Connect with us

Dersim News, Dersim Haber, Dersim

Rıza Türmen Yazdı: Zorunlu Din Dersi ve AİHM Kararı

Haberler

Rıza Türmen Yazdı: Zorunlu Din Dersi ve AİHM Kararı

Türkiye’nin bir an önce Anayasası’nda değişiklik yapması ve çocuklara, ailelerin iradelerini hiçe sayarak zorla din dersi okutmak gibi din ve vicdan özgürlüğüyle, eğitim hakkıyla bağdaşmayan otoriter bir tutumdan, bir demokrasi ayıbından kurtulması gerekir.

CHP İzmir Milletvekili ve İnsan Hakları savunucu Rıza Türmen

CHP İzmir Milletvekili ve İnsan Hakları savunucu Rıza Türmen

 

Rıza TÜRMEN (CHP İzmir Milletvekili, AİHM eski yargıcı)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 2. Dairesi Mansur Yalçın ve Diğerleri/Türkiye davası ile ilgili olarak 16 Eylül 2014 günü Türkiye’deki okutulan zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1 No’lu Protokolü’nün 2. maddesinde düzenlenen eğitim hakkının ihlaline karar verdi.
Ancak bu kararın Türkiye açısından önemi şu: 2007’de aynı konudaki Zengin davasında Alevi bir babanın başvurusu ile ilgili olarak AİHM, Türkiye’de din kültürü dersinin nesnel, çoğulcu, eleştirel bir bakış verecek biçimde öğretilmediği, ayrıca Alevi inancıyla ilgili bilgilere yer vermediği nedeniyle eğitim hakkının ihlal edildiğine karar vermişti.
Bu karardan sonra, Hükümet 2009-2011 yılları arasında çalıştaylar topladı ve 2011-2012 ders yılından başlayarak din kültürü ders kitaplarında değişiklikler yaptı. Bu değişiklikler Zengin kararında belirtilen eksiklikleri gidermek ve ihlali ortadan kaldırmak açısından yeterli miydi?
Mansur Yalçın davasında hükümet, çalıştaylara katılan türlü inanç liderlerinin belirttikleri görüşlere uygun olarak ders kitaplarında değişiklikler yapıldığını, öğretmenlere yeni programa göre kurslar açıldığını belirtti ve bu konuda MEB’a bağlı bir uzmanın hazırladığı raporu AİHM’e sundu. Raporda yapılan değişikliklerle din kültürü dersinin hiçbir inanca öncelik vermeyen, inançlar üstü bir nitelik kazandığı vurgulanıyor.
Buna karşılık başvurucular, AİHM’e bu konuda uzmanlarca yazılan üç rapor sundu. Bu raporlardaki temel düşünce, ders kitaplarında Alevilerin bağımsız bir inanç sistemi değil, bir kültür, gelenek olarak görüldüğü. Kitaplarda “Cemevi, cemin yapıldığı yerdir” gibi devletin tarafsızlığı ilkesiyle bağdaşmayan ifadeler kullanıldığına işaret ediliyor, ders kitaplarının, dinler hakkında öğretime ilişkin Toledo ilkeleriyle uyum içinde olmadığı örneklerle gösteriliyor.

Devletin yapması gerekenler

Başvurucular, AİHM’e verdikleri görüşlerde, ders kitaplarında yapılan değişikliklerin, din kültürü dersinin çoğulcu, nesnel bilgiler vermesini sağlamak bakımından bir değişiklik getirmediği, ders programının Sünni İslam bakış açısını yansıttığını, Aleviliğin bir alt kategori inanç olarak görüldüğünü, Alevi çocuklarına Sünni İslamla ilgili uygulamalar öğretildiğini belirtti.
AİHM kararında, İslam dinine ilişkin teolojik tartışmaların yetkisi dışında olduğunu, ancak AİHM’in içtihadının bu konuya ilişkin ilkeleri içerdiğini belirttikten sonra şu ilkelere yer veriyor:
*Devlet, demokratik bir toplumun gereği olan çoğulculuğun garantörüdür. Bu nedenle tüm inançlara karşı tarafsız, eşit mesafede olmak zorundadır. Tarafsızlık ilkesinin devlete getirdiği yükümlülük, belirli inançlar ve uygulamaların meşruiyeti konusunda herhangi bir yorumda bulunmamaktadır. (Örneğin, cemevinin ibadethane olup olmadığı konusunda devlet yorum yapamaz.)
*Din kültürü dersleri nesnel, çoğulcu bilgiler vermeli, çocuğun beynini yıkamamalıdır. Eğitimin çocuğun kişiliğine biçim verebileceği gözönünde tutulursa bu ilkenin önemi daha iyi anlaşılır.
*Sözleşme’nin eğitimler ilgili maddesinde de belirtildiği gibi, eğitim ebeveynlerin inançlarına uygun olmalıdır. Bu nedenle devlet evde öğretilen dinsel bilgilerle okulda öğretilenler arasında bir çatışma doğmasını önlemekle yükümlüdür.

Hıristiyanlar ve Yahudiler muaf ama
AİHM’e göre, din kültürü dersinin zorunlu olması evde öğretilenlerle okulda öğretilenler arasındaki çatışmanın ortadan kaldırılmasını olanaksızlaştırıyor. Başvurucuların ders programına ilişkin eleştirileri ile programa egemen olan yaklaşım arasında öylesine büyük bir fark var ki, kitaplara yapılan eklemelerle bu farkın ortadan kaldırılması güç görünüyor.
AİHM ayrıca şu husus üzerinde duruyor: Hıristiyan ve Yahudi inançlarına mensup ailelerin çocuklarına din kültürü dersinden muafiyet tanınmaktadır. O zaman karşımıza iki seçenek çıkıyor: Madem din kültürü dersleri hükümetin ileri sürdüğü gibi bütün inançlara eşit bir biçimde yer veren, inançlar üstü bir derstir, o zaman neden sadece Müslüman çocukları için zorunlu sorusunu sormak gerekir. Ya da, bu ders sadece İslam dinine ilişkin bilgiler vermeye yöneliktir. O zaman ailelerin ve çocukların inanç özgürlüğüne saygılı olmak için bu dersi zorunlu olmaktan çıkarmak gerekir.
AİHM ayrıca, Hıristiyan ve Yahudi çocuklarının dersten muaf olabilmek için inançlarını açıklamak zorunda olmalarını eleştiriyor ve bunun inanç özgürlüğü ile bağdaşmadığını belirtiyor.
Sonuç olarak, AİHM, din kültürü dersi ebeveynlerin inançlarına saygı göstermediği, Sünni İslam inancı dışındaki inançlara bir seçim olanağı vermediği için eğitim hakkının ihlaline oy birliği ile karar verdi.
Başvurucuların inanç özgürlüğü ve ayrımcılıkla ilgili şikayetlerini ise, bu konuların kararda incelendiğini, ayrıca incelemeye gerek olmadığını ileri sürerek reddetti. Üç yargıç yazdıkları ayrı görüşte bu iki şikayetin de ayrıca incelenmesi gerektiğini belirttiler.
AİHM ihlale karar verdikten sonra kararın uygulanmasını denetlemek Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin sorumluluğunda. Ancak önemli kararlarda AİHM, kararının uygulanması için atılması gereken adımları belirtir. Bu kararda da, AİHM böyle yapıyor. Din dersi konusunda Türkiye’de yapısal bir sorun olduğunu belirttikten sonra, en kısa zamanda din kültürü dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması gerektiğini ısrarla ifade ediyor. Ancak bu sağlanırken ebeveynlerin inançlarını açıklamak zorunda bırakılmaması gerektiğinin üzerinde duruyor.

Türkiye için önemi
Kararın Türkiye bakımından önemi şurada: Bir kere  Zengin kararından sonra ders kitaplarında yapılan değişikliklerin eğitim hakkı ihlaline son vermek için yeterli olmadığını saptadı.
Daha da önemlisi, AİHM sorunun ders kitaplarında yapılacak değişikliklerle çözümlenemeyeceğini, çözüm için din kültürü dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması gerektiğini açık biçimde ifade etti. Dolayısıyla, bu karar kitaplarda değişiklik yapılarak dersin bir din kültürü dersine dönüştürülüp dönüştürülmemesi ya da zorunlu bir din kültürü dersi ile zorunlu olmayan bir din dersi gibi iki ders konulması gibi tartışmalara son verdi. Türkiye’nin tek bir yükümlülüğü vardır: Din kültürü dersini zorunlu olmaktan çıkarmak.
Avrupa Konseyi üyesi 47 devletteki uygulamaları incelediğimizde bu konuda üç yöntem uygulandığını görüyoruz: (a) Din dersi seçmeli ders olarak okutulur. En yaygın yöntem budur. (b) Öğrencinin din dersi yerine başka bir ders alması gerekir. (c) Din dersinden çıkmak, muaf olmak olanağı tanınır.
Karar henüz kesin değil. Hükümet üç ay içinde kararı Büyük Daire’ye götürme talebinde bulunabilir. Bu talep kabul edilirse dava 17 yargıçtan oluşan Büyük Daire’de yeniden ele alınır. Hükümet bu yolda bir talepte bulunmaz ya da talep reddedilirse, karar kesinleşir.

Karar bağlayıcı
AİHM kararları bağlayıcı. Sözleşme’nin 46. maddesi gereğince taraf devletler kararlara uymayı taahhüt ederler. Ayrıca Anayasa’nın 90. maddesi gereğince de, Türkiye karara uymak ve uygulamak zorunda.
Kararın uygulanması ihlal nedeninin ortadan kaldırılması anlamını taşıyor. Başka bir deyişle Türk hükümeti din kültürü ve ahlak bilgisi dersini zorunlu olmaktan çıkararak kararı uygulama yükümlülüğünü yerine getirmiş olacaktır.
Türkiye’nin bir an önce Anayasası’nda değişiklik yapması ve çocuklara, ailelerin iradelerini hiçe sayarak zorla din dersi okutmak gibi din ve vicdan özgürlüğüyle, eğitim hakkıyla bağdaşmayan otoriter bir tutumdan, bir demokrasi ayıbından kurtulması gerekir.

Sosyal medyada paylaşın
        
   
Click to comment

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

seventeen − sixteen =

More in Haberler

To Top