Haberler
Şeyh Said ve Seyit Rıza
Ezcümle: Seyit Rıza ve Şeyh Said iki zıt kutbu temsil eder, aksi iddialar politik amaç güden safsata ve aldatmacadan öte bir anlam taşımaz…
Serhat HALİS
(Ermeni, Türk, Kürt, Zaza) Ulusalcı anlayışların Seyit Rıza ve Şeyh Said arasındaki derin sosyolojik, tarihi, kültürel, siyasal ve inançsal alanlara ilişkin çelişki ve farklılıkları yokmuş gibi gösterme çabasını hayretle izliyoruz. Şeyh Said, diğer adıyla Şeyh Muhammed Said Nakşibendî, Elazığ Palu’da doğmuş ve Palu, Amed(Diyarbakır), Erzurum-Muş gibi illerde tarikat eğitimi almış bir Nakşibendi Şeyhidir. Seyh Said, Müslüman-Şafi geleneğinin katı kurallarını, Nakşibendî tarikatı içerisinde daha da tutucu kurallarla pekiştirerek bir şeriat yaşamı sürdürmüştür ve böylesi bir şeriat yaşamını tüm topluma hâkim kılmak için sürekli mücadele etmiştir.
Şeyh Said, ikinci karısının(evet ikinci karısı; zira çokça karısı vardır) ağabeyi olan; Kürdistan Teali Cemiyeti kurucularından, Hamidiye Alayları Komutanı Cibranlı Miralay Halit(kimi kaynaklarda Halil diye de geçer) Bey ile çok iyi ilişkilere ve sıkı bir siyasal ortaklığa sahiptir. Bu anlamıyla Ermenilere ve Alevilere karşı saldırılarıyla bilinen Osmanlı yanlısı Cibranlı Halit Bey’in, bu saldırılarını, müridi ve akrabası olduğu Nakşibendî tarikatının ileri gelen şeyhi Şeyh Said’in icazeti ve bilgisi olmadan gerçekleştirmiş olması düşünülemez. Cibranlı Halit çıktığı pek çok sefer öncesinde Şeyh Said’den icazet aldığını daha sonra kendisi de söyleyecektir.
Şeyh Said, her daim hilafetin ve şeriatın temsilcisi olan Osmanlıyı desteklemiştir. İdam sehpasında son isteği sorulduğunda, kâğıda;“Muhakkak ki mücadelem Allah ve dini içindir.” biçiminde bir cümle yazarak, kendi yaşamına ve yaptıklarının amacına ilişkin net bir ifade kullanmıştır. Seyit Rıza ise; Alevi inancının Tanrıya sitem (ve hatta yer yer küfür) etme özgürlüğünü bile bağrında taşıyan “geniş” ve “hoşgörülü” bir düşüncenin, inançsal alanda egemen olduğu bir coğrafyada (Dersim’de) dünyaya gelmiş ve böyle bir iklimde büyümüştür. İslam toplulukları tarafından kuşatılmış adeta ada gibi bir Kızılbaş coğrafyasında, İslam ile sürekli çatışkı yaşayan bir sosyal formasyonun parçası olarak, düşüncelerinin şekillendiğini, yaptıkları ve söylediklerinden anlıyoruz.
Dersim Kızılbaşları, Osmanlı ve onun temsil ettiği hilafet ve şeriat düzenini hiçbir vakit tanımamışlardır ve bunun bir parçası olmamak için Dersim dağlarında sürekli savunmada kalmışlardır. Hilafet ve İslam şeriatına karşı olan Dersim ve seyit Rıza, Osmanlı’yla her daim savaşım halindedir. Bu anlamıyla Seyit Rıza’nın temsil ettiği sosyal ve siyasal hat, bu gün itibariyle seküler diye adlandırabileceğimiz bir muhtevaya karşılık gelir. Bu tutum, Seyit Rıza’nın içinde yetiştiği sosyal, inançsal ve siyasal atmosferin kaçınılmaz bir sonucudur.
Ezcümle: Seyit Rıza ve Şeyh Said iki zıt kutbu temsil eder, aksi iddialar politik amaç güden safsata ve aldatmacadan öte bir anlam taşımaz…
facebook.com’dan alınmıştır…