Dersim
Dersim Yanarken
Köye dönüşlerle canlanan hayat, bugünlerde yine tehdit altında. Bu yüzden “Dersim ne zaman kendine gelse, devlet huzursuz oluyor” anlayışı hakim.
Farz edin ki İstanbul veya Ankara’da “huzur ve güvenlik” gerekçesiyle bazı ilçelerin ulaşımı kapatıldı. İnsanlar iş ve okuluna gidip gelemiyor, sokağa çıksa ‘kim vurduya gitme’ ihtimali var. ‘Terör riski var’ diye parklar, bahçeler yakılıyor. Hatta oturduğunuz yeri terk etmeniz için baskı yapılıyor.
Ne yapardınız?
Ne düşünürdünüz?
4 Ağustos’ta ilan edilen 37 özel güvenlik bölgesinin 14’ü, Dersim’de.
Geçen hafta Hozat’ın Karaçavuş mezrasında yaşayanlara, “herhangi bir durumda göreceğiniz zararlardan sorumlu değiliz” diyerek mezrayı boşaltmaları istendi. Tehditle… “Gidecek yerim yok, ekin toplama dönemindeyiz, 400 baş hayvan bölgede köyü boşaltamayız” diyenlere, tutanak imzalatıldı.
‘Olağanüstü hal’ uygulaması, ilk etapta bölgenin en önemli tarımsal faaliyeti olan arıcılığı vuruyor. 600 arıcının faaliyet gösterdiği Dersim, kayıtlara göre geçen yıl 500 ton bal üretti.
MAYINLI AMA HARİTA YOK
Dersim Arıcılar Birliği Başkanı Kazım Bey, “Ulaşımın bittiği ortamdayız. Arıcılar yayladan inmeye çekiniyor. Gelen, gitmeye korkuyor. Büyük sıkıntılar yaşadık zaten. Kimse rahatlatıcı konuşamıyor” diye anlatıyor durumu.
Dersim’de kayıtlara geçirilmiş 1518 bitki çeşidi var. Munzur, 113 endemik türe, ayrıca dünyada başka hiçbir yerde bulunmayan 17 endemik bitki türüne ev sahipliği yapıyor. İnanılmaz zengin bir bitki çeşitliliği söz konusu.
Buna rağmen Dersim, kırsal kalkınmada öncelikli il olamadı. Yıllardır şehre aktarılan para, askeri kaynaklara harcanıyor.
Temmuz sonundan beri çıkan yangınları söndürmek için gönüllü çalışan Devrim Yüce, Hozat ve Karakuş’ta 300-350’şer hektarın yandığını ancak müdahale etmekte zorlandıklarını aktarıyor:
“Yangını kontrol altına aldık, ancak mayınlı diye alanlara girmemiz engellendi. Mayınlı alanı gösterin, etrafını kontrol edelim deyince biz de bilmiyoruz harita yok, dediler.”
HİÇBİR YERE GİTMİYORUZ!
Dersimliler, Belediye’nin araç gereçleriyle ve gönüllülerle yangın söndürmeye çalışırken bir yandan da yaşam mücadelesi veriyor. Köye dönüşlerle canlanan hayat, bugünlerde yine tehdit altında. Bu yüzden “Dersim ne zaman kendine gelse, devlet huzursuz oluyor” anlayışı hakim.
Ancak kimsenin 90’ları yeniden yaşamaya, zorla topraklarından edilmeye, evlerinin köylerinin yakılmasına, işkence görmeye ve ölümlere tahammülü yok.
Dersimliler yaptıkları açıklamalarla, herşeye rağmen “barış” diyor ve demeye devam edecek: “Bizler şunu çok iyi biliyoruz ki savaştan ancak silah tüccarları ve sermaye kazançlı çıkar. Kaybeden ise halklar ve doğal yaşam olur.”
‘Basının görevi’
Basının iki temel görevi, haberleriyle kamu adına her tür iktidarı denetlemek ve gerçeğe ulaşmak için her türlü görüş ve sesin kamuya ulaşmasını sağlamaktır. Bu görevlerden biri sınırlamaya uğrarsa ülkede basın ve ifade özgürlüğü, dolayısıyla demokrasiden söz etmek imkansız hale gelir. Bugün gazetelere, haber ajanslarına, televizyon ve internet sitelerine getirilen sansür, kısıtlama ve baskılar özgür medyanın işlevini hedef almaktadır.
Mehveş Evin – Milliyet
Sosyal medyada paylaşın