Alevilik
Alevileri bekleyen tehlike
Deprem ile birlikte düşünüldüğünde bölgede Alevi toplumunu açısından filmin kopuşu buradan başlıyor.
Halil KARAÇALI
Aleviler zamanlarından olunca Aleviliğinden pek eser bırakmadılar ve şimdi mekanlarından olmak üzereler. Bu da Aleviler ile Alevilik arasında derin uçurumların meydana gelmesi ile sonuçlanır.
6 Şubat 2023 saat 04:17’de Sofalıcı-Şehitkamil-Gaziantep, 04:28’de Pazarcık-Kahramanmaraş’ta ve 13:24’te Ekinözü Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremlerin ardından, dün akşam saat 20:30 itibarıyla bölgede toplam 19483 adet deprem çözümü yapılmıştır. 20 bine yaklaşan artçı sarsıntıların meydana gelmesini bir tarafa bırakıp paldır küldür ev yapmaya kalkışmak, yerleşim yeri inşa etmeye girişmek hangi ‘aklın’ eseridir pek bilinmez fakat sonuçlarının pek de hayra alamet olmayacağı kesin.
Mesele öyle bir boyuta getiriliyor ki planlamayı, kent ve yerleşim yeri inşa etmeyi birkaç jeolojik ve zemin etütleriyle bitirilebileceği sanılıyor. Toprak yapısı, iklim, meteorolojik özellikler, üretim alanları, geçim kaynakları, eğim, sulak alanlar, doğal kaynaklar, demografik yapı, kültürel yapı, bellek, altyapı vb. bütün kategoriler devre dışı bırakılıyor. Bunun açık anlamı insandan, doğadan ve çevreden tamamen azada edilmiş, bir biçimiyle de insandan bağımsız yerleşim yerleri inşa etmektir. Artık mekân mı insanı atar ya da tersinden insan mı mekânı atar belli değil ama bu yöntemin orta ve uzun vadede çalışmayacağı kesin.
Doğanın yaşam veren ve bazen de verdiklerini toptan alan, (deprem, sel, tufan) özelliği geçmişte toplumların belleklerinde derin izler bırakmıştır. Fakat alel acele inşa edilecek olan yerleşim yerleri ve yapıların bir afettin yaralarını sarmadan öte orta ve uzun vadede yapay bir felaket inşa edileceği aşikardır.
Eğer mesel barınma sorununu çözmekse bilim alanı ve ilgili mesleklerin birikimi kesinlikle göz ardı edilemez. En basit haliyle ve anlaşılır şekilde örnek verecek olursak deprem bölgesindeki kırsal kesim ve alanlarda yaşayan halkın yaş oranları dikkate alındığında yaşlı nüfusun oranı ve dünyalarına özgü yaşam biçimi kesinlikle göz ardı edilmemesi gereken bir husustur. Belli yaşın üzerinde olan insanları kentlerde baş döndürücü hayatın devam ettiği mekanlarda yaşamaya zorlamak onları ölüme terk etmekten başka bir gerçeklik değildir. Dolayısıyla mesele yalnızca jeolojik ve zemin etüdünden ibaret değildir. Yerkabuğu üzerinde canlı ve cansız her ne varsa birlikte düşülmek zorunda. Lehvalar ve yer kabuğu doğa kanunlarına göre kendi mecrasında devam etmektedir. Salatalık kabuğu değil ki kabuğunu yiyesin kalanı cacık yapasın:)
Mekânın coğrafi konumu ve aktörlerinin onu yorumlaması, tanımlaması ve temsil etmesi bir bütünlüğü teşkil edeler. Bir adım ötesi mekânın hissedilmesi, algılanması ve tahayyül edilmesi onu var eden ön koşullardır. Bellek ve aidiyet duygusu da tam da burada başlar ve kendisini yeniden üretir. Mekân olgusunu fiziksel gerçekliğinden öte, bireylerin ona yükledikleri anlam ve değerlerle ele alırken değinilmesi gereken önemli bir diğer noktada mekânın kaybıdır. Bu yönüyle topluluklar tarafından anlam ve değerler yükledikleri mekândan kopması, kişisel ve kolektif aidiyetin ve hafıza açısından tahrip edici sonuçlara sahiptir.
Deprem ile birlikte düşünüldüğünde bölgede Alevi toplumunu açısından filmin kopuşu buradan başlıyor. Çünkü Aleviler için bölgedeki/ kült merkezleri ile halk arasında kopukluğun geri dönüşü olamayacak bir biçimde fiziki mesafenin konulacağıdır. Oysa bölge/yöre yüzyıllardan beri farklı toplulukların bir arada yaşadığı, farklı ayin ve dini biçimlerin kendini yeniden var ettiği özgün bir bünyeye sahiptir.
Bölgede dağ, tepe, taş, kaya; göl, akarsu, dere, küçük su gözeleri; ağaç, koruluk, küçük orman alanları; dağların tepelerinde, dere boylarında, geçit yerlerinde bulunan baba, dede, sultan, er evliya türbeleri vb. mekanlar inanç ve itikadi bakımdan insanlar tarafından derin anlamlar yüklenerek dinsel bağlamda belli bir aidiyet bağı ile yorumlanmışlardır.Yerinden olma/yerinden edilme, yersizleşmenin bu şekilde devam etmesi halinde bu yeni ve baş edilmesi güç daha büyük sorunlara yol açacaktır.
Sorunların yerinde çözülmesi özellikle Alevi topluluklar için hayati önemdedir. Yer değiştirme ile ilgili ortaya çıkacak önemli sorunlardan birisi yerinden olmuş nüfusun yerine farklı nüfus transferi ya da teşviki olacak; bu da ağır bir kültürel dönüşüm ve esasen yıkım anlamını taşıyacaktır ki yersiz yurtsuzlaşan kesimler ciddi bir bellek yitimine uğrayacak bölge halkı köklerinden koparak farklı şehir ve metropollerde çok ağır bir kimlik erozyonuna uğrayacaktır.
Bu, yalnızca ilgili toplulukların ve grupların değil, depremden etkilensin ya da etkilenmesin, öncelikle örneğin tüm Alevi toplulukların kültürel-dinsel miras kaybını, devamında ise bu ülkenin geri döndürülemez kültürel çölleşmesini beraberinde getirecektir. Dolayısıyla kritik eşik bölge halkı için kalıcı olacak şekilde barınma imkanlarının belirli yöntem ve politikalara göre talan ve tahrip etmeden çözüm üretmektir.