Yazarlar
Küçük kentin büyük festivali
Şükrü ASLAN
Yıllar önce yine bu başlıkta, Munzur Doğa Kültür Festivali üzerine izlenimlerimi yazmıştım. Şimdi artık 22. kez yapılan ve bir tür gelenekselleşen festivalin o dönem henüz dokuzuncu yılıydı ve yarattığı heyecan oldukça yüksekti. Küçük bir kent, onbinlerce insanın katıldığı ve kimi zaman uluslararası etkileri olan büyük bir festival geleneğine ev sahipliği yapıyordu.
O yıllarda kentlerde-kasabalarda genellikle merkezi bir tema etrafında düzenlenen festivaller, hem hemşehrilik bağını yeniden kuruyor, hem de kentlerin ulusal ve uluslararası düzeylerde tanınırlığını hedefliyordu. Bu nedenle kentlerin kamusal mekanları hemşehrilerin buluştuğu, müzik başta olmak üzere kültürel etkinliklerin gerçekleştiği bir gösteri alanına dönüşüyordu.
Munzur Doğa ve Kültür Festivali birçok yönüyle bu gelenekten de öte bir anlama sahipti. Zira festival programlarının içeriği, katılımcı profili ve etkinliklerin türleri yönünden; uluslararası bir akademik toplantı, muhalif bir politik gösteri, gönüllü bir çevre hareketi, inanç merkezine yapılan bir yolculuk, ideolojik bir tartışma platformu gibi türlü etkinliklerin toplandığı bir büyük etkinlik”ti. Bunu anlamak için festivallerin yıllık programlarına bakmak bile yeterliydi. Akademisyenler, uzmanlar, araştırmacılar, öğrenciler festival zamanlarında şehre akın ediyor; belki de günde üç-beş aracın geçtiği yollarda binlerce araç ve insan seli oluşuyordu.
∗∗∗
Festival temalarından birisi sanatsal etkinliklerdi. Bu kapsamda tiyatro gösterimleri, karikatür ve resim sergileri yer alıyordu. Müzik etkinlikleri içinde ülke düzeyinde ‘popüler’ sanatçılar, yine ülke düzeyinde tanınan bölge kökenli sanatçılar ve politik kimlikleriyle tanınan müzik grupları konserler yapıyorlardı. Keza dil ve kültüre ilişkin etkinlikler hemen her yıl yoğun bir ilginin konusuydu. Bu coğrafyanın kimlikleri; Kürtler, Ermeniler, Zazalar, Aleviler hemen her festivalin değişmez konularıydı. Kentte kadının gündelik ve kamusal hayattaki yerine yönelik ilgi de oldukça dikkate değerdi.
Festivalin temel konularından birisi de şehrin doğasıydı. Munzur Vadisine yapılacak barajlara karşı duyarlılık hali etkinliklere türlü biçimlerde yansıyordu. Aynı şekilde sosyal bilimlerin ilgi alanındaki daha bir dizi konu festival etkinlikleri içerisinde işleniyordu. Bunlar arasında göç, ekonomik kriz, yoksulluk, toplumsal cinsiyet, kırsal politikalar, toplumsal hareketler, gündelik hayat, şiddet gibi başlıklar yer alıyordu. Şaşırtıcı gelebilir ama 2000. yılında Darwin, Kuantum Düşünce Tekniği üzerine konferanslar ve futbol turnuvası ile plaj voleybol gibi etkinlikler de festival programlarında yer almıştı.
Dört güne sığdırılan festival etkinlikleri aynı zamanda ilçelere de taşınmıştı. Hem Dersim kent merkezinde hem de Nazimiye, Pertek, Hozat, Mazgirt, Ovacık ve Pülümür’de çeşitli politik ve akademik etkinlikler gerçekleştiriliyordu. Kuşkusuz etkinlikler arasındaki koordinasyon ve dayanışma bütün bu sürece olumlu etkilerde bulunuyordu.
∗∗∗
Fakat zamanla festivallerin içeriğinde, biçimlerinde ve dolayısıyla ruhunda aşınmalar oldu. Yanı sıra festivallere karar verme süreç ve biçimleri de giderek festivaller üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Zamanla birbirine benzeyen, her yıl aynı şeyi söyleyen ve dolayısıyla yeni bir şey söylemeyen, etki ve ilginin zayıfladığı festival deneyimleri ortaya çıktı. Diğer yandan ‘Doğa Festivali’ neredeyse her festivalde şehrin doğasına zarar veren edimlerle bitti. Tuhaf ama Dersim, kısa süre içerisinde bir tür “festival yorgunu” haline geldi. Bu yorgunluk nedeniyle ‘festivalin gereksiz olduğu’ düşüncesi bile yaygın şekilde dillendirildi. Bu eğilim şimdi de devam ediyor.
2024 yılı Munzur Doğa ve Kültür Festivali bu karmaşık koşullarda yarın başlıyor. Bu yüzden kentin bugünkü yerel yöneticilerinin önünde önemli bir görev duruyor. Munzur Doğa ve Kültür Festivalini içerik, biçim ve inşa süreçleri yönünden yeniden değerlendirmek ve gelecek yıldan itibaren geleneğinden beslenerek daha etkili biçimde gerçekleştirmek. Unutmamak gerekir ki Dersim, Munzur Doğa ve Kültür Festivalinden vazgeçemez, bu büyük bir kayıp olur. Ama çok daha iyisini yapabilir. Çünkü şehir, bu duyarlılığa, dinamiklere, geleneğe ve imkana fazlasıyla sahiptir.
BirGün – 24.07.2024