah İsmail ve Yavuz arasında geçen savaşın tarafı olmayı bırakmalı,tarihi yanlı okumaktan vazgeçmeli ve Şah İsmail’e hakettiği ilgiyi ve değeri göstermeliyiz.
Bu yazıyı okurken aklınıza bir soru geldi..
Acaba İran ve Anadolu Şiası nasıl birbirinden farklılaştı? Aynı suyun iki gözesi olan Erdebil ve Hacı Bektaş Tekkesi nasıl birbirinden kopartıldı?
Şah yanlısı Kalender Çelebi 1527’de isyan ettikten sonra Hacı Bektaş Dergah kapatılır. Tarikattaki çok sayıda dedebaba öldürülmüştür. Bu ayaklanmayla birlikte Hacı Bektaş postu 35 yıl postinişinsiz kalmış, 1551 yılında Dedebaba unvanıyla Sersem Ali Dedebaba Hacı Bektaş postuna oturmuştur.Bu tekkelerde olağandışı bir durumdur. Saray, tarikatı istediği kalıba sokmuş,İran’la bağlantısını koparmış,ve neticelerini bugün de gördüğümüz sonuçlar meydana gelmiştir.Bu konuya başka bir makalede değineceğim.
Şah İsmail’in bir deyişiyle son veriyorum..
Şah Hatâyî İmam Câfer muhbiri
Hak’kın yârânıdır Veyselkarânî
Hak’kın haznesinden gelen güheri
Müşteri olmayana satmalı değil..